15 Ağustos diriliş destanı Kürt halkının yeniden doğuş destanıdır – Dijwar SASON

0
1504

15 Ağustos şanlı atılımının başkomutanı Önder Apo ve tüm yoldaşların Diriliş Bayramını kutlar ve

Efsanevi büyük komutan Egit (Mahsum Korkmaz) yoldaşın şahsında 15 Ağustos çizgisinde ölümsüzleşen tüm kahraman şehitlerimizi minnetle anıyoruz.

Gel-gitler yaşanır içimizde

Hırçın dalgalara dönüşür kabaran öfkemiz

Tanımadan hiçbir engeli, tırmanırız engin gökyüzüne

Bir feryat, bir şiir, bir dengbej kılamı, bir intikam çığlığı,

Özgürlük türküsü olup yayılırız diyarlarına insanlığın

Dağlarımızın doruklarından, çağlayan sular gibi ovalarına ve kentlerine akarız yurdumuzun…

15 Ağustos; özgür yaşamın uyanış ve diriliş destanıdır. On binlerce yıllık gerçekliğin hakikatine varması ve gün yüzüne çıkışıdır. Ölüm uykusundan sonraki uyanış ve diriliş süreci dalga, dalga ülkenin dağlarından tüm ovalarına ve kentlerine yayıldı.

Bir tufandır koptu Medya ülkesinde. 15 Ağustos öncesi ve sonrası diye her şey yeniden tanımlanıp, yeniden yazılmaya başlandı.

Bir düzine bile değildiler. Kim bilebilirdi ki, ne olacağını! Kaçı görebildi bu karanlık yolun sonunda doğan güneşi! Kaçı erişebilecekti o muhteşem zafer anına…

Küllerinden yaratacakları kendilerini yeniden. Dirhem dirhem eritip bedenlerini dirilteceklerdi ruhlarını.

Uçurumun kenarından kanatlanacak ve direniş siperlerinde özgürlük türküsü olacaklardı. Zerdüşt ateşgahlarında eğitilmiş ve arınmışlardı. Yürekleri kor kızgınlığında. Gözleri, karanlıkları aydınlatan yıldızlardan bir parça.  En güçlü silahları; umutları, inançları ve güçlü iradeleriydi.

Bilgeleri bizzat kendi dergahında eğitmiş ve donatmıştı onları. Bir ellerinde devrimci bilinç kaynağı kitap ve diğer ellerinde kızıl yıldızlı kleş silahları. Kadınlı ve erkekli yiğit savaşçılar, tutuştular şanlı insanlık kavgasına…

Gerçekleşen; tıpkı Hz. İbrahim’in zalim Nemrut’a, Hz. Musa’nın Firavuna, Hz. İsa’nın Roma zorbalarına, Hz. Muhammedîn cahiliyeye karşı başkaldırışı misali, APOCULARIN yeryüzü egemen tanrılar saltanatı ve sömürü sistemine karşı ezilen cümle insanlık adına, bir isyanı ve başkaldırısıydı…

Bazıları içlerinden; “nasıl başaracağız bu küçük birlikle” diye kuşkuyla soruyordu. Bilmez ve görmezdi bunlar, bu yola baş koyanların yüreklerindeki hınç, gözlerindeki zafer parıltısını ve hakikat aşkını. Kılıç keskinliğindeki sözlerini ve zihinlerindeki yenilmez inanç ordusunu. Gözleri daima geriye kırpan yarım yüreklilerdi bunlar. Oysa ütopyaları göğe tırmanacak kadar büyük olandı bu yolun esas yolcuları.

Özgürlük serüveni ancak sıra dışı çılgın devrimcilerle başlayabilirdi. Ancak büyük tutkularla “yaşamı uğruna ölecek kadar seven” devrimci yürekler baş koyabilirdi bu kutsal davanın serüvenine. Hakikat savaşçılarına göre muhteşem bir arayış ve savaştı startı verilen. Niceleri şahadete kavuşup yıldızlaşacaktı bu kutsal ve kadim toraklarda. Roman, Türkü, slogan, abide ve efsaneleşerek   özgürlük mücadelesinin yiğit savaşçıları olarak nakşettikleri tarihin yeni sayfalarında yazdırdılar adlarını altın harflerle. Her toprağa düşüşte, doğacak yeni çocukta adları yeniden ve yeniden çoğalacaktı binlercesine…

             Ölüm sessizliğinde ülke toprağı. Bin yılların acı ve talanıyla baştan sona ağıtlar yankılanmış. Analar feryat deryası olmuş. Yıkıntılar arasında yükselen ağıtlar bir ezgi değil; özgürlük umudu ve kurtuluş çağrısıydı… Ülke ağlıyor ve acı içinde kanıyorken her şey, en güzel rüyaları gerçekleştirecek olan cesur EGİTLER olmalıydı beklenen…

