Kürt Halk Önderi Öcalan’a uygulanan tecridin Kürt sorunundan bağımsız olmadığını belirten Av. Mesut Beştaş, tecridin sona ermesi için AB ve uluslararası kurumların biran önce devreye girmesi gerektiğini vurguladı.
İmralı Cezaevi’nde tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a mutlak tecrit altında bulunuyor. Dış dünya ile hiçbir bağlantısı yok. Görüşme başvuruları sistematik ve keyfi bir şekilde reddediliyor ya da yanıtsız bırakılıyor.
Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı en son 23 Eylül’de Abdullah Öcalan’a yönelik, 2009 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gönderdiği savunmasına ek olarak hazırladığı “Yol Haritası”nı gerekçe göstererek 6 aylık avukat görüş yasağı kararı almıştı.
Avukat Mesut Beştaş, tecride ilişkin ANF’ye değerlendirmelerde bulundu.
İmralı’da tecridin 22 yıldır devam ettiğini söyleyen Beştaş, “Devletin tecrit politikası Kürt sorunu ile bağlantılı. Devletin bu politikası Kürt sorununun çözümü ile alakalı. Devletin yürüttüğü politikaya baktığımızda Kürt sorununa yaklaşımını daha iyi anlayabiliriz. İmralı’da yaşananlar uluslararası hukuka aykırı. Sayın Öcalan’a yönelik kişisel uygulamalar devrede. AİHM de sayın Öcalan’ın hukuksuz bir şekilde yargılandığını tespit etmişti. Buna göre de yeniden yargılanması gerekirdi. Ama maalesef bu gerçekleşmedi. Uluslararası taraflar da yeniden yargılanma için Türkiye’ye baskı kurmadı. Bunun sebebi de sayın Öcalan’ın siyasi bir şahsiyet olması. Türkiye siyasetinde Sayın Öcalan’ın önemli bir rolü var” dedi.
ULUSLARARASI KURUMLAR GEREKLİ HASSASİYETİ GÖSTERMİYOR
Böylesi tarihi bir süreçte artık hukukun da tecridi kabul etmeyeceğini vurgulayan Beştaş, AİHM’in yanı sıra uluslararası kurumların tecridi, işkence, kötü muamele ve insan hakkı ihlali olarak dile getirdiğine dikkat çekti.
CPT’nin raporunda da tecridin kabul edilemez bir uygulama olarak yer aldığını hatırlatan Beştaş, CPT’nin ilk defa tecridi açık bir şekilde kabul ettiğini kaydetti.
CPT’nin tecridi rapor etmesine rağmen, tecridin sona ermesi için hiç bir adım atmadığını sözlerine ekleyen Beştaş, raporun sadece kamuoyu ile paylaşıldığını ifade etti.
Tecridin sona ermesi için AB’nin Türkiye’ye baskı yapması gerektiğinin altını çizen Beştaş konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı:
“CPT gibi kurumlar tecride ilişkin tespit ve önerilerde bulunabilir. Tecridin sona ermesi için de AB’nin devreye girmesi gerekir. Ama maalesef son süreçte insan hakları kriterleri esas alınmıyor, AB’nin tecrit konusunda ciddi bir tepki verdiğini söyleyemeyiz. AB’ye üye devletler CPT’nin tecride ilişkin tespitlerini esas alarak Türkiye’yi uyarmalılar. Eğer uyarılar dikkate alınmazsa Türkiye’ye yönelik yaptırımlar uygulanmalı. Fakat AB ve uluslararası kurumların bu konuda gerekli hassasiyeti göstermediklerini görüyoruz. Bunun sebebi de Türkiye ile yapılan siyasi ve ticari anlaşmalardır.”