CPT’nin İmralı Cezaevi raporunu önemli ancak yetersiz bulan siyasi parti temsilcileri, ihlalleri tespit etmekle birlikte ihlal yapan devletleri zorlaması gerektiğini ifade ettikleri CPT’ye görevini yerine getirme çağrısında bulundu.
Avrupa Konseyi’ne bağlı İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT), 6-17 Mayıs 2019 tarihleri arasında ziyaret ettiği İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne ilişkin hazırladığı raporunu 6 Ağustos’ta paylaştı. Adada kalan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve diğer 3 ismin düzenli aile ve avukat ziyaretlerinin yapılabildiği “kalıcı bir sistem” oluşturulması gerektiğini vurgulayan CPT, İmralı’da uygulanan tutukluluk rejiminin yine tamamen gözden geçirilmesi gerektiğini kaydetti.
Açıklanan raporun önemli fakat “eksik” olduğunu belirten siyasi parti temsilcileri, CPT’nin işinin sadece ihlalleri tespit etmek değil, aynı zamanda ihlalde bulunan devletleri zorlamak olduğu hatırlatmasında bulundu.
AVCI: NEDEN GEÇ AÇIKLANDI?
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul İl Eşbaşkanı Erdal Avcı, önemli olmakla birlikte yetersizliklerle dolu olduğunu belirttiği CPT raporu ile İmralı tecrit sisteminin bir kez daha tescillendiğini ifade etti.
CPT’nin görevinin işkenceyi önlemek olduğunu, ancak bu görevini layıkıyla yerine getirmediğini söyleyen Avcı, raporun neden bu kadar geç açıklandığı üzerinde durdu. Avcı, demokratik çevrelerin ve yaratılan kamuoyu baskısından kaynaklı CPT’nin İmralı Adası’na gitmek zorunda kaldığını, buna rağmen raporun 16 ay sonra açıklandığına dikkat çekti. Avcı, yaşanan her gecikmenin İmralı’da bulunan tutukluların yaşam koşullarının daha da kötüye gitmesine neden olduğunun altını çizdi.
TECRİT KESİNTİSİZ DEVAM EDİYOR
Öcalan ve diğer 3 tutukluya uygulanan tecridin dünyada eşine az rastlanan bir tecrit olduğunu ifade eden Avcı, “Sayın Öcalan’a uygulanan ağır tecrit koşulları İmralı’da tutsak edildiği günden bu yana kesintisiz devam ediyor. Kimi dönemler düzenli görüşler olmuş olsa bile esasen yasalarla garanti altına alınmış tutsak hakları tam anlamıyla uygulanmadı. Son dönemde vasi, avukat ve aile görüşleri tamamen durdurulmuş durumda. Açlık grevi sonrası yapılan birkaç aile ziyaretinde ise, aile fertlerine dönük çıplak arama dayatmaları ve çok ciddi hak halleri yapıldı. Zaten bu ihlalleri CPT raporunda yer almamıştır” diye konuştu.
YEGANE YOL TECRİDİN KALKMASI
Avcı, milyonların “benim irademedir” dediği bir halk liderinin mutlak tecrit altında tutulmasının bilinçli yapılan bir politika olduğunu da ifade etti. Avcı, “Sayın Öcalan Ortadoğu, Kürdistan ve Türkiye’de tarihsel bir role sahiptir. Zaman zaman onunla görüşen devlet yetkilileri bile Sayın Öcalan’ın bu rolüne vurgu yaparak, kendisinin Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu için aklı selim siyaset yürütme konusunda bir şans olduğunu söylemişlerdir. Şimdi gelinen noktada ekonominin sürdürülemiyor olması ve bunun sebebinin de savaşa giden harcamalar olduğu söylenildiğinde, bunun tersine döndürülmesinin yegane yolu da Sayın Öcalan’ın üzerindeki tecridin kalkması ve görüşmelerin yeniden başlaması olduğunu söyleyebiliriz” dedi.
CPT’nin görevinin sadece hak ihlallerini tespit yapmak olmadığını sözlerine ekleyen Avcı, aynı zamanda Türkiye’nin altına imza attığı uluslararası sözleşmelere bağlı kalarak, bu konuda İmralı’da yaşanan tüm ihlalleri gidermek zorunda olduğunu vurguladı. Bu rapordan sonra CPT’nin ‘Bunun ötesinde benim yapacağı başka bir şey yok’ diyemeyeceğini de söyleyen Avcı, “Raporda bizim için yeni bir şey yoktur. Zaten bunu yıllarca dile getiriyoruz. Ama bu rapor uluslararası alanda tecridin tespiti ve tasdiki anlamına geliyor” diye belirtti.
ÖNEREN: SADECE TESPİT ETMEK YETMEZ
Birleşik Devrimci Parti Genel Başkanı Elif Torun Öneren de 16 ay sonra açıklanan CPT raporunun yetersiz olsa da İmralı’da bulunan Öcalan ve diğer tutuklular üzerinde uygulanan tecridin boyutunu bir kez daha gözler önüne serdiğini ifade etti. İmralı tecridinin bugün tüm ülkede uygulandığını söyleyen Öneren, “Görevi işkenceyi önlemek olan bir kurumun sadece tespit yapmakla yetinmesinin kabul edilecek bir tarafı yok” dedi. Öneren, “Sorunun tespiti yapılabiliyorsa çözümü de mutlaka vardır. Sorunun çözümü için yapabilecekleri olan bir kurum bir şey yapmıyorsa tespitlerde samimi değildir” ifadelerini kullandı.
İMRALI MODELİ UYGULANIYOR
CPT’nin 2016 yılından bu yana İmralı’da iyileşme olmadığını ve bunun gözden geçirilmesini salık verdiğini sözlerine ekleyen Öneren, “Bugün sadece İmralı Cezaevi değil, Türkiye’de bulunan her cezaevine İmarlı modeli bir sistem oturtulmaya çalışıyor. CPT raporunu hazırlarken sadece Adalet Bakanlığı ve hükümet yetkilileri ile değil, aynı zamanda Türkiye’de bulunan insan hakları kurumaları ile görüşmeliydi. Türkiye cezaevlerinden yaşanan hak hallerinin boyutu korkunç bir hal almış durumda ve işkencenin yapılmadığı cezaevi neredeyse yok. Yaşanan tüm bu ihlaller İmralı tecridinden bağımsız değil, ancak bu ihlallerin son bulması için bu cezaevlerin de denetlenmesi gerek” diye konuştu.
MÜCADELEYİ BÜYÜTME ÇAĞRISI
Türkiye’de yaşanan tüm sorunların birbiri ile bağlantılı olduğunun altını çizen Öneren, Öcalan üzerinden uygulanan tecridi bu soruların en başına konulması gerektiğini vurguladı. Bu sorunlara ilerici, devrimci demokrasi güçleri ile birlikte işçi sınıfı, kadınlar ve toplumun diğer alt tabakalarının karşı koyması gerektiğini söyleyen Öneren, “Demokrasi güçlerinin toplumun her tabakasına inmesi gerekiyor. Her alanda aydınlanma çalışması yapması gerek. Başta işçi sınıfı olmak üzere ötekileştirilen herkesin bir araya gelerek topyekun bir mücadele hattı çizmesi gerek. Devrimci Parti olarak hali hazırda ‘Faşizmi yeneceğiz, umut sosyalizmde’ kampanyamız devam ediyor. Bu anlamda tüm demokrasi güçleri bir araya gelip mücadeleyi büyütmemiz gerekir” dedi.