Türkiye’de Hitler tarzı bir yönetim icra ediliyor. Erdoğan iktidar eksenli bir varlık haline gelmiş. İktidar olmadan Erdoğan politikada var olamaz. Hırsları ve doymazlığı onu iktidara mahkum haline getirmiş. Bu açıdan Bahçeli rüyasında göremeyeceği olanakları ve imtiyazları elde etmiş. Erdoğan artık tek başına iktidar olamıyor. Yasalar gereği seçimi yitirip muhalefete geçemiyor. Bu durumda biteceğini varsayıyor. Ancak iktidar ve devlet olanaklarıyla suçlarını örtbas edebiliyor, doymazlığını pratiğe geçirebiliyor.
Normal bir seçimde Bahçeli seçim barajını geçemez. Buna rağmen gücünden çok fazla bir etki sahibi olmuş. Devletin tüm avantaj ve rantlarından yararlandığı gibi ülkenin yönetiminde çok etkili. Türkeş 12 Eylül mahkemelerinde “biz hapisteyiz ama fikirlerimiz iktidarda’’ diyordu. Şimdi hem fikirleri hem de kendileri iktidarda. Üstelik barajı aşamayan oy oranlarıyla!
Ergenekon, MHP ve AKP ittifakının Kürt düşmanlığı temelinde kurulduğu biliniyor. Bu savaşı yürütmek ve yan çizmesini önlemek için Bahçeli’yi Erdoğan’a kayyım olarak atadılar. Erdoğan bunun farkında ancak kendi gücüyle de seçimleri kazanamıyor. 7 Haziran 2015 seçimlerini yitirdiği günden beri oyları azalıyor. Kürt düşmanlığı temelinde yürüttüğü savaş ve kriz sayesinde iktidarda. Devleti ve toplumu savaşa kilitlemiş. Muhalefete yaşam hakkı tanımamaya çalışıyor. Özellikle Kürtleri, HDP’yi hedef tahtasına koymuş. Yasaları, hak ve hukuk tanımıyor. Bir zamanlar “seçilmişleri atanmışlara ezdirmem,’’ diyordu. Şimdi belediye başkanları, milletvekilleri aşağılanıyor, tutuklanıyor.
HDP saldırılara, baskılara karşı kamuoyunu duyarlı kılmak ve faşist tırmanışı durdurmak için 15 Haziran’da Ankara’ya doğru bir yürüyüş yapmak istiyor. HDP yasalara göre kurulmuş ve altı milyon oy almış bir parti. Anayasaya göre partiler, isteyen çevreler basın açıklamaları yapabilir, yürüyebilir, miting düzenleyebilir. Ancak HDP’yi yürütmeyiz deyip karşı bir kampanya ve saldırı başlatmış durumdalar. Zaten HDP’liler bir basın açıklaması bile yapamıyor. Esirlere yapılan bir uygulama ile karşılaşıyorlar. Polis onların sokakta, kapının önünde bile basın bildirisi okumalarına izin vermiyor. Tam bir zorbalık sergileyerek binaların içine sürüyorlar. Bu gidişle binaların içinde bile açıklama yapmalarına izin vermeyecekler. Baskı ve terör o kadar tırmanmış ki, insanlar korkudan parti binalarına gidemiyor. Siyasi çalışma yürütenler toplanıp hapislere atılıyor. Fiilen partinin içi boşaltılıyor.
Bu baskı, tutuklama ve ağır cezalar HDP’yi durduramayınca terörize edip boğmaya çalışıyorlar. “HDP yürüyüş yaparsa niyeti kötüdür, provokasyon yaratmak istiyor’’ diye karşı bir kampanya başlatmışlar. Bir parti kamuoyu önünde baskılara karşı yürüyüş yapacağını, gösteri ve yürüyüş hakkını kullanacağını söylüyor. Amacı açık. Ayrıca devletin bütün güçleri de kendisine karşı kullanılıyor. Nasıl provokasyon yapacak, hangi gücü kullanacak? Görüldüğü gibi bunun bir mantığı yok, geçerliliği yok. Asıl provokasyonları devlet gücünü kullananlar yapıyorlar. 1 Mayıs 1977 Taksim ve 1978 Maraş katliamında, Vedat Aydın’ın cenaze töreninde saldıranlar hep devletin açık ve gizlenmiş güçleri olmuşlardır. AKP, muhalefet harekete geçer ve aydınların, halkın önü açılırsa durduramam korkusu içinde.
Kendisine güvenen bir iktidar miting ve yürüyüşlerden neden korksun veya yasaklasın? İsterse kendisi de miting yapar, görüşlerini halka sunar. Halk kimi tercih ederse seçimleri o kazanır. Ancak AKP artık bu noktada değil. Hep seçimle gelmesini sermaye yapıyordu. Ama artık seçime, halka güvenmiyor. Bütün basın elinde, istediği kadar konuşuyor, propagandasını yapıyor. HDP’lileri basın konuşturmuyor, yer vermiyor. Ama gıyabında yargılayıp mahkum ediyorlar. Tek taraflı o kadar bıktırıcı bir düşmanlaştırma ve kara propaganda var ki, insanın midesi kaldıramıyor. Buna rağmen HDP’den o kadar korkuyor ki, tehdit ve düşmanlıkla üzerine gidiyor.
Artık birçok çevre Erdoğan Bahçeli iktidarını ayakta tutan gücün CHP olduğunu görüyor, farkına varıyor. Eğer CHP demokratik bir program çerçevesinde muhalefet yapıp halka güven verseydi AKP MHP iktidarda kalamazdı. Son yerel seçimleri kaybettiler. Büyük şehirleri CHP kazandı. Üstelik HDP ve demokratik çevrelerin desteğiyle. Ancak CHP bu oylara ve desteğe sahip çıkamadı. HDP’nin düşmanlaştırılmasına, linçe tabi tutulmasına suskunluğuyla destek oldu.
HDP büyük bir baskı altında. Ağır bir bedel ödüyor. Sol ve demokratik çevreler de öyle. Genç insanlar ölüm oruçlarında yaşamlarını yitiriyorlar. Faşizme karşı direniş bedelsiz olmuyor. Yaşamın gerçeği böyle. Direniş olmadan faşizm aşılmıyor. Faşizme karşı olan bütün kesimler direnişin yol ve yöntemlerini bulmak ve güçlerini birleştirmekle başarıyı garantiye alır ve ödenen bedelleri asgariye indirirler.