Şahin Kılavuz’a ‘Yeryüzüne az gelir’ dedirten hakikatidir

0
250

Iskan AMED

Yeryüzüne inmiş Ulus Devlet denen Tanrı’nın gasp ettiği, bir ülkenin, halkın ve dilin ilk devrimcilerini anlatabilmek. Anlam için bir araya gelen harfler nasıl birleşip vücut bulacak ki? Bütün değerleri çalınmış bir ülkenin ilk değer oluşturucuları olan helal süt emmiş kahramanlarını nasıl anlatmalı?  Kurdistan devriminin ilk Kılavuzlarından, insanlığa sahip çıkan, yaşamı koruyan adı gibi kararlı, cesur, gözü kara Şahin nasıl anlatılabilir ki?

Şahin Kılavuz, Erzurum-Xınıs’lı Kürt-Alevi bir ailenin çocuğu olarak 1958 yılında Ankara’nın Tuzluçayır mahallesinde doğdu. Tuzluçayır, Anadolu, Kurdistan’dan kopup gelmiş, Alevi kökenli insanların yoğunlukta yaşadığı gecekondu bir mahalledir. Tapusuz, imarsız, kentin kıyısında, merkezin uzağında bir gecede yapılan derme çatma evlerde oturan yoksul, emekçi insanların yerleşim yeridir. Tuzluçayır, paylaşımcı, demokratik, dayanışmacı, ahlaki moral değerleri yüksek, yarı komünal bir toplumsal yapıya sahiptir. Şahin Kılavuz sağlam dostlukların, komşuluk ilişkilerinin yoğun olduğu devrimci, muhalif iklime sahip böyle bir ortamda büyür. Tertemiz kişiliği ile mahallesinde herkeste iz bırakır. Tanıyanlar dalyan gibi boyuna, güzel, iyi ve doğru mizacına bakınca ‘Böyle insanlar yeryüzüne az gelir. İnsan bu kadar mı güzel ve dürüst olur’ derler.

Deniz Gezmişlerin idam edilmesi, Mahir Çayanların katledilmesi Tuzluçayır’da yaşayan insanların bağrına büyük bir acı gibi çöker. Duygularına ve düşüncelerine öncülük eden devrimcilerin yaşamlarını yitirmesi mahalleyi viran bağına dönüştürür. Gençlik önderlerinin şehadeti mahalle gençlerinde yeni arayışların da mayası olur. Mahalle gençliğinin doğal muhalif yapısı bu acıya cevap olmanın arayışı içine girer. Devrimci hareket 1974 yılında yeniden toparlanmaya çalışır. Dergi ve dernek grupları bu süreçte oluşur. Tuzluçayır gençliği de bu canlanışın mutlak katılımcılarından olur. Bu süreçte, panellere, konferanslara, seminerlere, her türlü muhalif gelişmenin nüvesini taşıyan etkinliklere genç yaşında Şahin Kılavuz ve arkadaş çevresi de katılır.

Gittiği her yeri fetheden, örgütleyen, tanıyanlarda silinmez izler bırakan Kemal Pir, 1975 yılının baharında Tuzluçayır gençlerinden bir grup genci eğitir. Bir bilgi havarisi gibi gece gündüz demeden eğittiği gençlerin arasında Şahin Kılavuz’da vardır. Kemal Pir’in aylarca verdiği eğitim sonrası ADYÖD derneğine gidip gelen lise öğrencisi Şahin Kılavuz, derneğin başkanı olan Önder Apo ile tanışır ve gruba katılır. Nuri Dersimi’nin Kürt gençliğine hitabesini okur ve oldukça etkilenir. Adı gibi Şahin’dir, Kürt halkının diriliş devriminin ilk görevlerinin, ilk zorluklarının, ilk direnişlerinin yiğit kılavuzudur. Yaşamını anlamlandıran, algı düzeyi yüksek olan Şahin Kılavuz’a ‘Yeryüzüne az gelir’ dedirten ise hakikatidir. Ne de olsa evrende her şey hakikatini yaşar. Onlarda hakikati sömürülen Kürt halkını yeniden diriltmek için ‘Uyumayın, uyanın’ diyecek havarilerdi.  

Apocu grup, yönünü Kurdistan’a verecekti. Çekirdek bir gruptu. Sömürge bir halkı kurtarmanın mücadelesini yürüteceklerdi. Peki, Kurdistan’da son derece örgütlü bir kurumsallaşmaya sahip vahşi devletin karşısına çıkıp, mücadele etmek akıl karı mıdır? Ama onlar hakikate iman etmiş, inancına sadık kişilerdi. Hakikat doğası gereği onları oluşturmuş ve bir akışın içine sürüklemişti. Ne de olsa hakikat soru sormaz, engellenemez, yaşar, yaşatır, olur ve akar. Hakikat bir ve bütündür. Oluş ve akış devinimi sonsuzdur. Ona bir sınır konulamaz. Çünkü hakikat zamansız ve mekansızdır. Kurdistan toprakları hakikatin tohumuna aç kalmıştı. 

Apocu grubun 1976 yılında aldığı ‘Ülkeye Dönüş’ kararı ile Şahin Kılavuz arkadaşları Ayhan Adilay ve Hasan Hüseyin Karakuş ile yönlerini Serhat bölgesinin Kars iline verir. Kentte konumlanabilmek ve illegal çalışabilmek için fakülteye kayıtlarını yaparlar. Ne söylediklerinden çok ne yaptıkları ve nasıl yaşadıkları ile insanları etraflarında örgütlemeye başlarlar. Yaptıkları örgütleme çalışmaları ile Serhat yöresinde sempatizan ve kadro düzeyinde birçok kadroyu saflarına katarlar.

18 Mayıs 1977 yılında Apocu hareketin önder kadrolarından Haki Karer’in şehadeti grubun bünyesinde onulmaz bir acıya neden oldu. Kurdistan’a attıkları ilk adımlarında grubun önderlerinden Haki Karer, Sterka Sor denen ajan-kontra örgüt tarafından katledildi. Bu olaydan sonra Kemal Pir: ‘Haki’nin intikamının alınma görevini ben üstleniyorum’ der. Kemal Pir, Haki Karer’in katili olan kontrgerilla örgütü olan Sterka Sor’un liderini cezalandırır. İlk intikam almaya koşanlardan Şahin Kılavuz’da Antep de katliamda yer alan faşistleri cezalandırma eylemlerine katılır. Silahlı savunma savaşında etkin bir kadro olarak öne çıkar. Atik, cesur ve coşkulu özellikleri ile en zor koşullarda ve olanaksızlıklar içerisinde çevresine güven verir. İnandığı doğruların net, dobra ve inatçı devrimcisidir.  

Şahin Kılavuz, an be an arkadaşlarının gönlünü fetheden bir devrimcidir. İnsan aklının alamayacağı, cesaretin en üst sınırını gerektiren eylemlerin sahibidir. Arkadaşları; eylemlerini, gerçekliğini, cesaretini, soğukkanlılığını anlata anlata bitiremiyorlardır. Eylem denilince ayaklarının yerinde sanki kanatları açılırdı. Adı gibiydi. Şahin gibi avını gözüne kestirir, dalışını yapar ve avını alıp götürür. Avcı kuşların ömürleri az olsa da onurları ile yaşarlar ve doğalarına yaraşır şekilde heybetlidirler. Yırtıcı kuşlardan sadece Akbabalar avlanmayıp, leşlere kondukları için uzun yaşarlar. Akbabaların ömrü kendilerine Şahinlerin ise kendilerinedir. Çünkü her şey neyse sadece kendisidir.

Enerjisini daima sonuç alacağı çalışmalar üzerinde yoğunlaştırır. Neşeli, moralli, esprili, işinde ve yaşamında oldukça ciddidir. Yaptığı her işinde temiz ve titizdir. Hiçbir engeli devrimci faaliyetlerin önünde tanımaz. Onun anlam evreninde engel, sorun ve eksiklik varsa devrimci bunları aşmak için vardır. Yaşamıyla ve duruşuyla engellerin nasıl aşıldığını çevresine de gösterendir. Bu özellikleri ile her çalışmanın hakkını ziyadesiyle veren ve aşkla seven biridir. Yaptıklarını kendisine değil partisine mal eden mütevazi bir duruşa sahiptir.

Apocu grup, Haki Karer’in anısına partileşerek cevap verir. Kürt halkının varlığını en az devlet kadar sömüren işbirlikçi Ağalık düzeni de karşılarına çıkar. Serhat’tan, Antep şehrine intikam için yönünü veren Şahin Kılavuz, Siverek’te kendilerine saldıran Bucak ağalığının çeteciliğine karşı olan öz savunma direnişine yönünü verir. Var olan bütün canlıların genetik savunma doğası olan öz savunma savaşının Siverek direnişinde Şahin Kılavuz komuta düzeyinde yer alır. Kurdistan topraklarının laneti olan ağalığın en zorba vücut hali olan Bucak’lara, kök söktüren etkili eylemlerin sahibi olur.

PKK hareketi, 12 Eylül darbesinden sonra ülke dışına çıkma kararı alır. Bu karar Kurdistan’a daha güçlü dönmenin adımıdır. Şahin Kılavuz, Siverek direnişindeki mevzisini bırakmak istemese de talimat ile Beka Vadisine geçer. Karakteri doğal önderliksel özelliklere sahiptir. Entelektüel yönü, pratik zekası ve teorik donanımı muazzamdır. Gerilla savaşı üzerine gece gündüz demeden yoğunlaşır. Kendi ismi ile ‘Halk savaşında silahlı propaganda ve ajitasyon faaliyetleri’ adında bir broşür yazar. Sözü ve eylemi birdir.

