Türk devletinin katliam tarihinden bir kesit: Roboskî

0
636
SIRNAK'IN ULUDERE ILCESI ORTASU KOYUNDE 6 YIL ONCE SAVAS UCAKLARININ BOMBALAMASI SONUCU HAYATINI KAYBEDEN 34 KISI MEZARLARI BASINDA GOZYASLARI ARASINDA ANILDI. FOTO:SEKVAN KUDEN-SIRNAK-DHA

Kürtlerin tarihi direnişlerle ve isyanlarla dolu olduğu kadar, soykırım katliamları ile de doludur. Bunlardan biri de Roboskî katliamıdır. Asıl adı Rubozîk ve Ermeni yerleşkesi olan bu bölge, 1915 yılı ve devamında gerçekleşen katliamlarla Ermenisizleştirildi. Köylülerin anlatımlarına göre çok yakın tarihe kadar da Ermeni kiliselerinin kalıntıları vardı. Bölgenin Ermenisizleşmesinden sonra köy isimleri de değiştirilerek, örneğin Rubozik, Roboskî’ye Ortasu, 2 kilometre ilerideki bulunan Bêcûh’a ise Gülyazı ismi verildi. Katliamların silsile boyutunda yaşandığı bu bölgede, son olarak 28 Aralık 2011’de 34 Kürt, F-16 savaş uçaklarıyla katledildi.

Cumhuriyetin ilanıyla birlikte sınırların belirlenmesinden sonra binlerce yıllık ticaret, ‘kaçaklık’ olarak nitelendirildi. Güney Kürdistan’daki Heftanin’e komşu Roboskî, aynı zamanda binlerce yıllık ticaretin yolu de yoluydu. Sınırlar çizildikten sonra da ticaret takvimler 28 Aralık 2011’i gösterene kadar devam etti.

TÜRK ASKERLERİNİN KATLİAM İTİRAFI

Daha önce de her gün yüzlerce katırlarla sınır ticareti yapan köylüler, o gece de yine neredeyse bir o kadarlık bir nüfus ile birlikte mazot, şeker ve sigara gibi malzemeler taşımak için yola koyulacaklardı. Köylüler, katırlarıyla sınırdan taşıdıklarından para kazanıyorlardı. Katır başına 50 ila 70 Türk lirası kadar kazançları oluyordu. Asıl ticareti yapan onlar değildi, köylüler sadece taşıyıcılık yaptıkları için kazanıyorlar. Getirdikleri ürünler ise bakkal, market ve toptancı gibi işletme sahiplerinin idi.

2011 yılının 28 Aralık’ında da yine aynı amaçla sınıra gittiler. Bêcûh ve Roboskî’den toplam 35 kişi, onlarca katırla yola çıktı. Sınırdaki askeri noktaya vardıklarında, daha önce köylülerden haraç alarak geçmelerine izin askerler bu kez, “Bu son gidişiniz olabilir” demişlerdi.

Katliamın habercisi olan askerlerin bu söylemi, birkaç saat sonra yaşanacak olanların bir itirafıydı aslında. Köylüler, askerin bu söylemini onları bekleyen felakete yormamışlardı. Çünkü daha önce dönem dönem sınır ticaretinin engellendiği olmuştu. Ama bu kez öyle olmayacaktı; 34 köylü ve katırları vahşice katledileceklerdi. Köylüler sınıra varıp geri döndüklerinde üzerlerine Türk ordusuna ait F-16 savaş uçaklarından, saat 21.37 – 22.24 arasında defalarca bombalar yağdırıldı. 35 kişiden sadece Servet Encü adında bir kişi sağ kurtulabildi. Geri kalan 34 kişi ve katırlar, atılan tonlarca bombayla paramparça edilerek, katledildi.

DEVLETİN BASKILARI DAHA İLK GÜN BAŞLADI

Katliamdan sonra sınırdan Uludere devlet hastanesine getirilen cenazelerin ailelerinin talep ettiği yere gömülmemesi için kaymakamlık ve köyde bulunan askeri taburun yetkilileri ellerinden geleni yaptı. Ancak dönemin Barış ve Demokrasi Partisi (BDP)’nin parlamenterlerinin ve köylülerin direnişi ile Türk devletinin yetkilileri geri adım atmak zorunda kaldı. Aylarca taziye ve dayanışma ziyaretleri gerçekleştiren insan akışı devam etti. Katliamın her yıl dönümünde anmalar ve çeşitli etkinlikler oldu. Her yıl dışarıdan binlerce insanın Roboskîli ailelerle dayanışma ve destek çabaları oldu. Ama kuşkusuz, Roboskîli ailelerin acıları halen de tazeliğini koruyor.

KATLİAMIN ARTÇILARI

Türk devletinin yaşanan katliama ilişkin yaptığı açıklamalar, Roboskîliler nezdinde katliamın artçıları olarak değerlendirildi. Zira yapılan açıklamalar, yaşananı meşrulaştırmanın çabaları idi. Dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan, katledilenlerin önce “PKK”li olduklarını, sonra “eşkıya”, daha sonra da “kaçakçı” olduklarını ifade etmiş ve her açıklamasında katliama meşru bir kılıf uydurmuştu.

Aradan geçen 9 yılda da Türk devletinin söz konusu katliama ilişkin yaklaşımı değişmedi. Öyle ki faillerin yargılanması için başlatılan hukuki süreç bile sona eremedi.

HUKUKSAL SÜREÇ

Katliamın gerçekleşmesinden sonra, faillerin yargılanıp cezalandırılmaları için ailelerin öncülüğünde hukuki süreç başlatıldı. İç hukuk yollarına tek tek başvurular yapıldı. Ancak, hiçbirinden olumlu bir sonuç alınamadı. Son kertede süreci yürüten avukatların ailelerden birinin belgelerini eksik göndermesi üzerine Anayasa Mahkemesi (AYM) de başvuruyu reddetti. Roboskîli aileler, başvurunun reddedilmesini öfkeyle karşıladı. AYM’nin küçük bir evrakın eksik gönderilmesini bahane ederek başvuruyu reddetmesine öfkelendikleri kadar, süreci baştan beri takip eden ve usulde hata yapmalarından kaynaklı AYM’nin eline koz vermeleri gerekçesiyle avukatlara da öfkelendiklerini belirtti.

KATLİAMIN DIŞINDA KALANLARA ZULÜM

Katliamın hukuksal zeminde hesabının sorulmamasının yanı sıra, geçen zamanda Roboskîli ailelere baskılar da artarak devam etti. Çocuklarının, ağabeylerinin, babalarının katillerinin yargılanmasını talep eden konuşmalar yapan veya herhangi bir paylaşımda bulunan Roboskîlilerin ezici çoğunluğuna soruşturmalar açıldı, gözaltına alındı, tutuklandı ve hüküm giyenler oldu. Hatta çocuklarının mezar ziyaretlerine gidenler bile ‘yargılandılar’. Devlet, açıkça ‘Sizden katlettiğimi katlettim, edemediklerimi ise türlü yöntemlerle sindiririm’ dedi.

Sonuç olarak, Roboskî katliamının üzerinden 9 yıl geçti. Bu katliam ne ilk ne de son oldu. Sonrasında Kürtlere uygulanan katliamlar devam etti. Roboskî’de olduğu gibi diğer katliamların da failleri açığa çıkarılmadı ve yargılanıp cezalandırılmaları sağlanmadı. Ancak Roboskîlilerin adalet arayışı ve mücadeleleri hiçbir zaman sekteye uğramadı. Hala da aynı talebi seslendiriyor, çocuklarının hesabını sormak için mücadelelerini sürdürüyorlar.

Yarın: Katliamda ağabeylerini yitiren Cansel ve Muammer Encü’nün hikayesi.

ANF

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz