Tarihte en büyük anaerkil toplumlardan biri olarak bilinen ve haklarında sayısız eserin bulunduğu Amazon kadınlar özellikle tarım, avcılık ve savaş konularında oldukça üstün yetenekleriyle günümüzde de konuşulmaya devam edilir.
Anadolu topraklarında yaşamış, Kuzey Karadeniz bölgesine yerleşmiş bir savaşçı topluluk olan Amazon kadınlar, tarihteki en büyük anaerkil toplumlardan biridir. Erkek bireylerin yer almadığı bu toplumda çocuklar, küçüklüklerinden itibaren savaşı ve avlanmayı öğrenir.
Topluluğun iddia edilen en belirgin özelliği, çoğunluğun sağlak olduğu düşünülürse, sağ memenin küçük yaşlarda dağlanmasıyla sağ kol ve omuz kaslarının gelişiminin sağlanmasıdır. Haklarında, coğrafi olarak bulundukları düşünülen bölgelerde kendilerine dair birçok esere rastlanılan Amazon kadınlar, Yunan ve Roma mitolojisinde ismi geçen Amazon kadınlar, eski tarihçilerin de kaynaklarında yer alır. Amazon kadınlar, kendi kanunlarını kendileri yapar, yiyecek ve barınak ihtiyaçlarını karşılama konusunda kendi yöntemlerini kullanırlar, onları yöneten bir kraliçe vardır. Amazonların diyarı, mitlerde birbirinden farklı yerlerde verilir. Bunların arasında Trakya, İskitya, Kafkas Dağları ve bugün Türkiye ya da Libya sınırları içinde bulunan bölgeler de vardır.
Amazonların ülkelerine erkek giremez
Amazon kadınların neden aralarına erkek almadıklarına dair iki söylenti vardır. Bunlardan birine göre, erkekler, civar topluluklara ve yaptıkları akınlar sırasında pusuya düşürülür ve öldürülür. Bunun üzerine kadınlar silahlanır. Bir diğer söylentiye göre ise Amazonların köle olarak kullandığı erkekler, Anadolu’da Zeus adında erkek bir baş tanrının ortaya çıktığını duyar ve bununla böbürlenmeye başlar. Öfkelenen Amazonlar o gece bütün erkekleri öldürür, çocukları ise yaralar. Öldürdükleri erkeklerin cinsel organlarını ana tanrıçaya sunan Amazonlar, ülkelerine erkeklerin girmesini yasaklar.
Kökenleri Sarmatyalılara dayanır
Amazonların kökenlerinin, Sarmatyalılara dayandığı düşünülür. Sarmatya dönemine ait mezarlarda kadın cenazelerinin yüzde 25’inin yanında silahlar bulunur ve Amazon kadınların kökeninin bu topluluğa bağlı olduğu söylenir.
Sarmatya kültürünün kurucusuna dönüşür
Yunan tarihçi Herodot’un 5’inci yüzyılda yazdığı eserler, Thermodon Savaşı’nda Yunanlara karşı savaşı kaybeden bir grup savaşçıdan bahseder. Herodot’un anlattığı Amazonlar esir alınır ve gemilere konur. Ancak Yunan askerlerini öldürüp gemiyi ele geçirir. Yelken kullanmayı bilmeyen kadınlar, Karadeniz kıyılarına, göçebe bir toplum olan İskitlerin topraklarına sürüklenir. İskit halkıyla evlenir ve eşlerini kuzeydoğudaki düz ovalara, yüksek dağlara ve Rus bozkırlarına doğru ilerlemeye ikna eder. Bu grup niyetinde Sarmatya kültürünün kurucusuna dönüşür.
Erkek öldürmeyen kadın evlenemez Herodot’a göre, Amazonlar, Sarmatya’nın Scythia ile sınır bölgesinde yaşar. Sarmatyalılar, Amazonlar ve İskitlerin atalarıdır. Sarmatyalılarda kadınlar sık sık erkeklerle beraber ava çıkar, savaşta yer alır. Ona göre savaşta bir erkek öldürmeyen kadın evlenemez.
Kafkas eteklerinde bir devlet kurar
En çok insanların ve kabul edilen tarihi düşüncelerden biri, soyları zalimlikleri yüzünden tahttan indirilen iki İskit prensesi Scolopotus ve Hylinos ile başladığıdır. Bu iki prenses aileleri takipçileri ve takipçilerinin aileleriyle birlikte yurtlarından ayrılarak Kafkasların eteklerinde bir devlet kurar. Yeni bir ülke arayışındaki tüm göçebe kavimler gibi önceleri öldürülür ve yağmalanır. Fakat ele geçirilen halkları öç almak için gizlice silahlanır. Bunu izleyen ayaklanmada İskit efendilerini yenmeyi başarır. İskitlerin bütün erkekleri öldürülür. İskitlerde savaş eğitimi kadın erkek ayrımı yapılmadan herkese verilir. Savaş eğitimi almış olan İskit kadınları kaçmayı başarır. Peşlerinden gönderilmiş bir birliği de yenmeyi başarmış takipçilerinden kurtulur.
Don Nehri kıyısında yaşarlar
Başlangıçta Don Nehri kıyısında yaşayan Amazonları Anadolu’ya getiren kraliçe Lysippe’dir. Onun zamanında Amazonlar Karadeniz’e gelir ve güney kıyısına yerleşir. Ülkelerinin batı sınırını belirlemek için ormanların arasında bir kent kurmaya karar veren Amazonlar buraya kraliçelerinden birinin adını verir. Bu isim Sinope’dir. Hakimiyetlerini Kolkhis’e (Eskiden Karadeniz ile Kafkasya’nın güneyi arasındaki bölgeye verilen ad) kadar genişletirler. Bölgedeki dağlara Amazon Dağları adı verilir. Amazon Dağları’ndaki derelerin birleşmesiyle oluşan geniş ve kısa bir nehir olan ve Karadeniz’e dökülen Thermodon Nehri’nin ağzındaki güzel bir burnun üzerine başkentleri Thermiserya’yı (bugünkü Terme) kurarlar.
İki kraliçe seçerler
Eskiden hükmettikleri insanlar tarafından esir edilmeye katlanmayı reddeden kadınlar, Meotis Gölü (Azak Denizi) bölgesinde tamamen kadınlardan oluşan bir ülke kurar. Biri devlet işlerini biri de orduyu yönetecek iki kraliçe seçerler. Güçlü bir ordu oluşturduktan sonra savaşçılıklarını denemek üzere savunmayı bırakıp saldırıya geçerler.
Yunan mitolojisinde Amazonlar
Yunan mitolojisinde de Amazonların izine rastlamak mümkündür. Amazonların Pontus bölgesinde yaşadığı söylenir. Bölge günümüzde Türkiye sınırları içerisinde Karadeniz kıyısındadır. Burada kraliçeleri Hippolyta önderliğinde bağımsız bir ülke kurarlar. Amazonların birçok kenti kurdukları iddia edilir. Bunlar arasında Ephesus, Sinope, Paphos ve Smyrna sayılabilir. Ünlü tarihçi Herodot, Amazonları erkekleri öldürenler anlamına gelen Androktones olarak tanımlar. İskit dilinde de kendilerine Oiorpata denir.
Tarım, avcılık ve savaş konularında yetiştirilirler
Kimi efsanelere göre Amazonların erkeklerle cinsel ilişkiye girmesi yasaktır ve Amazon bölgesinde erkekler yaşayamaz. Ancak soylarının devamı için Amazonlar, komşu kabile Gargareanları yılda bir kez ziyaret eder. Doğan çocuklardan erkek olanlar ya babalarına gönderilir ya da katledilir. Kız çocukları ise annelerince büyütülür ve tarım, avcılık, savaşçılık konularında yetiştirilir.
Ay biçimli kalkanlar kullanırlar
Gargarianlarla geçirilen ya da tarımla uğraşılan birkaç ayın dışında Amazon ülkesi bir ordu devleti görünümündedir. Ekonomik politik ve sosyal yapılanmalar savaş temellidir. Savaşa giden ordu, gençliklerinin en seçkin dönemindeki savaşçıları kapsar. Çıplak ata biner çoğunlukla sadece yular kullanırlar. Bir rivayete göre Anadolu ’ya biniciliği ilk onlar tanıtır. Savaşlarda hızlı ve yenilmez olmalarını ata bu denli hâkim olmalarına borçludurlar. Amazonların savaşçı yetenekleri üst düzeyde ve okçulukta da oldukça başarılıdırlar. Kalkanlar ve zırhlar oklarına karşı korunmaya yetmez. Kargılar ve “bigennis ”denilen çift ağızlı baltalarıyla savaşlarda yer alırlar. Darbelerden korunmak için ise ana tanrıçanın simgelerinden biri olan Ay biçimli kalkanlar kullanırlar.
Sağ memenin büyümesi engellenir
Amazon kadınların en önemli özelliklerinden biri, savaşta kendilerine engel olmaması için çocukluk döneminde kız çocuklarına yapılan, sıcak bronz bir metalle gerçekleştirilen dağlamayla sağ memenin büyümesi engellenerek sağ omuz ve kolun gelişmesinin sağlanmasıdır. Memesiz anlamına gelen “Amazoi” kelimesinden türediği düşünülür. İsmin etimolojik kökeni üzerine olan bir diğer iddia ise Farsça “ha-mazan” (savaşçılar) kelimesinden türediğidir.
Kendilerini ‘ayın kızları’ olarak görürler
Dinsel etkiler göz önüne alındığında ortaya çıkan bir teoriye göre Amazonların kendilerini “ayın kızları” olarak gördükleri, ana tanrıça Kybele ve Artemis’in hizmetkarı olarak kabul ettiği bilinir. Bu nedenle kendilerine kendi dillerinde “Amiz” ya da “Amis” adını takar. Latinler de onlara “Amız / on” der. Bu terim “Amazon” biçimine dönüşerek tarihe mal olur.
Amazonların başkenti: Themiskyra
O çağda ki Samsun kentinin adı da aynı dilde “Amis” tir. Yunan etkisiyle “Amisos” biçimine dönüşür. Amazonların başkenti olarak kabul edilen “Themiskyra” da bu bölgededir. Aynı şekilde Karya’da da “Amiz” adında bir kent bulunur. Bu kent sonradan Amızon şeklinde anılmaya başlanır. Bazı kaynaklarda Aşuva içerisinde, bazılarında Aşuva’nın kuzeyinde gösterilen aynı çağ Ege bölgesi devletlerinden birinin adı da “Misya” dır. Amazonlar tanrıçasının adı da Artemis. Bütün bu sözcüklerdeki “mis” yani “ay” sözcüğü dikkat çekicidir.
Eserlerde törenlerden bahsedilir
Tarihçi yazar Pausanias, özellikle Amazonların dini ritüelleri hakkında çok önemli veriler kaydeder. Eserlerinde törenlerden bahsedilirken Artemis ve Efes’teki tapınakların Amazonlar tarafından yapıldığına da değinilir. Yunan eserlerinden Ksenofon’un Anabasis’inde ve İlyada’da izlerine rastlamak mümkündür.
Kimilerine göre ana yurtları Kapadokya’dır
Roma tarihçilerine göre Sezar, yaptığı bir konuşmada Senatoya, Semiramis ve Amazonların Önasya’da yaptığı fetihleri anlatır. Pompeius Trogus, Amazonların anayurdu olarak Kapadokya’yı gösterir. Rönesans döneminde Francisco de Orellana 1542 yılında ulaştığı ırmağa, buradaki yerli kadın savaşçılara atfen Portekizce Amazonas ismini verir. Kristof Kolomb ve William Raleigh gibi dönemin ünlü denizcileri de Amazon savaşçılarından sıkça bahseder. Aynı zamanda ABD’li Prof Dr. Jeannine Davis’in yaptığı araştırmalar Dede Korkut hikâyelerinde geçen korkusuz savaşçı kadın topluluğunun Anadolu’daki Amazonlar olduğunu kanıtlar.
Çok uzak diyarlara akın düzenlerler
Amazonlar yüzyıllar boyunca Karadeniz ’deki üslerinden çok uzaklara akınlar düzenler. Kraliçeler, Efes ve Thiba gibi kentler kurarlar. Üç kraliçe tarafından yönetilen (Marpesia Lampado Hippo) üç kabile batıda Trakya’ya doğudaysa Suriye’ye yönelir. Başkentleri Themiserya ’da savaş ganimetlerinin artmasıyla Artemis ’in ilkel bir versiyonu için tapınaklar inşa edilir ve onuruna festivaller düzenlenir.
Ege’de birçok kentin kurucuları olduğu söylenir
Halikarnas Balıkçısı ise Ege’de bulunan birçok kentin Amazonlar tarafından kurulduğunu şu sözlerle anlatır: “Anadolu anaerkil bir sistemle idare edilirken büyük ana tanrıça Kibele’ye tapılırdı. Kibele bir ay tanrıçasıydı.
Kızlığı kadınlığı ve analığı temsil ettiği için doğan ay dolunay ve azalan ay olarak gösterilirdi yani üçlek bir yapıdaydı. Ana tanrıçanın birçok adı vardı. Bunlar arasında İzmir adının kökü bakımından ‘Marian ’‘Mirin ’‘Aymari ’ve ‘Mariyamne ’adları önemlidir. Bu adların sonuncusu Suriye ’ye vardığında Meryem’e batıya ulaştığındaysa Marian ’a dönüşür. Efsaneye göre, Mirin adlı bir Amazon kraliçesi Kuzey Ege kıyılarında ‘Serne ’adında bir kenti zapt eder erkeklerin tümünü kılıçtan geçirir; kadın ve çocuklarıysa köle olarak tutar. Kraliçe onlar için kendi adını taşıyan Mirin kentini kurar.
Mirin aynı zamanda Kyme Prienne ve Pitane Lesbos Adası’nda da Mitilin (Midilli) kentlerini kurar. Bir gün adaya giderken fırtına kopar. Ana tanrıça Kibele filoyu korur ve Semadirek Adası’na götürür. Kraliçe Mirin o güne dek kimsenin oturmadığı adada Kibele’ye saygı ve şükranlarını anlatmak için bir tapınak kurar.”
Truva Savaşı
Homeros’un İlyada ve Odysseia eserlerinde Truva Savaşı’nda Amazon Kadınların Truva’nın yanında yer aldığı yazılır. Akhilleus (Yunan mitolojisinde yarı tanrı karakter) ile Hector (Truva Kralının en büyük oğlu) arasında yapılan Truva Savaşı’nda Akhilleus, Hector’u öldürür ve cenazesini saygısızca taşıyınca Amazon kadınlar bu saygısızlığa tahammül edemeyerek Truva yanında savaşa dahil olurlar. Amazon Kraliçesi Penthesilea savaşta Akhilleus tarafından katledilir.
Leuke Adası’na sefere çıkarlar
Diğer bir efsaneye göre ise Amazonlar, Tuna Nehri’nin Karadeniz’e döküldüğü yerin yakınında olan ve Akhilleus’un küllerinin annesi Thetis tarafından bir mozoleye konulduğu efsanevi Leuke Adası’na sefere çıkar. Adaya ulaştıklarında, Akhilleus’un hayaletinin ortaya çıkmasıyla Amazonların atları ürkmüş ve sahiplerini sırtlarından atarak üstlerinde tepinmeye başlar. Bu nedenle başarıya ulaşamayan Amazonlar, adadan çekilmek zorunda kalır.
Amazonların Orta Asya kökenli oldukları kanıtlanır
Amazonlar konusunda en ciddi araştırmalardan biri Arkeolog Dr. Jeannine Davis Kimball tarafından yapılır. Jeannine, yollara düşer ve Amazon söylencesinin peşinden gider. Jeannine, dolaştığı yerlerde efsaneleri dinler ve arkeolojik kazılarını Karadeniz’in kuzeyindeki Rusya bozkırlarında başlatır.
Karadeniz’in kuzeyinde yapılan kazılarda günümüzde Altaylı göçebelere benzerliği bulunan eşyalar ve desenler ortaya çıkar. Altay Dağları’nın eteklerine kadar sürdürdüğü çalışmalarla ve bugünkü Kazakistan ve Moğolistan sınırları içinde bulunan kurganlarda yaşayan savaşçı kadın Amazonların iskelet örneklerinde DNA testleri yapılmış ve Amazonların Orta Asya kökenli oldukları kanıtlanır. Bazı araştırmalara göre Amazonların MÖ. 10.yüzyıl ile 12.yüzyıl arasında, bir diğer araştırmaya göre ise Bronz çağı ile Demir Çağı arasında yaşadığı düşünülür.
Yunan ve Anadolu mitolojilerinde Amazonların, uçsuz bucaksız steplerde mızrakları, ok ve yaylarıyla erkeklerden oluşmuş ordulara korkusuzca karşı koymalarına ilişkin anlatılar günümüze kadar canlılığını korur.
Kaynak: http://www.jinnews.com.tr/