HDP Eşbaşkanı Mithat Sancar, AKP-MHP sisteminin çöküşte olduğuna dikkat çekerek, “Bu, Kürt düşmanlığının sonucu” vurgusunda bulundu.
HDP Eşbaşkanı Mithat Sancar, güncel gelişmeleri değerlendirdi.
Sancar’ın konuşmasının satır başları şöyle:
“İki gündür canlı yayında bir çöküş hikayesi izlemekteyiz. Hazine ve Maliye Bakanı iki gün önce akşam saatlerinde sosyal medya hesaplarında bir istifa mesajı paylaştı. Bu da yeni sistemin yeni adetlerinden. Mesele bununla kalmadı, birkaç saat bu mesajın gerçekten bakana ait olup olmadığı tartışıldı. Bu konuda bir belirsizlik ve kargaşa ortaya çıktı.
Bu kriz bir bakanın istifasından çok daha derin, sistemin iflası gerçeği var.
Sistem dediğimiz elbette ilk başta Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adını verdikleri gerçekten ucube düzendir. Bu düzeni kabul ettirmek için referandum kampanyasında dönemin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bazı konuşmalarından paragraflar, pasajlar aktaracağım, neler demişti?
Erdoğan’ın yeni sisteme ilişkin söylediklerinin tam tersi yaşanıyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi çöktü; ortada yargı kalmadı.
Kişi başına milli geliri 25 bin dolara çıkaracaklardı, şimdi 7 bin 200 dolar.
Bu ucube sistem başladığında işsizlik yüzde 11’di, bugün resmi verilere göre yüzde 13’ün üzerinde.
1 Haziran 2015’te işsiz sayısı 3 milyon, bugün 9 milyon.
1 Haziran 2015’te enflasyon yüzde 8.8 bugün yüzde 30’dan fazla.
Doları 2.68’den, 8 TL’nin üzerine çıkardılar: Kimlerin hangi milyar dolarları götürdüğünün hesabını soracağız.
‘CUMHURBAŞKANI İSTİFA ETMELİ’
Bu sistem çöküyor. Bu sistem çöktüğüne göre sorumluluğu tek bir kişiye yükleyerek kurtulmaları mümkün değil. Asıl sorumlu bu sistemin en tepesindedir. Asıl sorumluluk sistemin kendisindedir. Bu nedenle diyoruz sadece Hazine ve Maliye Bakanın istifa etmesi yetmez, Cumhurbaşkanı kabinesiyle birlikte istifa etmelidir. Sorumluluğu üstlenme cesaretini ve basiretini göstermesini bekliyoruz. Önümüzde yeni bir dönem var. Bu dönemde en önemli hedeflerinden biri erken seçim olacaktır. Bu sistem çöktü. Hem bu iktidarı hem bu düzeni değiştirmek için ilk fırsatta, en kısa zamanda seçime gidilmelidir. Seçime gitmenin de şu şartlarda en ahlaki yolu Cumhurbaşkanının kabinesi ile birlikte istifa etmesidir. Cumhurbaşkanı istifa edince Meclis’i de fesheder, biz de yeni seçim için yeni döneme başlarız.
‘HDP SEÇİME HAZIR’
HDP hazırdır. HDP yeni bir seçime erken seçime herkesten çok hazırdır. Bunu her fırsatta tekrarlayacağız. Bu ülkede şimdi ihtiyaç erken seçimdir. Bu iktidarın gitmesidir. Peki bu iktidarın gitmesiyle her şey kendiliğinden olacak mı, onu da biraz sonra anlatacağım. Yeni demokratik eylem programımızın ana hedeflerinden biri budur. Demokratik mücadele programımız sadece erken seçim üzerine de kurulmamıştır.
Bu iktidarın çöküşünün belki de en büyük nedeni Kürt düşmanlığıdır. Kürt sorununda çözümsüzlük politikası bugüne kadar bütün iktidarları çözen, çökerten en temel sebep olmuştur. Bu iktidar da çözümsüzlüğün ötesine geçerek inkar ve imha politikalarını sürekli güncellendiğinden çökmektedir. Kürt düşmanlığını hangi örneklerle anlatalım gerçekten zorluk yaşıyoruz. O kadar çok örnek var ki içeride ve dışarıda… Bölgede Kürdün hak talebine sadece şiddetle karşılık veren, Kürdün herhangi bir yerde hak kazanımını kendi bekasına tehdit olarak gören bir iktidar ve yönetim anlayışıyla karşı karşıyayız.
‘DERELİ’NİN HESABINI SORACAĞIZ’
Geçtiğimiz günlerde bu örneklere çok acı bir olay daha eklendi. Şerali Dereli cinayeti. Hakkari Yüksekova ilçesine bağlı, Esendere Beldesi Eyvan köyünde 29 Ekim’de korkunç bir cinayet işleniyor. Evinin 50 metre ilerisinde bulunan ahırda at ve tayına bakmaya giden Şerali Dereli, 61 yaşında atlarıyla birlikte katlediliyor. Kim katletti onu? Ailesinin çektiği görüntüler var. Oğlu Sultan Ali Dereli babasının olay günü köyün 50 metre ilerisindeki ahıra atları götürmeye gittiğini, orada askerler tarafından önce acımasızca darp edildiğini daha sonra da atlarıyla birlikte katledildiğini söylüyor. Ayrıca Dereli’nin yeğeni olay esnasında bir video çekiyor. Şu an yerde yatan amcam oluyor diyor. Köyün 20-30 metre yukarısında amcama silah sıka sıka vurdular diyor.
33 kurşun olayından beri reva görülen bu katliam ve zulmün hesabını sormak boynumuzun borcudur.
Silopi’de 6 ve 7 yaşında iki kardeş Furkan ve Muhammet Yıldırım evlerine zırhlı araç girdiği için ölmüşlerdi. Ölmüşlerdi demek hafif kalır, katledilmişlerdi. Panzer ve polise 19 bin lira para cezası verildi. Geçtiğimiz gün istinaf bu cezayı onayladı. Yani bu güzelim çocukların can bedeli 19 bin lira. Onları katletmenin müeyyidesi 19 bin lira. Yok arkadaşlar, Kürdün hayatı böyle ucuz değildir! Bunu da hep birlikte göstereceğiz. Asla ve asla hayatlarımızın bu şekilde harcanmasına, hayatlarımızın bu paralar karşılığında söndürülmesine izin vermeyeceğiz. Bu bizim sadece siyasi değil, insani görevimizdir.
Kürde bu zulüm ne yenidir ne de burayla sınırlıdır. Kürtlerin yaşadığı bütün topraklarda devletlerin zulmü her zaman kendini göstermiştir. Sadece birkaç başlık bu zulmün boyutlarını göstermeye yeter. Irak’ta Enfal’i, Suriye’de Qamişlo’yu, İran’da neredeyse her gün infaz edilen idamları hatırlayalım. Bir halk her gün yaşadığı her yerde o topraklardaki devletlerin zulmüne uğrarken ne yapmalıdır? Hakkını, haysiyetini savunmak için birlik olmanın yollarını bulmalıdır.
‘KÜRT GÜÇLERİ DİYALOĞU SEÇMELİ’
Güneyden endişe verici, kaygı verici haberler geliyor. Orada Kürt güçleri arasında yüksek gerilim yaşandığı belirtiliyor. Buna ilişkin maalesef bazı olumsuz gelişmeler de yaşanıyor. Bir halk bir bütün olarak böyle tehlike altındayken hiçbir Kürt gücü bu gerçekliği yok sayarak kendi halkı içinde yeni acılar yaratacak gelişmelere sebep olma hakkına sahip değildir. Sorun ne olursa olsun Kürt güçlerine düşen tek şey çözümü diyalogda aramaktır. Sorunun ne olduğu değil, çözümün ne olduğu önemlidir. Çünkü belki de dünyada bu kadar tehdit altında olan başka bir halk yok. Bu halkın siyasi temsilcilerinin de bu gerçeği görmezden gelme lüksleri yok, hakları yok. Biz elbette buradan sağduyu, diyalog ve müzakere çağrımızı yineliyoruz, Bütün taraflaradır çağrımız ama sadece taraflara değil bütün Kürt halkına, yazarlarına, çizerlerine, sanatçılarına, alimlerin, rûsipîlerine çağrı yapıyoruz: Kürtler arası her türlü çözüm yolunun diyalog ve müzakere olduğunu sizler de haykırın, daha yüksek sesle bütün siyasi güçlere söyleyin. Hepimize düşen görev budur. HDP bu konuda üzerine düşen görevi yapmaya her zaman olduğu gibi şimdi de hazırdır.
‘MÜCADELEYİ SEÇİME BAĞLAMAYACAĞIZ’
Bir mücadele programı başlattık, bunu sözcülerimiz anlattılar. Ayrıca önümüzdeki günlerde zaten sahaya çıkacağız. O nedenle fazla ayrıntıya girmeyeceğim ama bu yeni mücadele programı artık halkın sabrının taştığının bir ifadesi olarak hazırlandı.
Sabrımız taşıyor. Baskıya, zulme, yoksulluğa, baskıya, çürümüşlüğe karşı sabrımız taşıyor. Elbette erken seçim talebimizi sürekli dile getireceğiz ama mücadeleyi sadece seçime bağlayarak o günü bekleyecek değiliz. Çünkü zulme ve faşizme karşı mücadele, her gün yeniden canlandırılması ve büyütülmesi gereken bir görevdir. Eğer bugünden bu mücadeleyi ve görevi hakkıyla yerine getirmezsek yarın seçimlerde çok daha büyük zorluklarla karşılaşır, hayal kırıklıkları da yaşarız. O nedenle biz yine bütün demokratik güçlerine, adaletten, hukuktan, eşitlikten yana olan bütün güçlere hep birlikte yeniden mücadeleyi büyütme çağrısını yapmaya devam edeceğiz. Ama bizler de bu mücadeleyi her alanda büyüteceğiz, geliştireceğiz.
‘4 MESAJIMIZ VAR…’
4 mesajımız var, ilk mesajımız halkımızadır: Karamsarlığa, umutsuzluğa kapılmayın. HDP bir umut hareketidir. Mücadele varsa umut vardır, HDP mücadeleden asla vazgeçmez. Değerli halkımız; mücadele etmeye, umudu büyütmeye devam ediyoruz. Siz de buna inanın. Umuda sarılın, bizimle birlikte her alanda bu mücadeleye katılın. Halkımıza çağrımız budur, esası budur. Halkımız bilsin ki bu sistem ve bu iktidar öyle güçlü falan değil. Görüyorsunuz, çürümüş bir iktidar bu. Bizim derdimiz bu çürümüşlüğü ve çürümeyi halkımıza bulaştırmalarına, bu faturayı halkımıza çıkarmalarına engel olmaktır. O nedenle hep birlikte mücadeleyi büyütelim diyoruz.
İkinci mesajımız partili yoldaşlarımıza, il ilçe yöneticilerimize: Evet baskılar çok fazla, zulüm artıyor, faşizmi kurumsallaştırma adına her gün yeni yöntemler devreye giriyor. Ve bizim de on yıllardır biriktirdiğimiz bir direniş tecrübemiz var. Direnişten asla vazgeçmeyin, çünkü direnmek şimdi onurlu yaşamanın başlıca şartıdır. Direnmek onur için yaşamaktır. O nedenle her zamankinden daha fazla çalışacağız, teşkilatlarımızı güçlendireceğiz. Halkımızla daha fazla iç içe olacağız. Her türlü baskıyı göğüslemenin yollarını mutlaka hep birlikte bulacağız. İnanın sonuç da alıyoruz. Çok güzel insanımızın, şairimizin dediği gibi “boşuna çekilmiyor bu cefalar”. Göreceksiniz HDP bu direnişte bu mücadele ruhuyla bu ülkede demokrasiyi de özgürlüğü de inşa edecektir. Bu ülkeye barışı da eşit bir yaşamı da getirecektir. O nedenle bu cefaları boşuna çekmediğimizi bir kez daha hatırlayalım ve ufuktaki o güzel ışığa doğru kararlı yürüyüşümüzü sürdürelim.
Bu ülkenin yönetimine demokratik muhalefetle birlikte katılmaya adayız.
Öyle bir basınç yaratmalıyız ki kaçmak zorunda kalsınlar.
Dördüncü mesajımızı iktidara vereceğim ama gerek kalmadı herhalde. Yeterince açık oldu: göndereceğiz sizi. Bu mücadele programını her gün köy köy gezerek hayata geçireceğiz. Halkımızla buluşmanın yollarını mutlaka bulacağız. İstediğiniz kadar engellemeye çalışın. Halkımızla birlikte bu yürüyüşü büyüteceğiz. Bu yürüyüş büyüdükçe partimizi daha da büyüteceğiz. Partimizin büyümesi demokrasi güçlerini büyütür. Herkes kendi alanında bu mücadelede üzerine düşeni mutlaka yapacaktır. Eğer bu iktidar istifa ile erken seçim kararı almakta direnirse bunu da demokratik eylem programımızda her gün yeniden gündeme getireceğiz. İstifa ve erken seçim talebini bu toplumun talebine dönüştüreceğiz. Öyle bir basınç yaratmalıyız ki kaçmak zorunda kalsınlar. Kaçtıklarında da bu ülkeyi bir beladan kurtarmakla kalmayacağız; yeniyi, iyiyi, güzeli hep birlikte inşa edeceğiz. Ben bu inançla, bu umutla hepinizi ve bizi izleyen halkımızı partili yoldaşları, bütün iyi insanları gönülden selamlıyorum.”