Genç Kürt kadınların çeşitli şekillerde, başta fiziki kırım olmak üzere nesneleştirilmek, köleleştirilmek, kırımdan geçirilmek; ona dayalı olarak da Kurdistan toplumunun teslim alınmak istendiğini söyleyen PKK Yürütme Komitesi Üyesi Hêlîn Ümit, “Her genç kadın, irade olmak üzerine yoğunlaşmalı. İrade olmak da güç olmakla ilgili. Güç olmak, örgüt olmakla ilgili. Örgüt olmak da partileşmek, sağlam bir dayanağa sahip olmakla bağlantılı. Tüm genç kadınları Önder Apo’nun felsefesiyle yaşamaya ve çalışmaya çağırıyoruz” diye seslendi.
Genç kadınlara seslenen Hêlîn Ümit, şu konuşmayı yaptı: “Son yıllarda giderek artan bir kadın katliamı var. Bunun içinde de özelde genç kadın katliamlarında artış var. Bunlar çeşitli kılıflar altında yürütülüyor. Kaza, intihar ve benzeri şekilde kamuoyuna yansıyor. Şunun anlaşılması lazım. Tabii Genç Kürt kadınlar özelde. Sadece böyle yaşamlarında bir sorunla karşı karşıya değiller. Ciddi bir varlık problemiyle karşı karşıyalar. O anlamıyla anlamak lazım. Neden böyle saldırılarla, özellikle genç Kürt kadınlar karşı karşıya kalıyor?
İKTİDAR İLE CİNSİYETÇİLİK VE MİLLİYETÇİLİK
Önce şunu söylemek istiyorum; iktidarcılık ile cinsiyetçilik özdeştir. Aynı gerçeklikten beslenirler. İktidarın olduğu her yerde cinsiyetçilik tavan yapar. Cinsiyetçiliğin kendisi de iktidar ideolojisinin özüdür. Temelinde mülkiyetçilik vardır, sahip olma, hakim olma duygusu, tatmin vardır. O anlamıyla birbirini besleyen bir gerçekliktir. AKP-MHP faşizmi şahsında belki de hiçbir coğrafyada gözlenmeyen bir iktidarcılık var. Erkek egemenliği gerçekten dört mamur mamur bir şekilde hayatın her alanını işgal etmiş durumda. Sadece okulda ve iş yerinde değil. Evlerde, dizilerde… Yani işte o kimsenin elinden düşüremediği o telefonlarda, iPhone’larda. Onlar da iktidarcılık. Gerçekten tavan yapmış bir durumda. Benzer bir şekilde milliyetçilik ve faşizm için de aynı şeyi söyleyebilirim. Milliyetçilik, kendisi bir iktidarcılık ideolojisi. Yani milliyetçiliğin özü nedir? En basit ifadeyle anlaşılsın diye söylüyorum; bir halkın diğer halktan, bir ulusun diğer ulustan daha iyi, daha üstün, daha nitelikli olduğunu savunur ve diğer ulusları, diğer halkları denetim altına almayı, nesneleştirmeyi, onu kullanmayı, onun üzerine hakimiyet kurmayı kendi hakkı sayar. Nasıl ki erkek egemenlikli ideoloji, kadın üzerindeki hakimiyetini, kadını geri, güçsüz, zayıf, fıtratında olan bir şey olarak tanımlıyorsa milliyetçilik de buna benzer bir şekilde inşa edilmiştir. Aslında milliyetçilik, bir nevi cinsiyetçiliğin uluslar üzerinde denenme biçimidir.
DENETİM İÇİN HER YÖNTEMİ DENİYOR
Mesela Türk ulus devleti, tam bir egemen erkek devletidir. Bunun en çarpıcı yansımalarını, genç Kürt kadınlara yönelimde görüyoruz. Nasıl oluyor bu mesela? Yani kendi denetimini almak istiyor, kendisine bağlamak istiyor, kendi kontrolüne de tutmak istiyor. Bunun için her yöntemi deniyor, duygularından düşüncesine kadar. Mesela herhalde bioiktidar denilen olgu en fazla genç kadınlar üzerinde sürdürülüyor. Bu şekilde aslında Kürt toplumunun soyu bozulmak isteniyor. Soyu bağlanmak isteyen çok çirkin bir bioiktidarcılık var. Bunda da genç kadınlar bir nesne olarak ele alınıyor ve taciz, tecavüz… Sadece kaba anlamda söylemiyorum bunu. Mesela aslında kaba anlamda bizim gördüklerimiz belki de buzdağının görünen kısmıdır. Evet o daha şiddetli olduğu için daha çok canımızı yakıyor. Çünkü doğrudan bir aşağılama var. İşte bir genç kadını Kürt olduğu için tecavüz etmek, taciz etmek… İşte askeri, polisi, devlet memuru, buna göre mesela konumlanması… O anlamıyla genç kadınları böyle kontrol altına almaya çalışıyor. Br de bunun ötesinde gerçekten Kurdistan’da genç kadınların duygularıyla çok oynanıyor. Hayalleriyle, idealleriyle, arayışlarıyla çok fazla oynanıyor. Bu şekilde genç kadınları kendilerine bağlanmak isteniyor.
KİMİ FİZİKEN KİMİ DE RUHSAL OLARAK KATLEDİLİYOR
Bir şekliyle tuzağa düşürülen her genç kadın üzerinde de bir katliam politikası yürütülüyor. Kimi fiziken katlediliyor, kimi ruhsal olarak katlediliyor. Kimi kimlik kırımından geçiriyor. O anlamıyla çok yaygın bir kırım vardır. E bunun amacı ne? Elbette Kürt soykırımını, Kürt halkının soykırımını sonuca götürmek. Mesela şöyle bir şeyden bahsedebiliriz; evet benzer bir şekilde genelde Kürt gençliği saldırı altında sadece genç kadınlar değil fakat biz şunu çok iyi biliyoruz ki kadın demek, toplum demektir. Genç kadın demek, hele hele söz konusu Kurdistan coğrafyası ise Kurdistan’ın geleceği demektir. Bunu düşman çok iyi çözdü. Bunu genç kadınların çok iyi bilmesi lazım. Eğer Kürtlük günümüze kadar gelebilmişse bu kadınlar sayesinde oldu. Kürt dilini, kültürünü, günümüze kadar taşıyan esasta Kürt kadınlarıdır. Şimdi genç Kürt kadınları şahsında bu ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Bunun için fiziki kırımdan tutalım, işte Türk okullarında ya da metropollerde ya da çeşitli mekanlarda Kurdistan’ın çeşitli merkezlerinde Türk modernitesini özendirerek sanki Kürt olursan sen gerisin, Kürt olursan sen hiçbir şey elde edemezsin, Kürt olursan sen beğenilmezsin, Kürt kültürü geri bir kültürdür diyerek aslında Kürtlükten uzaklaştırma, bu şekliyle aslında kendine yabancılaştırarak böyle ucube bir genç kadınlık açığa çıkarmaya çalışıyorlar.
ÖZEL SAVAŞ SİSTEMİNİ ÇOK İYİ TANIMAK GEREKİR
Sonuç olarak şöyle söyleyebiliyorum; genç kadınlar çeşitli şekillerde, başta fiziki kırım olmak üzere nesneleştirilmek, köleleştirilmek, kırımdan geçirilmek; ona dayalı olarak da Kurdistan toplumu teslim alınmak isteniyor. Aslında Kurdistan’da önemli bir politikleşme düzeyi var. Genç kadınların bilinçsiz olduğunu düşünmüyorum, çünkü onlarca yıllık bir özgür kadın gerçekliği var. Özgür kadın mücadelesi var. Kadın ordulaşması var. Şimdi bizi izleyen, yani beni izleyen genç kadınların çoğu bu kültürün içerisinde yetişti. Yanıbaşlarından ablaları gitti, gerilla oldu. Şehit Sara’nın (Sakine Cansız) hikayeleriyle büyüdüler. O anlamıyla aslında politikleşme, bilinçlenme düzeyleri vardır fakat sorun şuradan kaynaklı; bilinç düzeyinde zayıflama var. Düşman gerçekliği konusunda bir muğlaklaşma var. Ben o yüzden tüm genç kadınları düşman kimdir? Düşman nedir? Kurdistan’da düşmanın maskeleri nelerdir? Bu maskeleri tanımaya çağırıyorum her şeyden önce. Her şeyin başı bilinç. İnsan nasıl düşünürse öyle yaşar. Nasıl bilirse öyle davranır. O anlamıyla özel savaş sistemini çok iyi tanımak lazım. Ben bu konuda bir zayıflık olduğunu düşünüyorum. Sadece genç Kürt kadınlar açısından da söylemiyorum, genelde genç kadınlar gerçekten şunun farkına varsalar; kendilerine dönük bir kırım politikası var, kendileriyle oynanıyor, kendilerine yaşam alanı bırakılmıyor. Nasıl çıkış yapacaklarını biliyorlar. Nasıl mücadele edeceklerini biliyorlar fakat bu konuda bir aldatma sistemi kurulmuş.
BİLİNÇLENMEK YETMEZ, BİLEYECEK ÖRGÜTLENME DE LAZIM
Tüm genç kadınları uyanmaya davet ediyorum. Uyanık olmalılar, çünkü üzerinde yaşadığımız coğrafyada, ülkemizde bir savaş var. Hiçbir genç kadın, ‘Ben bu savaşın dışındayım, dışında kalayım, dışında kalarak bir yaşam kurayım, dışında kalarak bir sevgi yaşayayım, dışında kalarak birileri beni sevsin ya da ben birilerine aşık olayım’ diyemez. Ne yazık ki böyle bir coğrafyada yaşamıyoruz. Soykırımcı sömürgecilik, iktidar ve devlet gerçekliğini o kadar vahşi hale getirmiş ki herkesi ve her şeyi başta da genç kadınları nesneleştiriyor. Bu yüzden de ciddi bir bilinçlenme gerekli. Tabii bilinçlenmek yetmez. Bir de bilinci bileyecek, bilinci güçlendirecek örgütlenmeler içerisine girmek lazım. Genç kadınlar asla yalnız gezmemeli, hep örgütlü olmalı. Kendisine ve kendi cinsine güvenmeli. Kadını en iyi anlayacak olan kendi hemcinsidir. O yüzden kendi hemcinsiyle yakın durmaya, birlikte hareket etmeye, birlikte çalışmaya, birlikte yürümeye muhakkak önem vermeli. İkinci adım bu olmalı. Bu hem bilinçlenmeyi besleyecek, hem kendi cinsini daha yakından tanımayı sağlayacak, kendisine ve kendi cinsine güvenerek kendisine dönük özgüvenini geliştirecek bir süreç olacaktır. Ben buna inanıyorum.
KENDİ HİKAYESİNE SAHİP ÇIKIP RADİKALLEŞMELİ
Tüm genç kadınlar şunu bilmeliler ki; o dizilerde birbirine komplo kuran, bilmem işte birbirinin ayağını kaydıran, kıskanç, böyle hep birbirine rakip olan kadınlar dünyası yok. Esas olan kadınlar dünyasında dayanışma hakim. Ben mesela şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; her kadın her kadına aslında biraz kendisinden de yola çıkarak yaşadıklarından yola çıkarak daha duyarlıdır. Daha vicdanlıdır. Buna kesinlikle inanmak lazım. Bu hikayeler, bu üretilmiş hikayeler, bize sunulan sanal hikayeler, aslında bizi birbirimizden koparmak için yazılan hikayelerdir. Erkeğe egemen sisteme, devlete teslim olmamız için oluşturulmak istenen hikayelerdir. O yüzden her genç kadının kendi hikayesine sahip çıkması gerekir.
Üçüncü adım olarak da tabii daha radikalleşmeliler. Eyleme geçmeliler. Eyleme geçen genç kadınların olduğu bir yerde, sadece genç kadınlar değil, toplum ayağa kalkar. Genç kadınlar kendilerinde bu potansiyelinin olduğunu bilmeli. Genç erkeklerden çok daha fazla genç erkekleri de harekete geçirecek olan bir genç kadın gerçekliği vardır. O ana bile yurtseverlik temelinde, yurdun özgürleştirilmesi temelinde, özgür ülke temelinde katliamı durdurabileceğini, genç kadınlara dönük saldırılarını durdurabileceğini bilmek lazım. Bu temelde de ben şöyle söyleyebilirim; tüm genç kadınların aslında starlaşması lazım. Starlaşması, stêrkleşmesi, yıldızlaşması lazım. Bunu kendilerine yakıştırmaları; korkmadan, ürkmeden buna cesaret etmeleri lazım. Bunun da mekanı dağlardır. O anlamda bu katliamı durduracak temel adımın Kürt kadını, Kürt genç kadınlarının, genç kadınların dağda mevzilenmesi olduğunu söyleyebilirim.
STARLAŞMAK, YJA STAR’A KATILMAKTAN GEÇER
Mesela Uluslararası Komplo’nun yıl dönümündeyiz. Genç kadınlar için komplo döneminde Önder Apo tüm kadınlara seslendi; “Herkes inse bile Kürt kadınları dağdan inmemeli” dedi, çünkü özgürlük alanlarımız, özgürlük dağlarında yaratıldı. Sistemin, erkek egemenliğinin el uzatamadığı alan, bizim özgürlük dağlarımızdır. O yüzden de bu katliama karşı sadece kendi fiziki katliamlarına karşı değil. Bir ülke kırımına karşı, Kürt kadının geliştirdiği kültüre dönük saldırılara karşı tutumu tüm genç kadınların dağlara çıkarak cevap vermesi gerektiğini belirtebilirim. Temel savunma gücümüz YJA Star’dır. Starlaşmak da YJA Star’a katılmaktan geçer. Önder Apo’nun felsefesi, özgürlük felsefesidir. Özgürleşmeyen hiçbir birey, hiçbir olgu aslında kendi varlığını sürdüremez, başkalarının nesnesi haline dönüşür. Özgürlük, ahlaki politik düzey kazanmaktan geçer. O anlamıyla Önder Apo, bize bir özgürlük ahlakını, doğru kadınlık ahlakını geliştirme temelinde sunmuştur. Mesela ne geleneksel toplumun bize dayattığı erkek egemenliğine dayalı namus anlayışı ne de kapitalist modernitenin sahte özgürlük anlayışları kadınları özgürlük gerçekliğiyle buluşturabilir. Her ikisi de erkek egemenlikte uygarlığa; erkeğin mülkiyeti, mülkiyet nesnesi olmaya giden yola çıkıyor. Her ikisinde de nesneleşme, metalaşma var. Önder Apo’nun tüm kadınlara, başta da genç kadınlara açtığı yolda yaptığı çağrıda ahlak, kadının kendi kendisinin olabilmesidir. Temel namus, kadının kendisi olmasıyla ölçülüyor. PAJK ölçülerinde, PKK ölçülerinde gerçek namus anlayışı hebûnlaşmadır. O anlamıyla bu felsefe, bu özgürlük ahlakına dayalı olarak inşa ediliyor.
ÖNDER APO’NUN FELSEFESİYLE YAŞAMAYA VE ÇALIŞMAYA
Bir de politikleşme, politikleşme irade olmak demek. Kendi hakkında karar verebilmek demek. Dikkat edin, tüm genç kadınlar eminim ki kendi hayatlarından hayatlarının bir yerinde buna rastlamışlardır. 5 yaşındaki erkek kardeşi bile tüm genç kadınlar hakkında karar alabilir. Diğeri kaç yaşında olursa olsun kendi hakkında karar alamaz. Kadınların politikleşme gücü elinden alınmıştır. Ya babası, ya ağası, ya kocası ya da işte sistemde aşığı mı diyelim, sevgilisi mi diyelim sahte sahte sevgilileri, onlar adına karar alırlar, ona ölçü dayatırlar. O yüzden kadınlar böyle bir gerçeklikte kendi kendileri olmayı yaşayamazlar. Hebûnlaşamazlar. Kendi ahlakla olamazlar. Bu kapitalist sistemde erkek egemenlikli uygarlık sistemi de sonuna kadar kadına ahlaksızlığı dayatan bir sistemdir. Bunun da özünde irade olamama vardır. O yüzden her genç kadın irade olmak üzerine yoğunlaşmalı. İrade olmak da güç olmakla ilgili. Güç olmak, örgüt olmakla ilgili. Örgüt olmak da işte partileşmek, sağlam bir dayanağa sahip olmakla bağlantılı tüm bu gerçeklikler. Tüm genç kadınları Önder Apo’nun felsefesiyle yaşamaya ve çalışmaya çağırıyoruz.”