Zilan, halkımızın özgürlük istemini bütün dünyaya duyurdu

0
81

Benim Zilan kişiliğinde yine en büyük saygı duyduğum husus bu kadar yabancılaştırıcı -ki Malatya özgülünde çocukluğunu geçirmiştir- Malatya Elmalı köyünde asimilasyonun en yoğun ya-şandığı bir alan olmasına rağmen bu çıkışı gerçekleştirmesini bü-yük bir değer olarak alıyorum ve bu geleneğin Malatya’da dirilişte bir anlam ifade ettiğini alanlarda da buna benzer -özellikle kadında- çıkışların çarpıcı geliştiğini görüyorum. Ve bu bizi oldukça güçlendirmiş oluyor. Malatya ki en çok düşmanın özel savaşımının ü-zerinde yoğunlaştığı ve her tür sonucu almak istediği bir alandı, ya-ni yabancılaşmanın en çok yaşandığı bir alandı. Ulusal ve sınıfsal kimliğin, kişiliğin yitirildiği bir alandı. Buna rağmen böylesine bü-yük bir çıkışın gerçekleşmesi eğer illa varsa bir Malatyalılık. Bir de bu açıdan üzerinde önemle durmayı gerektiriyor. Ben büyük saygı duyuyorum, bu anlamda bir Malatyalılığa. Yaşama da geçirmek be-nim için hayli heyecan vericidir. Ortada böyle bir önderlik değerlendirmesi belki layık olmamakla birlikte öyle olmaya çalışmak is-tediğimiz kesindir. Böyle bir kadın, böyle bir özgür kadın yaklaşımı haddimizi aşsada en azından bunu teşvik etmesi açısından önemlidir, biz ne kadar böyle olmasak da böyle olmaya, vasiyetin bir ge-reği olarak da büyük çaba harcayacağız.

Ama  burada tekrar vurgulayayım; sözkonusu ben değilim, sözkonusu böyle kişiliğin böyle bir tanım yapabilmesi ve bu tanı-mın hepimiz için geçerli olmasıdır. Önderlik bilindiği üzere bizde adı-sanı, aşiretlik kabilesi şöyle olarak değerlendirilmiyor. Zaten ta-nımda böyledir. O halde önderlik konusunda iddialı olan her kişili-ğin varsa bir saygısı, duyarlılığı, ciddiyeti, anlam ve pratikle bütünleştirme gücü varsa bunu Zilan kişiliğinde saygıyla kendisinde bir karşılık vererek göstermesi gerekir. Bunu göstermeyene ben adam demem, insan demem, hele erkek hiç demem. Benim için bu örnek bu kadar olduktan sonra ölçü kesindir, anlama, pratikleştirme ke-sindir. Ne esastır, ne değildir, ne herşeydir, ne herşey değildir, çok nettir. Dolayısıyla benim çin emredici anlama sahiptir. Umarım ya-ni bu temelde benzer iddiası olan tüm kişilikler için bunun böyle anlaşılacağı ve güçleri oranında yaşamsal bir ifadeye bir pratiğin ta kendisine kavuşturulacağıdır. Bunun dışında hiçbir şey bu değerlendirmeye layık olamaz ve ne anlayabilir ne de uygulama yetene-ğinde olabilir. Devam ediyorum; şimdi burada bizim emeğimizle il-gili değerlendirmede bulunuyor:

“Kürdistan tarihinde sağlanan bu gelişme onun emeği, onun gelişmesidir. Kendisi sevgi kaynağı, birleştirici ve bütünleştiricidir. Kendi şahsında yeni insan tipini, profilini çizmiştir. Bir insanın ne kadar gelişebileceğini kanıtlamıştır. Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mü-cadelesinin bugünkü düzeyi; partileşelim, ordulaşalım, cephele-şelim, zafer kazanalım şiyarına denk düşen bütün tali sorunları bir kenara bırakarak, bütün Kürt halkıyla, düşman gerçeğine doğru yaklaşma temelindedir. Gelinen noktada hemen hemen bütün Kürt halkıyla beraber milyonlarca insanın sıcaklığıyla saran ulusal kurtuluş devrimine ve sosyalizmin hizmetine sokmuş, faşist TC’yi askeri, siyasi kültürel, ekonomik, her konuda geriletmiş, çözümsüz bı-rakmıştır.”

Burada emek olgusunun da doğru bir teşhisi vardır. Emekle yaratılan bir kişiliğin bizde özellikle nasıl bir sevgi kaynağı, nasıl birleştirici ve bütünleştirici olduğunu ortaya koyuyor. Bu temelde yeni bir insan olabileceğimizi yine vurguluyor. En önemli bir cümle daha “bir insanın ne kadar gelişebileceğini kanıtlaşmıştır” diyor. Bunu niye söylüyor? Şimdi bizim gibi çok geri bir toplumda, neredeyse adeta en zavallı, hiçbirşey elinden gelmeyen, çaresiz insanlar durumuna düşmüş bir toplum içinde bir insanın ne kadar gelişebileceğini kanıtlamak büyük bir olay, Zilan bunu da çok iyi görüyor. Ve çok büyük bir değerlendirme bu. Öyle herkesin kolay yakalayabileceği değerlendirme değil.

Tabii bununla birlikte bu ülkede sevgi katledilmiştir. Bir-leştiricilik, bütünleştiricilik adına kişilik yoktur. Tekrar vurguluya-yım; sevgi adı altında bir kemirme vardır birbirini, mutlak bitirme, yine herşeyi dağıtıcı ve bütünleştirilmekten uzaklaştıran bir tarzda ele alıyor. Bunun artniyetle olup olmaması hiç önemli değildir. Ki-şiliklerin kendileri bir diken gibidir. Mevcut kişilikler tamamen a-şırı bireyci ve birleşme ve bütünleştirmeyi sağlayacak bir yürekte ve amaç yoğunluğunda olmadıkları için -ki bunlar sevginin de kay-nağıdır- ve bildiğimiz gibi kuru kişilikler, adeta kemiği var eti budu yok, ruhsuz kılınmış, boğuntuya getiren kişilikler. Şimdi Zilan’ın bunu değerlendirmesi önemlidir. Çünkü sevgisiz insan olmaz ve a-maçta yoğunlaşmamış, dolayısıyla bütünleştirici, birleştirici gücü olmayanın bir halka fazla vermeyeceği çok açıktır. Ve bir insanın gerektiğinde sınırsız gelişmeyi, bir halkın ihtiyacına göre göstermesi çok çok önemlidir. Onu kısmen tabii sağladığımı belirtmeliyim. Çok istiyorum daha fazlasını, bu anlamda adeta diyorum ki, yani tanrılar katına kadar yükselmeyi de arzularım. Sınırlı geliştirebildik, mühim olan burada düzeyin yakalanması ve kendi eylemiyle buna biraz katkıda bulunmak istemesidir. Bana göre benim eyleminden daha büyük olan değerlendirme ve eylemde budur. Devam etmeliyim.

“Zaferin öngünlerini yaşadığımız yeni süreçte halkın kurtuluş umutları olan bizlerin, Parti Önderliğimizin yaşamı, düşünceleri ve mücadelesine yakışır bir biçimde dönemsel bütün görevlerimizi en iyi bir şekilde yerine getirmemiz gerekiyor.” Burada bir milita-nın kendi görevlerine nasıl yaklaşması gerektiğini vurguluyor. De-vam ediyor; “Sıkça tekrarlanan küçük burjuva, köylülük, feodal an-layışların kişiliklerimizde yer etmişliği, düşmanın şekillendirmesi, özel savaşın etkileri ve buna benzer gerçeklere sığınarak çeşitli ö-zeleştirilerin bizleri  ilerletmediği açıklık kazanmıştır. Verilecek en iyi bir özeleştirinin doğru bir pratikten geçtiğine inanıyorum.”

Bu da çok çarpıcı bir değerlendirmedir. Neredeyse bir alışkanlık haline gelmiştir. Özellikle parti bünyemizde bu vardır ki doğ-rudur da yani birçok sınıfsal özellikleri en geri feodal, köylü ve if-lah olmaz bir küçük-burjuva karaterdedir. Sürekli onun bir ifadesi olarak tabii tekrarlıyorlar fakat pratikleştirmeye, yaşamı bunun te-melinde dönüştürmeye yönelmiyorlar. Şimdi büyük bir ikiyüzlülük var, bu anlamda parti bünyesinde bu değerli yoldaşımız Zilan buna isyan ediyor. Aslında, “yeter” diyor. “Böyle ucuz özeleştiriler ver-me” diyor. Ve bizzat cümlelerinde bu var: “Verilecek en iyi özeleştiri bir pratik yaşam, bir pratiğin kendisidir” diyor. Şimdi bu eylem aynı zamanda en büyük özeleştirisel bir eylemdir. Bu sözlerin ifade ettiği her tür eksiğe büyük bir darbedir. Özellikle partililer kendi bağlılıklarının olduğunu söylüyorlarsa ve gerçekten saygıları varsa, bu sözcükleri çok tekraralayacaklarına, bu kadar bir militan eylemle, buna büyük cevabı veren kişiliğe en azından yaşamında benzer bir cevap olabilmelidir. Burada kimse intihar eylemliliği gerçekleş-tirin demiyor, hayır bu semboldür, en büyüğüdür. Yapılması gere-ken; bu özellikleri yaşamında ve savaşımında an be an savaşımın her sahasına her sorununa başarıyla uygulamaktır. Zaten sembol ol-masını biz böyle değerlendiriyoruz, emredici olmasını böyle değerlendiriyoruz. Gerçek bir komuta, bir tanrıça kişiliğine doğru, açılı-mını böyle değerlendiriyoruz. Aksi halde ikiyüzlüler olmaktan hiç-kimse kendini kurtaramaz. Bunun mutlaka böyle doğru anlaşılma-sıyla ancak partilileşeceğini benim de bir uyarı olarak belirtmem yerindedir. Devam ediyor;

“Düşman, topyekün üzerimize geliyor. Bizim de olanca gü-cümüzle düşmana yüklenmemiz, özgürlüğün bedelini en kararlıca ödeyeceğimizi düşmana hissetirmemiz gerekiyor.” Şimdi bu çok çarpıcı, düşman gerçekten olanca gücüyle geliyor ve yoketmek is-tiyor. Bunu hissedelim, yani herşeyimiz gidiyor. Özgürlüğümüzden tutalım neyimiz varsa herşey gidiyor. Bunu önlemek için en kararlıca birşeyler yapmamız gerekiyor. Şimdi bunun yaptığı büyük bir eylem. Düşmana diyor, “hissettirelim yani yeter bu kadar üzerimize gelme, tamam güçlüsün bilmem arkanda şu güçler filan var ama bi-zim de büyük insanlığımız vardır. Gerekirse ben bir kadın kişiliğinde bile bu büyük insanlığı sana böyle patlatacağım, sana hissettireceğim” diyor ve hissettiriyor. En büyük sarsıcı eylemlerden birisi olduğu kesindir. İnsanlık da bunu böyle hissediyor aslında ve daha da hissetirmek tabii ki bize düşüyor. Gerçekten ben bağlıyım, be-nim yoldaşça bir bağlılığım var diyenin hiç evelemeden-gevelemeden, bunu bir karekter özelliği haline getirerek karşılık vermesi em-redicidir. Bunun öyle dayatmayla alakası yoktur, sembol değerindedir, tanrıça değerindedir. Saygıyla ve kutsalca insan yaklaşır ve a-deta yalvarırcasına ve hatta kendisini affettirircesine niyaz eder ve buna göre kendi moral değerini, kendi kişiliğini uygun hale getirir ve kendisini böylece de affettirmiş olur, çıkarılması gereken en ö-nemli sonuç bu oluyor. Devam ediyorum;

“Mücadele tarihine baktığımızda PKK akıl sınırlarının an-lamakta zorluk çektiği büyük kahramanlık, direniş, emek, kararlılık ve inançla yaratılmıştır. Direniş PKK’nin temel karakteri olmuştur.” Burada PKK’nin yine bir tanımını yapıyor. İnsanlık tarihinin anlamakta zorluk çektiği veya akıl sınırlarının anlamakta zorluk çektiği kahramanlık diyor; direniş, emek, kararlılık, inanç; PKK’nin karakteristik özelliklerini burada sıralıyor. Ve oldukça doğrudur, PKK’nin gerçek militanlığıyla birleştirdiğinde her militanın nasıl bir PKK’li-liği yakalaması gerektiğini ortaya koyuyor ve sorumlu bir anlayış ve tabii ki Partileşiyorum, Partiliyim diyen birisi varsa Partileşme-nin ancak bu cümlelerle izah edildiği gibi yaşamsallaştırılacağı a-çıktır ve kendisi de bunu çok çarpıcı bir biçimde kanıtlıyor. Değerli izleyicilerimize biraz sıkıntılı da gelse veya onların anlayışını ve ruhunu zorlasa da onun ağzından gerçekleri sıralamayı bir görev bi-liyorum. Devam ediyorum:

“Bizlerin bu tarihi mirasa sahip çıkmamız ve sürecin gereklerini yerine getirmemiz gerekiyor. Süreç intihar eylemlerini gerekli kılıyor. Bu hem bir taktiksel çıkış olacak, hem de bizim açımızdan büyük moral etkileri olan bir eylemlilik olacaktır. Düşmanın önderliğimize suikast girişiminde bulunarak sonuç almaya çalıştığı bu süreçte, düşmana verilecek en iyi cevap böyle bir eylem olacaktır. Bu tür bir eylemlilik moralmen bozguna uğrayan düşmanı, çıldırtmak düşmanı zindan etmek anlamına geliyor. Bizim açımızdan ise başta halkımıza bütün savaş güçlerimize moral ve cesaret vermek ve direnişi güçlendirmek. Dost düşman hekese davamızda ne kadar, kararlı olduğumuzu ve bu uğurda özgürlüğün bedelini bombaları kendimizde patlatarak gerçekleştireceğimiz mesajını bir kez daha vermek, halkımızın özgürlük istemini bütün dünyaya duyurmak ve ileriki süreçte, halkımızın bu yönlü direnişleri, geliştirmesinin ön-cülüğünü yapmak, savaşın her yerinde ivme kazandırmak anlamına gelmektedir.”

Burada bir görev anlayışını ortaya koyuyor. Bir kez daha imha edici tarzda gelen düşmana dur demenin bir kişilikte nasıl ey-leme dönüşmesi gerektiğini vurguluyor. Her ne kadar buna intihar eylemi diyorsa da bu büyük bir direniş, diriliş eylemi oluyor ve tüm yönlerden ve tüm güçleriyle bu bir dünya da olsa bir insanın üzerine geldiğinde bir halkın namuslu bir bireyinin kendisinde nasıl bir eylem gerçekleştirebileceğini ortaya koyuyor. PKK’de bunlar çoktur, ilk günden günümüze kadar ve bu bir Kürt özelliği de değildir bir insanlık özelliğidir. Bizim bir Haki Karer militanlığımız vardır, kesinlikle bu tarzda bir militanlıktır ve hemen hergün böyle binleri yakalamış bir hareketiz, en parlak yıldızdan birisi de gayet tabii ki Zilan’dır ve hepsinin hem büyük moral değeri hem de onun çok aydınlatan bilinci oluyor, burada büyük etkilenmemek mümkün değildir, diyorum. İnsanlığı şüphesiz etkiliyor, düşmanı kesin etkilemiştir. Ve sonuçlarını da yakında düşmanda, insanlıkta ve halkımızda dahil anlayacaktır. Çağrı yapıyor tabii yani en zor süreçlerde bile olsa bir militan kişiliğin neye kadir olabileceğini böyle çok mütevazi biçiminde ortaya koyuyor. Büyük saygı duyulması ge-reken bir kişilik, bir kez daha kendisini bize böyle dayatmaktadır. Burada yine bize hitabediyor. Devam ediyorum:

“Başkanım, kendimi intihar eylemini gerçekleştirmek için a-day görüyorum. Bizler sizin bitmez tükenmez emek ve çabalarınıza karşı canımızı bile versek yeterli değildir. Keşke canımızdan başka verecek birşeylerimiz de olsaydı. Siz yaşamınızla bir halkı yeniden yarattınız, bizler sizin eserininiz. Tüm Kürdistan halkının ve dünya insanlığının geleceğinin teminatısınız, yaşamınız bize onur veriyor, sevgi, cesaret, inanç, onur veriyor. Tüm Kürdistan halkı ve milyonlarca insan size ölümüne bağlıdır. Sizin bu çekiciliğiniz bizi de ol-dukça etkilemektedir. En zorlandığımız anlarda sizin bizlere olan sevginizi düşünüyor ve manevi güç alıyoruz. Şehide en çok bağlı o-lan sizsiniz. Bu temelde gözümüz kesinlikle arkada kalmayacaktır. Bu eylemi gerçekleştirmem gereken bir görev olarak görüyor ve kendimi sorumlu hissediyorum. Mevcut geriliklerimi aşmanın, öz-gürleşmenin ve kendimi gerçekleştirmenin yolunun savaştan geçtiğini ve bu savaşın da  gereğini yerine getirilmesinin gereğine inanıyorum. Mazlum, Hayri, Kemal, Ferhat, Bese, Beritan, Berivan ve Ronahi yoldaşların direnişlerine sahip çıkmak ve onların ta-kipçisi olmak istiyorum. Emperyalizmin kadını köleliştiren politikalarına karşılık bombayı kendimde patlatarak hıncımın ve öfkemin büyüklüğünü göstermek ve Kürt kadının dirilişinin sembolü olmak istiyorum.”

Her bir cümlesi, hatta her kelimesi bile bir tez düzeyinde ele alınıp işlenebilecek son derece önemli bir değerlendirmeyle karşı karşıyayız. En çarpıcı cümlelerden birisi bu, şüphesiz bizde kendimizi biraz insanlığa, halkımıza ve yoldaşlara feda ettik ama gerçekten şu cümle kadar değildir. “Keşke canımızdan başka verecek bir-şeylerimiz olsaydı” şimdi bu sınırsız bir kendini feda etmektir. Ve benden daha üstün olduğu kesindir. Biz bu kadarına cesaret edeme-yiz. Benim en çok sarsıcı bulduğum halen sürekli düşüncemde, yü-reğimde tuttuğum bir yaklaşımdır bu, tamam yani ben birşeyler ya-pıyorum ama ben bunu bu kadar soylu görmüyorum ve bir milita-nın yapması gereken işler olarak görüyorum. Ama bir insanın bu kadar, canından daha fazla verecek bir şeyi olabileceğini düşünmesi ama tek elindeki varlığı can varlığını böylesine çok zor, çok az in-sanın deneyebileceği biçimde vermesi gerçekten değerlendirme gü-cümüzün üstünde ve asıl saygıyı hak eden veya keşke bizim buna biraz daha saygılı olabilecek, anlam verebilecek, güç verebilecek bir başka çalışma tarzı olsaydı veya benim devrimciliğimin biraz daha yaratıcılığı olabilseydi de ben böyle bir kişiliği yüceltebilseydim, yaşamsallaştırabilseydim. Bunun endişesi ve çabası içinde o-luyorum ve tabii ki sözümü her zaman olduğu gibi birkez daha veriyorum. Şimdi bizim yaşamımızla bir halkı yaratma, buna özeni-yorum tabii yaratabileceğimiz kadar da yaratmaya çalışıyorum. Yi-ne sizin eseriniz demeyi de kendi açımdan yani o kadar olduğumu söyleyemem ama etkilediğim açık. Beni burada bağlayan hem bu halkın yeniden şekillenmesi, hem de birey olarak özellikle kadının bu şekillenmeyi yaşaması beni çok ilgilendiriyor, hatta istemezdim belki böyle bir eyleme çıkabilecek kadar güçlü olmasını ama çıkmış. Sorumlusu benim dolayısıyla istediğim gibi gerekeni yapamadıysam da şüphesiz bundan sonra daha fazla yapmaya çalışacağım.

Parti Önderliği

Med TV Konuşması

30.06.1997

Devam edecek…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz