Zulme karşı direnişin tarihi: Cizre

0
849

 Mehmet Tunç’un “Teslim olmayacağız. Bu uzun soluklu bir yürüyüştür” sözleriyle, Cemile Çağırga’nın buzdolabında bekletilen cenazesiyle, onlarca kişinin katledildiği “Cizre Bodrumları”yla  hafızalara kazınan Cizre özyönetim direnişleri, 5 yılı geride bıraktı. Geçen 5 yılda ne direniş unutuldu ne de saldırılar, katliamlar.

Şırnak’ın Cizre ilçesinde 14 Aralık 2015 tarihinde ilan edilen sokağa çıkma yasağı 5 yılı geride bıraktı. 14 Aralık 2015-1 Mart 2016 tarihleri arasında uygulanan sokağa çıkma yasağı önce kademeli olarak, ardından ise tamamen kaldırıldı. 79 gün süren çatışmalar boyunca 66 YPS üyesi yaşamını yitirdi, 213 sivil katledildi. Halkın direnişini kırmak isteyen polisler ve askerler ise ağır silahlarla savaş suçu işleyerek ilçeyi bombaladı. Cudi ve Nur mahallelerinde tüm dünyanın gözü önünde 150’yi aşkın kişi yakılarak katledildi. Operasyon sırasında kullanılan ağır silahlardan kaynaklı Yafes, Sur, Cudi ve Nur mahallelerinde yer alan 3 bine yakın ev kullanılamaz hale getirilerek, harabeye çevrildi. Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliği ilçede yaşananlara dair “Kıyamet benzeri bir tablo” tanımlamasında bulundu. 

Yasağın ilk adımları… 

13 Ağustos 2015’te Cizre halkı, “kendi kaderini tayin etme” hakkını kullanarak özyönetim ilanında bulundu. Cizre halkının özyönetim ilanına karşılık hükümet Kürt siyasetçilere dönük operasyonlar kapsamında gözaltı ve tutuklamalara başladı. Operasyonlara karşılık Cizre’nin Sur, Yafes, Nur ve Cudi mahallelerinde YPS üyeleri güvenliklerini almak ve operasyonlara geçit vermemek için hendek ve barikatlar kurdu. Hendek ve barikatların ardından 4 Eylül 2015’te Şırnak Valiliği tarafından yapılan açıklamada, “Hendek ve barikatların kaldırılması ve güvenlik ortamının sağlanması” amacıyla “sokağa çıkma yasağı” ilan edildi. 

9 günlük yasak   

Yasağın ilk gününden itibaren Cizre halkı direnişe geçerek mahallesini ve kendisini korumaya başladı. Halkın direnişi karşısında asker ve polisler tarafından mahalleleri gören yüksek binalara yerleştirilen keskin nişancılar canlı gördüğü her şeyi hedef aldı. Cizreli kadınlar ise direniş içerisinde abluka altındaki mahallelerinde ortak yaşama öncülük ederek, hem mahallelerini savundu hem de geceleri tandırlarda ekmek yapmaya başladı. Atılan her bombayı, kurşunu Cizreli kadınlar zılgıtlarıyla, alkışlarıyla geri püskürttü. Cizre’de 9 gün süren ablukada 22 sivil yaşamını yitirdi. Yaşamını yitirenlerden 5’i çocuk 3’ü kadındı. İHD avukatları tarafından 4 -12 Eylül tarihleri arasında tespit edilen yaşamını yitiren yurttaşların isimleri şu şekilde: Muhammed Tahir Yaramış (35 Günlük), Cemile Çağırga (10), Selman Ağar (10), Bünyamin İrci (14), Mehmet Sait Nayici (16), Özgür Taşkın (18), Meryem Süne (53), Eşref Edin (56), Mehmet Emin Levent (29), Zeynep Taşkın (19), Osman Çağlı (18), Sait Çağdavul (21), Şahin Açık (74), Mehmet Erdoğan (75), Maşallah Edin (35). Yaşamını yitiren ve ancak hastane kayıtlarında ulaşılmayan yurttaşların isimleri de şöyle: Hacı Ata Borçin (75), Gadban Bülbül (78), Mehmet Dökmen (71), Bahattin Sevinik (50), Suphi Sarak (50), İbrahim Çiçek (79), Mülkiye Geçgel (48). Bu yasakların sonunda tarih 14 Aralık 2015’i gösterdiğinde halk direnişi de saldırılar da bambaşka bir boyuta ulaştı. 

Yasağın yankılayan sesleri 

14 Aralık Cizre saldırılarının ağır şekilde gelişeceğinin ayak sesleri, ilçedeki öğretmenlere gönderilen mesajlarla duyuruldu. Milli Eğitim Müdürlükleri tarafından gönderilen bir mesajla Cizre ve Silopi’de görev yapan yaklaşık üç bin öğretmen, Şırnak’ın ilçelerini terk etti. Cizre’de öğretmenlere “Tüm öğretmen ve idarecilerimiz bakanlığımız tarafından 14.12.2015 tarihinden itibaren hizmet içi eğitim seminerine alınmıştır. Öğretmenlerimiz seminerlerini memleketlerinde alabilirler” mesajı gönderildi. Aileleri başka şehirlerde yaşayan öğretmenlerin çoğu, aldıkları mesajla birlikte görev yaptıkları Silopi ve Cizre’yi bu şekilde terk etti. 

Bir direniş geleneği…   

Binlerce insanın göç etmek zorunda kaldığı yasak sırasında Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanları Mehmet Tunç ve Asiye Yüksel ile birlikte aralarında yine siyasetçi, gazeteci ve öğrencilerin de bulunduğu onlarca insan, mahsur kaldıkları evlerin bodrum katında ambulans beklerken yakılarak katledildi. Bugün ise İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Cizre bodrumlarını unutup Nazi Almanyası’na atıfta bulunarak, “Ama biz kimseyi gaz odalarında yakmadık” ifadesini kullandı. Yasaktan geriye ise asırlar geçse de hatırlanacak Mehmet Tunç’un “Teslim olmayacağız. Beyaz bayraklarla dışarı çıkmayacağız. Şu an ölümü bekliyoruz. Mücadeledir. Kürt halkına sesleniyorum. Bu bir mücadeledir. Doğrudur uzun soluklu bir yürüyüştür. 100 kişinin katledilmesiyle bu hareketin bitmeyeceğini hepimiz biliyoruz. Nasıl ki ilk günkü gibi Hayrilere, Kemallere ve Mazlumlara söz vermişsek, onlar nasıl ki Esad Oktay gibi kişiliklere diz çökmemişse biz de AKP faşizmine Cizre halkı olarak diz çökmeyeceğiz” sözleri kaldı. 

Cenazeler üzerine TOKİ’ler inşa edildi 

Yasağın kaldırılması ile birlikte çok sayıda insanın bodrumlarda yaşamını yitirdiği binalar yıkılıp, yerlerine Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tarafından yeni konutlar yapılmaya başlandı. İlçe halkı etrafı bariyerlerle çevrilip, kimsenin yaklaştırılmadığı inşaat alanında halen cenazelerin bulunduğu düşüncesinde. Bu yüzden bu alandaki evleri yıkılan aileler, yapımı süren konutlarda yaşamayı reddediyor. Çocuklarının cenazelerine ulaşmayı umut eden aileler, “Tek umudumuz çocuklarımızın cenazelerinin bulunması ve bir mezarlıklarının olması” diyor. Kayıp cenazeler Ailelerin vermiş olduğu DNA örneklerine rağmen cenazeleri bulunmayan 14 kişinin isimleri ise şöyle: Feride Yıldız, Sakine Durmuş, Mardin Çelebi, Hacer Arslan, Osman Gökhan, Hüseyin Derviş, Servet Aslan, İdris Susin, Ali Aslan, Cemal Pürlek, Emrah Aşkan, Osman Esmeray,  Mustafa Keçanlu ve Emrah Aşkın. 

Dosyalar bir bir kapatılıyor 

Yasak sırasında hayatını kaybeden sivillere ilişkin açılan soruşturma dosyaları da bir bir kapatılıyor. Bugüne kadar 70’i aşkın dosya hakkında “takipsizlik”, diğer birçoğu için ise “daimi arama kararı” verildi. “Örgüt üyesi” iddiasıyla verilen kararların birçoğunda ise, ölümler “hukuka uygun” kabul edildi. 

Bitmeyen baskılar 

Bu durumun yanı sıra yasak sonrası inşa edilen karakol ve kalekollar, örülen duvarlarla ablukanın sürdürülüp, halkın nefes alamaz hale getirildiği ilçede özellikle gençler ve çocuklar asimilasyon kıskacına alındı. Bir diğer yandan da Şırnak Valiliği’nin yasak üstüne yasak ilanları bitmiyor. Her mahalle ve sokak köşelerinde birkaç adımda bir zırhlı araçlar ve polisler bekletiliyor. Her sokağa mobese kameraları yerleştirilmesi dikkat çekerken, halk adeta açık cezaevine hapsedilmiş durumda. 

Yasak sonrası uyuşturucu arttı 

Kentte uygulanan “sıkı güvenlik önlemlerine” takılmayan uyuşturucu satışı ve kullanımı da yasaktan sonra kaygı verici boyutlara ulaştı. İlçe merkezi dışında eğitim gören liseli gençler arasında her geçen gün artış gösteren uyuşturucu bağımlılığına karşı önlem alınmaması dikkat çekiyor. Mobese kameraları ile neredeyse her sokağı gözlenen ilçede, uyuşturucu kullanım yaşının 12’ye düştüğü belirtiliyor. Uyuşturucu satışı ve kullanımının özellikle yasak sırasında çatışmalara sahne olan Sur, Cudi, Yafes ve Nur mahallelerinde görülmesini de halk, “Bilinçli bir politikanın ürünü” olarak yorumluyor. 

Hiç bitmeyen direniş 

Aradan geçen 5 yıla rağmen yasakların arttırıldığı ilçede halkın direnişi ve dik duruşu ise hala devam ediyor. Cizre halkı baskı ve asimilasyona karşı mücadelelerini sürdürerek, var olduklarını gösteriyor.

Jinnews

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz