ROZA ERZURUM
Önderlik Barzani ailesinin ihanetini şöyle değerlendirir: Barzani bizim içinde aynı katliamı soykırımı yapma girişimindeydi; fakat ben duyarlıydım. Komplo ve yalanlarına teslim olmadığım için belki şimdi beni imha edemediler. Benimle açık bir şekilde savaşmayı göze alamadı Barzani. Savaşımım yürüttüğüm savaş beni dünyaya tanıttı. Barzani o an için bunu göze alamadı, ama hiçbir zaman hedefleri olmaktan çıkmadım çözümlemesini yapar.
Şex Abdulselam Barzani, Melle Mıstefa Barzani’nin Kürt halkına yaptığı ihanetleri kabul etmediği için 1914’te direnişe başlar. Fakat menfaatleri için kardeşinin yerini Türk ordusuna söyleyen Melle Mıstafa Barzani Türk ordusuna Şex Abdulselam’ın yerini söylemekle kalmayıp karargahına Türk ordusu ile birlikte gider, Türk Ordusu da bu yaklaşımdan sonra hiç tereddüt etmeden Şex Abdulselam’ı 1914’te Musul’da katleder. Fakat Melle Mıstefa abisinin katili ile oturup ittifak yapacak kadar sosyolojik bilinçten gözünü para boyamış cahil yoksun biridir. Güney’de yaşanan iç çatışmalar ve yapılan kirli ittifaklar artık Melle Mıstefa Barzani’nin gerçek yüzünü halka yansıtmıştır.
6 Mart 1975 yılında İran şahı ve Saddam Hüseyin Cezayir’de toplantı yaparlar, toplantıda Kürtler hazır olmaz ama Kürtler adına kararlar alınır. KDP güçlerinin silah bırakması için karar alınır. KDP’nin silahsızlanacağı haberini de İran Şahi bizzat verir. Silahsızlanacağının haberini duyan Melle Mıstafa Barzani itirazsız bir şekilde bu kararı şu cevaplarla kabul eder. (Baş e ez beni li gor berjewendiyê İrane be se, li gorî berjewendiyê me ye jî, eme çeka daynin ) der. Bugün tarihe kara gün olarak girse de AŞ BETAL olarak hafızalara ve kayıtlara geçmiştir. Barzani İran ve Irak’la yaptığı onursuzca antlaşmada peşmerge güçlerine yaptığı açıklamada ise kaderimize razı olalım bu şartlar Kürdistan’ın kurulmasını ön görmüyor, bir çok peşmerge bu konuşmalardan dolayı intihar eder. Yaşatılan onursuzluğu kabul etmez. Bir çoğu ise güç getiremediği için güneyi terk der. Yapılanın Kürt ve Kürdistan adına yapılan yaşatılan en korkunç en çirkin onurunu egemenlere teslim etmenin adı olarak AŞ BETAL hafızalardan çıkmamak silinmemek üzere kazıldı. Kürtler artık umut etmeye korktukları bir girdabı Barzani ailesi yüzünden yaşamaktadır. Melle Mıstefa Barzani ise yaptıklarının yanlış olmadığını öyle yapması gerektiği bir anlaşmaymış gibi devamı gelecek olan ihanetler üzerine bir hayli düşünmek için İran’ın Kereç ilçesine İran şahı tarafından birkaç villa ile ödüllendirilir. Bu villa ve diğer mal varlıkları hala İran’da bulunmaktadır. Kendini sattıktan sonra düşmanlarına peşkeş eden Barzani özel olarak yoğunlaştırılır. Kürt birliğini ve beraberliğini bozma ve birlik olmama üzerine tekrar bir egemenlerin elinden aldığı eğitimle güneye hiçbir şey olmamış gibi döner.
Bu süreci 1975 kurulan güney devriminin (PDK NİN )siyasi komitesi üyesi Doxtor Ahmet Mahmut şöyle değerlendirir:
Yanımızda 50 bin peşmerge ordusu ve 40 ay savaşacak bir alt yapımız vardı. Fakat bütün emekleri Melle Mıstefa heba etti. Biz de karşı koyamadık. O yüzden bu halka karşı borçluyuz der.
Durum her ne kadar utanç verici olsa da Melle Mıstefa izlediği ihanet yolundan şaşmamaktadır. Fakat iş işten geçmiş Barzani güneyden kaçırdığı paralarla İran’da sefa yapar ve İran’ın uşaklığı için bir halkın ulusal tahini ile oynar.
Bu süre zarfında Mam Celal ve İbrahim Ahmet yeni parti hazırlıklarına girerler. 1975’te Yekitiya Niştimaniya Kurt YNK kurulur. Melle Mıstefa Barzani eski taktikle yeniden partiyi bastırıp ihanete mecbur bırakmak isteyecektir.1976 yılında Aş Betal sürecinde Rojava’ya sığınan peşmerge guruplarının Güyeye YNK’ye yardım etmelerine izin vermemek ve YNK’yi desteksiz bırakmak için peşmerge gruplarını Rojava’dan güneye geçtiklerinde kurduğu pusularla imha der. Amaç YNK’ye destek olarak gelen tecrübeli peşmerge guruplarının YNK’ye katılımını önlemek ve kendini alanda hakim kılmak olacaktır. Melle Mıstefa Barzani bu provakatif duruşlarla kalmaz, 1978 yılında YNK’ye büyük bir saldırı da bulunur. Bu saldırı Hakkari ya da Colemerg katliamı olarak bilinir. Colemerg’te Ali Askerin öncülüğünde olan peşmerge guruplarına saldırıda bulunur. YNK’nin 800 temel kadrosu, üyesi ve peşmergesinin bulunduğu alana Barzani ailesini Sami Abdurahman’ın komutanının organize ettiği saldırıya TC ile anlaşarak Türk uçaklarını da destek alır. YNK güçlerini çemberde bırakarak teker teker katleder!!! yaralıları da Türkiye’ye teslim ederler . Yaralı peşmergeler yıllarca Türkiye zindanlarında kalırlar. Ve YNK komutanını yani Ali askeri yaralı bir şekilde esir alırlar. Bizzat operasyonu yapan TC uşağı Barzani komutanı Sami Abdurahman yaptığının yaptıklarının doğru olduğuna inanarak ALİ ASKER için şöyle der:
Fermandarê gevre bi silaha gevre duvê bê kuştin (yani güçlü güzel komutan güçlü ve güzel bir silahla katledilmeli)!! ALİ ASKERİ b7 roketi ile şehit ederler.
Barzani’nin ihanet arayışları durmaz, yine yönünü Rojhılat Kürtlerine ve devrimlerine verir. Aynı sürece tekabül eden Rojhılat devrimi 1979 yılında şah rejimi yıkılır. Yerine Xomeyni gelir, Xomeyni gelir gelmez Kürtler münafıktır. Ölmeyi hak ediyorlar. Kürt olmadığının kanıtı olarak Barzani depar koşusunda hızba demokrat ve komele partilerine karşı savaşa girer. Buda yetmezmiş gibi; güney Kürdistan’da YNK ile savaşa girer. Tabi arkasına İran’ı alarak; o süreç şahlık sistemi İran’da yıkıldığı için Rojhılate Kurdistan’da alanların hakimiyeti Kürtlerin eline girmiştir. Bu sürecin öncülüğünü de Doxtor Abdurahman Qasımlo ve Abdullah Muhtedi yönetmektedir. Barzani arkasına Kürtler münafıktır. Ölmeyi hak ediyorlar diyen Xomeyni ile İran’da İran hızbé demokrat partisi yani (KDP_İ)ve Komala partilerine karşı savaşa girer. Bu savaş 1980 den 1986 yılına kadar devam eder. Bu durumu gayet normal karşılayan Barzani peşmergeleri Doxtor Qasımlo teslim olsun, bizler İran İslam cumhuriyeti ile birlikte onların ilerlemesini ve devrim yapmasını engelleyeceğiz!! İran dostumuzdur. Bize cephane ve lojistik destek veriyor.
Bu süreci: KDP –İ diplomatı Mustafa hicri; Paris teki bir söyleşisinde Melle Mıstefa Barzani ve ailesi İran’ın uşakları olmuştur. Onlar Kürt katilleridir. Onların Kürt ve Kürdistan’la herhangi sosyolojik bağları olamaz. der bu çözümleme aslında Barzani ailesinin Kürt ontolojisiyle herhangi bir bağlarının olmadığını kanıtlamıştır.
Aynı süreçlerde oğul Barzani iş başındadır. Mesut Barzani, 16 Ağustos 1946 yılında Mahabat şehrinde doğan Mesut Barzani kaçıp sığındığı Sovyetlerden dönmüş, bu korkaklığın adına da sürgün koyarlar, tabî ki de bu bir sürgün değil. Bunun adı ihanettir. Ve tarih bunları affetmeyecektir. Mesut Barzani büyük çok büyük bir ihanet mirasını ata mirasına dört elle bırakmamak üzere sarılacaktır. Artık baba oğul kirli muhalif tarzlara oğul Mesut Barzani de dahil olarak ilerde yaşanan süreçlerde rol alacaktır.
Giderek daha da netleşen ihanetçi ve işbirlikçi çizgi 1883 yılında önder APO ile bağ kurma arayışlarına girerler en son Mesut Barzani önderliğin ulusal birlik çağrılarına karşılık olarak 1883 yılında 11 maddeden oluşan bir mütabakata imza atarlar. Fakat bu mütabakat hiç olmamış gibi davranan mesut Barzani Mevlüt Çavuşoğlu güneye bu mütabakatı bozmaları için Mesut Barzani ile görüşmeye geldiğinde;
Mesut Barzani şöyle der; PKK önce bizim düşmanımız sonrada sizin düşmanınız der, Mevlüt Çavuşoğluna 1990 yılında gerilla özgürlük güçlerine TC ordusunu da arkasına alarak saldırır. 1994 te başkanlığını yapan Muhammet Haci Mahmut Kürdistan sosyalist partisine de yine aynı taktikle TC’yi arkasına alarak saldırır. Bu saldırılar gerilla özgürlük güçleri tarafından bertaraf edilince, 1992 yılında tekrar YNK KDP ve PKK ortak ikinci bir mütabakat daha imzalarlar. Gerilla alanda hakim oldukça başarı elde ettikçe giderek güneyde otorite kaybeden, Mesut Barzani, Hewler’i Süleymaniye’yi YNK’nin elinden çıkarmak için yeni arayışlara girer. 22-08-1996 Mesut Barzani Saddam Hüseyin’e mektup yazar, Saddam Hüseyin bu mektubu olduğu gibi basında yayınlanır.
Mektubun içeriği şöyledir: YNK güçlerini Süleymaniye’de istemiyoruz sizden YNK’yi imha ve tasfiye etmek için lojistik ve cephane desteği istiyoruz. YNK’yi ortak tasfiye edersek; alanda ortak faaliyet yürütebiliriz.
31 Ağustos 1996 yılında Saddam Hüseyin 30 bin askeri ile bizzat mesut Barzani’yi de yanına alarak YNK’yi imha etme operasyonuna öncülük etmiştir. Operasyonda Hewler YNK güçlerinden alınmıştır. Mesut Barzani Saddam Hüseyin’e ikinci mektupta Hewler’i ortak işkal ettikleri için teşekkür eder. Ve bu mektupta tarihe emsali görülmemiş bir kara leke olarak basında yani Irak basınında yer almıştır. Oysaki Saddam Hüseyin Halepçe katliamının sorumlusudur. YNK ve KDP’nin arasında 18 bin peşmergenin katilidir. Mesut Barzani bunlardan habersiz bir şekilde Saddam Hüseyin bizim strateji ortağımızdır. Biz düşman değiliz. der
Ne yazık ki Barzani ailesi fırsat bulduğu her anda Kürt düşmanlarıyla ittifaklara yaparak Kürt ve Kürdistan sorununu her defasında çıkmaza sürüklemiştir. Barzani PKK karşısında yenilen prestij kaybeden Kürt düşmanlarıyla anlaşmalara doymaksızın 1997 de 200 bin Türk askeri ile gerillanın üst alanlarına saldırır. ZAP eyaletini işkal etmek için ve orada konumlanmak isteyen; KDP ZAP ta büyük bir direnişle karşılaşır. TC’nin verdiği bütün teknik olanak ve yaptığı bütün askeri yığınağa rağmen yenilir. Türk ordusu ve KDP bu yenilgi ile soluğu Hewler’de dezgay, jiyan, Awedan aralarında DEJAK hastanesininde bulunduğu bir çok kurum ve kuruluşa saldırır. Dejak hastanesinde tedavi olan 80 özgürlük gerillası KDP’nin eliyle TC ile yapılan ihanet sonucu şehit edilir. Yapılan bu operasyona da barış operasyonu adı verilir.
Bununla yetinemeyen Barzani Kürt ve Kürdistan’a yapılacak en büyük haksızlığı da uluslararası komploda hegemonik güçlerle yaptığı kirli ittifakla önderliğin Avrupa’da, Roma İtalya da arayış içinde olduğu süreçte Mesut Barzani ve ailesinin kendine ihanetten yaptığı ilkelerden taviz vermesi mümkün değildir. İtalya’ya önderliği karalama ve yeni bir provokasyonun önünü açmak için bir dosya verir. Verilen dosyanın amacı ise önderliğe yer verilmemesidir. Ve sınır dışı edilmesi üzerinedir. Önderliğin esaretiyle Kürt ve Kürdistan’ı büyük bir katliama mahkûm etmek istemektedir. Fakat bu durumla Kürt halkı Önderi büyük bir azimle direnerek yaşamın anlamını direnişin emsali duruşu ile bir kez daha mücadele ve azmin abidesi olmuştur. Önderliğin bu direnişi 2014 yılında Kobané’ de anlam kazanmıştır, insanlığı tehdit eden vahşeti durduran YPG güçleri elde ettiği zaferle dünyaya önderliğin direniş ruhunun zafer getireceğinin işareti olarak mücadelesini halklara armağan etmiştir. Aynı yıl vahşete direnen özgürlük güçleri zafer elde ederken Mesut Barzani ŞENGAL’ de olan Ezidi halkını bir vahşetle yalnız bırakmış ve Ezidi halkını Daiş’in barbarlığına teslim etmiştir. Mesut Barzani 15 bin peşmergesini savaştan bir gün önce Şengal’de var olan silahlarının toplanması üzerine talimat verir. Peşmerge halktan silahları zorla toplar. Ve bir sorun olursa sizi biz koruruz yalanı ile silahlar aleni bir şekilde zorla toplanır. Ve Kürtler kaçınılmaz büyük bir soykırımla karşı karşıyadır. Pazarlarda satılan Şengalli kadınlar o vahşetten kaçarken susuzluktan ölen yaşlılar Barzani’nin yaptığı alçaklığı gözler önüne sermiştir. Peşmergeler kaçarken arkalarına bile bakmadan tarihin en büyük yüzsüzlüğünü bir kez daha Kürt halkına yaşatmıştır. Ve Mesut Barzani peşmergeleriyle kaçtığı görüntülerle hafızalarda silinmeyecek bir görüntü bırakmıştır. Şengal’e giden yardımları engellemek için Rojava ve güney arasında olan gümrük kapısını kapatan KDP’li komutan Ali Avni YPG güçlerinin çaresiz bırakacağını sanır. Fakat YPG özgürlük güçleri Tıl Koçer gümrük kapısını açarak KDP’li komutan Ali Avni ye en güzel cevabı elde ettiği zaferle vermiştir. Hala bile yaptığı lokal operasyonlarla Şengal’i yaşattığı yüzsüzlüğe rağmen almak istemektedir. Şengal’e yaptığı yüzsüzlükle kalmayıp bizzat MİT’in eliyle yaratılan bir MİT ordusu yaratıldı. Bu ordu yani Roj Peşmergeleri bizzat vatan hainlerinden oluşmaktadır. Özüne laik bir ordu yaratan Mesut Barzani Kürd’e olan düşmanlığını kanıtlamıştır. Aynı sürece tekabül eden Başur refarandumu da Kürt birliğini ve beraberliğine karşı Türkiye cumhuriyetinin hazırlamış olduğu bir komplodur. Tam anlamıyla muhalif bir seçim hazırlanmış bu şeçimde ikinci AŞ BETAL olarak hafızalarda güney Kürdistan’ın yüzde 51 birini seçimden sonra Irak güçlerine teslim edilmiştir.
Bunun ardından konuşan Erdoğan sen kim Musul’un sahibi olmak kim. Senin bir tarihin yoktur. Musul’da Kerkük’te Türkiye cumhuriyetinin dir. Senin o alanlarda bir hükmün yok. Sana oradan çık diyorum. der ve Barzani Musul ve Kerkük’ü Irak hükümetine teslim eder. Irak hükümeti de İran’a haşti şabiye verir. Musul ve Kerkük ilk defa bu durumla karşılaşmamış Şeh Ahmet Barzani şeh Mahmut Berzenciye göndermediği peşmergelerle Musul ve Kerkük’ü İngilizlere teslim etmiş, İngilizler de Musul ve Kerkük’ü Irak topraklarına dahil etmişti. İhaneti kendine bir manifesto haline getiren Barzani ailesi 2018 yılında Türk devletinin EFRİN’e saldırmasını çok normal gören açıklamalarla Türkiye cumhuriyetine teşekkür ederiz, EFRİN’i YPG terör örgütünden kurtardı. Açıklamasını yapan Barzani savaş esnasında peşmerge güçlerini Türk ordusu ile birlikte YPG özgürlük güçlerine karşı savaştırır. Barzani alanda muhalif tarzı ile kalmaya devam ettikçe yok olmaktan asla ama asla kurtulamayacaktır. Alanda gerilla güçlerine saldırarak Kürt düşmanlarıyla kucaklaşarak Güney topraklarında ağırlaması da ihanetin hangi yüzü hangi boyutudur. En son Kürt katili hakan Fidan’la PKK’yi bitirmek için boy boy fotoğraf çekmiş ve ardından şu açıklamayı yapmıştı:
tû bıxêr hati birayêminé delal demişti.
Katliamcılar sürüsüne ihanet edenler iş birlikçiler kardeşleri oluyor. Direnenler mücadele edenler ise düşmanları oluyor. Tarihleri ihanetten tekkerür eden Barzani ailesi başkalarının maşası olmaktan vazgeçmediği sürece yok olmaktan kutulamayacaktır.
Bunların hesabı sorulmayacak mı sanıyor. Tarih ezilmişlerin ahı ile hesap soracak Barzani ailesinden
Peşmerge güçleri maaş alamıyor, bunun sebebi ise TC ye yasak gayri resmi bir şekilde verdiği petroldür. Ve bu petrolün parası ile Amerika’da, Kanada’da, Fransa’da inşa ettiği gökdelenler, oteller, avmler aşiretini yaşatmanın peşinde halkta bunca mal varlığına rağmen yoksul!!
Barzani tarafsız kalmayı dahi deneseydi, işgalci Türk ordusu defalarca yenilmiş olacaktı. İnsanlığın Kürt halkının direnen abidesi BAŞKAN APO uluslar arası komplo esir düşmemiş olacaktı. Dolayısıyla uluslararası alanda ortak bir Kürt temsiliyetinin olmaması böylece Rojava özerk yönetiminin insanlığı Daiş zihniyet kıtlığı yaşayan beladan kurtaran Rojava halkının iradesinin Cenevre’de ya da Astana’da temsil edilmemesinin esas ve tek sorumlusu KDP’dir. Uluslararası arenada Kürt sorunu yoktur. PKK sorunu vardır. diyen zihniyet alt yapı anlayışını KDP’nin verdiği işbirlikçi ve ihanetçi zihniyetten almaktadır.
Bunca haksızlığa rağmen direnen direniş ruhundan bir an bile taviz vermeyen zafer ruhu ile yaşayan kazanan Kürt özgürlük gerillası ve önder APO olacaktır.