PKK eylemliliği şehitlerin anısına sahip çıkma eylemliliğidir

0
131

Tüm siz saygıdeğer halkımız, dostlarımız başta olmak üzere partimiz içindeki yaşam konusunda da belli bir derinliği yakalamak isteyenler zorda olsa hatta savaşta bile zor olsa birçok gelenekleri, bağlı olduğumuz dini veya ahlaki moral değerlerimize ters de gelse ben yeni yaşamın yolunu böyle açmak zorundayım. Din böyle di-yor, ahlak böyle diyor, gelenekler böyle diyor, bunlar benim için ö-nemli değil, çünkü bunlar ülkemi kaybettirdi, bunlar yaşamı kaybettirdi, bunlar kadını kaybettirdi, bunlar erkeği de kaybettirdi. Ben aptal değilim ben öyle kolay ucuz yaşamı sürdürmek niyetinde de değilim. Tıpkı burada vurgulandığı gibi, “iddia büyük yaşam büyük olacak” ilkesine bağlıyım. Bu  ilke için ne gerekiyorsa o yapılacaktır. Gerekiyorsa bu kadar büyük bir savaş -hiçbir dinin mensupları- bu kadar büyük bir savaş göstermez. Ama PKK’de özgürlük milita-nı  bir gencecik kız bu gücü gösterebilmiştir. Bu sevgi, bu vicdan hiçbir başka gelenek, ahlakta görmek mümkün değildir. İşte bu öz-gürlük ahlakında, özgürlük amaçlarında gösterilmiştir. Şimdi illa birileri bizi anlamak istiyorlarsa tekrar vurguluyorum bütün halkı-mız ve dostlarımız ve partimiz içindeki tüm kadın ve erkek militanlarımız, önderlikte yaşanan hele özellikle son bir yıllık savaşamı-mızla bu anlamda da yaşam konusunda bir ilerlemenin farkında ol-mak gerekiyor. Kadınla doğru yaşayabilmek, kadınla daha anlayışlı olabilmek savaşa da çok güç verir. Bu öyle sanıldığı gibi benciliğe götürmez. Kim ki bencilliğe götürür diyorsa yanılıyor. Kadınla olabilmek bir savaş gerekçesidir. Açık söyleyeyim herkes anlayabilmeli ki son yıllarda kadınla ne kadar olabildiysem o kadar amansız savaşçı olmayı bildim. Tabii varsa bir vicdan. Eski erkek bir kadınla oldu mu, bir çırpıda bir savaş bile biraz kendini verse kazanılacaksa, ona ihanet eder. Bu erkek benim için en namussuz erkektir veya bu kişilik kadında olabilir. Ama benim olabildiğim bir kadını şimdiye kadar beni savaş dışı bıraktığını hiçbir zaman düşünmü-yorum. Zaten Zilan’ın kendisi ortada, Zilan’la olabilmek en büyük savaş eylemiyle olabilmektir. Şimdi bu çok açık kadınla olabilmek mi istiyorsunz, en büyük savaşçı olacaksınız, en büyük yurtseverlikle birlikte olacaksınız, özgürlükle birlikte olacaksınız, kadın bu-dur, yine kadın mı erkekle olmak istiyor, benimle olmak istiyor, be-nim şahsımda yetişen yeni insanla olmak istiyor. Böyle olacaktır Zilan gibi olacaktır, bunun başka izahı yoktur. Anlamadık güç getiremiyoruz, hayır git başka yerde kadınlığını sat veya erkekliğini sat, bizde sökmez işte kutsal dediğimiz yüreğimizde, beynimizde sonuna  kadar bağlandığımız sözleşme dediğim olay budur.

“Manifesto” dedim, ben buna “yaşamın manifestosu” yani bundan sonra bu ülkede bu halk içinde kadın-erkek arasındaki ya-şam bu manifestoya göre olacaktır derken, bunu size anlatmak istedim, bir yıldır savaşarak biraz anlatmaya çalıştım. Daha değerli ka-dın militanlar ortaya çıkararak biraz daha kanıtlamak istiyorum. Er-keklerin gözüne yiğit kadınları sokarak, onlardan daha fazla gerektiğinde savaşçı kılarak ve mümkünse onları biraz vicdana ve savaşa kaldırarak bunu biraz göstermek istedim. Yine yaşama büyük bir tutkuyla bağlanmaları için kadının anlam ve önemini ortaya koymak istedim. Gelişmeler sınırlıdır ama bana göre çarpıcıdır, öyle çoklarının sandığı gibi bilinç derinliği olmadan büyük bir ruh olmadan bu yaşam yaratılmamıştır, PKK’nin kadın şehitleri bu anlattı-ğım manifestoya göre gelişmektedir. Ve yine yiğit erkekler de bu manifestoya göre ortaya çıkmaktadır. İsterdim ki bunların tam zaferini göstermek-gücümün de yeterli olması için gerçekten yani çılgınca herşeyi yerine getirmeye de çalışıyorum -bu yetmeyebilir, şe-hitlere bağlılığın sözünü veren hepiniz çoğunuz varsınız mümkünse günlük yaşamınız böyle büyük iddialı ve eylemli kılın ve bana göre sıradan birisi de böyle büyük iddialı ve eylemli olursa hem yaşamın hem de onun gerektiği kadar savaşçısı olabilir, zaferi de kesinleştirebilir. Şahadetinin büyük diriliş eyleminin birinci yıldönümü vesilesiyle bunları vurgulamayı, şimdilik yeterli olmasa da sonuçlandırmak istiyorum. Zilan yoldaşımız sonuna kadar sözlerinde haklıdır. İddiası yaşam tutkusu son derece soyludur. Biz biraz buna yolaç-tığımız için mutlu olmakla birlikte tam zaferini sağlayamadığımız için de halen eziklik ve endişe içindeyiz, ama bunu da aşmak için gerçekten amansız çabalarımızı sürdüreceğiz. Kendisinin de vurguladığı gibi bu mutlaka zafere götürecektir. Ve bu anlamda sadece savaşımın zafer çizgisi değil yaşamın da zafer kişiliği Zilan manifestosunda kesin anlam bulmuştur. Bundan sonra yaşam bu manifesto altında, bu yemin altında anlam bulabilecektir. Bütün kusurla-rımıza, eksikliklerimize, yanlışlarımıza rağmen biraz gereklerini yerine getirmeye çalıştık. İnanıyorum ki bundan sonra daha cesur, daha doğrulara yakın daha bilinçli ve hem de çok duyarlı, duygulu insanlar olarak yaşamın da gereklerini yerine getireceğiz ve savaş kadar yaşamında zaferini kesinleştireceğiz.

Burada sözümü noktalarken bugün Şex Said’in de idam edilişinin 72. yıldönümüdür. Ben ona da kısaca bir değerlendirmede bulunmak istiyorum. Bu aksakallı insan her ne kadar dini tonda da olsa insanlık şerefi için bir halkın üzerine gelen -ki Cumhuriyet’in kuruluş yıldönümüdür- Kemalizmin gerçekten baştan söz verdiği birlikte işte başkaldırıyoruz din- islam için başkaldırıyoruz, Kürt ve Türkler için başkaldırıyoruz. Onların elini öptüğü, onlardan güç al-dığı ve hatta Erzurum’lara kadar gelip bu tip Şex’lerin bu tip seyidlerin elini öptüğü onlarla Doğu’dan eylemlerini başlattığı ve zafere gittiği fakat işte maalesef burjuvazinin ikiyüzlülüğü her zaman ta-rihte çokça görüldüğü gibi burda da çok kısa bir süre sonra görü-lüyor. Bu kendisine destek veren, rahatlıkla 20’lerde Kürtler eğer is-yan etseydi başarabileceklerdi ama din kardeşlerimizi bu zor günlerde yalnız bırakmayalım demişlerdir. Bir Seyid Abdülkadir vardır o da bu isyan dolayısıyla idam edilmiştir. Onu da anıyorum ve bu din kardeşlerimize böyle günlerde başkaldırmak ayrılıkçılık yapmak iyi değildir demiştir. Ve dolayısıyla rahatlıkla başarabilecekleri dönemde genel bir isyan içine girmediler. Birlikte daha çok o dönemin gerçekten tehlikeli olan işgallerine karşı emperyalist hesaplarına karşı el ele verme gereğini duydular. Ama maalesef Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra işleri sağlama aldıktan sonra bu ve-rilen kardeşlik sözleri unutuldu. Zaten Ermeni, Rumların işi bitirilmiş bir ufukta Kürtler var ve onların tek ulus bilmem tek devlet tek dil adı altında bir katliamı gündeme geliyor.

Adım,adım cumhuriyet Kürtlerin de üzerine yürüyor. On-ların kimliğine asla saygısı yok. Olan haklarına ilişkin en ufacık niyetleri programları yok. Sadece yok etmeye dayalı bir Cumhu-riyet girişimi var. O dönemde dini sembollerle de olsa, Kürt kimli-ğini temsil eden şahsiyetler vardır. Bu temelde aydınlarda vardır. Seyid’ler Şex’ler vardır. Bir Dersim’de Seyid Rıza bir Piran’da orta Kürdistan’da bir Şex Said, daha Güney’de benzer konumda olanlar var. Bunlar tabii fazla örgütlü değil. Klasik anlamda toplumsal ge-leneksel bir önderliği temsil ediyorlar. Cumhuriyet tepeden tırnağa kadar örgütlü. Silahlı ve son derece şoven bir burjuva ideolojisiyle amansız bir biçimde üzerine geliyor. Şex Said’in ismi etrafında gelişen bu temelde bir direnmedir. Tamamen meşrudur, haklıdır. Fakat çok örgütsüz olduğu için karşısındaki gücün örgütlülüğüne, donanımına göre çok geri olduğu için imha ile karşılanacağı açıktı ve nitekim yarı pravakasyon bir başlatılış ile 15 Şubat’ta başlayan isyan 15 Nisan’da Şex Said’in yakalanması ile 2 ay gibi bir süre içerisinde bitirildi. Ve 15 Nisan’da mahkemesi yapıldı. Şimdi bu mahkemelerde zalimce mahkemelerdir. Çok haksız idamlar verilmiştir. Hiç isyanla ilişkisi olmayan çocukları yakınları olduğu için idam edilenler vardır. Bu Dersim isyanında da böyle olmuştur. Seyid Rıza’nın yakınları sırf yakınları oldukları için idam edilmişlerdir. Burda da böyle bir durum var. Acı olan şudur bu idamda onların sözcükleri bile kalmamıştır ve hatta cesetlerinin nerede olduğu bile bilinmiyor. Cesetleri bile kaybettirilmiştir. Çok acı bir şey haksız bir şey. Yani soralım bugün TC’nin yetkilerine, bu idam ettiğiniz in-sanların cesedini nereye koydunuz belki bugün bir kez daha çağırıyorum. Acaba bunların cesetlerinin olduğu yeri araştırmaya i-zin verir misiniz.

Hemen en önemlisi de, 72 yıl bu idamla başlatılan Kemalist rejim aynı fermanla bu halk üzerinde bugüne kadar geldi. Şex Said’in o dönemler için bir sözü vardı “torunlarımız, şüphesiz bir gün bunun intikamını alırlar, sizden bunun hesabını sorarlar!” di-yordu. Bu çok umutsuz bir sözde olsa aslında günümüzde bu biraz gerçekleşmiştir. Seyid Rıza’nın da buna benzer sözleri vardır. 70 yaşındaki insanlardı. İdam edilmeselerdi de bu insanlar biraz an-laşılsaydı herhalde daha insancıl olurdu. İşte bugün toplumsal uz-laşma filan diyorlar. Bilemem bu hükümetler veya bu son hükümetle Mesut Yılmaz hükümeti acaba toplumsal uzlaşmadan eğer bir şarlatan değilse doğru bir anlamla karşılık verebilecek midir. En büyük haksızlığı kendisine karşı yaptığınız bir toplum kesimi var. Kürt toplum kesimi ve korkunç bir savaşla bu toplumun üzerindesiniz. 72 yıldır tüketmeye çalışıyorsunuz. Özel savaşın hiçbir dünyada uygulanmamamış her türlüsünü uyguluyorsunuz. Kendi pratiğinizi gözönüne getirin.

Dolayısıyla yeni hükümet vesilesiyle varsa bir vicdanınız varsa bir insanlıkla bağınız, nedir bu insanlara bu kadar yaptığınız? Hangi sömürgecilikte bir dili kökenlerine kadar katledilmesi ve hiç bir ismine bile rastlanmayacak bir biçimde sonun getirilmesi a-maçlanmıştır? Şimdi bu doğru değildir. Bunu gerçekten toplumsal uzlaşma size biraz anlamlı geliyorsa önce bu toplumla uzlaşma-lısınız, bu toplumla barışmalısınız. Din kardeşliği diyorsunuz, ulusal birlik, bütünlük diyorsunuz bu halk size ne zarar verdi. Tarih i-çinde günümüze kadar acaba sizin amaçlarınıza az mı hizmette bu-lundu sizin verdiğiniz karşılık tamamen yoketme. Hileli komplocu bir biçimde halen sonunu getirmek istiyorsunuz. En son cumhuriyet tarihi boyunca bunu amansız yürüttünüz. Şimdi tamam bir ihtiyar size gereken cevabı veremeyebilir her isyanın -ki Demirel’in deyi-şiyle 28’di şimdiye kadar bu 29’uncusunu da ezebilirsiniz- ama bununla acaba rahat olabilecek misiniz, bununla acaba çok barışçıl işte uzlaşalım dediğiniz bir toplumu yaratabilir misiniz? Bugün dün-yanın en kargaşa en akıl almaz toplumunu siz yaratmadınız mı? İn-sanların en çok kirlendiği bir toplumu çetelerin, devleti de en çok kirlettiği bir toplumun dünyada çarpıcı örneği siz değil misiniz? Bunu neden anlamak istemiyorsunuz. Neden doğru bir tartışma or-tamını ortaya koyarak neden bir diyalogla bunu size anlatmamıza imkan vermiyorsunuz? Neden bundan kaçıyorsunuz, neden? Yani biz size bazı gerçekleri anlatmak istiyoruz. Diyalog dediğim bu. Yi-ne ordu senin olsun yine bilmem yapacağın uygulamalar senin ol-sun. Ama insanlar konuşa konuşa anlaşılırlar. Hani bir söz var “hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar konuşa konuşa anlaşılırlar.” Siz hayvan mısınız? Biz konuşa konuşa anlaşalım diyoruz sizinle belki sizin hayvani duygularınız daha fazla bizi kötü bir koku olarak bile görmek istemiyorsunuz. Yani hayvanların bir anlaşma yöntemini bile uygulamıyorsunuz. Bu kadar kara ve burnunu herşeye tıkamış bir hayvandır diyeceğim. Demek istemiyorum ama, ısrar e-derseniz tanımınızın bu olacağı açıktır. Ama insanlar gerçekten ko-nuşa konuşa anlaşırlar.

Çok iyi biliyorsunuz milyonların sorunları vardır. Bu sorunlara cesurca konuşarak çözüm bulabilmek en doğrusudur. 70’lik ihtiyarları asmakla hangi sorunu hallediyorsunuz? Şex Said kalsaydı da o birlik bütünlüğünüzü tehlikeye mi sokardı? 70 yaşında in-sanı sallamak çok mu çağdaştır? Hangi değerli sorunu çözüyor? Bunu biraz kendinize izzah edebilmelisiniz. Özel savaş sistemlerini sürekli geliştirmekle insanlık içinde şeref mi buluyorsunuz? Çok iyi biliyorsunuz ki giderek toplumu tüketiyor, kirletiyorsunuz. Şimdi bu vesileyle 72 yıldır belki bir türlü söyleyemediğimiz doğruları size söylemek yerindedir. Bu savaş size biraz doğruları söyletmek içindi. Bazı sorunları öyle yok etmekle çözemeyeceğinizi ortaya koymak içindi. Evet, Kürtler belki yeterli bir savaşı size karşı vere-mediler. Buna kimse güçte getiremedi. Ama bakın ben size söylü-yorum ki, bugün vesilesiyle bütün bunların isimlerini son sözcüklerini bile örtbas ettiniz. Kemiklerini bile nerede olduğunu bir  bilinmezliğe sürdünüz. Şimdi bu yeter diyelim.

Demin işte bugün büyük Zilan eylemliliği vardır. Şimdi ge-rekirse her Kürt böyle  bombalarla yüklü insan haline de getirilebilinir. Biz emredersek binlerce özel bombalarla yüklü insanları Tür-kiye’nin her tarafına yollayabiliriz. Şimdi siz bunu yapıyorsunuz. Her askerinizi bombalarla yüklemişsiniz Kürdistan’ın bütün köylerine, kasabalarına her tarafına yollamışsınız hergün uçaklarımız var, helikopterlerimiz var deyip, bombalattırıyorsunuz. Şimdi evet bunlar teknik bombalardır. Ki fazla acı yönleri de olmaz. Ama bi-zim de insanlırımız bomba haline gelebilir. Şimdi bunu yapalım mı aslında sizin hakettiğiniz bir şey, size yapmak gerekir ama biz yine insanlığımızdan vazgeçmek istemiyoruz. Yine insani yöntem olan konuşa konuşa bazı sorunları bilince çıkaralım diyorum. Bunda korkmanıza hiç gerek yok. Bir şey daha size hatırlatmak istiyorum. Eskiden belki imhayla sonuç alabileceğinize inanabilirdiniz, şimdi biraz zor. Bunu bilmenizi isterim.

Eski tarz isyanı gömerek, sonuç almanızın mümkün olma-yacağını anlayın ve yavaş yavaş kendinizi diyaloğa oluşmaya alış-tırın. Biz ısrarla ayrılık peşinde değiliz. Ayrılık bize pek yarar getirmez. Birlikte olmanın daha fazla zenginletirici ve oldukça sağlıklı bütünleştirici imkanı olduğuna inanıyorum. Sizin de anladığınız an-lamlı değil. Daha özgürce eşitçe birlikte olmanın yolları vardır. Tar-tışma diyalog bunun içindir. Sınırlar meselesini bir öcü gibi dikme-yin. Artık dünyamızın bugünkü koşullarında bunun da fazla anlamlı olmadığını biliyorsunuz. Ve Türkiye’yi binbir yere bağladığınızı da biliyorsunuz. Biz böyle bağlamakta istemiyoruz. Daha böyle zenginleştirici bu korkunç tüketici, kirletici tarz yerine temizleyici, zenginleştirici, bütünleştirici bir ortam açmak istiyoruz. Bu konuda bize güvenebilirsiniz ve bazı mütevazi insani adımların da sahibi olabilirsiniz. Çok büyük olduğunuza inanıyorsunuz bu büyüklü-ğünüzü biraz böyle gösterin. Atalarınızda dahil hiçkimse sizin ka-dar gaddar, anlayışsız, körce,  cahilce hareket etmedi. Bu çağda bu kadar körlük, cehalet hiç yakışmıyor ve hiç bir şey de çözüm olamıyor. Şimdi bu anlamlı günde kendi halkımıza da böyle seslenirken nasıl bir yaşam peşinde koştuğumuzu söylerken böyle tarihimizin böyle bin bir şehidine karşı da biraz anlayışa gelmeyi örgütlüyorum. Bir Şex Said hiç belki yapamadı. Altından hiç çıkamayacağı bir isyana da baş oldu. Onun adına oldu ve hemen bütün böyle isyanların sonu da getirildi. Sorgusuz, sualsiz hemen hepsi dara-ğacında nefesini verdi. Veya, kurşunlandılar. Böyle binlerce, onbinlerce giden şehitlerimiz var.

Bu vesileyle onları anmaya çalışacağım. Tarihimizde bu yüzbinlerce -ki bizde de var yani- Adını sanını artık bilemediğimiz binlerce şehidimizin bir de bu şahadetin yıldönümü dolayısıyla an-mak gerektiğini vurguluyorum. Şehitler sorgusuz sualsiz gitmişlerdir, adları kimlikleri pek belleğimizde değil, ama anlamı kesin böyledir. Bunlara yeniden sahip gerekir. Yaşamın en değerlisi ancak bu temelde ortaya çıkabilir. PKK eylemliliği bu anlamda aslında şehitlerin anısına sahip çıkma eylemliliğidir. Tarihle köprü kurma ey-lemliliğidir. Vicdana gelme eylemliliğidir. Bu kadar insanın anısı-nın boşuna gitmemesi gerektiğinin eylemliliğidir. Açık söyleyeyim yani yalnız PKK’lilere değer veriyoruz demiyoruz görüyorsunuz ki bu tarihte ki bütün bu isyanların sonuncusu bir isyan olarak bizzat devletin başı değerlendiriyor. Onların hepsinin anısına sahip çı-kıyoruz. Hepsini kendi mazimiz, mirasımız olarak değerlendiri-yoruz.

Ama bugün bu katliamda ısrarlı olan düşmana ilkesiz bağlı olanları, onlara uşaklıkla onlara bağlı olanları da lanetliyorum. Ben “Kürdüm” diyen birisi çok haksız olan bu düşmanla ordularını ta Kürdistan’ın Güney’ine kadar çekerek işbirliği ediyorsa bunlarla i-lişki olmaz. Kürt şerefi bu kadar düşürülmüşse bir halkın bir özgürlük imkanı umuduna düşman böyle üzerine çekilerek -ki burada ha-talar, eksiklikler olabilir- ama insan bizzat en imha edici düşmana davetiye çıkararak yol göstererek geliyorsa bunun Kürt’lükle hiçbir ilgisi yoktur. Dolayısıyla herkesin bu konuda sağlam tarihi mirasına sahip çıkmak kadar şeref onurumuzla bağdaşmayacak ilişkilere girmemesi konusunda da uyarıyorum. Bu vesileyle Güney’de tekrar söylüyorum düşmanla işte biz bunlarla ilişkide olmazsak yaşayamayız. Bu kadar kendini düşmana mahkum sanan bir güç Kürtlük içinde, hatta insanlık içinde yer alamaz. Özgür insanlar içinde bunların yeri olmaz. Bir an önce bu tutumdan bunları vazgeçirmeye ça-ğırıyorum. Onların da bu tarihe bu yüzbinlerle ve kendi şehitleri de vardır, o şehitlerin anlamına ters düşmemeye o şehitlerine saygılı olmaya çağırıyorum hatta adına hareket ettiklerini söyledikleri sı-nırlı da olsa, Barzani’nin kişiliği vardır ona saygılı olmanın bir ge-reği olarak ulusal saflarda anlam bulmaya çağırıyorum. Eğer ol-mazlarsa gerçekten en kötü sonuçları kendileri için hazırlamış olurlar. Belki biraz güçleri olabilir, belki düşman onları teşvik edebilir. Ama bu kesinlikle çok acı bir sonuçla karşılaşırsa onların suçudur ve tabii ki hak etmiş cevabı da alacaklardır.

Ben bu vesileyle işbirlikçi hainlere karşı olduğu kadar biz-zat düşman içinde söylüyorum ki, böyle günlerde biz yeni bir hükümette işbaşına geçiyorken mümkünse mütevazi bir biçimde bir di-yalog için kendinizi hazır hissetmenizi bu vesileyle korucular özellikle işbirlikçilik konumunda olan bütün Kürt’lerin kendi durumla-rını gözden geçirmelerinin bir onur gereği olduğunu vurguluyorum. Ondan da öteye kendi savaşçılık düzeyimizin geliştiğini ve son ne-fesimize kadar da olsa düşman bellediğimizin üzerine gitmekte son derece kararlı olduğumuzu bunun artık ne kadarını başarırız ne ka-darına ulaşırız biçiminde bir sorunun da fazla anlam teşkil etmedi-ğini, gücümüz belki kesin zafere de gidebilir ama o zaman karşı-mıza hiçkimsenin bir suçlu gibi değil görevini yerine getirmiş bir insan olarak çıkmasını söylüyorum. Hatta düşmanımızın bile artık birbirinin yüzüne bakılamayacak kadar bir kirliliğin değil birlikte yaşamanın gereğini biraz kabul etmiş hatadan yanlışlıktan çok geç de olsa dönmüş olmanın bağışlayıcı etkisi içinde kendilerine bir an-lam vermelerini bir kendilerini gözden geçirmeleri gerektiğini bu-gün bu idam günleri nedeniyle bir kez daha vurguluyorum. Bunun en doğrusu olacağı inancındayım.

Birbirini savaşla, ihanetle kırıp dökmek yerine birbirlerini anlayarak, meşru insani özgür yaşamlarla insanlık onurlarına uygun bir karşılık vermelerinin en doğru tutum olduğuna güç ne olursa ol-sun bizim de, onların da buna fazla yer vermemeye bununla fazla sorunları halletmemeye; tam tersine bu büyük şehidimiz Zilan’ın da çok iyi dile getirdiği gibi anlayış derinliği kadar büyük onurlu ya-şam temelinde birbirimizi anlamanın tek doğru geçerli yolu olduğuna inanıyorum. Bu vesileyle bütün şehitlerimizi bir kez daha a- nıyorum. Ve sözümüzün onların anılarına sonuna kadar zafere ka-dar olduğunu belirtiyorum. Hepinize selam ve sevgilerimi sunu-yorum…

Parti Önderliği

Med TV Konuşması

30.06.1997

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz