Zeryan Baz oluyor, Helbest oluyor ve şimdi kimyasala karşı direnen yüzlerce gerilla oluyor

0
343

Dewrêş ve Adûlê, Kürdistan dağlarında bin bir surette çıkıyor karşımıza. Ve biz, bir kez daha tanığız; Çağdaş Dewrêş ve Adûlêler’in Botan, Zap, Avaşîn, Metîna ve tüm Kürdistan’da tarih yazışına, destan oluşuna…

Vicdanlı herkesin yüreğine ve beynine inen Werxelê direnişçilerinin görüntülerine bakıyoruz.

Kimyasalla can cekişen ve şehadete giden Baz ve Helbest’in son anlarına…
Hepimizin yüreği acıyor, öfkesi büyüyor.

İntikâm yeminleri ediyoruz, çok yetersiz kalmış olduğumuzun bilinciyle.
Bir gerilla, yaralı yoldaşının başını dizlerinin üzerine koyuyor, terini, kanını siliyor. Son nefesine tanıklık ediyor, nefesi yoldaşının nefesi olsun istiyor. Şehit olmamasını diliyor.

Peki hiç düşündük mü, bir gerilla şehadete ulaştığında yakınındaki yoldaşları neler hisseder? Yüreklerinde hangi duygular şaha kalkar? O an, şimdi nasıl tarih olur, tarih nasıl şimdileşir? Gerilla hangi yeminleri eder? O sözler tarihe nasıl işlenir nakış nakış?

 Ve o nasıl bir duygu, nasıl bir düşüncedir ki, yüreğinden dökülen kelamlar asla unutulmaz.

Şirnex Öz Yönetim Direnişi’nin öncü kadın komutanı Zeryan Deniz Amed (Ayşegül Kaçar), Şirnex şehri abluka ve her gün bombardıman altındayken kaleme aldı yaşadıklarını. Tarihi direnişi günlüğüne nakşetti.

Yoldaşlarını bir bir şehit vermesini, yaşadığı duygu fırtınasını tarihe ve insanlığa miras bıraktı.

 Çağın Adûlê’si, günlüğünün 22 Nisan 2016 tarihli sayfasına şunları nakşediyor:

İÇİMDEN BİR SES
Son süreçte yaşadığım duygu mizansenine bir tanım bulmaya çalışıyorum. Tarihi örnekler beynimde canlanıyor. Bir Adûlê Dewrêş destanı kendisini tekrarlıyor. Önderlik bizleri, kadın gerillayı Adûlê’ye benzetiyor. Dewrêş – Adûlê, 12’ler destanı bu çağda kendini yeniliyor.
Adûlê, Milan aşiretinin soylu kızı. Onunla aynı aşirete mensubum. Yani ben de Milan’lıyım. Dewrêş, yiğit bir Kürt erkeği, savaşkan ve onurlu.
Adûlê – Dewrêş’i, yiğidini yitirdiğinde bir ağıt yakar. Delala Dewrêşa diye yanık bir ağıt. Dewrêş son soluğunu Adûlê’nin dizleri üzerinde verir.
Kendimi Adûlê’ye benzetsem abartıya kaçmaz. Ben de dizlerimin üzerinde Dewrêş gibi yiğit Kürt gençlerinin son soluğuna tanık oldum. Fakat bir ağıt yakacak fırsatı bulamadım. Adûlê bir Dewrêş yitirdi ve bu kadar acıyla ağıt yaktı. Ya ben kaç Dewrêş yitirdim?
Onlar çağın Dewrêş’i. Onlar ülke aşkıyla yiğitçe savaştılar. Bu duyguyu en çok Botan ve Zana’yı kaybettiğimde hissettim. Botan dizlerimin üzerinde yaralı haliyle slogan atıyordu. Son nefesinde ‘Bijî Serok Apo’ diyordu. Sıkıca ellerimi tutmuş, son vasiyetini veriyordu. Ve ben Dewrêş’leri böyle yitirdim. Bu savaş sürecinde ne çok insan sevdim: Baz, Diyar, Reşo, Mazlum, Demhat, Sefkan, Zana, Rêzan, Eşref, Gever ve hepsi. Bu sevginin adını koymaya çalışıyorum. Kardeşlerim kadar desem yetmeyecek, çünkü ben kardeşlerime bile böyle bağlanmadım. Yaşadığım bu gönül bağını daha önce hiç yakalamamıştım. Öyle candan, içten, hesapsız ve ölesiye. En kutsal sevgi uğruna ölümü göze aldığındır.
Şimdi aşkın gerçek tanımına varıyorum. Bizler yaşamın en zorlu sınavından geçerken sözümüze sahip çıkıyoruz. Demokratik ulusu inşa ederken aşkla tüm zorlukları yeniyoruz. Bizim yaşadığımız kolektif aşktır, işte ben bu yoldaşları kolektif aşkla seviyorum.
Bizler çağın Adûlê ve Dewrêş’leriyiz.’’

İşte şimdi biraz anlıyoruz bir gerillanın, komutanın böylesi anlardaki hissedişlerine.

Şirnak Werxelê oluyor, Şikefta Birîndara oluyor, Karker oluyor, Zap oluyor.
Zeryan, Baz oluyor, Helbest oluyor ve şimdi halen kimyasala karşı direnen yüzlerce gerilla oluyor.

 Dewrêş ve Adûlê, Kürdistan dağlarında binbir surette çıkıyor karşımıza.
Ve biz, bir kez daha tanığız; Çağdaş Dewrêş ve Adûlêler’in Botan, Zap, Avaşîn, Metîna ve tüm Kürdistan’da tarih yazışına, destan oluşuna…

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here