Hakikat için olasılık, belirsizlik ve bilinmezlik yoktur. O bir hakikat savaşının neferidir. Şahin Kılavuz, PKK’nin 1. Konferansının ve 2. Kongresinin çalışmalarına katılır. 2. Kongrede alınan kararlar çerçevesinde Botan dağları gerilla savaşının kuluçkası olacaktı. Kongre sonrası PKK Merkez komite yedek üyesi görevini alan Şahin Kılavuz, 1982 yılının Kasım ayında sekiz kişiden oluşan grubun komuta görevini üstlenir.

Vecd halinde semaya durmuş, ülkelerinin dağ dorukları onları bekliyordu. O dağların insanları, cenneti o dağlara bakarak tasvir etmişlerdi. Sınırı aşıp, Cudi dağına yönlerini verdiler. KDP’li kuryeleri Ömerê Lalê bir haindi. Gün doğumunda onları bıraktığı mağaranın yerini, Cudî’nin Bilika Köyündeki karakola ihbar etmişti. Akşama kadar gerillalar, dağ gibi dimdik olan Şahin Kılavuz’un komutasında çetin bir çatışmaya girdiler. Bir arkadaşları ayağından hafif yaralanmıştı. Sağanak yağışın eşliğinde zifiri karanlık çökünce sınırı aşarken arkalarında bıraktıkları Hêzil Çayına doğru yaralı arkadaşlarını da alıp geri çekildiler. Düşmanın takibinden kurtulmak için Hêzil’i tekrar geçmeleri gerekiyordu.

Yöre halkı her adlandırmayı, yasaklı ana diliyle ifadelendirmeyi hakikatin özüne uygun geliştirmede oldukça mahirdi. ‘Hêz’ güç ‘Zil’ doğan anlamına geliyordu. Yani suyun en güçlü doğduğu yerdi Hêzil. Kêla Memê’nin eteklerinden kaynağını alan Hêzil’in asi suyu, asırlar boyunca görkemli vadinin kayalarını, yolunu açmak için parçalamış ve Besta’ya öylece akmıştı. Hêzil, su cennetini andıran Besta toprağının irili ufaklı yüzlerce dereciğinden beslenerek önü durdurulamaz büyük bir kola dönüşüyor, oluşturduğu kanyonlardan Cudî dağını dolanıyor, bilhassa ilkbahar ve sonbahar aylarında geçit vermeyecek kadar hırçınlaşıyordu.

19 Kasım akşamı Hêzil, o çılgın akışındaydı. Cudî’nin ön yüzü üzerinde yer alan çağlayanlardan kopan sular, gümbürtüsüne karışırken insana büyük bir korku salıyordu. Dağların uçurumlarından şahlanarak düze inişi ne kadar sertse Zaxo’nun dümdüz ovasıyla buluştuğunda bir o kadar dingin ve uysal görünürdü. Zaxo ovasında Koçerlerin: ‘Cennet’ diye tasvir ettiği yaylaların sularıyla bütünleşen Hêzil en az onun kadar çılgınca akan Xabur suyuyla birleşiyor, sonunda Dîcle’ye kavuşarak Şatul Arap’a doğru yol alıyordu.

Şahin Kılavuz bir ağacı arkadaşlarına gösterdi. Biri, bağlanan şûtikın ucunu komutanlarının gösterdiği ağaca bağladı. Hepsi o şûtiki tuttu. Şahin Kılavuz öndeydi. Onun peşinden Fuat Ertürk, Veysi Şimşek, Mehmet Beşir Aksoy, Musa İlk, Veysi Hantaş, Cahit Dayan, Hasan Özçelik ve Mustafa suya doğru adım attılar. Suyun içinde ilerliyorlardı.

Elbiseleri, silahları, çantaları ve Hêzil’in azgın suları. O gece su acımasızdı. Girdaba ve sert bir akıntıya takıldılar. Elleri o şûtiki daha fazla tutamadı. Geldikleri kıyıya da dönemiyorlardı. Artık nefesleri ve güçleri daha fazla hayata tutunamıyordu. Su tuzak olmuş onları içine almıştı. Sadakat ipi ölümdü ve hepsi tutundu. Hepsinin eli o bellerine sardıkları şûtikten bir bir çekildi. O gece, Hêzil’in akışında başı dik ölümü alt eden bir ordu vardı. İçlerinde bir tek Mustafa kurtulmuştu. O zifiri gecede Azrail’in can alan tırpanı, Hêzil’in sularında adaletsiz bir cengin izlerini geride bıraktı. Hêzil, Kürt halkının gönlünde bu acımasızlığından ötürü dilden dile dolaşan bir ağıt olarak kulaklara yankılanacak, dilin ucundan acı ile akacaktı. Şahin Kılavuz ve arkadaşlarının şehadetinin 41. Yılında ardılları, Kurdistan’ın her dağını onların anısının zafer mevzisine dönüştürüyor.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here