KEMAL SOBE
Dünyanın en eski halklarından Kürtlerin son yüz yıldır neler yaşadığı, nasıl bir sistem içinde olduğu dikkate alınırsa, PKK’nin Kürtler için ne anlam ifade ettiği daha iyi anlaşılır. Kürtlerin ulus olarak yok edilmek istenmesi ve tarihten silinmek istenmesi, PKK’nin tarih sahnesine çıkışını gerçekleştirdi. Ortadoğu’da Kürtler şahsında bitirilmek istenen aslında tarih ve insanlıktı. Sözde uygar dünyada, yüz yıldır buna seyirci kalıyor ve çoğu kezde bu katliama ortak oluyordu, oluyor. PKK, Kürtler için son bir kurtuluş gücü, etkili bir kurtuluş gücü olarak tarih sahnesine çıkıp, yeni bir tarih yaratarak tarih oluyor. Kürtler şahsında bitirilmek istenen insanlık, yine Kürtler şahsında yeniden yaratılıyor. PKK, Kürtleri, sadece ulus olarak var etmiyor, Kürtlere yeni bir kimlik, duruş ve yaşam tarzı kazandırıyor. Bazıları, PKK, kırk yıldır dağda savaşıyor ama ne kazandı diyorlar. Ortadoğu’da başka halklar bile, PKK’yi ve Önderliğini kendi önderlikleri ve kurtuluş güçleri olarak görüyorlarsa, bu, PKK’nin kırk yılda çok değer ve birikim yarattığını gösterir. PKK, dar ulusal sınırlara hapsolmuş, katı ulus-devlet anlayışına sahip klasik bir ulusal hareket değildir. Bazı çevreler, PKK, Kürdistan’dan vazgeçti diyorlar. Bunlar ne kadar politik bir darlık yaşadıklarının farkında değiller. PKK, Kürdistan’dan ve Kürdistani değerlerden, Kürtlerin ulusal haklarından, değerlerinden vazgeçmedi. Her halukarda ayrı devlet kurmak bağımsız olmak demek değildir. Bazıları için bağımsızlık demek ayrı devlet kurmak ve etrafına taşlarla duvar örmek demektir. Bunun çözümsüzlük olduğu ortadadır. Sınırlar her zaman özgürlüğü boğar ve halkları bir birine düşmanlaştırır, emperyalizmin-kapitalizmin ekmeğine yağ sürer.
Ancak demokratik ulus ve halkların kardeşliği paradigmasını Kürtler ve diğer uluslar ve halklar için, insanlık için, insanlığın ve dünyanın geleceği için çok daha önemli ve değerli buluyor. Kapitalizm ve onun bir yaratımı olan katı ulus devlet, insanlık için çok büyük bir tehlike ve yıkımdır. Son yüz yılda bile yaşanılan savaşlar ve acılar bunu fazlasıyla kanıtlıyor. PKK, Kürdistan’dan vazgeçmedi ama Kürdistan’ın etrafına duvar örmeyi gerekli görmüyor ve bunu halkı boğmak olarak görüyor. Sınırlar halkları boğar, savaşlarda yok eder, sömürü ve sınıflarda halkları açlığa ve yoksullağa mahkum eder. İşte PKK, bütün bunlara karşı kurulmuş bir insanlık hareketidir. Tabi kendilerini her türlü dar sınırlara hapseden dar kafalılar, bunu anlayamazlar. PKK, yeni bir Kürt toplumu yarattı, yaratıyor. Kürt kadını bundan otuz yıl öncesine kadar, erkeğin yanında su bile içmeye korkuyordu, aynı sofrada yemek yiyemiyordu, erkeğin karşısında konuşmaya cesaret edemiyordu, adeta köleydi, esaret hayatı yaşıyordu. Şimdi ise durum çok farklılaştı. Kadın ordulaşması ve kadının hayatın her yerine girmesi, söz, yetki ve karar sahibi olması büyük bir devrim değilde nedir? Kürdistan’da kadın ordulaşması, dünyaya örnek teşkil ediyor ve taktir kazanıyor. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde bile kadınlar bu kadar etkili ve yetkili değiller, özgürlük mücadelesinde yer almıyorlar, kapitalizmin bataklığında çürümekle karşı karşıyalar ve kapitalizm tarafından hala sömürülüyorlar. Kadını özgürleşen toplumun geleceği parlak olur ve her bakımdan gelişim gösterir.
Görüldüğü gibi, PKK, her bakımdan bir gelişimler hareketidir. Sadece klasik bir ulusal hareket değildir. PKK’yi yenilmez kılanda işte bu gerçekliğidir. Yeni insanı yaratmada ısrar etme, eskiyi söküp atma, küçük şeylere tenezzül etmeme, PKK’yi daha çok büyütüyor. Demokratik ulus paradigması, günümüzde halkları boğazlayan katı ulus devlet sisteminden çok daha ileri bir insanlık sistemini ifade ediyor. Bu katı ulus devlet zihniyetine çakılıp kalanlar, kendilerine bile faydalı olamadılar. Demokratik ulus, komünalizmin gelişlimi için temel taş işlevi görür, bundan dolayı önemlidir. Demokratik ulus gelişmeden sosyalizm gelişmez, olsada dar ulusal sınırlar içinde kalır nasyonal bir sosyalizm haline gelir. Kendi sınırlarının dışına taşmayan sosyalizmler aslında bir çeşit ulusal sosyalizmlerdir. Başka türlü olsaydı Yugoslavya yedi parçaya bölünmezdi, Sovyetler dağılmazdı, Ermenistan ve Azerbaycan arasında çatışma olmazdı, Çekoslovakya ikiye bölünmezdi.
Demekki bu ülkelerde demokratik ulus yoktu, halkların kardeşliği tam yoktu yada hiç yoktu, zora dayalı bir resmi, siyasi devletler birliği vardı. Demokratik ulusta zora dayalı ve devletler arasında siyasi birlik yoktur. Tümüyle halkların özgür iradesine dayalı doğal birliktelikler olur. Bir ülkede halkların doğal birlikteliğine dayalı bir birlik asla dağılmaz, bitmez. Sovyetler, halkların birliği değildi, devletlerin birliğiydi ve Rusya her türlü ayrıcalığa sahip olup, diğer devletler üzerinde egemenlik kurmuştu birlik adı altında. Sovyetler bundan dolayı dağıldı. Demokratik ulusta devletlerin birliği yoktur, halkların birliği ve kardeşliği var.
Halkların birliğinde ancak komünalizm yaşamsal hale gelebilir, bir insanlık değeri olur. İşte PKK’nin hedefleri, projeleri, programları ve iddiası insanlık için çok büyüktür. Teknik olarak az imkanlara sahip olan bir hareket nasıl oluyorlarda bütün gerici devletçi güçlere karşı ayakta durabiliyor, başarılar elde edebiliyor? Çünkü PKK önderliği, insanlığın geleceğini okuyabiliyor, biliyor ve bunun çok yönlü projeleri geliştiriyor. İşte PKK’yi bir dünya hareketi bir halklar hareketi haline getirende budur. PKK, Kürdistanla birlikte bütün Ortadoğu’yu ve halkları, insanlığı kurtuluşa götürmenin mücadelesini yürütüyor. PKK’nin ne gibi büyük değerler ve toplumsal bir birikim yarattığını bütün dünya görüyor. PKK, yeni insan ve yeni yaşamın yürütücü gücüdür. PKK, hem Kürdistani değerlere ve hemde ortadoğu ve dünya insanlık değerlerine sahip çıkıyor. PKK’nin sürekli çoğalan ve büyüyen gücü buradan geliyor. PKK, gücünü insanlık değerlerinden alıyor ve insanlık için yeni bir yaşamın kavgasını veriyor…