Bir direniş ve mücadele yöntemi olarak tarih sahnesinde birçok kez gerçekleştirilen açlık grevleri, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a dönük ağırlaştırılmış tecride karşı bir kez daha gündemde.
Roma döneminden bu yana baskılara karşı direniş biçimi olarak gerçekleştirilen açlık grevi, PKK’li ve PAJK’lı tutsaklar tarafından 27 Kasım’da bir kez daha başlatıldı. Baskılara ve hak ihlallerine karşı direnmenin bir biçimi olarak açlık grevleri, bir haftadır yeniden gündemde.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecride ve cezaevlerinde artan baskılara karşı PKK’li ve PAJK’lı tutsaklar 27 Kasım’da süresiz dönüşümlü açlık grevi başlattı. Bugün ikinci grubun devralacağı açlık grevlerinin tarihi de kesin olmayan bilgilere göre Roma’ya kadar uzanıyor. Hak arayışı mücadelesinde bir protesto yöntemi olarak karşımıza çıkan açlık grevinin tarihine dair kesin bilgiler olmamakla birlikte, oldukça eski dönemlere dayanıyor. Hak ihlallerine, baskıya karşı yemek yemeyi reddetme şeklinde yapılan bir eylem olarak açlık grevi süresince eylemciler, yalnızca sıvı tüketerek yaşamlarını sürdürür. Süreli, süresiz, dönüşümlü, dönüşümsüz olarak da gerçekleştirilen açlık grevi eylemlerinde sonuç alınamaması durumunda süreç, ölüm oruçlarına da evriliyor. Türkiye’de de sol-sosyalist mücadele tarihinde, Kürt mücadelesi tarihinde birçok kez gerçekleştirilen açlık grevi, 1991 tarihli Malta Bildirgesi’nde, “zihinsel olarak ehliyetli ve kendi iradesiyle açlık grevine karar vermiş kimsenin belirli bir zaman için yiyecek ve/veya sıvı almayı reddetmesi” şeklinde tanımlanıyor.
Nerva’dan bugüne
Açlık grevinin en eski örneklerinden biri Roma dönemine kendini gösteriyor. Kimi kaynaklara göre, Roma döneminde Hıristiyanlara dönük baskıya tepki olarak Roma İmparatoru Tiberius’un yakın arkadaşı ve ünlü bir doktor olan Nerva açlık grevine başlar. Tiberius’un tüm ikna çabalarına rağmen Nerva, müdahaleyi reddeder ve ölmeyi tercih eder. Çünkü Nerva, ölümünün yakın arkadaşını sarsacağını biliyordur.
Rusya’da açlık grevleri
Açlık grevlerinin politik bir mücadele biçimi olarak uygulanmasının ilk örneği ise Çarlık Rusya’sında görülür. Bu dönemde siyasi hükümlüler, baskıya karşı açlık grevi başlatır. İlk zorla besleme ise 1889’da Kara Cezaevi’nde kadın eylemcilere uygulanır. Temmuz 1921 yılında Taganka Cezaevi’nde hiçbir makul neden olmaksızın tutuklu bulunduklarını söyleyen 13 tutsak, özgürlük talebiyle açlık grevi başlatır. Eylül ayında 13 tutsak, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin ilk istihbarat teşkilatı Çeka tarafından katledilir.
Süfrajetlerin açlık grevi eylemleri
Açlık grevlerinin dünya çapında duyulması ve dikkatleri üzerine toplaması 20’inci yüzyılın başında İngiltere’de oy hakkı mücadelesinde yer alan kadınların, cezaevinde greve başlamasına dayanır. Cezaevlerindeki süfrajetlerin gerçekleştirdiği açlık grevlerinden ilki 1909 yılında Marion Dunlop tarafından başlatılır. Açlık grevine yoğun tepkilerin yükselmesi sonucu Marion serbest bırakılır, ancak ardından diğer süfrajetler de açlık grevine başlar. Ancak, hükümetin bu eyleme “zorla besleme” yöntemi ile saldırıda bulunması sonucu Mary Clarke, Jean Hewart, Katherine Fry ve birçok süfrajet yaşamını yitirir. İngiltere’deki süfrajetler gibi Amerika’da da açlık grevleri gerçekleştiren süfrajetlerin direnişi, 1919 ve 1920 yıllarında ABD’de ve 2 Temmuz 1928’den itibaren Britanya’da seçme ve seçilme hakkının alınmasıyla amacına ulaşır.
İrlanda’nın direniş tarihinde grevler
Britanya sömürgesine karşı devrimci tutsakların sayısız kez açlık grevine girilen İrlanda’da 1970 yılında kurulan İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) üyeleri, cezaevi koşullarını protesto etmek için açlık grevine girer. Açlık grevi eylemcilerinden Bobby Sands’in eylemi sırasında milletvekili seçilmesiyle eylemler dünya gündemine gelirken, 1981 açlık grevleri, aralarında Bobby Sands’in de bulunduğu 10 tutsağın yaşamını yitirmesi ile sona erdi. 10 tutsağın yaşamını yitirişinin ardından Hükümet, İrlandalı tutsakların siyasi statülerini tanımak zorunda kalır.
RAF direnişi
1960’lı yıllarda kurulan ve Almanya’da baskıcı sistem karşısında silahlı mücadele yolunu seçen “Rote Armee Fraktion / Kızıl Ordu Fraksiyonu” (RAF) adını alır. Gerçekleştirdikleri birçok eylemin ardından olağanüstü operasyon ağında tutuklanan RAF üyeleri, ağır tecrit koşullarına ve yoldaşlarının katledilmesine karşı direnişe geçer ve 1972-1975 yılları arasında 3 kez açlık grevine girer. Bu açlık grevlerinden en uzunu üçüncüsü olur. 145 gün süren bu grev sırasında Holger Meins yaşamını yitirir. Holger’in yaşamını yitirmesine rağmen çözüme yanaşmayan yetkililere karşı, cezaevi dışında da direniş başlar. Dışarıda yeniden eylemlerin yapıldığı sırada 35 RAF militanı, açlık grevine başlar. Devlet tutsakların grup halinde kalmasına izin verileceğini ve cezaevleri arasında davalara göre tutsak değişiminin mümkün olacağına dair söz verince, tutsaklar açlık grevini sonlandırır.
Zeynep Celaliyan hak ihlallerine karşı açlık grevine başlar
Baskı rejiminin hala köklenmeye çalıştığı İran’da da açlık grevi eylemleri, tutsakların hak arama yöntemlerinden biri olarak birçok kez gerçekleştirilir. 2007 yılından bu yana İran cezaevlerinde tutsak bulunan Kürt kadın Zeynep Celaliyan ve çok sayıda kadın da cezaevlerindeki direnişe öncülük ediyor. Tutsaklığı süresince haklarını kullanması engellenen Zeynep ve 9 tutsak daha 2018 Temmuz ayında uyarı amaçlı açlık grevine başlar. Yaklaşık 2 hafta sonra bu grev sonlandırılsa da daha sonra da açlık grevi eylemi tekrarlanır. Zeynep, Xoy Cezaevi’nden 21 Mayıs günü sürgün edildiği Qerçek Cezaevi’nde koronavirüse yakalanır. Virüse yakalanmasının ardından tedavisi yapılmayan Zeynep 20 Haziran’da açlık grevine başlar. Açlık grevindeyken Kirman Cezaevi’ne, oradan da Kirmanşah Cezaevi’ne sürgün edilen Zeynep’e burada işkence edilir. Siyasi tutsaklardan Sakine Perwane 25 Mayıs’ta, Soheila Hejab 16 Haziran’da açlık grevine başlar. Tutsakların eylemlerini sonlandırdığı tarihe dair net bir bilgi bulunmazken, Sakine Perwane’nin 5 Eylül günü Tahran’daki Evin Cezaevi’nde yeniden açlık grevine başladığı duyurulur.
