PKK, evrim teorisi ve müfretad meselesi

0
347

KEMAL SÖBE

PKK’yi, Türkiye’de konuşmayan bir düzen politikacısı yok gibidir. Bu durum, PKK’nin aslında kendileri üzerinde bıraktığı etkiden dolayı oluyor. Bir siyasetçi, PKK’yi konuşuyorsa bu, PKK’nin, dolaylıda olsa, devlet ve hükümet siyaseti üzerinde yönlendirici olduğu anlamına geliyor. PKK’nin varlığı ve etkili olması, aslında siyasi ve kültürel olarak artık iktidara yaklaştığını gösteriyor. Kürdistan’da siyasi ve kültürel olarak iktidar olan bir güç, tabiki doğal olarak Türkiye siyaseti üzerinde de, etkili ve yönlendirici olacaktır. Yeniden Refah Partisi genel başkanı  Fatih Erbakan, evrim teorisini hedef aldı ve müfredata koyarsanır çocuklar PKK’li olur dedi. Yani evrim teorisini eğitim programına koyarlarsa, çocuklar PKK’li olacaklarmış. Çünkü Erbakan, PKK zaten evrim teorisini anlatıyormuş diyor. Oysaki evrim teorisi bütün dünya üniversitelerinde okutuluyor ve anlatılıyor ve evrim teorinin gerçek olduğuda çeşitli deneylerle kanıtlanmıştır. Kendisine siyasetçi diyen birinin, böyle konuşması maksatlı değilse cehalettir. Evrim teorisi, insan maymunda geldi demiyor ve öyle kesin bir iddiasıda yoktur. Ancak insanın evrim geçirdiğini söylüyor. 

Ve insanın evrim geçirdiği bir gerçekliktir. Sadece insan değil, bütün canlı türleri, evrim geçirdi ve evrim hala devam ediyor. Evrim meselesi, kısa bir sürede gerçekleşen bir durum değildir, milyonlarca yılı kapsıyor ve çok ağır devam eden bir süreçtir. Bilim asla yalan söylemez ve yanlış yapmaz. Ben, şahsen kendim insanın maymundan evrimleştiğini düşünmüyorum ama insanın, bir canlı türü olarak maymunlarla uzak akraba yani ortak bir atadan geldiğini düşünüyorum. Yani insan, doğrudan maymundan evrimleşmedi ama insan evrim geçirdi ve bu bir gerçektir kanıtlanmıştır. Çünkü insanın on milyon yıl önceki ataları, fiziken maymuna benziyorlar ama maymun değillerdi, insanlardı ve evrim geçirmeye başladılar. Canlılar içinde akrabalıklar var. İnsan, goril, şempanze yani bütün maymun türleri uzaktan akrabalar ve bir gruba giriyorlar. Kartal, şahin, doğan, atmaca akraba kuşlardır. Eşek, at, zebra akrabadırlar ve ortak bir atadan geliyorlar. Balık türleride hakeza öyledirler. Yılarlada öyledirler. Kedi familyası, aslan, kaplan, leopar, jaguar, puma, çita, küçük kedi türleri evcil yada vahşi olanların hepsi aynı kökten gelirler. Ne kadar canlı varsa hepsinin familyası vardır. Bitkilerde de, akrabalıklar vardır. Portakal, greyfur, limon, mandalina gibi meyveler, ortak bir atadan geliyorlar ve akrabalar. Bazı şeylerin birbirine benzemeleri, birininni diğerinden geldiği anlamına gelmez ama akraba oldukları için birbirlerine benzerler. 

 Ve şimdi yaşayan canlıların atalarının geçmişi onmilyonlarca hatta yüzmilyonlarca yıl öncesine dayanıyor. Dünyamız, gezegen olarak yaklaşık olarak beş milyar yaşındadır. İlk canlıların oluşması, gezegenin yaşama elverişli hale gelmesinden yediyüz milyon yıl sonra oluştuğu açıklanıyor ve canlıların büyük bir çoğunluğunun zaten nesli tükenmiş. Bütün bunlar, bilim tarafından araştırılmışken ve açıklanırken, kendilerine siyasetçi diyen bazıları, ya toplumla alay ediyorlar yada gerçekten cahiller. Yani canlıların evrim geçirmesinin ne saklıncası olabilir? Evrim teorisinin doğru olduğunu kabul etmenin dinen ne sakıncası  var? Allah demekki canlıları evrim yoluyla yaratmış, oluşturmuştur ve bunun bir sakıncası yoktur. Akla, mantığa ve bilime uygun olan hiçbir şeyin sakıncası olmaz. Asıl sakıncalı olan, bilimsel ve gerçek olmayan şeylerle toplumun beynini uyuşturmaktır. Toplum bilimsel düşünürse dünyayı, evreni ve hayatın ne olduğunu doğru öğrenir ve siyasal İslamcıların, kendilerine yalan söylediklerini ve dini kullanıp kandırdıklarını anlarlar. İşte bu durumda, yalanla din sömürüsü yapanların pili biter.

Dini afyon olarak kullananlar, tabiki bilimsel eğitime ve felsefeye, hayata ve evrene doğru yaklaşmaya karşı çıkarlar. Çünkü sınıflı-devletli sistemlerde, iktidarlar yalan ve sahtelikle toplum üzerinde egemenlik kurarlar ve ellerinden geldiğince toplumu gerçeklerden uzak tutarlar. Ancak bu şekilde toplum üzerinde hakimiyet kurarlar. Bu kural, Firavun’dan günümüze kadar hiç değişmedi. Yapılan araştırmalarda, yüzbinlerce yıl sonra, insan beyni-kafası büyüyecek, gövde ise küçülecek. Çünkü beynin çalışması beyni ve kafayı büyütür tıpkı kasların sürekli çalışması durumunda büyümesi ve güçlenmesi gibi. Çeşitli sporlarda, vücudun fiziken farklı geliştiği görülmüştür. Evrim teorisine karşı çıkan Fatih Erbakan efendi, canlıların nasıl oluştuğunu, bilimsel olarak nasıl izah edecek acaba merak ediyorum. Anlatsında öğrenelim. İşin kolayını ve kestirme yolunu öğrenmişler, o da, alışılagelmiş şekliyle, herşeyi Allah yarattı deyip, işin içinden çıkıyorlar. Evet, evrende bir güç var ve canlılar ve herşey oluşuyor ama nasıl bir oluşumdur bu? İnsanlar, evrenin sırrını çözemedikleri için, herşeyin bir metafizik güç tarafında yaratıldığını düşünüyorlar. Oysaki evrende yaratılma diye bir teori yoktur. Oluşma teorisi vardır yani vardan var olma, meydana gelme kuralı var. Yani yoktan birşey var olmaz, vardanda birşey yok olmaz. 

Herşey evrendedir ve sürekli bir değişim yaşıyor. Tanrı bir varlıksallıktır, bir hakikattir, bir gerçekliktir ve buda evrendir. Felsefeye göre, Tanrı maddi evrenin kendisidir ve bütün güçler bu evrendedir ve hissediliyor yaşanılıyor ve faal durumdadır. Tanrının olmadığını söylemek farklıdır ama Tanrıyı fizik yasaları içinde yorumlamak ise daha farklıdır. Tanrı demek bir güç demektir. Yani evrende var olan ve yaşanılan bir realitedir. İşte bu realite hayatın kendisi ve canlı, faal evrendir. Ayrıca, insanoğlu, hayata ve evrene ilişkin çok az bir bilgiye sahiptir. Evrenle ilgi soruların çoğu cevaplanmış değildir. İlerleyen yüzyıllarda daha çok araştırma yapılarak daha doğru bilgiler ortaya çıkar, hayat, insan ve evren daha anlaşılır hale gelecektir. Türkiye ve müslüman ülkeler, metafizik zihniyete sahip olanlar tarafından yönetilirse, felsefe ve bilim nasıl gelişecek ve insanlar nasıl doğru bir şekilde eğitilecekler? Yoksa Tanrı, kendi kullarının cahil kalmasınımı istiyor? Ama KUR’AN, oku diyor, bilimsel düşün ve öğren diyor, cehaleten kurtul diyor. Acaba Fatih Erbakan ve benzeri siyasetçiler, KUR’AN’I doğru bir şekilde okumuşlarmı, öğremişlermi? Fatih Erbakan da, PKK’den söz ettiğine göre, demekki, PKK, Fatih Erbakan’ı da etkilemiş olmalı. Yoksa, Türkiye siyaseti üzerinde etkili olmayan her hangi bir örgütü neden konuşsunlarki? Abdullah Öcalan ve PKK, Türkiye siyasetçileri tarafından sürekli konuşuluyor. Buda PKK’nin ve Öcalan’ın etkili olduğunu gösteriyor. Türkiye üzerinde etkili olmayan bir örgütü zaten kimse konuşmaz. Ama PKK sürekli konuşuluyorsa bu, farklı değerlendirilir, yorumlanır. Siyaseten etkili bir örgüt sürekli gündem olur, konuşulur…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz