Salgının yol açtığı zorluklar örgütlü yardımlaşma ve dayanışmanın ne kadar önemli ve gerekli olduğunu göstermiştir. Örgütlü toplumlar bu zor zamanlarda birbirleriyle yardımlaşarak, paylaşarak sıkıntılarını gidermeye çalışıyor. Ancak köklü çözüm olan kapitalist modernite sistemine alternatif komünal demokratik yaşam sisteminin yeterince tartışılmaması, inşasının zorunlu olduğunun yeterince gündemleştirilmemesi bu yardımlaşma ağlarının geçici kalmasına yol açacak gibi duruyor.
Koronavirüs salgınından sonra dünyanın eskisi gibi olmayacağı sözü sıkça dilendirilmeye başlandı. Bu söz oldukça anlamlıdır. Kapitalizmin özellikle de ekonomi, ekoloji, sağlık politikaları yaşananların gerçek sebebidir. Devlet ve hükümetler insanlığın bu zor günlerinde bile kendilerini ve sermayedarları kurtarmaya çalışıyor. Virüs herkese eşit bulaşıyor denilse de ölüm o kadar eşit gerçekleşmiyor. ABD’de de yaşandığı gibi emekçiler yoksullar ölüyor. Zenginler, devlet yöneticileri saraylarda kendilerini korumaya alıp emekçileri çalıştırarak buna yol açıyor. Bu, kapitalist sistemin böyle sürmesi halinde doğanın ve toplumun daha büyük tehlikelerle karşı karşıya kalacağı anlamına geliyor. Dolaysıyla kurtuluş için demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü toplum örgütlerinin devreye girmesi gerekir tespiti daha kapsamlı ve güçlü ifade edilmeyi gerektiriyor.
Ortaya çıkan sonuçlar çok geniş bir yelpazede aktif olmaya çalışan devlet dışı toplum örgütlülüğünün de yeniden ele alınmasını gerektiriyor. Çünkü yaşananlar devlet dışı toplum örgütlülüğünün günceldeki durumunun zaaflı, düzeyininse yetersiz olduğunu gösteriyor. Bu nedenle salgından sonra dünya eskisi gibi olmayacak sözü demokratik toplum örgütleri için daha çok geçerli olabilmelidir. Devlet ve hükümetlerin sorun ürettiği, nicelik ve niteliği büyümüş topluma cevap olamadıkları iddiası ile ortaya çıkmış bu alanın, yaşanan bu zor günlerde devlet ve hükümetlerden çok daha aktif çalışması gerekmez miydi? Mesela Alevi örgütlerini ele alalım. Demokratik Alevi hareketinin bazı çabaları olsa da yüzlerce cemevi, dernekleriyle bir bütün Alevi örgütlülüğü salgın sürecinde istenen ve beklenen mücadeleyi verebiliyor mu? Binlerce üyesi olan böyle bir sivil toplum örgütü kaç aileye ulaşmış, verecek durumda olanlardan aldığı lokmaları pay etmiş, dardakilere derman olmaya çalışmış?
Alevilerin, isteyip yapamadıkları çok şey olduğunu biliyoruz. Bu nedenle Aleviler, ‘Alevi toplumunun ihtiyaçlarını sadece dernekçilikle karşılamak mümkün değil’ tespitlerinde ne kadar doğru olduklarını görebilmeliler. İkincisi inanç ve ibadet odaklı hizmetin zor günlere çare olmadığı, olamayacağı da görüle bilinmelidir. İbadet odaklı hizmet veren kurumların tıpkı cami-kilise gibi oldukları ortaya çıkmıştır; Toplanmak tehlikeli ve yasak denilince bu kurumlar da kapılarına kilit vurmak zorunda kaldı. Oysaki tam da böyle zamanlarda darda olanlara Xızır gibi yetişmek gerekir. Görünen o ki Alevi örgütlülüğü çok gerekli ve zorunlu olduğunda halka ulaşacak perspektifi zayıf olduğu için atıl kalmıştır. Bunun Alevi örgütlerinin inanç odaklı çalışmaya meyil göstermesiyle bağı mutlaka görülmek durumundadır. Oysaki Alevilerin inançlarını ve ibadetlerini yaşamamasında, terk etmesinde ve unutmasında devletin baskı ve inkarının etkisi olsa da birinci derecede sorumlu kendileridir. Bu da bu sorunun bilinç ve duyarlılıkla aşılacağı anlamına gelir.
Devlet unutacaksınız dediği için değil Aleviler Kemalist laik milliyetçiliğe aldandıkları için cem olmayı terk etti. Devlet Aleviliği kimlik ve kültür olarak inkar etmiştir. Dolayısıyla devlete cemevimizi ibadet yeri kabul et, masraflarını karşıla yerine, kimliğimizi tanı demesi ve bu minvalde mücadele etmesinin Alevilere kazandıracağı da ortaya çıkmıştır. Alevilerin cemevlerinin kabulüyle, özgür ibadete hapsedilmiş talepler ileri sürme perspektifiyle sonuç alamayacaklarını da görmesi gerekir. Kazandıracak şey, demokrasi mücadelesini güçlü verecek yaygın toplumsal örgütlülüktür. Örneğin örgütlü biçimde çocuklarını din dersine koymamak, müfredatlarda değişiklik talep etmek gibi kimlik mücadelesiyle doğrudan bağlantılı eylemler cemevlerimizi tanı talebinden daha sonuç alıcı olacaktır. Yardımlaşma ve dayanışma vakıfları gibi örgütlemelerle herkese ve kesime ulaşmak, Alevi kimliğine ve kültürüne ters ve karşıt olan saldırılara karşı kitlesel tepki koymanın kazanımı da daha fazla olacaktır.
Dernekçilik, dar guruplar halinde bir araya gelmeye ancak genel itibarıyla da parçalı olmaya yol açmıştır. İbadet ve ritüellere ağırlık vermek, Sürekleri ve Ocak sitemini yer yer göz ardı etmek tartışmalara yol açmıştır. Bu nedenle kurumların ibadet ve ritüeller için sadece imkan ve olanak yaratması, bu işi Ocaklara bırakması, örgütlerin Alevi kimlik ve kültür mücadelesine odaklanması daha doğru gibi görünüyor. Yine örgütlerin, kurumların siyasi taleplerle tüm Alevilere ulaşmayı hedeflemesi, yoğun bilinçlenme çalışması yapması, siyasi dilin ve taleplerin inancın özüne paralel olmasının da çok önemli olduğu ortaya çıkmıştır. Alevilerin örgütlü toplumsal güçleriyle siyasi partileri etkilemesi, demokrasi mücadelelerine hem katılması hem de cesaret vermesi çıkarlarına daha çok hizmet edecektir.
Bu tarz bir mücadele Alevilerin öz savunmayı da içerecek komün ve meclis biçiminde örgütlenmelerini gerektirir. Örgütlülüklerini geliştirip eğitim, ekonomi sağlık gibi alanlarda kendi kendine yeten adımlar atmayı ister. Dernek odaklı örgütlenme sol literatürle belirtirsek küçük burjuva-liberal çizgideki örgütlenmeye açık olmaktır. Dernekçilik halka ‘siz bize gelin’ demektir. Demokratik komünal örgütlülük halka gitmek, köyde kasabada, mahallede örgüt kurmak, olanak yaratmak demektir. Alevilerin bu noktalardaki eksiklikleri, salgın ortamında istenen ve beklenen mücadeleyi vermemelerindeki asıl neden olmuştur. Federasyon yönetimleri, kurum yönetim ve üyelerinin çoğu sıradan halk gibi evlerinden çıkamıyorlar. Çıksalar bile dernekçiliğe sıkıştırılmış örgütlülükten ötürü yanlarına alacak kimseyi bulamamaktalar. Öyle görünüyor ki eldeki imkanlar bile yeterince kullanılamamaktadır.
Kısacası salgın ortamı Alevilerin kendi içinde başlattığı yeni yapılanma tartışmalarının hızla sonuçlandırılmasına önemli imkanlar sunuyor. Bu imkanın iyi değerlendirilmesi Alevilere ve Türkiye demokrasisine çok şey kazandıra bilir.