Güney Kürdistan’da yaşanan gerilimi düşürmek, ulusal çıkarlar açısından bir zorunluluktur. Zînî Wertê alanına askeri güç yığan KDP’nin daha fazla sorumlu davranması, olası bir sıcak çatışmaya yol açmaması için var olan gerilimi düşürmesi, Kürt halkının bu konudaki telkinlerine mutlaka kulak vermesi gerekiyor. Dar çıkarlar uğruna, ulusal birliği zedeleyecek girişimlerden kaçınmalıdır. Sağduyulu davranmaya ihtiyaç vardır.
Her zamankinden daha fazla birliğe ihtiyaç duyulan böylesi bir süreçte, gerilime, gerginliğe ve hatta çatışmaya dönük çabaların gündeme gelmesi oldukça düşündürücüdür. Türk devletinin, ABD’nin ve AB’nin Kürtler konusundaki politikaları ulusal birliği parçalamaya dönük olduğu bilinmektedir. Böl, parçala yönet politikalarının kıskancına alınmış bir halktır Kürt halkı. Kürtler bu gerçekliğin bilinciyle hareket etmelidirler. Parti çıkarı, bölge çıkarı, parça çıkarı temelindeki politikalar, Kürtlerin ulusal çıkarlarını tehlikeye atmakta ve bütün Kürtlere kaybettirmektedir.
Kürt partileri Kürdistan resminin bütününe bakmalıdırlar. Tüm halkımızın siyasi partilerden beklentileri de bu yönlüdür. Kürt sorunu uluslararası bir sorundur. Kürt sorunu aynı zamanda 4 parça Kürdistan halkının da sorunudur. Ulusal birlik sorunu çözülmediği müddetçe hiç bir parçada sorun çözülmeyecektir. Bunun en somut örneğini Güney Kürdistan bağımsızlık referandumunda gördük, yaşadık. Türk devleti, Irak devletinden daha fazla sert tepki göstererek karşı çıktı. Kürtlerin en ufak bir kazanımına bile tahammül etmeyen Türk devletinin güney Kürdistan’ın mevcut statüsüne de karşı olduğu bilinmelidir. Diktatör Erdoğan bunu çok önceden zaten itiraf etmişti. Rojava’da ki özerk yönetime karşı diş bilerken, hiç bir oluşuma izin vermeyeceğini belirtirken şöyle diyordu: “biz Irak’ta bu hatayı yaptık ama Suriye’de buna izin vermeyeceğiz”, yani hiç bir statüye izin vermeyeceğini belirterek tehdit etmişti.
Türk devletinin hedefinde sadece PKK yoktur, tüm Kürt halkını hedef aldığını unutmamak gerekir. Kürt halkının tüm kazanımlarına bir saldırı içindedir. Rojava’ya girdiği gibi güney Kürdistan’a da girmiştir. İşgal ettiği alanlardan çıkmayacaktır. Türkiye askeri zorla, saldırganlık politikasıyla yayılmak istemektedir. Fiili işgalin yanı sıra, Kürt’ü Kürt’e kırdırmak için her yolu deniyor. Büyük bir oyun tezgahlanmıştır, bu oyunu bozmak gerekir.
Kürdistan’ın hiç bir parçası tek başına kendi sorununu çözmesi mümkün görünmemektedir. Bölgesel ve uluslararası konjonktür buna fırsat vermemektedir. Kürtlerin parçalı durumu zaten ciddi bir sorundur. Kendi aralarındaki sorunu çözemeyen Kürt partileri, ulusal çaptaki sorunlarını çözmeleri de zorlaşacaktır. Bir parça uğruna diğer parçaları gözden çıkarmak çözümsüzlüktür. Kürtlerin birliğini tehlikeye sokan her davranış, her söz Kürt düşmanlarının ekmeğine yağ sürmektedir.
Kürtlerin kendi aralarındaki çatışmaları ciddi bir can kaybı, enerji kaybı ve zaman kaybına yol açmıştır. Kardeş kavgasından en fazla zarar görmüş olan Kürt halkı, tarihin bu aşamasında yeni bir iç çatışmanın yaşanması durumunda Kürt halkının tümden kaybetmesi gündeme gelecektir. Tehlikenin büyüklüğü görülmesi gerekiyor. Her ne pahasına olursa olsun var olan gerilim ve gerginliğin çatışma durumuna dönüşmemesi gerekiyor. Her Kürt bu konuda duyarlılığını korumalı, birlikten yana tavrını ortaya koymalıdır, Ulusal birlik için çabalarını yoğunlaştırmalıdır.
Tepkisel çıkışlar, kışkırtıcı dilin kullanılması, sorunun daha fazla karmaşıklaşmasına ve ortamın daha fazla gerilmesine yol açmaktadır. Düşmanın böl, parçala, yönet politikalarına fırsat vermemek gerekiyor. Bunu sadece Zînî Wêrtê gerilimi için değil, tüm konularda diyalog kanallarını açık tutarak, kendi sorunlarını çözme yöntemi esas alınmalıdır. Çünkü, Kürtler arası bir çatışmanın kazananı Kürtler olmayacaktır. Bu bir provokasyondur ve kazananı da Kürt düşmanları olacaktır. Bu nedenle herkesin sorumlu davranması, kışkırtan, kızıştıran üsluptan kaçınması oldukça önemlidir.
Sorunlu bir coğrafyada yaşayan Kürtlerin en büyük sorunu kendi iç sorunlarıdır. Ulusal birlik sorunlarını çözemeyişleridir. Dış etmenlerin etkisi olsa da belirleyici değildir. Kürt coğrafyasının parçalanmışlığı, siyasi düşünce farklılıkları, devletlerle kurulan kimi ilişkiler ulusal birliği engelleyici faktörler olmaktan çıkarılması gerekir. Dönemsel ve geçici ilişkiler yerine kalıcı ve stratejik ilişkilerin kurulması büyük önem taşımaktadır.
Kürtler kendi aralarındaki sorunları çözemezse ve bir çatışma içine girerlerse buna sebep olanlar büyük bir vebal altında kalacaklardır. Kürt halkının umutlarını da yok edeceklerdir. İş bu kerteye varmadan halkımızın duyarlı, tarafların sorulu davranması tek dileğimizdir.