Sema ÇELİKBİLEK
İnsanın tek hedefi “içindeki o zengin hazineyi” gün ışığına çıkarmak, kendini “doğurmak” olmalıdır. İnsanın tek hedefi “içindeki o zengin hazineyi” gün ışığına çıkarmak, kendini “doğurmak” olmalıdır.
Yaşam kadının bedeninde var olur gelişir ve doğar. İşte kadının adıdır yeniden doğmak ve doğurduğu yaşamı şekillendirmek. Kadının yaşamı doğurmasındaki sancılarıdır yaşamı anlamlı kılan. Her sancı bir direniştir aslında. Direnişlerinden tarihten bugüne kadar taviz vermeyen direnişçi tanrıçalar kendi küllerinden yeni bir yaşam yarattı. 7 binlik zihniyeti dik duruşlarıyla yıkarak, yeni bir yaşamın nüvelerini attılar. Tarihsel olarak nadir zamanlarda yakalanan ve yaşanan bu gerçek, bir kez ulaşıldığında, asla silinmeyecek, üzerinden binlerce yıl geçse de üzeri örtülemeyecek bir ana dönüşüyor. Tarih anda an tarihte gerçekleşiyor.
Başlangıç ve son birlikte, aynı anda kendini mükemmel gerçekleştiriyor. Böylesi zamanların içinde olmak, buna katılmak, yaşamak ve tarihin bir tamamlayanı olmak insanlık ve kadın onuru açısından hiçbir şeyle değiştirilemeyecek değerde bir var olma biçimi, yaşama biçimidir. Bu onuru yaşıyor olmanın yarattığı gücü ve insanda yarattığı enerjiyi bugüne kadar egemenlik ve zorbalık adına yaratılmış hiçbir güç alt edemedi, edemez de. Böyle bir insanlık oluşumu içindeyiz. Bunun adının Beritan’laşmak, Zilan’laşmak, Sema’laşmak, Arin’leşmek, Zeryan’laşmak ve binlerce kadın devrimcinin insanlaşmaya öncülüğü anlamında tanımını hala aramaya devam ettiği, oluşumunu sürdürdüğü ve özgür yaşamın öncülüğünün tanrıçaları olarak sürdürülüyor.
Gerçeklik yaşanmalı ve kendi tanımını, dilini, kimliğini tarihe mal etmeli. Gerçek kadın ve toplum olarak yaşanmış ne varsa, bugünün tanımsızlaşmış, hakikatinden uzaklaşmış insanını aydınlatmalı. Beritan, Zilan, Barin, Avesta, Arin ve Leyla böyle aydınlık kadın yüzleri, kadın gerçeği olmuş ve olmaya devam etmekte. Aydınlandıkça aydınlatan, yaşadıkça yaşatan bir aydınlık yüzdür bu direniş saçan simalar.
Aydınlaşan simaların yaşamı yeniden doğurması ve doğurmaya devam etmesi verilen direnişlerin
adı olmuştur. Yaşamı yeniden doğuran tanrıçalar, tarihin her anında yaşamı anlaştırarak yüzlerini gökyüzünün maviliklerine çevirdiler. Maviliklerde umut, umutta yeni bir yaşamın direnişçileri oldular.
Yaşamı kendi direnişleriyle ilmik ilmik ören ve ördükleri yaşamda yeni yaşamlar yaratan tanrıçaların yüzleri hep direniş ve özgürlüğü simgeledi. Simgelenen özgürlüğün renginde binlerce rengi yaratarak devam ettiler yola. Bu yol yeni bir yaşamın rengi oldu. Sara’lardan, Zilan’lara, Zilan’lardan, Beritanlara, Beritan’lardan, Arin’lere, Arin’lerden Zeryan’lara miras bırakılan bu direniş, Leylaların ilmik ilmik örmeye başladığı özgür yaşamın adı olmuştur.
Beritan, “savaşarak özgürleşen, özgürleşerek güzelleşen, güzelleşerek sevilen özgür kadın gerçeğidir. Şahadetinden kısa bir süre önce katıldığı Rubarok eyleminde yüzünden yaralandığında “Ben güzelleştim demesi bu yüzdendir. Güzelliği kendi direnişiyle simgeleyen Beritan’lardan direnişin sembollü olan Zilan, “Kürt kadınının direniş sembolü olmak istiyorum” der ve yeni bir yaşamın yaratıcısı olur.
Yeni bir yaşamın yaratıcısı olan tanrıçaların mirasıyla devam eden özgür yaşamın tohumunu kendi bedenlerinde yaratanların küllerinden geldik. Küllerinden yeniden kendimizi yarattık ve yola devam ettik. Kendini kendi küllerinden yaratan kadın direnişçiler özgür bir yaşamın öncülüğünde var olmaya devam edecekler.