AKP-MHP özel savaş rejimi Kürtlere saldırmaya devam ediyor. Dün de Kürt kadınlarına Özgür Kadın Hareketine saldırdı. Bu rejim hiçbir değer tanımıyor. Kürtlere bayram yapmakta yok diyor. Sadece zindan ve ölüm başka da bir şık yok. Durum bu katar net. Bir gün ölülere, bir gün çocuklara, bir gün kadınlara ama her gün istisnasız ya bombalıyor, ya katlediyor, ya soykırım operasyonlarıyla gözaltına alıp tutukluyor. Tam bir vahşet rejimine dönüştü. Bir yanıyla katleden, bir yanıyla çalan hırsız bir rejim.
Ergenekoncusuyla, Avrasyacısıyla, milliyetçisi, Osmanlıcısı, DAİŞ’çisiyle ve daha yığınla mafya bozuntusuyla oluşturulmuş bir ittifak. Başlarında da Reis kod adlı Erdoğan. Elbette bunlar her yönüyle birbiriyle anlaşan bir ittifak değildir. Devlete daha çok adam yerleştirme kavgalarından tutun da daha çok rüşvet alma kavgalarına kadar sürüp gitmektedir. Bir birini devirme gücü olmayınca, ortak çıkarlarda birleşmektedirler. Bu ortak çıkarların birincisi, ittifak liderleri ve etraflarına topladıkları şürekanın kasasına paraların akması, ikincisi ise Kürtlere olan düşmanlıktır.
Özel savaş rejimi ittifakının her türlü kirli işleri yürüttüklerine inanmak gerekiyor. Bunlar en altta mafya liderlerinin iş insanları ve sıradan esnaftan kopardıkları haraçlarla başlarken, kendi denetimlerindeki her türlü uyuşturucu trafiği ve ahlaksız pazarlamacılık işleriyle devam etmektedir. Biraz daha üstte ise özel savaş rejimine bağlı bürokratların devlet dairelerinde yürüttükleri ihaleler, hazine mallarının parsellenmesi, iş atamaları, rüşvetler vb biçimde gelen paralar olurken, en üstte ise bakanların bizzat içinde olduğu uluslararası devlet ve şirketlerle yürütülen büyük devlet ihalelerine kadar uzanan yığınca bir rant alanını paylaşmaktadırlar. Tabi bir de HDP belediyelerine kayyım atama yoluyla belediyelerin kasalarının boşaltılması ve ihalelerde elde ettikleri rantlar.
Suçları saymakla bitmez. Bunlar bir çırpıda dile gelenler. Bin bir baskı altında sosyal medya ve çeşitli medya kuruluşları tarafından bu suçlar yazılıp çizilse de bırakın bu suçları yargılamayı, soruşturmak bile suç. O nedenle özel savaş rejimine muhalefet edene, sırf sokağa çıkma yasağını ihlal etti ya da hakkını arayan vatandaşa yığınla soruşturma ve ceza yağarken, söz konusu bu hırsız rejime kanun ve yasa yok hükmündedir. Gençlere uyuşturucu ve fuhuş tuzağı kurarak düşüren mafya bozuntularına her şey serbest.
Düşünün yolda aracınızla seyir halindesiniz, bekçinin birine kimlik göstermediniz diye, önce biber gazı, uygulamaya itiraz mı ettiniz, bu seferde bacağınızdan vuruluyorsunuz. Ölünüz var ve bir ibadet alanı olan camide ya da cem evinde inançlarınıza uygun defin mi yapmak istiyorsunuz izin yok. Bu da yetmez camiler, cem evleri basılıyor, darmadağın ediliyor. Sonra cenazeniz kaçırılıyor. O da yetmiyor mezar taşlarınız kırılıp, kabirler bombalanıyor. Ama özel savaş rejimine muhalefet eden ve halkı açıktan tehdit eden, oturduğu sitede 50 kişiyi öldürmek için liste hazırladığını söyleyen Sevda Noyan ve onun gibileri hiçbir soruşturmaya tabi tutulmuyor. Ellerini ve kollarını sallayarak içimizde geziyor.
Bir yandan Korana virüsüyle toplumu evlerde kurdukları karakollara hapsediyorlar, diğer yandan devlet güçleri, onlarda yetmeyince kendi elleriyle yarattıkları suç örgütleriyle toplumu tehdit ediyorlar. Bunca zulüm ve baskıya rağmen inanın korkuyorlar. Nusaybin’de polisin o küçücük çocuğa yaptığı görüntüleri unutmamışsınızdır. Orada oturan çocukları nasıl kovaladıkları ve üzerlerine gerçek mermileri nasıl savurdukları hala hafızamızda canlı. Evet, bu görüntüler bir yanıyla vahşet, alçaklık ve ahlaksızlık ama diğer yanıyla da çocuklardan bile nasıl korktuklarını göstermektedir.
Bir konuda hepimizin kafası net olması gerekiyor. Bir avuç özel savaş rejimine bağlı bir kesim dışında ne Türkiye toplumuna ne de Kürtlere bir hayırları kalmamıştır. Kürt halkını ve uygulamalarına karşı çıkan Türk toplumunu tamamen düşman olarak görmektedirler. Hiç kimsenin güvenliği kalmamıştır.
Öyle milletvekiliyim, varlıklıyım denilerek bu özel savaş rejiminden kimse kurtulamaz. Bir gecede milletvekilliği düşer, bir gecede varlığı elinden alınır. Bununla da kurtulamaz, bin bir hileyle bezenmiş iddianame ile karşıya karşıya kalır, zindanda kendilerini bulur. Bu özel savaş rejimine karşı muhalefet eden her parti için geçerlidir. Sıradan yurttaş içinse zaten yaşam zehir olmuş durumda. O nedenle Sevda Noyan’ın mensubu olduğu özel savaş güçlerinin bizleri kurbanlık bir koyun gibi boğazlamalarını beklemektense bu rejime karşı olan herkes birleşmelidir.
Çocuklarımızın, gençlerimizin kaderini bu eli kanlı rejime ve onların tuzak şebekelerine terk edemeyiz. Sadece insanları işsizleştirmiyorlar. Aynı şekilde ellerinde avuçlarında ne varsa onlara da göz koymuş durumdalar. Doğru batıyorlar, ama batarken de bütün toplumu iktidarları uğruna kurban etmekten çekinmeyen bir gözü karalık içindeler. O nedenle yaşamımıza kast eden bu özel savaş rejiminin gidişi için kim elinden ne geliyorsa yapmalıdır.
Bu özel savaş rejimine ve bu iktidardan palazlanan sermayedarlara karşı HDBH milislerinin eylemleri gerçekten büyük bir yurtseverlik örneğidir. Hem Türkiye halklarının ve hem de Kürt halkına karşı geliştirilen ahlaksızlıkların hesabını güçlü bir biçimde sormaları elbette vicdanlarımızı önemli oranda rahatlatmıştır. Ancak bununla yetinemeyiz. Kendisine yurtseverim, devrimciyim, demokratım, özgürlüklerden ve ahlaktan yanayım diyen herkes onların yaktığı bu ateşi gürleştirmelidir. Başka da yol yok. Bunların canları, dinleri, vatanları paradır ve sırtımızdan ve alın terimizden biriktirdikleri mallarıdır. Bayramı Kürt kadınlarına zehir etmek isteyen bu soykırım operasyonuna karşı herkes ayakta olmalıdır.