Sokağın fısıltısı olup sessiz ve gizlice örgütlen – Amed PİRAN

0
743

AKP-MHP faşizmi içerde ve dışarıda zorlanarak sona doğru gelirken korana virüsünü kendisini kurtarmanın aracı haline getirmek istemekte. Ancak durum istediği gibi gitmiyor. Bundan ötürü telaşa kapılan AKP-MHP faşizmi gündemi değiştirmek için Soysuz denen şahısla bir mizansen hazırlayarak bilinen oyununu sergiledi. Fakat gişe rekorlarını kıracak sandığı tiyatroya bir günün ötesinde alıcı bulamayınca, önce Zine ve Werte tepelerini ardından da SİHA’larla Maxmur mülteci kampına saldırarak koyun otlatan sivilleri katletti. Böylece dikkatleri milliyetçi gündeme çekerek içinde bulunduğu baskıyı atlatacağını hesapladı..

Ömrünü tamamlayan AKP-MHP faşizmi gideceğini bildiğinden iktidarını ayakta tutmak için her türlü ahlak dışı uygulamaya başvurmaktan çekinmemekte. Bütün dünya korona virüsü karşısında mücadele ederken, AKP-MHP faşist hükümeti bir yandan Libya, Suriye, Rojava ve Güney Kürdistan’ a yönelik saldırılarını yürütürken, diğer yandan da içerde muhalefeti susturmak için her türlü yasa çıkararak kendisine karşı olan siyasi muhalefeti içerde tutarak, lümpenler ordusunu dışarıya salıp kendisine yeni taraftar kazanmaya çalışıyor.

Elbette AKP-MHP faşist hükümetinin gidişatını Türkiye’deki muhalif partiler ve aydınlar da görmektedir. Hatta bu faşizan iktidarı en doğru temelde analizini yine bu kesimler yapmaktadır. Ancak diğer taraftan yaptıkları analizlerin gereğini pratikleştirmekten şu veya bu nedenle kaçınmaktadırlar. Türkiye’nin kaderini belirleyen bu çelişik durum ortadan kalkmadan maalesef bu iktidar işini yürütmeye bütün bir Türkiye toplumuna acı vererek devam etmektedir. Oysa muhalefetin doğru pratikleşmesi durumunda AKP-MHP faşist hükümeti çoktan gitmişti.

Diğer taraftan AKP-MHP faşizmi ve etrafında oluşan faşizan blok her türlü sağ-sol veya dini argümanın her tonunu iktidarı için payanda etmekten çekinmediği gibi aynı şekilde bunu muhalefeti etkisiz kılmak içinde kullanmaktadır. Bir yanıyla dini, diğer yanıyla milliyetçiliği, öbür taraftan ulusalcılığı, alttan da işbirlikçi Kürt milliyetçiliğini kullanmaktadır. Her türlü ahlaksız, vicdansız, kirli ve karanlık işler, gözden sürmeyi çalacak kadar ustalaşmış bu toplum düşmanı şürekada planlanıp yürürlüğe konulmaktadır. Muhalefeti geriye çeken esas nokta da AKP-MHP faşizmin bu oyunlarını hesaplayamamalarıdır.

Dikkat edilirse son dönemde çıkarılan yasaların neredeyse tümü iktidarı koruma altına aldığı gibi, muhalefeti etkisizleştirmiştir. Ama aynı şekilde iktidara talan ve rant alanı açmıştır. Fakat CHP ülkenin bekası ve ulusal çıkarlar deyip Suriye tezkeresine onay vermiş, HDP milletvekillerinin dokunulmazlığı, ardından HDP belediyelerine atılan kayyımlara sessiz kalmıştır. Sonrasında bildiğiniz gibi sıra CHP milletvekillerine ve belediyelerine gelmiştir. Şimdi Korona virüsü nedeniyle zor duruma düşen halka yardım etmek isteyen CHP ve HDP belediyelerinin önünü kesmiştir. Ancak halen AKP-MHP faşizmi karşısındaki bilinen atışmalar dışında büyük sessizlik muhalefet tarafından korunmaktadır.

Bu yönüyle muhalefet AKP-MHP faşizmine karşı mücadele etmede netleşmelidir. Bu faşist blokun çıkardığı yasa ve kanunlar ülkenin ya da ulusun bekası için değil kendi çıkarı için kullanmaktan çekinmeyeceğini artık görmeli ve anlamalıdır. Böylesi faşist iktidar karşısında yasa ve kanunlarla mücadele edilemez. Zaten muhalefetin dayanacağı ne bir meclis ve nede bir yasa ve kanun ortada bırakıldı.

Dolayısıyla muhalefet başta Kürt sorununa yaklaşım olmak üzere, çoğulcu ve en temel demokratik ilkelerde uzlaşıp böylesi güçlü biraradalık yakaladığında Türkiye halklarının güvenini kazanacaktır. Bu da sona gelmiş AKP-MHP faşist blokunun erimesini hızlandırıp nihayete erdirecektir. Muhalif partiler bunu yaparlar mı yapmazlar mı ayrı bir şey. Bu beklentiye kaderini terk etmeyecek ve iktidarın en büyük acısını çeken Kürtler açısından yapılması gereken çok şey var.

Kürtler açısından şu çok iyi görülmeli ki, bu hükümet baştan aşağı Kürt düşmanlığı üzerinden kendisini yapılandırmıştır. Zaten bu faşist blok etrafında ittifak eden parti ve örgütlenmelerin tümü bir yanıyla Kürt düşmanlığı üzerinden bir araya gelirken, diğer yanıyla da çıkar etrafında birleşip kader birliği yapmışlardır. O zaman yapılması gereken tüm Kürtler bu faşist bloka karşı her yönüyle bir araya gelmeleridir. Bu siyasi parti etrafında olur, bu sivil toplum örgütleri, dernekler ve inisiyatif grupları arasında olur, mahallede, sokakta her yönüyle bir araya gelip örgütlü mücadele verilmelidir.

İnsanlığın mücadele tarihine bakıldığında ve en önemlisi de Özgürlük Hareketinin geliştirdiği mücadele tarihine bakıldığında iki şey dikkat çeker. Birisi örgütlülük, diğeri de eylemdir. Örgütlenme eylemi getirirken, eylem de yeni örgütlenmeyi doğurur. Diyalektik olarak her ikisi de birbirini besleyip büyütür. Özgürlük Hareketi’nin tüm vahşi saldırılara rağmen ayakta kalmasının esas sırrı bu iki temel yapılanmadır. Buna inanıldığında, Kürler böylesi güçlü bir dayanışma içine girdiğinde AKP-MHP faşizmi her yönüyle yıkılmaktan kurtulamaz.

1990’ların serhildan ruhuna baktığınızda bunu görebilirsiniz. O dönemlerde sanıldığı gibi şehirlerde öyle çok sayıda militan ya da gerilla yoktu. Yine bütün eylemleri Özgürlük Hareketi’nin militanları yapmazdı. Örgütlü olan halkın kendisi de eylem yapardı. Kim elinden ne geliyorsa onu yapardı. Birisi bilgi toplar, diğeri eylemi yapar, öbürü eylemciyi saklardı. Birisi maddi gücüyle, bir diğeri maneviyatıyla, duasıyla katılırdı.

O dönemlerde bir eylemci Kürt şehirlerinin herhangi bir sokağına girdiğinde bütün kapılar açılır, o eylemci tüm aramalara rağmen faşist devlet güçleri tarafından bulunmazdı. İşkencelere alınan halktan insanlar tek bir kelime ya da bu halkın değerini sömürgeci güçlere teslim etmezdi. Şehirlerde, köy de, mahallede, sokakta, zindanlarda her yerde örgütlü ve eylemciydi. İşte bu ruh Kürtleri dünyada kabul edilir bir duruma getirdi.

İçinden geçilen bu tarihi süreçte Kürt halkının artık kendi savaşını vermesi gerektiği ortadadır. Kürt gençliği kadınıyla erkeğiyle bu süreçte önemli rol oynadığını belirtmekte fayda var. Büyük direnişler sergilemekteler. Her hangi bir yerde Kürtlere yapılan saldırılara güçleri oranında cevap vermekteler. Türkiye halkından çalarak enselerini büyüten AKP-MHP işbirlikçisi patronlardan hesap sormaktalar. İşbirlikçi, hain katillerden intikam almaktalar. Sömürgeciliğin işgal politikalarına geçit vermemekteler.

Dağda veya şehirde canları pahasına büyük bir mücadele yürütmekteler. Ancak gelinen aşamada sadece onların mücadelesiyle yetinilemez. Bir de halkın kendisi tıpkı 1990’lardaki gibi adeta sokağın fısıltısı olup sessiz ve gizlice örgütlenmelidir. Ama eyleminde yaratacağı sesle AKP-MHP faşizminin ödünü koparmalıdır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz