Cizre’deki özyönetim direnişinin üzerinden beş yıl geçerken, Hezni Arslan ve Esmer Çıkmaz, çocuklarından devraldığı direnişi bugün de sürdürüyor.
Şırnak’ın Cizre ilçesinde 14 Aralık 2015’te ilan edilen “sokağa çıkma yasağı”nın üzerinden 5 yıl geçti. 1 Mart 2016’ya kadar uygulanan yasak, önce kademeli olarak ardından ise tamamen kaldırıldı. 79 gün süren çatışmalar boyunca 66 YPS üyesi ve 213 sivil yaşamını yitirdi. Yasağın üzerinden geçen 5 yılın ardından hala 14 kişinin cenazesine ulaşılamadı. Adli Tıp Kurumu’na (ATK) avukatları aracılığıyla birçok defa kan ve DNA örneği veren ailelerden biri olan Hezni Arslan, 5 yıldır kızı Hacer Arslan’ın kayıp cenazesini arıyor. Cizre’de yaşamını yitiren ve “Arkadaşlarıma sırtımı çevirip dönemem” sözleriyle akıllarda iz bırakan Yasemin Çıkmaz’ın annesi Esmer Çıkmaz ise kızının mücadelesini ve yaşadıklarını anlatıyor.
Kızı için gitti, oğlunun cenazesi ile karşılaştı
Cizre’deki yasak sırasında yaşamını yitiren ve cenazesi hala kayıp olanlardan biri de Hacer Arslan. Yasak sürecinde kardeşini ve iki çocuğunu kaybeden Hezni, 5 yıldır ulaşamadığı kızı Hacer’in cenazesini aramayı sürdürüyor. Kardeşinin ölümünden sonra kızının bodrum katlarında olduğunu öğrendiğini belirten Hezni, birinci bodrumda bulunanların isimleri arasında kızının isminin de bulunduğunu ifade ediyor. Cizre bodrumlarında yapılan katliamın sonrasında eşinin Mardin Devlet Hastanesi’ne giderek kan verdiğini ifade eden Hezni, “Cizre’deki yasak kaldırılmıştı ve topraklarımıza dönmüştük. Taş üstünde taş bırakılmamıştı. Evlerimiz talan edilmiş, tanınmaz hale getirilmişti. Bekledik belki kan sonuçları açıklanır, kızımın cenazesini buluruz diye. Kızım için kan verdik. Bizi aradılar ve cenazemizin Urfa’da olduğunu söylediler. Hemen sonraki gün Urfa’ya gittik. Biz kızımızın cenazesini alacağımızı beklerken oğlumun cenazesi çıktı. Bu yaşananların hepsi bir vahşetti” diyor.
‘Cizre’ye saldıranlar DAİŞ’ten farksızdı’
Yasakta insanların kendilerini korumak için bodrumlara sığındığını söyleyen Hezni, yaşananları “kıyamet” olarak tanımlıyor. Tüm dünyanın yaşananlar karşısında sessiz kaldığına ifade eden Hezni, “Herkes Cizre’yi görmezden geldi ve göz yumdu. Cizre’ye saldıranlar DAİŞ’ten farksızdı. Çünkü DAİŞ’in yaptığını asker ve polisler Cizre’de bizlere uyguladı. Erdoğan, DAİŞ çetelerini bizim üzerimize saldı. Bizler onları gördüğümüzde korkuyorduk. Hastaneye getirilen birçok kişi burada katledildi” diye belirtiyor.
5 yıldır kızının cenazesini arıyor
Oğlu ve kardeşinin cenazesini defnettikten sonra Hezni, bu kez kızının cenazesini bulabilmek için mücadele etmeye başlıyor ve mücadelesi 5 yıldır sürüyor. Hezni, “Daha önce kan verdiğimiz için 6 ay geçmeden tekrar kan veremeyeceğimiz söylendi. 6 ay geçtikten sonra tekrar kan vermeye gittik. Bize gönderilen bir zarfla cenazemizin olmadığı yazıyordu. Kan vermemizin üzerinden 5 yıl geçti, kızımın cenazesi hala yok. Ben 5 yıldır kızımın cenazesini arıyorum. Sağ mı, ölü mü ondan da emin olamıyorum. Son 5 yılım cehennem gibi geçti. Yaşadığımı bile bilmiyorum. Bir anne 5 yıldır kızının cenazesini arıyor. Bu acıya yürek ne kadar dayanabilir?” diye soruyor.
‘Tek dileğim kızımın mezarının olması’
“Kızımın bir mezarı bile yok” diyen Hezni, yaşamını yitirmiş de olsa, kızının toprağına sarılarak huzur bulmak istediğini vurguluyor. Kızı Hacer’in cenazesinin bir an önce bulunmasını isteyen Hezni, şunları söylüyor: “Tek dileğim kızımın da bir mezarının olması. Oğlum ve kardeşimin mezarını ziyarete gittiğimde kızımın mezarı olmadığı için kahroluyorum. ‘Kızımın cenazesi nerede?’ diye soruyorum sorumlulara. Ben kızımın cenazesini istiyorum. Tüm dünya bu yaşananları unutsa bile biz anneler bu yaşananları unutmayacağız. Yüreği yanan bir anne nasıl unutabilir? Çocuklarımızın acısını doğru dürüst yaşayamadık. Bizler her şeyi kendi gözlerimizle gördük, kendi kulaklarımızla duyduk. Hep bir umudum var, o da bir gün kızımın mezarına kavuşmak. Biz ne olursa olsun zalimlerin karşısında boyun eğmedik, eğmeyeceğiz de. Onlar katledilenlerin sivil olduğunu çok iyi biliyordu. Ama hepsi terörist olarak ilan edildi.”
Dosyalar kapatıldı
Açılan dosyaların bir bir kapatıldığını ifade eden Hezni, bu durumun hukuksuzluğunu bir parçası olarak değerlendiriyor. Yaşamı boyunca yasakta kaybettiği kardeşinin, kızının ve oğlunun mücadelesini devam ettireceğini dile getiren Hezni, şu ifadeleri kullanıyor: “5 yıldır Cizre Devlet Hastanesi’ne gitmiyorum. Çünkü kızım Hacer hastanede her alanda çalıştı. Her yerde onun izleri var. Çocuklarımın yolunda olmaya devam edeceğim. Hiçbir baskı ve engel bizi durduramaz. Kızımın cenazesini bulana kadar arayış içinde olmaya devam edeceğim. Diğer devletler de bu katliamın ortağıdır.”
‘Onlarca çocuğumuz katledildi’
“2015-2016’da adeta burada bir vahşet yaşandı” ifadelerini kullanan anne Esmer Çıkmaz da Cizre direnişini unutamayan yüzlerce kişiden biri. Çok fazla acı yaşadıklarını söyleyen Esmer, “9 günlük yasakta çocuklarımız sokak ortalarında katlediliyordu. Yaşanan zulme karşı hendekler kuruldu. Bizler evlerimizi bırakıp çıkmasaydık bugün o kadar kişi ölmeyecekti. Biz herkesin hendeklere destek vermesini bekliyorduk. Bizler de çocuklarımızla keşke ölseydik. Onlarca çocuğumuz katledildi ve kızım Yasemin de bunlardan biriydi. Kızım Yasemin 10 Kasım’da daha yeni 16’sına basmıştı. Mahalle o zaman tamamen boşaldı. Biz de mecburen mahalleden çıktık. Bodrumlarla aramızda 200 metre bile yoktu. Arada bodrumların olduğu yerde evimiz vardı. Yanımızda kıyafetlerimiz bile yoktu. Kızım Yasemin de ‘gidip kıyafetlerimizi alıp geleceğim’ dedi” diyerek kendisinin kızıyla beraber eve kıyafet almaya gittiğini ifade ediyor.