Zorbalığın boğucu karanlığını Prometheus gibi parçalayacak cesur yüreklerin aydınlatıcılığıyla terkedilmiş özgür yaşam dağlarını yeniden mesken tutmak gerekti. Zincire vurulmuş “talihsiz ve tarihsiz” bir halkın umudunu diriltmek ve tarihini yeniden yazmak gerekti. Devrimin demirden yumruklarını bir gürz gibi zalimin, çirkinin, kötülüğün ve teslimiyetin üzerine indirmek gerekti. Şimşek gibi, kötülük adına, ihanet ve kölelik adına ne varsa yakıp yıkmak gerekti. Evet, çılgınca bir isyan gerekti…

Varsın dönsünler kimileri dava kıblegahlarından. Ey halkım; ilk değil bu tarihin şahit olduğu alçaklık döneklik ve ihanet. Kararıp çürüsün korkak ve katran karası yürekleri. Belleği ise tarih insanlığın, gerçek kahramanlardır onun yazarı. Hem tarih yaratıcılar hem de tarihin yazıcılarıydı onlar. Onlar APOCU şahinlerdi. Onlar, bilenmiş devrimci öfkeleriyle fırtına yaratanlardı. Ve onlar yüce Kürdistan dağlarda özgürlük gerillasıydı. 

Bilir ve inanırlardı ki; özgürlük uğruna dökülen her damla kan bir gün mutluluk nehrine dökülecektir. Akan gözyaşı pınarlarında güzel kokulu renga renk çiçekler yeşerecektir. Yeni bir sabahın ufkunda belirecektir ışık. Ve yıkılacaktır zihinlerdeki bentler, korku ve zülüm kaleleri.

Gelip çatmıştı özgürlüğün doğum sancıları. Bin yılların korku bentleri yıkılmış ve karanlık çağın sonunda yeni bir güneş doğmuştu. Doğum anının gelip çattığı zamanlar tam da bu zamanlar. Yeni bir halk doğacak 15 Ağustos şafağında. Yankılandı Amed zindanından dağlarına Medya’nın intikam sloganları. Tüm susturulmuş ezilenler adına bir kıvılcım çakıldı Ağustos gecesinde. Hınç dolu yüreklerden gelen bir haykırıştı intikam yeminiyle bilenen. Varlığın, var olma dirilişi ve bilinciydi gerçekleşen. İLK KURŞUN ile Varlık, “bende varım” dercesine haykırmış ve varlığını dile getirmişti. Var olmanın dayanılmaz kurtuluş arzusu, özgürlük ısrarı ve özlemiydi dışa vuran. Varlığın özgür bilinci ve eylemiydi 15 Ağustos.

Önder APO’nun geliştirdiği özgür insan bilinci, iradesi ve eylemi; Haki Karer, çağdaş Kawa Mazlum Doğan’dan-Kemal-Hayrilere ve Dörtler çizgisinde, Egitler, Zilanlar, Zekiyeler, Beritanlar, Erdallar, Zınarlar ve Arin Mirkanlar, şahsında   şanlı kavganın siperlerinde tarihe yön vermeye devam ediyor. 15 Ağustos şanlı kavgasında büyük komutan Egit’in sıktığı ilki kurşun bugün Esmerlerin ve Rüstemlerin namlusunda Cenga Heftenin’de Cenga Kürdistan’a dönüşmüş durumdadır. Ve tüm görkemliliğiyle zaferi haykırıyor özgürlük savaşçıları…

Ey Güneş ülkesi insanları,

Ey Zerdüştün ateş soylu torunları,

Artık ne gök yüzünde ne de yeryüzü zülüm saltanatları susturamaz özgürlük türkülerinizi.

Hiçbir karanlık güç söndüremez parıltısını gözlerinizin,

Uğrayamaz artık umutsuzluk yakınınıza,

Alçaklık ve İhanet çöktükçe, sarılın aydınlığına KUTSAL GÜNEŞİN,

Var oldukça aydınlığı Güneşin hiç sönmeyecek kutsal ocağınız

Herkes duysun ve bilsin ki, Egitlerimiz var oldukça yüce dağlarımızda,

Ve dalgalandıkça özgürlük bayraklarımız,

Halkımızla el ele tutuşup özgürlük halayına duracağız,

 Ve KUTSAL GÜNEŞ’ in aydınlatıcılığıyla hakikatin sonsuzluğuna doğru ilerleyeceğiz iyiye, güzele ve doğruya…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz