
Direnmek moraldir. Belediye hırsızlarına karşı direniş büyürken analar şarkılarıyla renk katıyor; bu da her kentteki tüm sanatçıların günlük nöbet tutması fikrini akla getiriyor. Böylece VİYAN VE HEDAR’ın birlikte söylediği “Xemig Talane” şarkısı silah sesleri eşliğinde dağlarda yankılanırken özgürlük için “DAĞLARDAN DENİZLERE!” birçok fikir dile getiriliyor. Bunları sanatçılarla ve halkımızla paylaşmak istiyoruz.
Dağlı sesiyle hepinizin tanıdığı TEKOŞİN: “Her gün bir sanatçı gurubu eylemde rol oynayabilir! Direniş sanatla, sanat ise direnişle büyütülebilir!” diyor.
Asi doğanın gerillası XWEZAN elindeki arbaneyle şarkılarını gençler ve analar için söylerken: “Gençlikteki uyanış umut veriyor, haydi gençler özgürlük ateşini hep beraber gürleştirelim!” dedikten sonra sanatçılar için ise “arbane gurupları oradan hiç ayrılmamalı” diye ekliyor.
Kayıp Balık Memo’nun peşinde ömür tüketen meşhur Balıkçı VARON daha farklı bir görüş belirtiyor: “Kendine sanatçı dediği halde işgalci, hırsız kayyımla çalışanları ömür boyu vicdanımda mahkûm ediyorum, anaların yanında yer alan sanatçılara ise Munzurlarda kuracağım tesislerde sınırsız balık vizesi veriyorum!”
Bu aralar yeni bir şarkı üzerinde çalışan Bingöllü RODİ: “Zaten halkın yanında olmayana sanatçı denilmez bence bu süreçte halkın yanında olmayanlar halkın kurumlarından çıkarılsınlar!” diyor.
Ritmin oğlu ZANA govend gruplarına kafayı takmış: “Tüm folklor grupları için fırsattır, şimdi değilse ne zaman çıkacaklar meydana. Eylemdeki analar için halaya durmaktan daha onurlusu mu var?” diyerek hem çağrısını hem de eleştirisini yapıyor.
Halkımızın acılarını, sevinçlerini, direnişlerini dağ sahnesine taşıyan Şanoya Çiya sokak tiyatrosu için çağrı yapıyor, tiyatrocular sokağa, direniş alanlarına, nöbete diyorlar.
Halkın bin bir emeğiyle, büyük bedellerle elde ettiği demokratik kazanımlarını korumak için yediden yetmişe herkesin nasıl bir içtenlikle direndiği görülüyor. Sanatçıların onların yanında yer alması kadar doğal bir şey olamaz. Varlar zaten ama önerilerde dile geldiği gibi daha planlı bir katılım sürekliliği sağlar ve daha etkili olur. Böylece yüzbinlerin nöbet direnişine katılması sağlanabilir.
DELİL’in yanık kaval sesini duymuyor musunuz ne kadar duygulu çalıyor. Kayyım denilen sömürge valilerini işgalcinin kurşununa benzeterek “halkın duygulu direniş sesine kayyım işlemez! Halkın sanatçıları halkın olduğu yerde halkın sesi olmalı” diyor.
Gazi Köşkünde milleti eğlendiren zurnacılar ciddi olacaklarsa onlar da gelebilir -ki hepsini töhmet altında bırakmayalım, içlerinde yurtsever ve ciddi olanları da vardır- fakat tüm eğlence dünyası dahil rastgele herkes koşup eylem yerinde işleri sulandırsın demiyoruz ama eylemin özüne uygun bir planlamaya ihtiyaç vardır. Amaç eğlenmek değil direnmektir. Bunun için en azından her gün bir sanat etkinliğini örgütlemek neden zor olsun ki?
“Para isteyenler mi var? Böylesi zamanlarda paradan bahsedenlerin yüzüne bakılmamalıdır!” diyor dağın en esmer olanı ve hemen ekliyor en uzun olanı: “Böylelerini yakından tanıdım, zaten pek kalmadılar. Kalanlar iyidir! Onlara güveniyorum!”
Her zaman sakin olan Hewraman ARMANC öfkeleniyor: “Sanatçı manevi dünyası zengin insandır. Bir sanatçının maddiyattan bahsetmesi sanatına ihanettir!” diyor.
Birisi hakiki Pir olan 3 PİRO birden tüm Alevileri meydana davet ediyor: “Mazlumun yanında olmayanların Hak Yolunda yürüdüğü söylenemez; tüm canların zulme karşı direnişe kalkması zamanıdır! “Kızılırmak Dicle’ye”, günümüzün Pir Sultanları Amed’e akmalı!”
Aynı şeyler yurtdışı sahalarında da yapılabilir diyenler var. Dünya çapında sanatçıların adı sıralanıyor. Şimdi kime sorsan gönlünde bir sanatçı yatıyor, birçok isme dönük çağrı yapılsın deniliyor.
Sırrı Süreyya Önder ismi de sıralamada var, çünkü bir an önce hapisten çıksın isteniyor ama en çok da keşke Figen Yüksekdağ da orda olaydı deniliyor ve derken hapiste olan herkesin ismi sayılıyor…
Siverekli genç yeni şervan eğitimini tamamlamış, sazına özemle sarılmış; “sazını kapan anaların yanına gitsin, ah ben orda olacaktım” diye de içleniyor.
Deza her zamanki gibi “Amed, Amed!” diye başlıyor o meşhur şiirini analar için okumaya ve tüm şairleri, edebiyatçıları meydana davet ediyor.
SANAT alanının uzak olmadığı görüşler ve öneriler dile gelirken Türk Sinan devreye giriyor ve kendisine has şirin üslubuyla “çaldığı tek şey saz olan delikanlımız da gelip eyleme yetişeydi iyiydi” diyor ve bir de İlkay Akkaya’ya selamını tekrarlıyor.
Eylemleri büyütmek için herkes üzerine düşeni yapmalıdır.
Hayallerinizi gerçekleştirmek için daha ne bekliyorsunuz?
Tililiyle katılılalım bu zafer halayına!
Hep beraber Önder Apo’yu bu büyük halayın arasına getirelim!
Bu duygularla, dağların yılmaz fedailerinden HDP’ye, analara ve tüm direnenlere selam olsun!