İsyan; İnsan kalma kültürüdür – İskan AMED

0
994

Halklar, Türk devlet faşizmini yok etmeyi kültür haline getirmelidir. Devletin özü katliam, soygun, yağma, talan ve bir avuç elit kesimi zengin etmedir. Zalimin zulmüne karşı direnmek insan olmanın ahlakı ve kültürüdür. Türk devletinin halklar üzerinde nasıl bir soygun ve talan düzeni yarattığı, AKP hükümetinde dışişleri ve ekonomi bakanlığı yapan Ali Babacan’ın açıkladığı gerçeklerde gün yüzüne çıkıyor. Ali Babacan, sosyal medya hesaplarında yaptığı paylaşımlarda AKP hükümetinin 17-24 Aralık hırsızlığının farklı bir versiyonunu ortaya koyuyor. Faşist Türk devleti 8 milyar dolara aldığı doğal gazı halklara 55 milyara satıyor. 11 milyara aldığı petrolü 93 milyara satıyor. 7 milyara ürettiği elektriği 76 milyar dolara satıyor.

Şahsına sözde ‘Fakir’ diyen ucube Türk devlet başkanı faşist şefin sadece enerji alanında yoksul halkların zaruri ihtiyaçlarında attığı kazıklar, bu kadar açık ve net bir şekilde ortadadır. Halklardan zorla ve bin bir maske ile toplanan vergilerin ise hesaplanması dahi zordur. Yine de halklar, bir avuç burjuvanın çıkarlarına tapan faşist şef Erdoğan’ın soygun ve çapul düzenini doyuramıyor. Faşist şefin deyimi ile Yaradan’ın bir defaya mahsus bahşettiği hayatlar bu soygun çarkı tarafından iliklerine değin sömürülüyor ve yok ediliyor.

Devletin, hayatları çalan iktidarların sefih ve köhne tahtından başka bir şey olmadığı bariz bir biçimde ortadadır. Peki, soygun, talan ve gasp düzeni olan devlet nasıl oluyor da ayakta kalabiliyor? Bu soruya verilebilecek en temel cevap hiç şüphe yoktur ki devletçi iktidarın yoksul insanlarda yarattığı: ‘Bir gün sen de zengin olabilirsin’ algısı ve hayalidir. Yoksulların zengin olma umudu beraberinde ömürlerin tükendiği kölelik düzeninin oluşumunu sağlıyor. Bu düzen yıkılmadıkça halkların çekeceği acı ve çile süreceğe benziyor. Esas sorun insanlığın, zalimlerin bu melun zulmetinden nasıl kurtulacağına dairdir. Çözümünü arayan bu sorun, insanlığın yitimi olan ırkçı, milliyetçi, faşizan holiganlardan kurtulmakla aşılır.

George Floyd isyanı, en büyük ırkçı olan takiye erbabı Erdoğan’ın bir tweet atmasına neden oldu. Güya faşist şef: ‘Irkçılığı lanetliyor’! Faşist şefin yönetiminde Kürdistan’da yaşanan binlerce cinayeti bir kenara bırakalım! Varsın Kürtler, faşist şefin sözde inandığı Yaradan tarafından yaratılmış olmasın! -Papa’nın huzurunda diz çökmesi. Yahudi üstün madalyasını alması. Tanrısal kimliğinin karmaşıklığına rağmen din tacirliği ile etrafında topladığı yardakçılarına bir hatırlatma mahiyetinde- Onlara her türlü zulüm mubah sayılsın.

Ama ya çocuklar? Berkin Elvan, Türk devleti tarafından katledilen Uğur Kaymaz, Enes Ata, Ceylan Önkol, Kemal Kurkut ve yüzlerce çocuktan sadece biriydi. Faşist şef, bütün dünyanın gözü, kulağı ve aklı önünde çıktığı meydanlarda Berkin Elvan’ın annesini, din afyonu ile sarhoş ettiği yardakçılarına yuhalatmadı mı? Evladını kaybeden acılı bir kadını meydanlarda sefil güruhuna yuhalatan faşist şef, nasıl oluyor da ırkçılığa karşı Allah’ın ve insanlığın adını ağzına alarak söz söyleme cesaretini kendisinde bulabiliyor?

