Cafer TAR-
Türkiye ancak 12 Eylül rejimi ile mukayese edilebilecek muazzam karanlık bir dönemden geçiyor. Ortadoğu merkezli bir tür üçüncü dünya savaşı yaşanması, Rusya’da Putin, Amerika’da Trump iktidarı, Erdoğan rejiminin elini güçlendirici faktörlerdi.
İktidarda kalmaktan başka hiçbir ilkesi olmayan bir çıkar grubu ile karşı karşıyayız. AKP ve Erdoğan’a herşey denilebilir, fakat bu adamlara asla dava insanları denilemez. Yanlış da olsa, beğenmesek de bir davaları olsaydı, eminim hepimiz saygı duyardık.
Fakat biz burada paradan ve iktidardan başka hiçbir şeye inanmayan bir çıkar çevresi ile karşı karşıyayız. Esen rüzgara göre yön değiştiren, iktidarda kalmak için kalıptan kalıba giren bu adamlar, uzaktan takip ederken bile artık tiksinti hissi veriyorlar.
Biz izlerken yorulduk, fakat onlar defalarca takla atmalarına rağmen yorulmadılar. Daha iyi anlaşılsın diye konuyu bir örnekle biraz daha açmak istiyorum. Osman Kavala ile birlikte dokuz kişi Gezi Parkı davasında “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde müebbet hapis istemi ile yargılandılar.
İddianame o kadar hukuki temelden yoksundu ki, mahkeme 18.02.2020 tarihinde rejim ve medyası tarafından yapılan yoğun baskılara rağmen bütün sanıkların beraatına ve tahliyesine karar vermek zorunda kaldı.
Aynı gün İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği, Osman Kavala’yı askeri casusluk iddiasıyla bir kez daha tutukladı. Yaşanan hukuk rezaleti bununla da sınırlı kalmadı. HSYK 1. Dairesi, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Galip Mehmet Perk ile üye hakimler Ahmet Tarık Çiftçioğlu ve Talip Ergen hakkında inceleme ve soruşturma izni verdi.
Aradan zaman geçti, ABD’de başkanlık seçimleri oldu, Erdoğan rejiminin velinimeti Trump, başkanlık seçimlerini kaybetti. İçerde rejimin sözcüleri birdenbire ağız değiştirmeye başladılar. Hulusi Akar, birdenbire “çözüm sürecinden” bahsetmeye başladı. Adalet Bakanı, hukukun üstünlüğünü dilinden düşürmez oldu.
Yeniden hukuk reformları ile yabancı sermayeye güven verme retoriğine geri dönüldü. Kimse de çıkıp “hani yerli ve milliydik, biz bize yeterdik. Ne oluyor, neden siz yeniden dış güçleri çağırıyorsunuz” demiyor. “Ülkeye davul zurna ile davet ettiğiniz yabancı sermaye dış güç değilse, kimdir bu dış güçler?”
Gelelim yeniden Osman Kavala’ya. 11.11.2020 tarihinde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu İstanbul Adliyesine bir yazı göndererek Kavala’yı tutuklayan ve tahliye talebini reddeden hakimlerin isim listesini istedi.
Daha on ay önce Osman Kavala’ya tahliye kararı veren hakimler hakkında soruşturma açan HSYK, şimdi Sayın Kavala’yı tutuklayan ve tahliye talebini reddeden hakimlerin isim listesini istiyor! Bu kadar iki yüzlü olunamaz!
“Ne oldu da birdenbire Erdoğan rejimi hızla kendi evladını yeme pahasına bukalemun gibi renk değiştirme telaşına düştü?” Bunun bir tek cevabı var: Erdoğan rejimi bütün hesabını Trump iktidarının devamı üzerine yapmıştı. Joe Biden’in ABD başkanı seçilmesi Erdoğan rejiminin bütün hesaplarını bozdu.
AKP’nin Kars ve Karaman kongrelerine Vahdettin Köşkü’nden canlı bağlantıyla katılan Erdoğan, taraftarlarına “Salgın sonrası yeniden şekillenecek küresel, siyasi ve ekonomik düzende ülkemizi hak ettiği yere çıkartacak adımları kararlılıkla atıyoruz. Ekonomi, hukuk ve demokraside yepyeni bir seferberlik başlatıyoruz. Hem mevcut sıkıntıları çözecek adımları hem bizi hedeflerimize ulaştıracak hamleleri süratle hayata geçirme azmindeyiz.”
Aslında salgın falan Erdoğan’ın umurunda değil; Türkiye’de rejim Biden sonrası ABD siyasetinde ortaya çıkacak muhtelif senaryolara karşı şimdiden tahkimat yapıyor; kendini güvenceye almaya çalışıyor.
Fakat artık deryayı tükettiler; bu yalancılara kimse inanmaz! Sahte demokrasi makyajı da rejimi kurtaramayacak. Mevlana diyor ki: “Dünle beraber geçti cancağızım; şimdi yeni şeyler söylemek lazım.” Yüz yıldır Erdoğan da dahil bütün İslamcılar ve Kemalistler hep aynı şeyleri söylüyor. Bu coğrafyanın en yeni, en demokratik şeylerini Kürtler ve HDP söylüyor; kulak vermekte fayda var.