Faşizmin çılgınca saldırılarından çekinmemek, geri adım atmamak ve inadına direnişi-mücadeleyi büyütmek hayati önemdedir. Her zamanın bir ruhu vardır. Bu zamanın ruhu: Özgürlüktür! Eşitliktir! Demokrasidir! Adalettir!
Faşizm, ırk ve cins fetişizmine, toplum düşmanlığına dayanan, yaşam ve doğanın evrensel hakikatine aykırı, çürümüş-bozuk zihniyetlerin ideolojisidir. Faşizm varlığını zor aygıtları ve savaşla ayakta tutar, sürdürür. Toplumu korkutarak, baskı ve şiddet altında tutarak yönetmeye çalışır. Hayali düşmanlar yaratarak savaş çıkarır, toplumu aldatarak savaşa, katliamlara meşruiyet zemini yaratır. Faşizm ölü sevicidir, savaş ilahıdır. Faşist iktidarların toplumsal meşruiyetleri ve saygınlıkları yoktur. Meşruiyetleri olmadığı için zor kullanmayı ve sıkıştıkça daha fazla zora, savaşa başvurmayı yaşamsal görürler.
Faşizm karakteri gereği soykırımcı sömürgecidir. AKP-MHP faşist iktidarı cumhuriyet tarihinin en vahşi soykırımcı iktidarıdır. Tüm kötülüklerin toplamı, gerici kafatasçı zihniyetin en tortu ve en ucube yoz halidir. AKP-MHP faşist iktidarını çökertmek, Türkiye’de ırkçı-kafatasçı gericiliği parçalayacak ve demokratik siyasetin önünü açacaktır.
Erdoğan ve bu iktidar giderse ne değişecek gibi a politik söylemler, farkında olmadan bu katliamcı, gayri meşru iktidara meşruiyet zemini yaratmaktır. Mevcut faşist iktidar, soykırımcı sömürgeci Türk ulus devlet sisteminin gelmiş geçmiş tüm gerici ırkçı-dinci-çete yapılarını bünyesinde toplamış, tarihin en vahşi iktidarıdır. AKP-MHP-Ergenekon iktidarı, yüzyıllık Türk ulus devlet sisteminin çete-gladyo örgütü, katliam şebekesidir. Devlet içindeki yüzyıllık çete yapılanmasının ittifak gücüdür.
AKP-MHP-Ergenekon faşist iktidarının yıkılması, Türkiye’de yeni güç dengelerini ortaya çıkaracak, demokratik siyasete alan açacaktır. Faşist iktidarın HDP’ye azgınca saldırılarının nedeni HDP’yi varlığına tehdit görmesinden duyduğu korkudur. HDP, antifaşist demokratik karakteri, demokratik özgürlükçü siyaset anlayışıyla faşist iktidarın dayandığı zeminleri kurutuyor.
Gerillanın, Kürt halkının, kadınların ve HDP’nin verdiği mücadele, faşist iktidarı çökme sürecine koymuştur. Faşizm dayanaklarını kaybettikçe savaşı ve şiddeti tırmandırıyor, demokratik muhalefeti tasfiye etmeye, direnen tüm toplumsal kesimleri ezmeye çalışıyor. Son bir hafta içerisinde HDP’ye saldırıları arttırdı. Onlarca HDP yöneticisini ve çalışanını uyduruk soruşturmalarla gözaltına aldı, tutukladı. Adını Kobanê olayları davası koyarak bir taraftan DAİŞ’e işbirliğini güçlendirme çağrısı yapıyor, diğer taraftan HDP’nin başlattığı antifaşist direniş hamlesini karşı bir saldırı hamlesiyle etkisiz kılmaya ve daha da ötesi HDP’yi tamamen tasfiye etmeye yöneliyor.
Faşizm sonunu gördükçe kuvvet gücüne daha çok yükleniyor. HDP’ye, örgütlü kadın mücadelesine karşı artan saldırıların can çekişen faşizmin son çırpınışları olduğu açıktır. Her faşist iktidarın başına geldiği gibi AKP-MHP faşist iktidarının da toplumsal meşruiyeti kalmamıştır. Adeta kuduz köpek gibi sağa sola, Kürtlere, HDP’ye, Kadınlara, Alevilere, farklı toplumsal kesimlere saldırmasının nedeni de budur. Aslında Kürtler kadar kadına yönelik şiddetin sınır tanımaz boyutlara ulaşması bu açıdan anlaşılırdır. Kadınların verdiği mücadele faşizmin vahşi gerçeğini daha hızlı bir biçimde tüm Dünya’ya gösteriyor ve erken zamanda teşhirini sağlıyor.
KJK’nin başlattığı, ‘Kadını ve toplumu savunma zamanı’ hamlesi ile KCK Yürütme Konseyi’nin 12 Eylül’de startını verdiği, ‘Tecrite, Faşizme, İşgallere Son; Özgürlüğü Sağlama Zamanı!’ hamlesi faşizmin yıkımını sağlama açısından son derece önemli ve birbirini tamamlayan hamlelerdir. Kadınları ve toplumu savunmanın, faşizmi yıkmaktan, İmralı tecrit sistemini parçalamaktan geçtiği açıktır. Faşizmin yıkılması bir bakıma İmralı tecrit-işkence sisteminin ortadan kaldırılması, kadınların ve halkların özgürleşmesi demektir.
Faşizm Kürtlere soykırım uygulayarak, kadınları katlederek, toplum kırım yaparak iktidarını koruyacağını sanıyor. Ancak AKP-MHP faşist iktidarının soykırım, işgal politikalarıyla varlığını daha fazla sürdüremeyeceği görülüyor. Halk ve toplum düşmanı bu eli kanlı iktidar artık gelip son sınıra dayanmıştır. Faşist iktidar içerde ve dışarıda teşhir olmuş, halkların, kadınların, bölge ve dünya ülkelerinin nefretini kazanmıştır. Dayanacağı hiçbir meşru zemin kalmamıştır.
Bu açıdan faşizmin çılgınca saldırılarından çekinmemek, geri adım atmamak ve inadına direnişi-mücadeleyi büyütmek hayati önemdedir. Her zamanın bir ruhu vardır. Bu zamanın ruhu: Özgürlüktür! Eşitliktir! Demokrasidir! Adalettir! Milyonlar, özgürlüğü, eşitliği, demokrasiyi ve adaleti haykırıyor. Halkların, kadınların, emekçilerin bu haykırışı ve özlemi, zamanın ruhuna bir nehir gibi akıyor.
Özgürlük, eşitlik, demokrasi ve adalet, 21. yüzyılın ideolojisidir. Kadınlar, ezilen halklar ve ötekileştirilen sınıflar yeni özgür dünyanın inşacılarıdır. Ezilen kimliklerin ortak, birleşik mücadelesi faşizmi tarihin çöplüğüne, tarihi de özgür ruhlu zamanlara taşıyacaktır. Faşizmin son demlerini yaşadığını güçlü idrak ederek kesintisiz bir biçimde antifaşist ittifakı geliştirip mücadeleyi yükselterek sürdürürsek, özgürlüğü ve demokrasiyi kurar, adaleti sağlarız.