Azerbaycan ile Ermenistan arasında tırmandırılan gerginliğe dikkati çeken gazeteci Aykan Sever, “Türkiye, Nahcivan ve Hazar Denizi kenarında iki askeri üst kurma niyetinde. Böylelikle etki alanını genişletmiş ve Rusya’nın etkisinde olan bir ülkeyi fiilen kolonisine dönüştürmüş olur” dedi.
Azerbaycan ile Ermenistan arasında 2016 yılında 4 gün süren çatışmaların ardından bu kez daha hazırlıklı ve şiddetli çatışmalar yeniden başladı. Her iki ülkede de savaşa hazırlık ve olağanüstü hal pozisyonuna geçtiler. Birbirini suçlamanın yanı sıra uluslararası güçlere yapılan çağrılarla savaşa icazet isteniyor. Türkiye’nin “iki devlet tek millet” adıyla ilk günden itibaren müdahil olması, Azerbaycan’a her türlü destek sunması dikkati çekiyor. Güney Kafkasya’daki gelişmeleri bir süre Ermenistan’da yaşayan ve bölgeyi yakından tanıyan gazeteci Aykan Sever’e sorduk. Türkiye’nin müdahaleciliği, çatışmaların seyri, Rusya ve diğer uluslararası güçlerin tutumlarını ayrı ayrı değerlendiren Seven, çatışma halinin şuan herkesin işine geldiğine işaret etti.
ÇUVALLAMIŞ BİR İKTİDAR
Ermenistan ile Azerbaycan arasında 2016 başlayıp 4 gün süren çatışmanın yeniden daha kapsamlı bir şekilde Türkiye tarafından örgütlendiğini savunan Sever, “Aynı çatışma değil ancak aynı kategoride bir çatışma olarak değerlendirilemez. Erdoğan genel olarak emperyal devlet olma hevesiyle Libya, Suriye, Doğu Akdeniz hatta Yemen’e kadar aklınıza gelebilecek bir sürü yerle ilgili iddialarda bulunuyor. Kendine göre fetih kültürümüz diye bahsediyor. Allah’ın emirlerini, isteklerini yerine getiren bir eylem olarak görüyor yaptığı işleri. Bu hikayelerde başaramadı ancak Türkiye’de tam olarak istediği ölçüde olmazsa da diktatörlük kurdu. Orduyu, silahlı gücü belli ölçülerde geliştirdi. Suriye’de cihadistleri kendine bağlı bir orduya dönüştürerek emperyal güç olma hedefinde bir miktar daha ilerledi. Ekonomik olarak istediği kaynaklara ulaşamadı. Özellikle petrol ve doğalgaz gibi doğal kaynaklara ulaşamadı. En azından yeterince bir şey elde edemedi. Libya bankasından 10-12 milyar dolar para aldığı söyleniyor. Katar’dan, muhtemelen Azerbaycan’dan da alıyordu. Bugün sonuçta dolar ve euro kurunda görüldüğü gibi hedefine ulaşamıyor ve bir tür çuvallamış iktidar var” dedi.
KAFKASYA HESABI
Aliyev’e dikta edilen savaş ve belli bir motivasyonu olan topluma “kaybedilmiş toprakları” geri alma vaadiyle pay kapma düşüncesine dikkati çeken Sever, “Dünya bir geçiş döneminde, bir savaşla burada pay sahibi olmak istiyorlar. Temmuz’daki çatışmada Azerbaycan tarafı baya bir gerildi, epey bir kayıp verdi. Bunun intikamının getirdiği bir motivasyon var. Azerbaycan’da 28 yıldır doldurulmuş bir toplum var. ‘Bu topraklar bizimdir, alacağız’ propagandası var. İşte batıda kaybetmiş ama kendine göre Güney Kafkasya’da kazanabileceğini düşünen imparatorluk heveslisi bir de Türkiye var. Bütün bunlar bir araya geldiği zaman sonucu gördüler” diye belirtti.
ALİYEV KABUL ETSE ERDOĞAN ETMEYECEK
Ermenistan ile Azerbaycan arasında geçmişte imzalanmış anlaşmayı hatırlatan gazeteci Aykan Sever, şöyle devam etti: “Özelikle Azeri toplumunun ne kadar savaşa ihtiyacı var, orası meçhul. Minsk Grubunun daha önce iki tarafa da imzalattığı bir anlaşma var. ‘İşgal edilmiş’ denilen Dağlık Karabağ dışındaki 7 bölgeden 5 bölgenin Azerbaycan’a verilmesi, arada bağlantı olan 2 bölgenin ise Ermenistan’da kalması kabul edildi. Kazara Azeri yönetimi bunu kabul etse bu 5 bölgeye kavuşabilecek. Ama bu olasılığı Aliyev kazara kabul etse bile Erdoğan kabul etmeyecek. Yani uzlaşılmaz bir noktaya getirilmeye çalışılıyor. Muhtemelen Erdoğan, savaşı sürdürebildikleri kadar sürdürüp bir biçimde Azerbaycan toplumundan da bir şeyler koparmaya çalışacak. Net olmamakla birlikte böyle söylentiler var. Türkiye, Temmuz’daki savaştan sonra askeri yardımlarını arttırdı, askeri eğitim veriyor ve birlikte tatbikatlar yapıldı. Bunu daha kalıcı bir şeye dönüştürmeye niyetlendiği söyleniyor.”
ASKERİ ÜS KURULMAK İSTENİYOR
Türkiye’nin Azerbaycan’da yapmak istediklerini sıralayan Sever, pratik düşünceyi şöyle özetledi: “Bir söylenti olarak Nahcivan ve Hazar Denizi kenarında Azerbaycan anakarasında iki askeri üst kurma niyetinde. Böylelikle etki alanını genişletmiş oluyorlar. İkincisi de devlete ait petrol-gaz gibi önemli bir takım kuruluşları, şirketleri özelleştirme yoluyla Türkiye’ye satılması. Erdoğan’ın kendisi birey olarak rol oynamıyor ama aracı bir takım şirketler vesaire kullanılıyor. Şayet bunlar gerçekleşirse Rusya’nın etkisinde olan bir ülke, fiilen Türkiye kontrolüne, kolonisine dönüşmüş olur.”
BALTAYI TAŞA VURMAKLA EŞDEĞER
Türkiye’nin Azerbaycan üzerinden Kafkasya’da Rusya’ya karşı bir cephe açarak, Suriye’de daha fazla pazarlık yapmaya çalıştığına dair analizlere ilişkin de değerlendirme yapan Sever, şunları dile getirdi: “Türkiye’yi yönetenler bence iyice hesapsızlaşıyorlar. Suriye’de, Irak’ta bir takım hesaplar yaparken son dönemde kontrollerini kaybettiler. O anlamda böyle bir şeye girmiş olabilirler ama bu baltayı taşa vurmakla eşdeğer. Rusya’nın böyle bir pazarlığa girmesi için bir durum yok. Sonuçta hem Azeri yönetimi hem de Ermenistan yönetiminin belli tutumlarından Putin de hoşlanmıyor. Türkiye’nin önünü açıyor olmasının arkasında da bu yatıyor. Görebildiğim kadarıyla güçlü bir pozisyondayken bunu tartışma konusu yapmaz.”
TÜRKİYE SİLAHLI GRUPLARI KULLANABİLİR
Azerbaycan, Ermenistan ve Türkiye tarafından Suriye gibi ülkelerden silahlı grupların taşındığına dair karşılıklı suçlamalara ilişkin de gözlemlerini paylaşan Sever, “Ortada somut olarak gördüğüm, kanıtlanmış bir şey yok. Ermeni tarafı bir takım fotoğraf ve videolar yayınlıyorlar. Bir şeyler görünüyor ama bu acaba gerçekten oralardan mı çekilmiş bilmiyoruz. Türkiye’nin kafası bu yönde. Bunu yapmaz diye bir şey yok. Ayrıca ‘Azerbaycan’da Şiiler ile Sünniler uyumlu olmaz’ denilebilir. Azerbaycan yönetiminin laik olması falan bunların pekala hoşuna gitmiyor olabilir. Bunu Türkiye’de Kürtlere karşı kullandılar. Sünni İslam meselesinden motive oluyorlar. Türkiye için bu yapılar olmaz değil. Osmanlı döneminde de vardı, bugün de sürdürmeye çalışıyorlar. Zaten büyük askeri güç olma olanağını burada gördü Türkiye. Bunu bir tehdit olarak Avrupa’ya da gösteriyorlar. 2016’da Nisan’daki çatışmada da benzer bir durum olmuştu. ‘PKK’liler Kandil’den kalkıp Karabağ’a geldiler’ diye. Hatta krokiler çizilmişti. Bu sefer kroki çizilmiyor. Bir propaganda malzemesi olduğu aşikar. Hatta Ermenistan daha önce şöyle bir savunma yaptı: ‘Haydar Aliyev Kürt. PKK’nin kuruluşunda rol oynadı. Oğlu Aliyev de Kürt’tür. Bunlar neden bize gelip yardım etsinler falan…’ Kendileri orada bir defans kurmuşlar ve etnik köken olarak Kürt Kürde yardım eder gibi bir şey kurmuşlar” diye konuştu.
ULUSLARARASI GÜÇLER BU ZEMİNİ KULLANIR
Sorunun nereye evirileceği, nasıl sonuçlanacağına dair de öngörülerde bulunan Sever, şöyle devam etti: “Sorun çözümsüz kaldığı sürece, iki taraf da müzakereye varmadığı sürece uluslararası güçler bu zemini kullanır. Bu kaçınılmaz bir şey. Türkiye için de Amerika için de Çin için de geçerli. Bir İran meselesi var, Amerika’nın karşısında. Ermenistan, İran’a mahkum. Zorlamalara boyun eğebilecek durumda değil. Eğerse kendi sonunu getirir. Epey karışık bir denklem. Gürcistan üzerinde de Rusya ve NATO’nun çekişmesi var. NATO Kuzey Kafkasya’da yeniden hareketlenme istiyor. Orada Gürcistan bir tür kilit nokta. Bu ülkeler, başka ülkelere izin vermeden ortaklaşa çözüm bulunur. Çözüm bulamazsa, kişilikleri ve varsa demokrasilerini kaybedecekler.”
MECBUREN ÇÖZÜM ARAYACAKLAR
Her iki ülke açısından çözüme dair zemin olup olmadığına dair de düşüncesini paylaşan gazeteci Aykan Sever, sözlerini şöyle tamamladı: “Egemen bakış açısının içerisinde hiç böyle bir şey yok. Ama en azından Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan içinde böyle çözümler arayanlar var ama güçlü bir şey yok. Bir yıkım sonrası özellikle bu çatışmalardan sonuç alınamazsa mecburen başka çözümler arayacaklar.”
Kaynak: https://mezopotamyaajansi.com/