Ortadoğu büyük bir sarsıntı ve kriz yaşıyor. 1. Dünya Savaşından sonra kurulan ulus devletler çatırdamaya başladı. ABD gibi dünya hegemonu güçler de istediği gibi bölgeye düzen veremiyor. Özellikle 2010’da kitle eylemleriyle despotik ve çürümüş rejimler sallanmaya ve çözülmeye başladılar. Tunus’tan Libya’ya, Libya’dan Suriye’ye kadar kriz iktidarların devrilmesine ve iç savaşlara evrildi.
Bu süreçte ayakta kalan ve statünün sürmesi için direnen bölgenin iki temel gücü Türkiye ve İran’dır. İran kendisini savunmak için savaşı Yemen, Suriye, Irak ve Lübnan üzerinden yürütüyor. Türkiye’de aynı yoldan yürümeye devam ediyor. Özellikle Kürt halkının tarih sahnesine çıkması, bölgede etkin ve aktif bir konuma gelmesi Türkiye’nin dengesini bozmuş, bunun için soykırım planlarını uygulama amaçlı savaşı yaya bildiği kadar yayıyor. Türkiye’yi savunmak için sınırların dışında savaşmalıyım, Suriye ve Irak’ta Kürtleri ezmeliyim, statülerini ortadan kaldırmalı veya etkisizleştirmeliyim, diyor. İran nasıl ki, Hizbullah, Heşdi Şahbi gibi örgütleri destekliyorsa Türkiye de Suriye’de DAİŞ, El Nusra ve İhvan artıklarını örgütleyerek Kürtlerin üzerine saldırtmaya ve Efrîn, Serêkaniyê gibi bölgeleri işgal etmeye devam ediyor. Türklerin İran ve diğer güçlerden farkı işgal ettiği topraklarda Etnik temizlik yapmasıdır. Kürtlerden tümden kurtulmak ve tarihe gömmek, soykırımı tamamlama merkezli saldırılar içinde.
Türkiye Kürtleri kendi başına ezecek ve sonuç alacak güçte değildir. Son kırk yıldır binlerce köyü yakmasına, faili meçhul cinayetlere, katliam ve işkencelere rağmen Kürtlerin iradesini kıramamış ve yükselişlerini durduramamıştır. Kürtler dört parçada örgütlenmiş ve siyasi askeri dinamik bir güç ortaya çıkarmışlardır. Oldukça politik ve direnen bir halk gerçekliği ortaya çıkmıştır. Türk faşizmi Kürtler içinden hain, işbirlikçi bir ayak oluşturmadığı sürece nefes bile alamaz. Bunun için bir Kürt ayağına ihtiyaç var. Türkiye sınırları içinde Hizbullah’ı kullandı. Ancak siyasi kimlik kazanmış ve Kürt halkını bölecek bir siyasi oluşum yaratamadı. İnkarcı karakteri buna izin de vermiyor. Ancak Hizbullah gibi Jitem’in uzantısı olan bir gücü kullanmış ve koruculuğu örgütlemiştir.
Direnişleri ve Ortadoğu’nun içinde bulunduğu kriz ve çıkan fırsatlardan Kürtlerin güçlenerek çıktığı görüldü. Bu açıdan Türk faşizmi savaş seçeneğine sarıldı. 3. Dünya Savaşı kapsamında yürüyen süreçten Kürtler bir statüyle çıkmamalıydı. Lozan güncellenmeliydi! Bu açıdan saldırıyı Başûr’a ve Rojava’ya yaydı. Kürtler içinde kullanacak bir kesim, bir güç bulmadan buralarda da sonuç alamaz ve etkisi kalıcı olamaz. Onun için Başûr’u kontrolüne almaya çalıştı. Uzun yıllar boyu birçok askeri üs kurdu. Ekonomik olarak kendisine bağladı. Bugün ağır bir kriz yaşayan Türk ekonomisi ayakta tutan alan Başûr’dur. Türkiye’nin sömürgesi durumuna gelmiş.
Kürt halkı Rojava’daki devrimsel gelişmelerden güç aldı. Efrîn ve Serêkaniyê direnişleri ulusal birlik yaratma konusunda bir kaldıraç rolü oynadı. Savaş yayıldıkça ve uzadıkça Türk devleti için maliyeti de artıyor. Ayrıca Kürtler dünyada tanınıyor, meşrulaşıyor. Bunun için stratejik alanları ve güçleri darbelenmeli ve güçten düşürülmelidir. Kontrgerilla stratejileri çerçevesinde yönetim organları ve kadroları hedeflenmelidir. Başsız bırakılmalıdır. İmralı tecridinin ve önder kadrolara yönelik suikastların amacını doğru değerlendirmek gerekir.
Son aylarda Kürt halkının ulusal birlik talepleri arttı. Çünkü halk Türk devletinin yarattığı tehlikenin farkındaydı. Bu halk her zaman da birlik istemiştir. Birlik olamadığı için kaybettiğinin bilincindedir. Kürt halkının içinden çıkan sanatçılar, aydınlar ve partilerin ezici çoğunluğu birlik için durmadan çalıştı, talepte bulundu, çağrılar yaptı. Birlik için eskiye göre insanlar daha çok umutlandılar. Eğilim bu yöndeydi.
Türk devleti bilindiği gibi Kandil’i hedefliyor. Sürekli uçaklarla vuruyor. Ancak karadan bir işgal ve saldırıyı göze alamıyor. Güney hükümeti ve etkin güçleri işbirliği yapmadan onlar için işgal sonu kestirilemez bir macera olur. Bu açıdan özellikle KDP üzerinde çalıştı, baskı yaptı vb. Kürt halkı ulusal birlik, kongre beklerken tam da böyle kritik bir zamanda KDP Zînî Wertê gibi bir alana güç kaydırdı. Kürt halkının beklentisinin tam tersi bir girişim yapıldı. Bu uzun zamandır Türk devletinin üzerinde çalıştığı bir imha, işgal planının Kürt ayağını oluşturma eylemidir. Başka biçimde anlamak, yorumlamak doğru olmaz. Kimse bu kanlı oyunları ve planları başka laflarla perdelememelidir.
Aydınların, sanatçıların, bedel ödemiş, deneyimli yurtsever çevrelerin doğru sorgulamaları gerekir. Halk, politik çevrelerin ezici çoğunluğu ulusal birlik istiyor. Buna rağmen neden birlik olunamıyor? Birliği kim istemiyor veya bundan kaçıyor? Bu sorular doğru cevaplandırılırsa oynanan oyunların içinde kimlerin olduğu da anlaşılacaktır. Yine de Kürdistan’ın kalbine bir hançer daha saplanmasın, ağır bedeller ödemeyelim diyenler harekete geçmeli. Geç olmadan devrimin kazanımlarını bütün parçalarda koruyalım ve ulusal birliği ailesel ve partisel çıkarların önüne aldıralım.