‘Arkadaşlarıma sırtımı dönemem’
Esmer, kıyafetleri alıp dönmek üzere eve çıktıktan sonra kızı Yasemin’in “Anne ben gelmiyorum. Arkadaşlarıma sırtımı dönüp, gelemem” dediğini aktarıyor. Yasemin’in ikinci bodrumda kaldığını ve Mehmet Tunç’un televizyona bağlanarak aktardığı yaralıların isimlerinin arasında Yasemin’in isminin de olduğunu belirten Esmer, “7 Şubat’ta ikinci bodrum patlatıldı ve kızım şehit düştü. Bodrum patlatıldığında yerimizden fırladık. Türk kanalları ise hemen ‘60 insan öldürüldü’ diye geçtiler haberi. Daha sonra hemen kaldırıp ’10 kişi’ dediler. Kızım Kürt mücadelesine bağlı bir çocuktu. Güleryüzlü ve o kadar da iyi bir çocuktu. Kızım giymez giydirirdi. Okul harçlığını arkadaşları ile paylaşan bir çocuktu. Aldığı her şeyi arkadaşları ile paylaşırdı. Benim söylediğim her şeyi yapardı ve bana hep ‘kendine iyi bak’ derdi. Çok sessiz ve akıllı bir çocuktu. Kimsenin kalbini kırmazdı. Yasemin ile beraber şehit düşenlerin hepsi benim çocuklarımdır” sözleriyle o günleri anımsatıyor.
‘Bu davanın peşinde olacağız’
Oğlu Vahap’ın da İdil yasaklarında yaşamını yitirdiğini hatırlatan Esmer, kızının ve yaşamını yitirenlerin mücadelesini sonuna kadar sürdüreceğine belirtiyor. Esmer, “Oğlum da kızım da onurları için yaşadı, onurları için öldü. Onların mücadelesini ve direnişini unutmayacağız ve unutturmayacağız. Direnişlerine sahip çıkacağız. Kanımızın son damlasına kadar bu davanın peşinde olacağız. Sonuna kadar çocuklarımızı katledenlerin peşinde olacağım. Unutulmasına izin vermeyeceğiz. Çocuklarımızı kurtarmak için gittiğimizde bizi engelliyorlardı. Bize çocuklarımızı PKK’nin öldürdüğünü söylediler. Ama çocuklarımızı PKK öldürmedi. Hiçbir çocuğum bu vahşeti unutmayacak” diyor.
Yeni Yaseminler büyüyor
Kızı Yasemin’in ismini yaşatmak için torununun ismini “Yasemin” koyduğunu ifade eden Esmer, “Gelinim bana eğer oğlum olursa Vahap, kızım olursa Yasemin koyacağım dedi. Kızı dünyaya geldi ve ismini Yasemin koyduk. Küçük Yasemin şimdi 2 yaşında. Onlar bir Yasemin’i bizden kopardı ama biz yeni direnişçi Yaseminler büyütüyoruz. Biz onlarca Yasemin büyüteceğiz” diye kaydediyor.
‘Onlar cennetin kuşları’
Esmer, sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Hayatımızda 5 yıldır hiçbir şey değişmedi. Evet, biz tabutlarla cenazeleri mezarlığa defnettik ama ruhları hala bodrumların olduğu yerde. Bodrumların olduğu yer bizler için ziyaret yeri. Bodrumların olduğu yerde yapılan TOKİ’ler de insanlar nasıl kalabiliyor. Nasıl delirmiyorlar? ‘Onlar ölmüş’ diyoruz ama asıl ölenler biziz. Onlar cennetin kuşları. Çocuklarımız zulme boyun eğmedi. Onlar halkına zulüm uygulanmasın diye canlarını feda ettiler. Bizler yıllardır bu zulmü yaşıyoruz. Yasaktan sonrada biz aileleri hep rahatsız ediyorlar. Bizler bu mücadelenin yolunda olacağız. Çocuklarımızla gurur duyuyoruz. Direnişleri ve mücadeleleri bize miras kaldı.”
Kaynak: http://www.jinnews.com.tr/