Kürt kadın hareketinin Türkiye ve dünyadaki kadın hareketleri içindeki dönüştürücü gücü en yüksek hareketlerden biri olmasında kuşkusuz Ortadoğu’da Kürt kadınlarının “dağa çıkması”, dolayısıyla gerilla pratiği14 ve buradaki erkek-egemen zihniyete karşı duruşu önemli bir etken olarak karşımıza çıkıyor. “Dağa çıkmak”, her türlü söylemin ve eylemin ötesine geçen metaforik ve somut değerlere sahip bir kavram ve eylem biçimi olarak anlam kazanıyor ve özgürlük mücadelesine katılımı simgelediği kadar kadınların toplumsal yaşamda, aile içinde maruz kaldığı baskılardan kurtulabildiği bir “özgürlük mekânını” imliyor. Özellikle diğer Ortadoğu halklarının ve Kürtlerin toplumsal yaşamında belirleyici olan ataerkil kodlara rağmen bu olgunun yaşamsal pratiğe dökülmesi pek de kolay olmuyor. Çünkü kadın direnişi sadece Kürtlük, Kürt kimliği üzerinden yürütülmüyor, toplumsal olarak ataerkil kodlarla belirlenmiş cinsiyet rolleri sorgulanıyor ve aşılması hedefl eniyor. Kadınların sergilediği direnişin çok boyutlu olduğunu da vurgulamakta fayda var. Toplumsal yapı ve harekette hüküm süren erkek-egemen anlayışın direniş içindeki kadınların da düşünme ve eyleyiş biçimlerinde etkili olduğunu dikkate alırsak verilen mücadelenin ne denli zorlu olduğunu görürüz. Kürt özgürlük mücadelesinde yer alan kadınlar bir yandan sömürgeci devlet politikalarına, diğer yandan Kürt toplumunun [kendileri ve yaşam pratikleri üzerinde de] etkili olan ataerkil değer yargılarıyla biçimlenmiş yapısına karşı yürüttükleri mücadeleyi eşzamanlı olarak sürdürmüşlerdir. PKK’direnişe katılan ilk kadın gerilalar büyük mücadele vererek, kadını devrimin öncüsü yapmıştır.
Bese Anuş
Bese Anuş PKK’nin İlk Kadin Gerilla, Ve İlk Kadin Gerilla Şehidi.
Kürt özgülük mücadelesindeki ilk kadın gerilla Bese Anuş, sadece Kürt kadın gerilla hareketi için değil, aynı zamanda yakın Kürt tarihinin de unutulmayan isimlerinden. Kürtlüğün yasak, kadınların söz hakkının da olmadığı bir dönemde Kürt kadınını ilk örgütleyenlerden Anuş, 1981 yılında Türk ordusuyla girdiği çatışmada şehit düşer.
Bese Anuş, 1961 yılında Maraş’ın Pazarcık İlçesi’nin Esmapuru Köyü’nde dünya geldi. Ekonomik durumu orta halli olan ailesi, Bese daha henüz küçük bir çocukken Pazarcık’a yerleşti. Kız çocuklarının fazla okuma şansının olmadığı o dönemlerde Bese Anuş, ortaokul bire kadar okuyabildi.
Genç yaşta evlenir, fakat sorumluluklarından vazgeçmez, birçok işte çalıştıktan sonra terzilik yapmaya başlar. Bese Anuş’un gençlik yılları Türkiye ve dünyada fırtınaların koptuğu yıllara denk gelir. Bese Anuş için kadın olmak, Kürt olmak ve Alevi olmak çelişkilerini daha da derinleştirir. 1970’lerde Kürt Özgürlük Hareketi’ne ilk ev sahipliği yapan bölgelerden biri olan Pazarcık’ta sağ-sol, Alevi-Sunni, Kürt-Türk çatışmaları zirveye çıkmıştı.
İşte bu çelişkiler ve etrafındaki çatışmalar Bese’yi çok kısa bir süre içerisinde, 1978 yılında Kürdistan’da gelişen gençlik hareketlerinden PKK ile tanışmasına götürür. Halk arasında ise Apocular olarak bilinirlerdi. PKK’nin kuruluşuna giden süreçte Bese Anuş; köy köy gezerek insanları aydınlatmaya, kendi kimliklerine sahip çıkmaları için örgütleme yapanlardan biridir.
Kadınları İlk O Örgütledi…
Özellikle kadınlar arasında çalışma yürüten Bese Anuş, kısa bir sürede bölgede tanınır ve örnek olan gösterilenlerden biri olur. Hele çalışmalarda gösterdiği fedakarlığı herkes tarafından görülür. Bu da Bese Anuş’u daha da tanınan biri haline getirir. Apocular ise kısa bir sürede Pazarcık ve Kürdistan’ın birçok yerinde etkili olmaya başlar. 12 Eylül askeri darbesinin başlamasıyla diğer hareketler gibi Apocular’a da devlet sert şekilde yönelir.
Kolluk kuvvetlerinin aradığı isimler arasında Bese Anuş da vardır ve bu yüzden kırsala çıkmak zorunda kalır. Dağlarda ise zorlanmayan Bese, çalışmalarındaki özveri kırsalda da gösterir. Yaşça arkadaşlarından büyük olduğu için yoldaşlarına daha bir şefkatle yaklaşan Bese Anuş, kendi tecrübelerini de aktarmayı ihmal etmez.
O günlerde onunla birlikte dağda olan bir gerilla onunla ilk karşılaştığı anı şöyle anlatıyor: “Sabaha karşı dörtte Bese arkadaşı ilk kez sığınakta gördüm. Yaş olarak benden büyüktü, gelip bana sarıldı. Gözlerinin büyüklüğü dikkatimi çok çekmişti. Çok güzeldi. O an çok cana yakın olduğunu düşündüm.”
‘Dağı Güzelleştirelim…’
Bese Anuş, şehir hayatında olduğu gibi gerillada da disiplinli ve programlı hareket eder. Özellikle gerillanın güvenliği konularında hassas yaklaşır ve gittiği köylere nöbetçisiz girmemeyi bir ilke haline getirir. İlk kadın gerilla komutanlardan olan Bese Anuş, kadının kendi ayakları üzerinde durması gerektiğini düşünür. Gerilla eğitimine de çok önem veren Anuş, zaten en büyük hayalinin Kürdistan’ın özgürleşmesinden sonra kadınları eğitmek olduğunu hep söyler. Ancak Bese, özlemlerini gerçekleştirmeden 1981 baharında Pazarcık’ın Musolar köyü yakınlarında askerler ile girdiği bir çatışmada şehit düştü.
Kürt özgülük mücadelesinde hayatını kaybeden ilk kadın gerilla Bese Anuş, Kürt kadın gerilla hareketinin de sembolü oldu. Zilan, Nuda, Zekiye, Ronahi, Beritan, Berivan, Şilan, Viyan, Sorxwin, Zeynep, Nucan ve daha yüzlerce kadın gerilla onun izinden gitti…
Azîme (Mihriban Saran)
Azime
Kadın ordulaşmasının ilk komutanı: Azîme
PKK’nin kadın ordulaşması mirasını yaratan, manevi komutanı Azîme kod adlı Mihriban Saran, kadının bir ordu gücü haline gelebileceğini mücadelesi ile kanıtlayarak tarihe PKK’li ilk savaşçı Kürt kadınlardan biri olarak geçti.
Azîme (Mihriban Saran), 1957 yılında Muş’un Varto ilçesinde dünyaya gelir. Muş’ta öğretmenlik yaptığı 80’li yıllarda PKK hareketi ile tanışır. Bu yıllar özellikle gençler arasında devrimci duyguların en yoğun yaşandığı ve arayışların olduğu yıllardır. Gerilla Azîme de henüz genç bir öğretmen iken, devrimci duygular içerisine girer. Bu dönemlerde yeni yeni gelişen ve büyük yankı uyandıran PKK hareketine ilgi duyar. Türkiye’de gerçekleşen 12 Eylül darbesinin ardından ağır baskıların sürdüğü 1981 yılında öğretmenliği bırakır ve direniş saflarına katılır.
PKK hareketine katılan ilk kadınlardan biri olur. Lübnan’da bulunan ve adını 15 Ağustos’un efsanevi komutanı Agit’le alan Mahsum Korkmaz Akademisi’ne gider. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarafından verilen bir eğitime katıldıktan sonra gerilla saflarında aktif şekilde yer alır. PKK’nin 3. Kongresi’nde Parti Merkez Komite üyeliğine seçilir. 1992 yılında Güney Kürdistan savaşında cephe komutanı olarak en ön saflarda yer alarak savaşı koordine eder. Gerilla saflarında Botan gibi bir sahada ilk kadın komutan olur. PKK hareketi içerisinde kadın özgürlük çizgisinin gelişmesinde, kadının ordulaşmasında önemli rol oynar. 1994 yılında Botan’da Türk ordusuyla girdiği bir çatışmada şehit düşer.
Berivan (Hanım Yaverkaya)
Berivan
Cesaretini, inancını, direnişçi kişiliğini annesi Dure Yaverkaya’dan alarak devrimci bir yaşamı seçen Hanım Yaverkaya, 15 Ağustos’ta erkek birimine komutanlık yaptı. Askerlerle girdiği çatışmada teslimiyeti kabul etmeyen Hanım , son kurşuna kadar direndi. Kürt kadın mücadelesinin yükselişe geçtiği son 40 yılda onlarca kadın ilklere imza attı. Büyük zafer ve kahramanlıklar elde eden Kürt kadınlarının direnişi son 40 yılda ordulaşmaya gitti.
Kadınlar, PKK’nin “İlk Kurşun” denilen 15 Ağustos 1984 silahlı atılımında yer almasa da birçok silahlı propaganda ve örgütlenme faaliyetlerinde yer alır. Silahlı atılımın gerçekleştirildiği dönemde Hanım Yaverkaya (Berivan) Eruh’ta bir erkek biriminin sorumluluğunu üstlenir. PKK’nin 1977-1980 tarihleri arasında Hilvan’da örgütlenmeye başlamasıyla beraber ailesi mücadele içerisinde aktif bir şekilde yer alır.
Mücadeleden Vazgeçmeyen Bir Anne
Ailenin soyadı aslında ‘Kaya’dır. Hilvan direnişinde yer alan ağabeyi Ali Kaya’ya ‘Yaver’ lakabını kullanır. Bir süre sonra toplumda aile soyadı ‘Yaverkaya’ olarak ifade edilir. Hanım Yaverkaya’nın annesi Dure Kaya toplumda haksızlığa karşı sözünü söylemekten sakınmayan bir kadın olarak tanınıyor. Yüzlerce erkeğin bulunduğu bir ortamda sözünü söylemekten çekinmeyen Dure Kaya, aynı zamanda Hilvan’da o dönemin adıyla ‘Apocu’lara aktif destek veren biridir. Çocukları cezaevinde işkenceden geçer, onlarca yıl cezaevinde kalır, iki kızı PKK’ye katılarak yaşamını yitirir. Ancak o hiçbir zaman mücadelesinden vazgeçmez. Yaklaşık 6 yıl önce Hilvan’daki evinde yaşamını yitiren Dure Kaya, 1979 yılında yapılan belediye seçimlerinde Hilvan’da ilk kadın olarak belediye meclis üyeliğine seçilmişti.
Kadınları Örgütler
Hiç okula gitmeyen Hanım Yaverkaya ise Hilvan’da henüz 12 yaşında iken mahallelerde kadınlara verilen okuma yazma derslerine katılır. Okuma yazma öğrenmek için büyük bir çaba gösterir; verdiği çabalarla sonuç alır. Okuma yazma derslerine gittiği sırada Hilvan’da örgütlenme çalışmaları yürüten PKK kadrolarıyla tanışır, ardından kadınlara dönük örgütlenme çalışmalarında aktif bir şekilde yer alır. Hilvan’ın oluşturulan kadın örgütlenme birimlerinde yer alarak kadınlara dönük yoğun bir şekilde örgütlenme çalışmaları yürütür.
Çeyiz Hazırlamayı Bırakır…
Hilvan’da aktif mücadeleye katılmadan önce nakış işleyerek çeyiz hazırlayan Hanım Yaverkaya, mücadele ile tanıştıktan sonra bir daha nakış işlemez. Temiz, titiz ve çalışkanlığından her zaman söz edilir; mücadeleye katıldıktan sonra tüm zamanını örgütleme çalışmalarına ayırmaya başlar. Devrimci bir yaşamı seçer; yakınları ve çevresi onun nakış işlememesi ve ev işleriyle ilgilenmemesi nedeniyle sitem ederek, “Bu kız böyle değildi, nakış işlerdi, ne oldu bu kıza” derdi. Hanım Yaverkaya çevrenin bu sitemine aldırmayarak mücadelesine daha sıkı sarılır. Örgütleme çalışması yürüttüğü sırada kadınlara “Kendinizi ezdirmeyin, baskılara boyun eğmeyin. Erkeklere boğun eğmeyin” diyerek sürekli olarak kadın mücadelesinin büyütülmesi önerilerinde bulunur.
12 Eylül darbesi gerçekleşince ailesi ve mücadele arkadaşlarından birçok kişi tutuklanır. Bir süre Amed’de gizlenen Hanım Yaverkaya, mücadele arkadaşı Sultan ile birlikte farklı bir kimlik ile Diyarbakır E Tipi Cezaevinde bulunan mücadele arkadaşlarını görmeye gitmek ister. Çarşaf giyerek cezaevine doğru gider ve Sultan’ı tanıyan aileler onların yakalanmasından korkarak görüşe gitmelerine engel olur.
Teslimiyeti Kabul Etmez; Son Bombayı Kendisinde Patlatır…
Darbe ve yoğun baskı nedeniyle Kürdistan’da hareket edemeyen Hanım Yaverkaya, daha sonra yurt dışına çıkmak zorunda kalır. Suruç üzerinden Suriye’ye gider, Şam’da uzun bir süre yoğunlaşma evlerinde kalır. Kendisini ideolojik bilinç düzeyinde oldukça geliştirir. Kararlı ve inancından geri adım atmayan tutumuyla her zaman örnek bir kişilik olarak çevresindeki etkiler. 15 Ağustos’un ardından Eruh’ta sorumluluğu olduğu birlik ile birlikte çatışmaya girer. Burada da geri adım atmayarak büyük bir direniş gösterir; son kurşununa kadar direnir. Teslimiyeti kabul etmez, askerlerin eline geçmemek için son bombasını kendinde patlatır. Savaş yönü güçlü, inisiyatifli bir Kürt kadını olan Hanım Yaverkaya’nın direnişi halk üzerinde büyük bir etki yaratır. Ailesi onun cenazesine hala ulaşmış değil. Hilvan Mezarlığı’nda 9 yıl önce Hanım Yaverkaya ve cenazesine ulaşılamayan mücadele arkadaşları için temsili bir mezarlık yapılmıştı.