KEMAL SÖBE
Türkiye’de 1920’lerle başlayan siyasal milliyetçilik devletin temel politikası haline gelip, Kürt inkarına yol açmış, günümüze kadar süren bir karabasan haline gelmiş, Türk halkına da büyük ölçüde zarar vermiştir. Bu tekçi ve faşizan zinniyet devletin demokratik ve çoğulcu olmasını engellemiş, Türkiye sürekli sıkıyönetim ve askeri cuntalarla günümüze kadar yönetilmiştir. Özellikle 1970’ler milliyetçiliğin en katmerli bir şekilde kullanıldığı yıllar olmuş, Türkiye’de gelişen devrimci mücadeleye karşı da kullanılmış, milliyetçiler Türkiye’nin sahipleri, dostları, devrimcilerde Türkiye’nin düşmanları ve dış güçlerin Türkiye’deki uzantılarıymış gibi gösterilmiş, Türkiye’de sosyalist devriminin gerçekleşmesi ve ülkenin bütün sorunların çözümü engellenmiştir. Türk toplumunun önemli bir bölümü de onlarca yıl siyasal milliyetçiliğin-MHP’nin etkisine girmiş, son 35 yılda da özel savaş aygıtının destekleyicisi ve bir çeşit uzantısı olmuştur. Dünyada, siyasal milliyetçiliğin en etkili ve sonuç alıcı bir şekilde kullanıldığı ülke Türkiye’dir. Devlet millet el el sloganı boşuna bir siyasal argüman haline getirilmedi. Türkiye’de son 50-55 yıllık siyasal milliyetçiliğin MHP ve Türkeş’in eliyle, CIA’nın desteğiyle Türkiye’deki devrimci mücadeleye karşı kullanıldığını biliyoruz. Yani ne Türkeş-Bahçeli ne de MHP öyle sanıldığı gibi Türk milletini sevmiyor ama milleti seviyormuş gibi görünüp, bu maske altında onlarca yıl boyunca kapitalizme hizmet etmiş, MHP, Türkiye’nin devrimcilerine karşı bir cinayet şebekesi olarak uluslararası emperyalist güçler ve onların Türkiye’deki uzantıları olan sermaye-egemen sınıfı tarafından kullanılıyor. Türkiye’de maalesef Türk toplumunun önemli bir bölümü onlarca yıl bu tehlikeli zihniyetin bir parçası haline getirilmiş, farkına varmadan kendi bindiği dalı kesmektedir. MHP hala bu konuda emperyalizmin ve yerli sermayenin bir tetikçi gücü olarak işlev görüyor. Milletini sevenler milletini ezmez, sömürmez. Milletini sevenler sermayenin emrine girmez.
Sermayenin eliyle geliştirilen siyasal milliyetçiliğin hepsi toplumu sisteme bağımlı hale getirmek, kapitalizmi meşrulaştırmak ve sistemin ömrüne ömür katmak için kullanılıyor. Ne MHP milleti seviyor, ne de AKP dindardır hatta ne de CHP soldur. Türkiye’nin son 50-55 yıl adı geçen partilerin öyle sanıldığı gibi millet sever ve dindar olmadığını kanıtlamıştır ama hala bu zihniyetler bir kesim üzerinde etkili olmaya devam ediyor. Milliyetçilik bu kadar etkili olarak kullanılmasaydı bu sistem üç gün bile varlığını sürdüremezdi. Milleti sevdiklerini söylüyorlar ama milleti eziyorlar, milleti aç susuz işsiz bırakıyorlar, millete ait olan arazileri özel şirketlere satıyorlar ormanları yok ediyorlar, devletin parasını cebe indiriyorlar, özel sektöre her türlü desteği veriyorlar, millet işsizken ve zorluk yaşarken, bunlar neyin millet severliğini yapıyorlar? Durmadan ”aziz milletimiz” diyorlar ama aziz milletlerinin sırtına biniyorlar. Son 50 yıllık sözde millet severliğin Türk milletine zarar verdiğini, sömürü sistemini ayakta tutmak için kullanıldığını Türk halkına iyi bir şekilde izah etmek gerekiyor, aksi durumda Türk milleti daha çok ezilmeye devam edecektir. Devletin milliyetçi karakteri cumhuriyetle başladı günümüze kadar da devam ediyor. Bir süre sonrada devlet yaptığı milliyetçiliğe siyasal olarak MHP’yi de ortak etti ve bu konuda MHP’ye her türlü desteği verdi. MHP bu konuda sivil faşistler olarak bir nevi yedek devlet işlevi görüyor ve hala bu rolünü oylamaya devam ediyor. Tabi MHP’nin devlet destekli ve devlet adına yaptığı milliyetçilik Türkiye’de Antiemperyalist mücadeleyi engellemek için CIA tarafından da sosyalistlere devrimcilere karşı kullanıldı, Türkiye adeta küçük Amerika haline getirildi.
MHP ve Türkeş, Türkiye’deki sosyalist mücadeleyi engellemek, sözde komünizm tehlikesine karşı Amerikayla işbirliği yapmış, Türkiye’de milletseverlik ve milliyetçilik maskesini takarak birçok cinayeti el altında yönetmiştir yaptırmıştır. Maraş katliamları, birçok devrimciye ve aydına karşı yapılan katliamlar, 1 Mayıs 1977 ve bu gibi katliamların hepsinin arkasında devlet ve CIA destekli MHP (Türkeş) var. Toplumu milliyetçikle kandırıp yıllarca sermayenin ve emperyalizmin uşaklığını yaptılar, yüzlerce binlerce devrimcinin ve aydının kanına girdiler bu milliyetçilik maskesi takmış it çakal sürüsü. En kötüsüde bu zihniyetin etkisinde kalan ve buna alet olanların niye Türkiye bir türlü düzelmiyor diye kendi kendilerine sormamalarıdır. Dolar neredeyse 30 Lira olmuş ama bunlar hala ”aziz milletimiz” diye zırvalayıp duruyorlar. Siz Türkiye’yi ve Türk milletini bu kadar çok seviyorsanız Türkiye niye ekonomik ve siyasi olarak düzelmiyor, demokratik olamıyor, Türk milletinin refah seviyesi niye dünyadaki en düşük ülkeler arasındadır? Demek ki siz millet sever değilsiniz, millet sever görünümlü yerli sermayenin ve Batı emperyalizmini uşaklarısınız. Vatan haini denecekse size denir. Sözde millet severlik yapa yapa milletin anasını ağlattınız, milleti üç kuruşa muhtaç ettiniz. Millete halka topluma zarar veren, kapitalizme nefes aldıran, sermaye rejimine sürekli taze kan veren bir millet severlik hiç olur mu? Kürt sorununun çözülmemesi, devletin Türkçü ve tekçi zihniyetinden kaynaklanmaktadır. Kürt düşmanlığı, Türkiye’de demokrasi karşıtı bir sisteme yol açtı ve bütün sorunların çözümünü engelledi, engelliyor. Bu açıdan, demokrasinin yolu Kürt sorununun çözümünden geçer diyoruz. Siyasal milliyetçilik ve Türkçülük Türkiye’ye bir şey kazandırmadı ve çok şeyin kaybedilmesine yol açtı. Bu illetten vazgeçmemek ya da vazgeçmek, lehte ve alehte Türkiye’nin kaderini belirleyecektir. Türkçülükte daha fazla ısrar ve Kürtleri soykırıma uğratmada ısrar Türkiye’nin sonunu bile getirebilir. Kürtleri ulus olarak kabul etme ve demokratikleşme, Türkiye’yi geliştirebilir, yaşanılır bir ülke haline getirir. Son birkaç yıldır, küçük bir sermaye ve asker-bürokrat dışında kimse Türkiye’nin gidişatından memnun değiller ve kimse kendisini güvende hissetmiyor, hissedemez. Faşizmle yönetilen bir ülkede herkes tehlikede olur. Bundan dolayı, Kürtlerin ulusal varlığını kabul etmek demokrasiyle ve özgürlükle tanışmak demektir.