Sosyal, siyasal, ahlaki, dinsel, hukuksal tek söz dahi söyleme onuru kalmayan biri nasıl oluyor da hala insani değerleri pazarlayabilme cüretini gösterebiliyor? Bunun vebali, faşist şefin alçak düzenine dur demeyen her türlü hırsızlığa maruz kalan insanların boynunda olmaz mı? Zalimin zulmü karşısında isyan etmemenin insanlıktan uzaklaşmak olduğu, Berkin Elvan ve katledilen yüzlerce çocuğun katillerine gösterilmesi gereken ama yetersiz kalan tepki ve eylemlerde görüldü.

Türkiye ve Kürdistan halklarının tarihi zalimlere karşı isyan etme ve direnme kültürüdür. Baba İshak’tan Şeyh Bedrettin’e, Şeyh Said’ten Seyid Rıza’ya, Besê’den Zarife’ye, bu tarih asil ve öğreticidir. Bu tarih Mahir Çayan’dan Haki Karer’e, Beritan’dan Zilan’a, Delal Amed’ten Helin Bölek’e, Ali Piling’ten Zîn Avesta’ya, İbrahim Gökçek’ten Kasım Engin’e uzanıyor. Onur abidesi devrim şehitleri, zalimlerin zulmetine karşı herkese ışık oldu. Varlıkları en karanlık dehlizleri aydınlattı. Hayatları pahasına insan ahlakını ve onurunu savundular. Biz güçlenelim, özgür yaşayalım ve insan kalalım diye isyan ve direnişi insan olma kültürü olarak yaşadılar, ardıllarına miras bıraktılar.

PKK hareketi, zulmün en karanlık dehlizi olan 12 Eylül faşist cunta döneminde en görkemli insan duruşunu havarilere özgü bir biçimde sergiledi. Amed Zindan direnişi ve Eruh-Şemdinli eylemleri, Kenan Evren faşizminin nasıl da yenildiğini ortaya çıkardı. AKP-MHP ittifakının azıya alan zulmü, 12 Eylül faşizmini kat be kat geride bırakmaktadır. Bu zulme direnme onurunun öncülüğü yine PKK hareketine nasip oldu. Halklara hizmet etmeyi mutluluk gören PKK militanları hayatları pahasına zalimlerin bütün acımasız saldırılarına karşı çıplak iradeleri ile direnmektedir. PKK hareketi nasıl 12 Eylül rejimini yenilgiye uğrattıysa, köhnemiş AKP-MHP faşizmini de yenilgiye uğratacaktır. Bu zaferin basiretini göstereceği de; bedel ödemekten çekinmeyen sarsılmaz iradesinden anlaşılıyor.

AKP-MHP zulüm ittifakı, hayatlarını ebediyete teslim eden insanların kemiklerini kaldırım taşlarına gömerek, tarihin hiçbir vahşetinde görülmemiş bir barbarlığı bütün insanlığa yaşattı. İdealleri özgürce şarkı söylemek olan İbrahim Gökçek ve Helin Bölek’i katletti. Halkın oylarıyla milletvekili seçilen siyasetçileri hapse tıktı. Kürdistan’da HDP’nin kazandığı belediyelere kayyım atadı. Rojava sınırı boyunca Allah’ın insanları besleyen nimeti olan ekinler ateşe verildi. Amed’in bir polis karakolunda işkence görüntüleri ırkçı MHP’nin bir milletvekilinin danışmanı tarafından sosyal medyaya servis edildi. İşin özü AKP-MHP hükümeti tarafından gün geçmiyor ki bir zulüm hamlesi yapılmasın veya fotoğrafı çekilmesin. Amaçları toplumu sindirmek, baskılarını kader haline getirmektir.

Zulümleri ile iktidarlarını pekiştirmek isteyen AKP-MHP-DAİŞ çete devletinin saldırılarının artarak süreceği icraatlarında fazlasıyla görülüyor ve anlaşılıyor. Kin ve nefret kusan fıtratlarının adiliğinden her şey beklemek, Türkiye ve Kürdistan halklarının asli duruşu olamaz. Gün halklar açısından isyan ve devrim halayına durma günüdür. Zulme karşı isyan etmekten başka bir yol, tercih ve çare yok. Çünkü isyan; insan kalma kültürünün ve ahlakının erdemidir. Bu kültür ve ahlak Mezopotamya-Anadolu halklarının Şeyh Bedrettin’den, Kasım Engin’e uzanan, zalimler karşısında nasır tutmuş kini ve öfkesidir. Bir gün herkesin öleceği bir hayatta, ben yaşadım diyebilmek için gerekirse ölüm de baş göz üstüne. Haydi, dağlarda, kentlerde isyana, haydi insan olmaya… İnsan olmak ve kalmak zulme isyan etmek değil midir?

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz