Kadınlar bin yıllardır erkek egemenliği altında her türlü fiziki ve ruhsal saldırıya maruz kalıyor. Kadına uygulanan şiddet günlük yaşam alışkanlığı haline gelmiş durumda. Erkek egemen zihniyetin en tehlikeli yönü kadın köleliğini toplum nezdinde meşrulaştırılmış olmasıdır. Bir eşya gibi satın alınan mal pozisyonundaki kadın erkeğin gözünde’ sırtında sopa karnında sıpa’ eksik olmayandır. Yine masadaki yeri eşekten sonra gelendir. O kadar kadın köleliği kanıksanılmıştır ki bin bir yakıştırmalar ile dolu erkek dünyasında türlü türlü kavramlar üretilmiştir. Kadın şeytandır yoldan çıkarandır. Yılandır ezilmesi gerekir. Erkenden başı bağlanmalıdır yoksa namus belası olur. Öyle bir hal içerisine konulmuş ki günahkâr olan kadın sürekli vurulmayı hak eden bir pozisyona sokuluyor. Toplumsal zihniyet böyle örüldükçe kadın bu zihniyetin türlü saldırıları altında kalıyor. Kadın ölümleri neredeyse her gün duyduğumuz sıradan haberlerin bir parçası olmuş durumda. Kocası tarafından abisi ya da babası tarafından vahşice öldürülen kadınların sayısı azımsanmayacak kadar fazladır. Her gün bir yerlerde kaçırılan taciz ve tecavüze uğrayıp öldürülen hatta parçalara ayrılan kadın haberleri duyuluyor. Üstü örtülen kadın cinayetlerini de eklersek her ay da ve yılda yaşana durumun tam bir kadın katliamı olduğunu görürüz. Bu katliamları durdurmak için kadınların başvurduğu yargı sistemi devlet gücü bırakalım kadın cinayetlerinin sorumlularını yargılamayı ‘’niçin eşarp takmıyorsunuz, niçin dışarı çıkıyorsunuz’’ diyerek kadını suçlayan ve erkeği haklı çıkaran bir zihniyet ortaya sermiştir. Devlet aklı eşittir erkek aklı olduğu için kadının varlığını ve haklarını korunmaya alan bir sistem ve yargıdan söz etmek mümkün bile değildir, hatta tam aksine kadın cinayetlerine en fazla yol veren durumdadır. Devletin korumalığına başvuran kadınların daha fazla şiddete uğradığını ve cinayete kurban gittiklerini görüyoruz.
Demek ki kadınların korunmak için başvurdukları adres doğru bir adres değildir. Kadın varlığını ve yaşamını erkeğin ve erkek-devletin insafına bırakamaz. Erkek egemenlikli dünya da kadının yaşamını insanca devam ettirebilmesi için her şeyden önce kendini savunmaya ihtiyacı vardır. Bunu hiç kimseden beklemeden ve özelliklede kendi celladından medet ummadan kendisi yapmalıdır. Kadın her şeyden önce bilmelidir ki varlığı için, yaşaması için öz savunmasını yapması şarttır. Kendi gücüne dayanarak ve de kadınlar olarak birlik beraberlik halinde hareket ederek başarılı olabilirler. Ev de iş yerinde okulda dışarda yani her yerde savunma yapması gerekir. Çünkü maalesef tüm bu yaşam mekanların da erkek ağırlıklı bir ortam ve zihniyet mevcuttur. Erkek aklı ile örülmüş bu dünya kadınlar için pek te güvenli değildir. Bundan dolayı Taciz, tecavüz ,irade kırıcı hakaretler ve şiddete sessiz kalmayarak her an her dakika her yerde savunma refleksinin canlı kılınması gerekir. Kadın kendi gücüne güvenerek öz savunmasının yol yöntemlerini geliştirmek için çabalamalıdır.
Peki kadınlar öz savunmasını nasıl yapmalıdır ?
Her şey den önce kendini savunmak bir bilinç meselesidir. Kendi kendimizi savunabileceğimize ikna olma ile başlamalıyız. Bu anlamda gücü, kaba fizik olarak ele almadan kadının önemli bir potansiyelinin olduğunu ve de esas gücün örgütlenmeden geçtiğini bilerek hareket etmek gerekir. Kadınlar olarak bir araya geldikten sonra kendimizi eğitmek ile devam etmeliyiz. Hem düşünsel hem ruhsal hem de fiziki açıdan değişime ve gelişmeye ihtiyacımız var. Bu anlamda bir arayış ve çaba olmalıdır. Dünya teknik gelişmenin en üst aşamasındadır. Uzay çağı denilen bir dönemden geçiyoruz. Teknik imkanlar aracılığıyla birbirine ulaşıp eğitici ve örgütleyici pratiklerde bulunabiliriz. Tarihten günümüze kadının gösterdiği direniş ve yürüttüğü savaş süreçlerinde bile çok yönlü öz savunma eylemlerine tanıklık ederiz.
Dünya da öz savunmasını yapan kadınların pratikleri yol gösterici nitelikte olmuştur. Hindistanlı kadınlar sokaklarda taciz ve tecavüze karşı pempe çete anlamına gelen GULABİ GANĞ ı oluşturmuşlar. BAMBU çubukları olarak bilinen Uzun sopaları ile dolaşan kadınlar tehlike oluştuğu durumda hep birlikte hareket ederek o tehlikeyi bertaraf ederler. Gulabi gang üyeleri Önce kadına şiddet uygulayan erkeklerle konuşarak yaptıkları davranışlarının yanlış olduğu konusunda onları ikna etmeye çalışırlar. İkna çabalarına olumlu yanıt vermeyen ve yaptıkları karşısında ısrarcı olan erkeklere karşı öz savunma haklarını kullanarak bambu sopaları ile karşılık verirler. Bu Hindistanlı kadınların kendi gücüne dayanarak oluşturdukları bir öz savunma yöntemidir. Yine mısırlı kadınlar ‘Cinsel saldırı ve tacize karşı operasyon’ örgütü olan OPANTİSH’ i kurmuştur. Kadınlara karşı olan saldırıları çeşitli yollarla engelleyerek Mısırlı kadınların sokaklarda rahat dolaşmak için bu yöntemi uygulamıştır. Bazı kadınlar çantaların da göz yaşartıcı spreyi taşıyarak tehlike durumunda kullanarak öz savunmalarını yapmıştır.
Bekli de kadın mücadele tarihinde en büyük öz savunma gücünü KÜRT kadınların da görürüz. Dünya da ilk kez kadın gerilla ordusunu kurarak kadın özgürlüğünü sağlama ve kadın üzerindeki katliamları durdurmak için savaş yürütülmüşler. Yine KÜRT kadın öncülüğünde gelişen Rojava devriminde YPJ kadın ordulaşması ile öz savunma gerçekleştirmişler. Kadınlar savaş meydanlarında hem varlıklarını hem de topraklarını savunmuş vahşi çetelere karşı başarılarla dolu mücadeleler yürütmüşlerdir. KÜRT kadınının öz savunma alanında sağladığı bu düzey tüm kadınlara bir umut ve ışık olmuş kadınların kendi gücü ile neler başarabileceğini ortaya sermiştir.
Yani Kadınlar olarak geldiğimiz aşamada bile çokça öz savunma pratiklerine sahip kadınlar görürüz. Elbette tüm bunları bir esin kaynağı olarak görüp kadının olduğu her yerde öz savunması da vardır demeliyiz. Katliamcı tecavüzcü kültüre karşı mücadele için öz savunmaya ekmek sudan daha fazla öncelik vermeliyiz. Çeşitli yol ve yöntemlerle ,küçük büyük demeden her türlü öz savunma araç-gereçlerini kullanarak savunmamızı yapabiliriz.