Adını tarih sayfalarında bulmanın oldukça güç olduğu Athina’nın yaşamı İstanbul’dan Atina’ya uzanan bir mücadele öyküsü. Sosyalizm ve feminizm için savaşan Athina, yaşadığı dönemin ‘geleneksel kadın’ kalıplarını yıkmakta tereddüt etmeyen bir isim. ‘Hakların verilmediği yerde zorlama hakkı vardır’ sözlerini kulağımıza ilk çalan kadınlardan Athina Gaitanou-Gianniou.
Athina Gaitanou-Gianniou, 1880 yılında İstanbul’un bugünkü ismiyle Bakırköy semtinde dünyaya gelir.
Eğitimini Zapyon Kız Okulu’nda tamamlayan Athina, henüz okuldan mezun olduğu yıl yani 1900’de Bakırköy Kız Okulu’nun müdür yardımcısı olur.
Bundan 3 yıl sonra yani 1903’te bu okulun müdürlüğüne terfi eder ve bu görevi 1907’ye dek sürdürür.
Athina hak mücadelesine ilkin dil üzerindeki tartışmaya dahil olarak başlar. O dönemde Yunanistan’da halk tarafından kullanılan dil ile resmi ve daha çok bilimsel olan dil (Katarevusa) arasında tartışmalar baş göstermiştir. Katarevusa, zor anlaşılan yapay bir dil olarak eleştirilir. Ve buna karşın halk dilinin kullanılması gerektiği savunulur.
Halk diline verdiği desteği eğitmenlik yaptığı dönemde Bakırköy Kız Okulu’nda da hayata geçiren Athina o dönemi şöyle anlatır:
“Dile dair bir özgürlük. Çoğu kız halk dilinde yazıyordu. 1906 yılında Katarevusa dilinde yazılan ders kitapları ve ezberlemeyi teşvik eden diğer yardımcı kitaplar atıldı.”
Ancak Athina’nın faaliyetleri resmi makamlarca engellenmeye çalışılır. Patrikhane de resmi yayın organı vasıtasıyla halk dilini ‘kirlilik tehlikesi’ olarak nitelendirip, okullara çocukları bu dilden uzak tutma çağrısı yapar. Lakin Athina bu baskılara boyun eğmez ve halk dilini savunmaya devam eder.
Athina, Bakırköy’deki görevinin ardından ‘Aile Geçimini Sağlayan Okuma Yazma Bilmeyenler İçin Gece Okulu’nda öğretmenlik yapmaya başlar. Burada birçok erkek öğretmen arasındaki tek kadındır.
Bir yandan edebiyat ile de ilgilenen Athina, ‘Yeni Fikirler’ dergisinde yayın yönetmeni ve editörlük görevini üstlenir. Öyküler yazar. 28 yaşındayken bu öyküleri ‘Tahayüller’ isimli bir öykü koleksiyonu olarak da yayımlanır.
Bir yandan İstanbul Arkeoloji Müzesi ile ilgili hazırladığı çalışmaları dergide yayınlanan Athina, diğer yandan çevresindeki feminist ve aydınlanmacı çevrelerin toplantılarına katılır.
Hikayeci, şair, müzikolog olan kadınların katıldığı toplantılar Cuma günleri gerçekleşir. Bir araya gelen Rum cemaatinden kadınlar kadın hareketi, dil sorunları, sanat ve müzik gibi konular üzerine tartışırlar. Athina, bu toplantılarda yaptıkları konuşmalar ve edebiyat günlerinde yaptıkları tartışmalar ışığında ‘Nea Estia’ dergisine yazılar yazar.
Sosyalizm ve feminizmin Athina’nın zihnindeki birleşimi
Bugünlerde Athina’nın hayatını şekillendiren üç düşünce bir araya gelmeye başlar: Sosyalizm, feminizm ve dil sorunu.
Bu düşünceler dönemin dergi ve gazetelerindeki yazılarda da kendini hissettirir. Sosyalist Nikos Giannios’un direktörlüğünde ‘Halk’ gazetesinin yayımlandığı Dimotiki Topluluğu gibi topluluklar da kurulur.
Aynı zamanda Nikos ile Athina arasında duygusal bir ilişki başlar.
1910’da Osmanlı İmparatorluğu’nu terk etmeye zorlanan ve Atina’ya giden Nikos’un ardı sıra Athina da Yunanistan’a gider. Athina gitmeden önce kendi cemaati içerisinde, Nikos ile evlenmediği için sert eleştirilere maruz kalır. Kendi çevresinde yaşadığı bu baskılar da kadın özgürlüğüne bakışını etkiler şüphesiz.
Ve kadınlar sosyalizm mücadelesinde
20. yüzyılın başlarında ve sonrasında, I. Dünya Savaşı ertesinde Osmanlı’da sosyalist hareket ivme kazanır ve etkin gruplar arasında dayanışma gelişir. Başka ülkeden sosyalistlerle de ilişkiler artarken diğer bir önemli gelişme kadınların bu örgütlere katılmaya başlaması olur. Bu kadınlardan biri olan Athina, 1910 yılında Atina’ya gitmeden evvel ‘Athina Sosyalist İşçi’ gazetesinde yazarken feminizme dair düşüncelerinin de sinyalini verir.
‘Athina Sosyalist İşçi’ gazetesi, Halk gazetesi gibi Nikos’un İstanbul’da farklı etnik yapılardan arkadaşlarıyla birlikte oluşturduğu Osmanlı Sosyalist Merkezi tarafından basılır.
Athina buradaki yazısında şu ifadeleri kullanır:
“Biz kadınlar olarak bağımsız ve sorumluluk sahibi olmak istiyoruz. (…) Modelimiz; özgürleşmiş, bağımsız yarının kadını olmalı. (…) Bu kadın, bugünün zayıf ve savunmasız kızları gibi evlenmeye zorlanmayacak. O, çalışacak ve erkekler gibi kendi parasını kazanacak.”
Bugünlerde doğal gelen bu ‘erkekler gibi parasını kazanma’ isteğini o günlerde dillendirmek gerçekten bir başkaldırı sayılır.
İlk Yunan feministlerden biri olarak gösterilen Athina, Marsilya, Brüksel ve Viyana gibi ülkelere de giderek bu konuda konuşmalar yapar.
1914 yılında Atina’da Kadınların Sosyalist Birliği’ni kurar. Bu birlik 1917’de kurulan ve Sosyalist Enternasyonal’in üyesi olan Yunanistan Sosyalist Partisi’nin kadın üyelerinin çoğunu da bir araya getirdi. İleriki yıllarda Athina, Birliği başka yerlerde de temsil eder.
Birliğin yanı sıra basın ve edebiyat çalışmalarına da devam eden Athina, Sosyalist Yaşam ve Yunan Kadını dergilerinde de yazılar kaleme alır.
Bu mecralarda değindiği önemli konulardan biri de; “‘burjuva feminizmi’ni erkeklere yalvararak kadın haklarını güvence altına almakla ve taleplerini ideolojik ve politik olarak sınıf sorunu üzerine temellendirmemekle suçlamasıydır.”
1923 yılında Atina’da ‘Kadınlar ve Siyaset’ başlıklı bir konuşmada düşüncelerini dile getiren Athina, “Kadınlar erkeklerin gölgesi olmayı bırakmalı” der ve ekler:
“Feminizm; kadınlar kendi kafasıyla düşünür, kendi başlarına hareket eder ve insan yaşamının her alanına kendi kişiliği ile katılır, demektir. Feminizm, kendini bilim, müzik, sanat gibi bilgiler ile tanımakla ilgili değildir. Bazı dış kurtuluşlarla sadece erkekler tarafından daha çok sevilir ve erkekler için hoşa giden birer araç haline gelinir. Feminizm, bir kadının kendisini erkek etkisinden kurtarma ve gerekirse bize insan haklarımızı vermeleri için onları zorlama hakkıdır. Feminizm kısacası, iki cinsiyet arasındaki mücadeledir. Bu mücadele şimdiki toplumlarda erkekler ve sınıflar arasında süren mücadele devam ettiği sürece de devam etmelidir.”
Athina’yı unutulmaz kılan en bariz özelliklerinden biri dönemin kadın mücadelesini ileri taşımış olması, en azından bu doğrultuda çabalamasıdır. Hak ve özgürlüğün talep edilerek kazanılamayacağının oldukça farkındadır o. Ve altını çizerek vurgular: “Feminizm, gerekirse haklarımızı vermeleri için onları zorlama hakkıdır.”
4 Ağustos 1936’da Metaxas diktatörlüğünün deklerasyonu sonucunda feminist dernekler işlerini askıya almak, feminist dergiler de dolaşımlarını durdurmak zorunda kalır.
Bu süreçte eşinden ayrılan Athina, kızı ile birlikte Atina’da yaşamayı sürdürür. Doğup büyüdüğü Bakırköy hakkında tarihsel çalışmalar yapar. Bu çalışmaları 1940’ta “Doğu Trakya’dan Tarabya Derkon Bölgesi” ve 1951’de “Zamanımın Entelektüel Bakırköy’ü” isimli kitaplar ile anlatır.
Kadınların oy hakkı için de mücadele eden Athina, Yunanistan’da bu hakkın da resmi olarak tanınmasından kısa bir süre önce 1952 yılında hayatını kaybeder.
Athina egemenliğin iki türlüsüne de karşıdır: Sınıf ve cinsiyet temelli ayrımcılık. Bu yüzden ikisiyle de mücadele edilmesi gerektiğini savunur. O, kendi hayatıyla bunun nasıl olacağına dair ipuçları bıraktı yolumuza. O ipuçlarını okuyup sahiplenmek de rüzgarın veya karşı güçlerin onları yemesine müsaade etmek de elbette insanın elinde.