Nesrin Sutude
Bir diğer açlık grevi eylemcisi de kadın ve insan hakları aktivisti Nesrin Sutude olur. Eylül 2010’da tutuklandıktan sonra 3 yıllık tutukluluk sürecinde 2 kez açlık grevi gerçekleştiren Nesrin, 2018’de tutuklanmasının ardından aktivistlere ve yakınlarına dönük baskılara karşı tutuklu bulunduğu Evin Cezaevi’nde 25 Ağustos 2018 tarihinde yeniden açlık grevine başlar. Bu eylemini sonlandırdığı tarihe dair kesin bilgi olmayan Nesrin, 11 Ağustos’ta bir kez daha açlık grevi eylemine başlar. Siyasi tutsakların serbest bırakılması ve koronavirüs salgını sürecinde cezaevlerinin durumuna dikkat çekmek için başladığı açlık grevi eylemi sırasında hastaneye kaldırılan Nesrin, ciddi sağlık sorunları nedeniyle 25 Eylül günü açlık grevini sonlandırır.
12 Eylül döneminde açlık grevleriDiyarbakır Cezaevi
“5 Nolu Zindan”daki direniş ile anılan Diyarbakır Askeri Cezaevi, 12 Eylül’den sonra yaşanan işkencelerle, işkencelere karşı verilen tarihi direnişle ön plana çıkar. Diyarbakır Cezaevi’nde 1981 ve 1984 yılları arasında, 34 kişi hayatını kaybeder. PKK saflarında yer alan Ali Erek, 20 Nisan 1981’de zorla besleme sonucu hayatını kaybederken, Kemal Pir, Hayri Durmuş, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek, 17 Eylül 1982 günü yaşamını yitirir. Yine aynı cezaevinde, 1984 yılı başında ve 54 gün süren açlık grevinde de Orhan Keskin ve Cemal Arat hayatını kaybeder.
İstanbul cezaevlerinde açlık grevleri
İstanbul cezaevlerinde de hak ihlallerine ve “tek tipleştirme” uygulamalarına karşı birçok açlık grevi yapılır. Mayıs 1982’de Metris’te 28 günlük açlık grevi gerçekleştirilirken, 1988 yılına kadar askeri cezaevi olan Sağmalcılar’da Temmuz 1993’te 27 günlük açlık grevi yapılır. O zamana dek en uzun süren açlık grevi ise 13 Nisan 1984’te Metris ve Sağmalcılar cezaevlerinde başlatılan ve 75 gün süren grevler olur. Bu direnişte 4 kişi yaşamını yitirir. 1990’lı yıllarda yapılmış bir diğer açlık grevi örneği de, 27 Mayıs ile 6 Haziran 1992 tarihleri arasında 29 tutsağın Ulucanlar Cezaevi’nde başlattığı eylemdir. 26 Eylül 1999 günü Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’nde düzenlenen operasyonda 10 tutsak katledildi.
Diğer cezaevlerinde yapılan açlık grevleri
Erzurum Askeri Mahkemesi’nde devam eden Artvin Devrimci Yol Davası’nda yargılanan 800 kişiden 350’si cezaevi koşulları protesto etmek için açlık grevine girer. 1 Ağustos 1988 tarihinde çıkarılan genelgeyle yasalaştırılan “hücre tipi” cezaevi uygulaması ilk olarak Oltan Sungurlu’nun bakanlığı döneminde Eskişehir Özel Tip Cezaevi’nde başlar. Eskişehir Özel Tip Cezaevi’nde tutsakların temel haklarının gasp edilmesi üzerine 29 Haziran 1989 tarihinde gerçekleştirilen grevin 34’üncü gününde tutsaklar işkence edilerek sürgün edilir. İşkence edilenlerden PKK’li iki tutsak 2 Ağustos 1989 tarihinde yaşamlarını yitirir. 1991 yılında da birçok cezaevinde tutsaklar açlık grevlerine başlar. Ölüm sınırına gelinmesi üzerine dönemin Adalet Bakanı Seyfi Oktay ve İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Kahraman’ın girişimleriyle Eskişehir Özel Tip Cezaevi kapatılır.
Çok sayıda cezaevinde açlık grevleri başladı
Eskişehir Özel Tip Cezaevi’nin 1996 yılında yeniden açılması ile İstanbul DGM’de yargılanan tutsakların buraya konulması öngörülür. Bu genelgelerle birlikte artan baskılar nedeniyle 1996 yılı Nisan ayında çok sayıda cezaevinde açlık grevi başlar. Cezaevlerine bulunan MLKP, TKP/ML, TİKB, TKP(ML), Ekim, TKEP-Leninist, Direniş Hareketi ve DHKP/C tutsaklarının oluşturduğu “Cezaevleri Merkezi Koordinasyonu”, “Tabutluk genelgelerinin iptal edilmesi, savunma hakkı ve tutukluların tedavileri önündeki engellerin kaldırılmasını” talep ederek, 20 Mayıs’tan itibaren süresiz açlık grevine başlandığını bildirir. Grev, Diyarbakır Cezaevi’nden başlar. Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde grevde olan tutsaklara yönelik 29 Mayıs günü saldırı gerçekleştirilir. Saldırıda yaralan 19 tutsak, tedavi edilmeden Antep Özel Tip Cezaevi’ne gönderilir. Antep’te eylemlerini sürdüren 19 tutsak, HADEP, Diyarbakır Barosu ve 28 kitle örgütünün çağrısı üzerine eylemi 28 Haziran günü sonlandırır.
355 tutsak ölüm orucuna girer
Diyarbakır’daki açlık grevi, 8 Temmuz günü anlaşmayla sonuçlanır. Dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan 9 Temmuz’da yapığı basın toplantısında, “Mayıs genelgelerinin” iptal edildiğini ama Eskişehir Özel Tip Cezaevi’nin kapatılmasının düşünülmediğini söyler. Bunun üzerine açlık grevleri “ölüm orucu”na çevrilir. Temmuz ayının ortasında ikinci grubun da eyleme katılmasıyla ölüm orucundaki tutsak sayısı 217’e ulaşır. İlk ölümlerden sonra 52 tutsak daha 23 Temmuz gününden itibaren ölüm orucuna başlar. 2 bin 174 tutsağın açlık grevine, 355 tutsağın da ölüm orucuna dahil olduğu ifade edilen direniş 69’uncu günde noktalanır.
2000 yılında başlayan açlık grevleri
2000 yılına gelindiğinde F tipi cezaevlerinin açılması ve siyasi tutsakların yerleştirilmesi gündemine karşı 20 Ekim 2000 tarihinde Türkiye’deki 18 cezaevinde Devrimci Halk Kurtuluş Partisi/Cephesi (DHKP/C), Türkiye Komünist İşçi Partisi (TKİP) ve Türkiye Komünist Partisi(Marksist Leninist) (TKP(ML)) davalarından yargılanan 816 tutsak açlık grevine başlar. Yaklaşık bir ay sonra ölüm orucuna çevrilen eylemcilere yönelik 19 Aralık 2000 günü sabaha karşı “Hayata Dönüş Opersayonu” adı altında saldırı gerçekleştirilir. Operasyon sabahı Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, “…İnsanların göz göre göre ölüme sevk edilmesine devletin seyirci kalması düşünülemez. Bu nedenle 20 cezaevinde bir müdahale kaçınılmaz hale gelmiştir… Operasyon şu ana kadar tam bir başarı ile yürütülmüştür. Herhangi bir zayiat yoktur” açıklaması yapsa da bu saldırıda 2 asker hayatını kaybeder, 30 tutsak katledilir, yüzlerce tutsak ise yaralanır. Operasyon, 22 Aralık 2000 tarihinde öğlen saatlerinde sonlandırılır. Operasyonun hemen ardından F-tipi cezaevlerine sevkler başlar. 20 Aralık 2000 tarihinde Kocaeli (Kandıra), Edirne ve Sincan F-tipi cezaevlerine toplam 490 tutsak sevk edilir. Adalet Bakanı, 3 Ocak 2001 günü yaptığı açıklamada, 41 cezaevinden bin 118 tutsağın süresiz açlık grevini, 395’inin de ölüm orucunu sürdürdüğünü açıklar.
Grup Yorum üyeleri baskılara karşı direnişe başlar
Kendilerine yönelen baskılara karşı son yol olarak açlık grevi eylemine başlayanlar arsında Grup Yorum üyeleri Helin Bölek ve İbrahim Gökçek de bulunuyor. Tutuklu üyelerinin tahliye edilip davalarının düşürülmesi, arkadaşları hakkındaki yakalama kararlarının kaldırılması, çalışmalarını yürüttükleri İdil Kültür Merkezi’ne yönelik baskınlara son verilmesi ve konser yasaklarının kaldırılması talepleriyle İbrahim 17 Mayıs 2019’da, Helin ise 20 Mayıs 2019’da açlık grevi eylemine başlar. Eyleminin 152’nci gününde Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nden tahliye edilen Helin, Sarıyer’deki Direniş Evi’nde eylemini sürdürme kararı alır. 20 Ocak 2020 tarihinde de açlık grevini ölüm orucuna çevirdiğini açıklar. Onun gibi açlık grevi eylemini ölüm orucuna çeviren Silivri 9 No’lu Kapalı Cezaevi’nde kalan İbrahim Gökçek, eyleminin 251’inci gününde tahliye edilir. İbrahim de Direniş Evi’ne giderek talepleri karşılanana kadar eylemini sürdürme kararı alır. Eylemlerini sürdürürken 10 Mart günü polis baskınıyla hastanelere kaldırılan Helin ve İbrahim’e zorla müdahale edilmek istenir, ancak ikisi de reddeder. Taburcu edildikten sonra Sarıyer’deki Direniş Evi’nde eylemini sürdüren Helin 3 Nisan sabahı, İbrahim ise eylemine ara verdiğini açıkladıktan bir gün sonra 7 Mayıs günü tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeder. İzmir Şakran 2 No’lu T Tipi Cezaevi’nde adil yargılanma talebiyle 3 Temmuz 2019 günü açlık grevine başlayan Mustafa Koçak da 30 Eylül’de eylemini ölüm orucuna dönüştürdü. Mustafa, eyleminin 297’nci gününde 24 Nisan’da yaşamını yitirir.
Avukatlar da ‘adalet’ talebi için bedenini ölüme yatırdı…
2017’de tutuklandıktan sonra yargılandıkları davada aralarında avukatlar Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal’ın da bulunduğu 18 avukata toplamda 159 yıl hapis cezası verilir. Verilen cezaların ardından avukatlar, “adil yargılanma” talebiyle açlık grevi eylemine başlar. Eyleme başlayan avukatlardan ÇHD’nin tutuklu Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, Aycan Çiçek, Engin Gökoğlu ve Ayşegül Çağatay 3 Şubat’ta başlattıkları eyleme 3 Mart’ta ara verirken, Barkın Timtik, Ebru Timtik, Oya Arslan ve Aytaç Ünsal eyleme süresiz ve dönüşümsüz olarak devam edeceğini duyurur. Açlık grevine 2 Ocak’ta başlayan Ebru ve 3 Şubat’ta başlayan Aytaç, 5 Nisan Avukatlar Günü’nde açlık grevini ölüm orucuna dönüştürür. Silivri Cezaevi’nde bulunan Ebru ve Burhaniye T Tipi Cezaevi’nde bulunan Aytaç, Adli Tıp Kurumu’nun “Cezaevinde kalamaz” raporuna rağmen tahliye edilmez. 30 Temmuz günü cezaevlerinden hastaneye kaldırılan Ebru ve Aytaç, müdahaleyi reddederek eylemlerini sürdürür. Ebru, 27 Ağustos günü eyleminin 238’inci gününde yaşamını yitirir. 213 gün eylemini sürdüren Aytaç ise 3 Eylül günü tahliye edildikten sonra 4 Eylül günü eylemini sonlandırır.
Tecride karşı grev
Kürt halk önderi Abdullah Öcalan için uluslararası komplo sonrası birçok eylem ve açlık grevi gerçekleştirilir. En çok yayılan ve bilinen eylemlerden biri 12 Eylül 2012 tarihinde Abdullah Öcalan’ın sağlık, güvenlik ve özgürlük koşullarının yaratılması ve anadilde savunma hakkının tanınması amacıyla PKK’li ve PAJK’lı tutsaklar tarafından başlatılan süresiz-dönüşümsüz açlık grevi olur. İlk gün 68 tutsak ile başlayan eylemde sayı 5 Kasım günü binlere ulaşır. İçerideki açlık grevine destek vermek için dışarıda da sayısız protesto gösterisi yapılır ve hemen hemen hepsine saldırılar gerçekleştirilir. Aralarında milletvekillerinin bulunduğu açlık grevine destek çadırları ve stantlar kaldırılır. 1 Kasım 2012 tarihinde TBMM İnsan Hakları Meclis Araştırma Komisyonu bünyesinde oluşturulan Cezaevleri Alt Komisyonu açlık grevine giren bazı tutsak ve hükümlü ile görüşür. CHP oluşturduğu bir komisyonla cezaevlerini ziyaret eder. 17 Kasım 2012 tarihinde kardeşi Mehmet Öcalan İmralı adasında Abdullah Öcalan ile görüşür ve Abdullah Öcalan’ın açlık grevlerine son verilmesini istediğini belirtir. Bunun üzerine açlık grevindeki tutsaklar, 68’inci günde yani 18 Kasım 2012 tarihinde eyleme son verir. Ancak sonrasında Abdullah Öcalan’a yönelik sürdürülen tecride karşı aralarında siyasetçi, sanatçı, gazeteci ve hukukçuların bulunduğu 50 kişi, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Diyarbakır il binasında açlık grevi eylemi başlatır. Eylemciler arasında Leyla Güven de bulunur. 5 Eylül 2016’da başlayan açlık grevi Mehmet Öcalan’ın 11 Eylül günü İmralı’da yaptığı ziyaret sonrası bitirilir.
‘Tecrit kaldırılana kadar eylemime devam edeceğim’
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven, hakkında açılan davanın 7 Kasım 2018’de görülen üçüncü duruşmasında hayata geçirilen hukuksuzluklara ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecride karşı açlık grevine başlayacağını duyurur. Leyla, kelepçeli uygulamayı reddettiği için Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandığı mahkemede, “Ben siyasette Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın kadının siyasette yer alması perspektifinden esinlenerek aktif olarak yer aldım. Bugün Sayın Öcalan üzerindeki sadece bir kişiye değil, bir halka uygulanıyor. Tecrit bir insanlık suçudur. Ben de bu halkın bir parçası olarak, Sayın Öcalan üzerindeki tecridi protesto etmek amacıyla süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemine başlıyorum. Bundan sonra mahkemeye hiçbir savunma yapmayacağım. Yargı hukuksuz kararlarına son verene kadar ve tecrit kaldırılana kadar eylemime devam edeceğim. Gerekirse eylemimi ölüm orucuna da dönüştüreceğim” der.
30 tutsak ölüm orucuna başlar
Leyla, açıklamasının ardından, 8 Kasım 2018’de tutuklu bulunduğu Diyarbakır E Tipi Kadın Kapalı Cezaevi’nde süresiz-dönüşümsüz açlık grevine başlar. Leyla’nın ardından 16 Aralık 2018’de çok sayıda PKK ve PAJK’lı tutsak da açlık grevine dahil olur. Aralıklı süreçler içerisinde katılımların olduğu eyleme, en son Mart ayı ile beraber toplamda 3 bin 500’e yakın tutsak süresiz-dönüşümsüz olarak dahil olur. Öte yandan HDP milletvekilleri Dersim Dağ 3 Mart’ta, Tayip Temel ve Murat Sarısaç ise 8 Mart’ta partilerinin Diyarbakır İl Örgütü binasında açlık grevine katılır. Sürecin işletilmemesine tepki gösteren toplamda 30 tutsak da 3 mevsim sürdürülen açlık grevi eylemlerini 30 Nisan ve 10 Mayıs itibari ile ölüm orucuna çevirir.
8 kişi yaşamına son verdi
Tecridi protesto etmek amacıyla Almanya’nın Krefeld kentinde 20 Şubat 2019’da mahkeme önünde bedenini ateşe veren Uğur Şakar, tedavi gördüğü hastanede 22 Mart’ta yaşamını yitirir. Zülküf Gezen 17 Mart’ta Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Cezaevi’nde, Ayten Beçet 23 Mart’ta Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nde, Zehra Sağlam 24 Mart’ta Oltu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde, Medya Çınar 25 Mart’ta Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’nde, Yonca Akici 9 Mart’ta Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nde, Siraç Yüksek, 2 Nisan’da Osmaniye 2 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde, Mahsum Pamay ise 5 Nisan’da Elazığ 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tecridi protesto eylemi sonucu yaşamını yitirir.
Eylem sonuç verir
12 Ocak 2019’da açlık grevlerinin kritik aşamayı çoktan aşması karşısında ikilemde kalan iktidar Abdullah Öcalan ile kardeşi Mehmet Öcalan’ı görüştürür. Tutsaklar ve Leyla Güven, bu görüşmenin eylemi kırmaya dönük olduğunu kaydederek, eylemleri sürdüreceklerinin altını çizer. 2 Mayıs’ta ise 8 yılın ardından ilk kez Abdullah Öcalan’ın avukatlarının yaptığı görüş başvurusu kabul edilir. Abdullah Öcalan, bu görüşme ile avukatları aracılığıyla kamuoyuna hitaben 7 maddelik bir deklarasyon sunar. Deklarasyon ise 6 Mayıs’ta avukatlar aracılığıyla kamuoyu ile paylaşılır. Tutsaklar ve Leyla tecridin kırılmadığını ve bir kereliğe mahsus bir görüşmeyle eylemlerini sonlandırmayacaklarını tekrardan kamuoyuna deklare eder. Son olarak 22 Mayıs’ta yeniden Abdullah Öcalan ile görüşen avukatları eylemin sonlandırılması kararını grevde olan 3 HDP’li ve Leyla Güven’e iletir ve 26 Mayıs 2019’da Abdullah Öcalan’ın avukatları “eylemin sonlandırılması” mesajını açıklarken, Dersim Dağ, Tayip Temel ile Murat Sarısaç da HDP Diyarbakır İl binasında PKK ve PAJK’lı tutsakların mesajını okudu. Eylem açıklamaların ardından sonlandırılır. Durumu ağırlaşan tutsaklar ise hastanelere kaldırılarak tedavi altına alınır. Abdullah Öcalan’ın gönderdiği mesajda ise şunlar kaydedilmişti: “Başta açlık grevleri ve ölüm orucuna kendini yatırmış arkadaşlar olmak üzere iki avukatımın yapacağı geniş açıklamalar ışığında eyleminizin sona ermesini bekliyorum. Bana ilişkin maksadınızın hasıl olduğunu da rahatlıkla belirtip hepinize en derin sevgi ve teşekkürlerimi sunuyorum. Asıl bundan sonrasında da bana yeterli yoğunluk ve iradeyle eşlik etmenizi de özenle belirtiyor ve umuyorum. Bitmeyen sevgi ve selamla.”
27 Kasım’da yeniden açlık grevi başlatıldı
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin ağırlaşarak devam etmesi nedeniyle PKK’li ve PAJK’lı tutsaklar, 27 Kasım’da süresiz dönüşümlü açlık grevi eylemine başladıklarını duyurdu. Tutsaklar, Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin kaldırılması ve cezaevlerinde artan hak ihlallerinin son bulması talebiyle açlık grevine başladı. Açlık grevini bugün ikinci grup devralacak.
Jinnews