Özgürlük ve Kurtuluş İçin Yerel Demokrasiye Ağırlık verilmeli

0
709
İlgili resim

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Stêrk TV’de Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler ve Türk devletinin Kürt düşmanlığına ilişkin, Gazeteci Ciwan Tunç’un sorularını yanıtladı.

‘ORTADOĞU BELİRLEYİCİ DENGEDE’

Bayık’ın konuşmasının öne çıkan başlıkları şöyle:
“Rojava Kurdistan’da süren Onur Direnişi’nde bölgenin kahraman halkı ile savaşçıları Türk işgalciliğine karşı fedaice direniyor. Mücadelelerini saygı ile selamlıyorum, şehitleri anıyorum.
Ortadoğu’da Üçüncü Dünya Savaşı yaşanıyor. Devam eden savaşın iki temel boyutu mevcut; birincisi, dünya ile ilgili, ikincisi de Ortadoğu’yu ilgilendiriyor. Ortadoğu dünyanın başka bölgelerine benzemiyor, kendine özgün özellikleri var. Her şey Ortadoğu’dan başladı. Dünyanın temelinde Ortadoğu bulunuyor. Ortadoğu’nun dünya dengelerindeki yeri belirleyicidir, esastır.
Sovyetler dağıldıktan sonra Ortadoğu’daki dengelerde dağılarak boşluk oluştu. Kendisini kapitalist modernitenin öncü gören Amerika Birleşik Devletleri bu boşluğu doldurma adına Ortadoğu’ya müdahalede bulundu. Böylece üçüncü dünya savaşı başlamış oldu. Beklentilere cevap olamayan bölge iktidarlarını değiştirerek sisteme hizmet edecek yeni iktidarlar oluşturmanın gayreti içerisine girdi.

‘İKTİDAR GÜÇLERİ ARTIK HALKLARI DİKKATE ALMADAN YENİ DENGELER KURAMAZ’

Ortadoğu yoğun mücadele ve savaş sürecinden geçiyor. Birçok değişim meydana geldi, değişim daha da sürecek. Ortadoğu halkları, iktidarları eskisi gibi devam edemez. Üçüncü Dünya Savaşı öncesi var olan statüko artık değişecek. Ortadoğu’da yeni bir durum oluşuyor.
Bilindiği üzere Birinci ve İkinci Dünya savaşlarında karşıt cepheler vardı. Bu cephelerde yer alan iktidar güçleri birbirleri ile savaşın sonrasında da statüko oluştururlardı. Ancak Üçüncü Dünya Savaşı’nda da görüldüğü gibi eskinin karşıt cepheleri artık yok. İktidar güçleri hem birbirleri ile mücadele ediyor hem de ilişki halindeler. Öte yandan bölge halkları da kendisin, örgütlemiş, mücadele ediyor. Yani yeni statü sadece iktidar güçleri tarafından belirlenemeyecek. İktidarlar kendilerine göre statü oluşturamayacaklar. Halkların mücadelesi onları da etkiliyor. Yeni oluşacak statü ve dengeler de bu temelde olacak. Yani Ortadoğu halklarının mücadelesi yeni dengeleri etkileyecektir.
Ortadoğu’da meydana gelen savaş bölgedeki yeni statü ve dengeler ile birlikte nasıl bir dünyanın bundan sonra var olacağını da belirleyecek.

‘KÜRTLERİN ORTADAN KALDIRILAMAYACAĞI GÖRÜLDÜ’

Türkiye, Kürt ve Kürdistan adına her şeyi ortadan kaldırmaya uğraşıyor. Kürtleri ortadan kaldırmak istiyor. Bugün Ortadoğu’da sistemin öncülüğünü yürüten güçler Kürtlerin tamamen ortadan kalkmasını istemiyor. Çünkü bunun mümkün olmadığını görüyor. Önceden böyle bir siyasetleri vardı, dolayısıyla Türkiye’yi destekliyorlardı. Ancak Kürtlerin bilinçlendiğini, mücadele ettiklerini görerek, bunun mümkün olmadığının farkına vardılar. Bundan dolayı Türkiye’nin davrandığı gibi Kürtlere yaklaşmıyorlar. Kuşkusuz Kürt Özgürlük Hareketine, özgür Kürde karşılar, kendi hizmetinde Kürdü yaratmanın derdindeler. Bu durum da onlar ile Türkiye’nin arasında çelişkilerin oluşmasına neden oluyor. Aynı düşünmüyorlar. Birisi tümden yok etmek istiyor, diğeri ise kendisine hizmet etmesini istiyor. Ancak aralarındaki bu çelişki taktikseldir. Halkların özgürlük hareketi gelişim sağlayınca hemen önüne geçmeye çalışıyorlar. Rojava örneğinde görüldüğü gibi.
Kapitalist moderniteye öncülük eden Amerika, Ortadoğu’da kendi başına değişimler yaratmak istedi. Ancak başaramadı. Çünkü ne kapitalist modernite sistem eskisi gibi ne de Amerika’nın öncülüğü eski düzeyde. Bundan dolayı Rusya ve Çin Ortadoğu’da devreye girdi. Özellikle Suriye’de hareketlendi. Dolayısıyla kapitalist modernite güçleri arasında hem çelişkiler yaşanıyor hem de birlikte çalışıyor. Eskinin karşıt cepheleri artık yok.

HALKLARIN BİRLEŞİK MÜCADELESİNİN ÖNEMİ

İktidar güçleri yeri geldi mi nasıl ki birlikte hareket ediyor ise, bölge halkları da birlikte hareket etmelidir. Bu Rojava’da yaşanıyor. Bu durum Ortadoğu’da da gittikçe gelişiyor. Halklar birlikte hareket ettiğinde sonuç alır. Ortadoğu’da devam eden savaş bu esaslar üzerinde şekilleniyor.
Bu bölgede, Kürdistan’da Kürt kadınları her türlü işgale karşı duruyor. Neolitik devrimi yeni yöntemler ile içinde bulunduğumuz dönemde temsil ediyorlar. Kürt kadınları tüm kadınları özgürleştiriyor. Bu da tüm insanlığı, özellikler kadınları etkiliyor.
Kapitalist modernite eğer yeni dengeleri halkların iradesini dikkate almayarak oluşturmaya çalışırsa, halklar, bunu kabul etmeyecek, direnecektir. Bölge halkları, artık köleliği kabul etmiyor.

‘BÖLGENİN HALKLARI VE GÜÇLERİ SAVUNMA İLE SINIRLI KALMAMALI’

Bölge halkları ve güçleri sadece savunma temelli hareket etmemeli. Üçüncü Dünya Savaşı’nın temel özelliği, herkesin çıkarlarını güçlendirme çabasıdır. Herkes yeni kazanımlar elde etmek için uğraşıyor. Halk ve devrimciler de Üçüncü Dünya Savaşı koşullarında daha çok çalışmalı, mücadele etmelidir. Var olan kazanımlar ile yetinmemek gerekiyor. Yenilerini katmak lazım, bu yaklaşım esas alınmalı. Özgürlük ve kurtuluş için de yerel demokrasiye daha da ağırlık verilmesi gerekiyor. Köylerden şehirlere tüm yerel mahalli birimlerde demokrasi güçlü bir şekilde örgütlendirilmelidir.
Türk devleti bölge halklarının ve demokratik güçlerin temel düşmanıdır. Hem Kürtlerin hem de bölge halklarının bunu iyi anlaması gerekiyor, işgalci ve soykırımcı bu düşmana karşı birlikte mücadele etmeleri gerekiyor. Sonuç böyle alınır. Türk devleti bölge ve uluslararası güçlerden aldığı cesaret ve destek ile işgal girişimlerini sürdürüyor. Bölge halkları da gücünü birleştirerek buna karşı mücadele etmelidir.

‘ABD VE RUSYA, TÜRKİYE’Yİ KÜRTLERE KARŞI KULLANIYOR’

Amerika’nın siyaseti nasıl? Hem Kürtleri hem de Türkiye’yi Suriye’de kendisi için kullanmak istedi. Amerika, Türkiye’den hiçbir zaman vazgeçmedi. Çünkü Türkiye NATO üyesi bir devlet. Kürtlerle de ilişki kurdu, ancak Türkiye ile ilişkilerini de sürdürdü. Amerika, Kürtleri de Türkiyeyi de çıkarları çerçevesinde kendisine yaklaştırmak istedi. Türkiye, bunu kabul etmedi, çünkü Türkiye Kürde düşman. Kürtleri ortadan kaldırmak istiyor. Açıkça ‘ya benimle olursunuz ya da bana düşman’. Amerika ise Türkiye ile Kürtler arasında ilişki geliştirerek her ikisinin kendisine hizmet etmesi için uğraştı. Sonuç alacağını tahmin etti. Türkiye’nin bunu kabul etmediğini fark ettiği anda Türkiye’yi esas aldı. Çıkarlarını Türkiye’den taraf gördü. Çünkü NATO üyesi bir devlet. Kürtler ile DAİŞ’e karşı taktiksel ilişki geliştirdi. DAİŞ darbe yediğinde ise Türkiye ile ilişkisini sürdürdü. Daha sonra Türkiye ile ittifak geliştirdi. ‘Güvenli bölge’yi bu çerçevede kurmak istedi. Kürtlerden de bunu kabul etmelerini istedi. Kürtler kabul etmedi. Amerika da Türkiye’nin önünü açarak Rojava’ya, Kuzey Suriye’ye girmesini sağladı. Buna karşı direniş gelişince, bu durumu engellemez ise çıkarının zarar göreceğini tahmin ederek Türkiye ile yeni bir ittifak kurdu. Bu ittifak ile Türkiye’nin önünü açmaya çalıştı. Bu ittifak Türkiye işgalini meşrulaştırma ittifakıydı. Türkiye eliyle Kürtleri zayıflatarak kendisine tamamen mecbur bırakmak istedi. Türkiye ile Suriye’deki amacına ulaşmaya çalıştı. Daha sonra Rusya devreye girdi. Amerika’nın Türkiye ile ittifakını gören Rusya da Türkiye ile ittifak yaptı. Türkiye’nin çok zayıf olduğunu gördü ve bu ittifak ile Türkiye’den yararlanmak istedi. Hem Amerika hem Türkiye Kürtleri çıkarlarına kurban etti. Hem Amerika hem Rusya Türkiye’nin önünü açtı. Türkiye’yi Kürtlere karşı kullanıyor. Türkiye’nin zafiyetinin Kürtler olduğunu gören bu güçler böyle bir yaklaşımda bulundular. Hem Amerika’nın hem Rusya’nın Kürtlere yaklaşımı aynıdır. Düşmancadır, Kürtleri soykırıma uğratmak için Türkiye’yi destekliyorlar. Gerçek budur. Ortada ne ateşkes var ne de çözüme yönelik çaba. Kürt soykırımı için Türkiye’nin önünü açmışlar. Türkiye’de zaten açıkça ‘soykırım yapacağım, Türkleri, çeteleri o bölgeye yerleştireceğim’ diyor. Böylece Kürtlerden intikâm almaya çalışıyor. Kürtlerden darbe yiyen DAİŞ çetelerini tekrar toparlayarak Serêkaniyê’ye, Girê Spi’ye saldırtıyor, böylece intikâm almaya çalışıyor.

‘TÜRKİYE DERİN BİR KUYUYA GİRDİ!’

Suriye’de kolay kolay istikrar, barış sağlanmaz, böyle bir beklentiye girmemek lazım. Çünkü Türkiye DAİŞ zihniyeti ile Suriye’ye girmiş bulunuyor. AKP DAİŞ’in kendisidir. ‘Mili Ordu’ olarak kullandığı güçlerin tamamı çete, DAİŞ, Nusra çetelerinden oluşuyor. Bu çeteler talan ediyor, öldürüyor, her türlü kötülüğü yapıyor.
Rusya, Türkiye ve İran arasındaki ittifak ile Türkiye’nin işgalini meşrulaştırma ittifakına rağmen, bu durum, sonuna kadar böyle devam etmez. Suriye, İran hatta Rusya’nın da durumdan rahatsız olduğu görülüyor. Aralarında sorunların belirlenmesi ihtimal dahilindedir. Bu sorunlar çatışma düzeyine bile çıkabilir. Bu ihtimal yüksektir.
Türkiye ‘başarılıyım’ diyor, bunun propagandasını yapıyor. Ne kadar başarılı olduğu belli değil. Türkiye derin bir kuyuya girdi. Şu an hem Amerika hem de Rusya onu amaçları doğrultusunda kullanıyor. Öte yandan Türkiye Kürt düşmanlığı yapıyor. DAİŞ ve benzeri çeteleri kullanıyor. Suç işliyor. Ayrıca uluslararası kanunlara göre Kuzey Suriye’ye girmesi doğru değil, kimse de arka çıkmıyor, desteklemiyor. Türkiye’ye yol veren, onu destekleyen, ittifak yapan devletler bile halklarına izah edemiyor.
Türkiye hem Kürt düşmanlığını yapıyor, hem Rusya ve Amerika’nın arasına sıkışmış. Oradan nasıl çıkacağı belli değil. Büyük ihtimal ile büyük darbe yiyecek. Bu ihtimal çok büyük.”

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here