Kibriye EVREN
Erkek egemen sistemin özel savaş politikalarına, karşı “Em Xwe Diparêzin” diyerek özsavunmasını kuşanan kadınlar, “Şimdi özgürlük, şimdi kadın zamanı” diyerek direnişini sürdürüyor.
Kadınlar tüm baskı ve yıldırma politikalarına rağmen dur durak bilmeden yaşamın her anını ve alanını direnişe çeviriyor. Direnmek ve direniş kadınlardan nesilden nesile aktarılan bir öğrenme-öğretme biçimi olarak günümüze kadar geldi. Dominik’te eşitsizliğe, baskılara, sömürüye, yoksulluğa, işsizliğe, tecavüze ve Rafael Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele eden Mirabal Kardeşler’in, Rafael Trujillo’nun yandaşları ya da istihbarat çalışanları kısacası erkekler tarafından tecavüze uğrayarak katledildiği gün olan 25 Kasım’ın üzerinden tam 60 yıl geçti. Mirabal Kardeşler’in kelebek etkisi yaratan mücadelesini kadınlar sahiplendi. 60 yıldır dünyanın dört bir yanında şiddete karşı mücadele günü olarak alanlara çıkıyor
kadınlar. Evrenselleşen dincilik, milliyetçilik ve cinsiyetçiliğin ivme yaptığı bir dönemi yaşıyoruz. Kapitalizm yaşadığı krizi ve bunalımı sağcı, popülist, ırkçı, muhafazakâr, cinsiyetçi söylem ve eylemlerle eril sistem lehine aşmak istiyor. ABD, Rusya, Türkiye, Latin Amerika ve dünyanın birçok ülkesinde eril kodlarla örülmüş sistemin ittifakı kadınlara ve halklara baskı, katletme ve erkek terörü olarak geri döndüğüne tanıklık ediyoruz. Fakat tüm baskıcı ve eril politikalara rağmen bu 25 Kasım’ı diğer yıllara oranla farklı ele alıp değerlendirmek gerekir.Eril sistemin kadınlar üzerinde uyguladığı şiddet dozunu her geçen gün artırsa da kadın özgürlük mücadelesinin tüm dünyada ve ülkemizde ciddi yükselişe geçtiği bir dönemin yaşandığını tarihe not düşmekte fayda var.
‘Şimdi kadın zamanı’
21. yy kadın yüzyılı olacak gerçeğinden hareketle, kadınların özgürlük bilinci ve arayışlarının daha fazla arttığını, yaşamın her alanında ortak örgütlülüklerin hızla geliştiğine tanıklık ettik. Kadınlar erkek egemen sistemin kendilerine biçtiği rol ve modeli kabul etmeyerek tüm yıl boyunca hep ayaktaydı. Kimi zaman “Değişim ve özgürlük için sen de ayağa kalk” diyerek özgürlük için değişimin ateşini fitilledi. Kimi zaman “Las Tesis” eylemiyle evrenselleşen kadın mücadelesini muştuladı. Kimi zaman da “İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasına” itiraz ederek eril sisteme geri adım attırdı. Ama her zaman ve her koşulda erkek egemen sistemin aklı özel savaş politikalarına, tacize, tecavüze, kadın katliamlarına, ekolojik kırıma, yoksullaştırmaya, militarizme karşı “Em Xwe Diparêzin” diyerek “kadınları ruhsal, bedensel, fiziksel ve en önemlisi de düşünsel özsavunmasını kuşanarak sistemi değiştirmenin zamanı! Şimdi kadın zamanı” dedi.
‘Erkek terörü’ hortladı
Kadınlar için 2020, şiddetin her türlüsünün sistematik bir şekilde devam ettiği bir yıl oldu. Cinsiyetçi söylemler, ırkçı politikalar, erkeği koruyan yasalar, suça teşvik eden ceza indirimleri ve özel savaş politikaları yaşamın her alanında erkek terörünün hortlamasına neden oldu.
Özsavunma ortak kadın mücadelesi oldu
Erkek egemen devlet, şiddetin çapını çok genişletti. Şiddeti tüm topluma yaygınlaştırmayı bir strateji olarak gören devlet politikalarına karşı, Kürt kadınları 15 Eylül’den 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’ne kadar sürecek olan “Em Xwe Diparêzin” (Kendimizi Savunuyoruz) kampanyasının startını verdi. Bu kampanyanın ana teması tecrit, kadına yönelik şiddet, özel savaş politikaları, özsavunma ve ortak kadın mücadelesi oldu.
Örgütlenme ağları oluşturuldu
TJA, “Em Xwe Diparêzin” kampanyası ile 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü çalışmalarını içi içe yürüttü. TJA’lı aktivistleri iş yerlerinden pazarlara, sokaklardan evlere, mahallelerden köylere giderek kadınlarla birebir görüşmeler yaptı. Broşürler dağıtan, piknikler düzenleyen TJA’lı aktivistler kadınlara tacize, tecavüze, şiddete karşı bilinç oluşturacak bilgilendirmelerde bulundu. Bu çalışmalar aynı zamanda kadınların örgütlenme ağlarını da oluşturdu.
Karma atölyeler
Kürt kadınları 25 Kasım ve kampanya çerçevesinde kadına yönelik şiddeti durdurabilmek ve zihniyet dönüşümü sağlamak için 52 kentte kadın ve erkeklerin katıldığı atölyeler yaptı. Bu atölyelere binlerce kişi katıldı. Bu atölyelerde erkekler şiddete karşı kadınlar kadar güçlü bir şekilde ayakta kalıp direnmediklerini ifade ettiler. Yine kadına yönelik şiddetin uygulayıcısı olduklarıyla yüzleştiler. TJA aktivistleri ekonomik şiddete karşı komünal tarım alanları inşa etmeleri ve emek sömürüsüne dikkat çekmek amacıyla kadınların çalıştığı fabrika, konfeksiyon, küçük atölyeleri ve tarım emekçisi kadınları ziyaret ettiler.
İşsizlik…
Bölgenin temel sorunlarından biri de işsizlik. Devletin amacı kadınları kendine ve erkeğe bağımlı kılmak, bu da kadını erkeğe muhtaç hale getirerek sistematik şiddete mahkûm ediyor. TJA’lılar Kooperatifler aracılığıyla kadınların kendi ekonomilerini yaratmak için mahalle toplantıları yapılarak kooperatiflerin önemine dikkat çekildi.
‘Mücadele olanakları yaratmaya çalıştı
TJA, 25 Kasım ve “Em Xwe Diparêzin” kampanyası çerçevesinde bir başka şiddetin türü olan Ekolojik şiddete ilişkin çalışmalar yürüttü. Dersim’deki ekolojik talana, Cudi ve Gabar’daki yangınlara, Hasankeyf’in sular altında kalmasına dikkat çekti. Bu ekolojik kıyımın amacının toplumun doğayla ve kültürle ilişkisini kesmek olduğuna dikkat çekerek mücadele olanaklarını yaratmaya çalıştı.
Tecrit İmralı’yı aşan bir saldırıya dönüştü
TJA aktivistleri 25 Kasım çalışmaları boyunca katıldıkları her platformda ve kadın buluşmasında iktidarın kadınları eve kapatma, uygulamalarının da bir tecrit politikası olduğuna dikkat çektiler. İmralı tecridi üzerinde bir tecrit rejiminin inşa edildiğini çocuklardan kadınlara, gençlerden tüm topluma yayarak uygulanan bu tecrit meselesinin İmralı’yı da aşan bir saldırıya dönüştüğünü vurguladılar.
Her yer mora boyandı
Her 25 Kasım da olduğu gibi bu 25 Kasım’da da kadınlar Türkiye’nin dört bir yanında ve bölgede direnişi kuşanarak alanları mor renge boyadılar. Kadınlar adeta öfkesini bilenerek erkek egemen sisteme, politikalarına karşı alanlara aktı. Bu eylemlerde renkli görüntüler ortaya çıktı. Özellikle bölgenin neredeyse her yerinde 25 Kasım eylem ve etkinlikleri polis tarafından engellenmesine rağmen kadınlar sık sık “Dünya yerinden oynar kadınlar özgür olsa”, “Jin jiyan azadî”, “Bijî berxwedana jinan”, “Kadın cinayetleri politiktir”, “Jin şer naxwazin aşitiyê dixwazin”, “İnadına isyan, inadına özgürlük” sloganları atarak polis engelini aştılar.
‘Kadınlar sokağa, özgürleşmeye’
İstanbul’da ise 25 Kasım’ın adresi bu sefer Kadıköy oldu. 25 Kasım Kadın Platformu öncülüğünde Kadıköy’de toplanan yüzlerce kadın, “Sesimiz yankılansın, birbirimiz için sokakta, erkek-devlet şiddetine karşı isyandayız” pankartı taşıdı. Ellerindeki ışıklandırmalarla erkek devlet şiddetinin karanlığına karşı meydanı aydınlattılar. “Kadınlar sokağa özgürleşmeye”, “Katledilen kadınlar isyanımızdır”, “İnadına isyan, inadına özgürlük” ve “Yükselt, yükselt isyanı yükselt” ve “Jin jiyan azadi” sloganları eşliğinde hep bir ağızdan “İstanbul Sözleşmesi, 6284, mücadele yaşatır” dediler.
Kaynak: http://www.jinnews.com.tr/