Kemal SOBE
Asgari ücret kapitalizmin üretici güçlere ödediği açlıktan ölmeme ücretidir. Asgari ücret insanca yaşam için gerekli bir miktar olmayıp, sadece ertesi gün üretim yapabilmek için ödenen yemek yeme parasıdır. Ki Türkiye gibi ülkelerde bu asgari ücret yeterli bir besin almaya bile yetmemektedir. Asgari ücretliler sürekli ekonomik sorunlardan, geçim sıkıntısı yaşamaktan, en temek ihtiyaçları bile karşılayamamaktan şikayetçiler. Asgari ücretlilere üretici güçler denir. Patronlara da üretim araçlarına sahip olanlar denir. Üretim araçlarına sahip olanlar, üretici güçlerin ürettiği maddi değerlere, artı değere yasal olarak el koyarak zenginleşirler. Üretici güçlerin ürettiği değerlere el koyup, bu değerleri biriktirmeye de kapitalizm diyoruz. Bu durumda kapitalizmin modern kölelik düzeni olduğu gerçekliği karşımıza çıkıyor. Kapitalizm sürekli azami karı hedeflediğinden, bunu ancak sömürüyle yapabilir.
***
Yani işçinin ürettiği değerlere el koymak, kapitalizmin yapısını oluşturur. Kapitalizm artı değere el koymadan ne büyüyebilir nede var olabilir. Küçük bir azınlığın sistemi olan kapitalizm çoğunluğun sömürülmesinin üzerine kurulan bir sistemdir. Maddi olarak büyümeyi hedefleyen kapitalist, işçinin ne gibi şartlarda yaşadığıyla ilgilenmez. Kapitalisti ilgilendiren tek şey, büyümeyi sağlamadır. Kapitalizmde büyümek için her şey mübahdır. Kapitalizmde dar gelirlilerin, işçilerin neden sürekli geçim sıkıntısı yaşamaları, sömürüye dayalı sistemden kaynaklanıyor, ülkede kıtlık yada yetersiz bir üretimin olmamasından kaynaklanmıyor. Kapitalizm azınlığın çoğunluğun sömürülmesine dayandığı sistemdir. Bu sistemde merhamet ve acıma yoktur, kar ve büyüme, yükselme vardır. Kar, egemenlik, iktidar ve büyüme hiçbir insani kural ve ilke tanımaz. Şayet tanısaydı, savaşlar, açlık ve yoksulluk olmazdı.
***
Demekki asgari ücret modern kölelere-işçilere ödenen ücrete denir. Feodal ve köleci sistemlerde marabalar ve köleler sadece yemek yerlerdi ve efendilerine-sahiplerine çalışırlardı. Kapitalistler kendilerini, feodal ve köleci sistemlere karşı, özgürlükçü ve demokrat gösterseler de, yaşanılanlar söylenenlerin hiçte öyle olmadığını, sadece daha önceki sistemlerin çağın ve zamanın koşullarına göre kabuk değiştirdiğinin bir ispatıdır. İnsanın insanın sömürülmesine dayalı sistemler var olduğu sürece ne gerçek demokrasi nede gerçek özgürlük olur. Sadece göstermelik sandık demokrasileriyle toplum üzerinde denetim ve egemenlik kurulur. Gelişmemiş ülkelerde dikkat edilirse, işçilerle patronlar arasında çelişki ve çatışmalar yaşlanılıyor ve bir türlü uzlaşı sağlanamıyor. Karl Marx, işçiile patron arasındaki çelişkilerin uzlaşmaz nitelikte olduğunu ve sonuçta bir çatışmaya yol açacağını söylüyor.
***
İşçi-emekçi iyi şartlarda yaşamak isteyecektir, bunun içinde yeterli bir maaş alması gerekiyor. Patron sürekli büyümeyi hedeflediğinden, işçinin bu taleplerine olumlu cevap vermeyecektir. Kapitalizm bitmeden, serbest piyasa ekonomisi ortadan kalkmadan sömürü sona ermez- bitmez. Gelişmiş ve refah seviyesi yüksek olan ülkelerde de, sömürü ve artı değere el koyma yaşanılan bir gerçekliktir. Sömürüldüğü bilincine sahip olmayanlar, kapitalizmi yıkamazlar. Kaldıki günümüzde bile işçilerin neredeyse çoğunluğu, kapitalizmi yıkmayı düşünmüyorlar, sadece iyi bir maaş alıp iyi şartlarda yaşamayı yeterli buluyorlar. İşçilerin neredeyse tamamı bile, kapitalizmin ne olduğunu, serbest piyasaya dayalı ekonominin ne olduğunu bile bilmiyorlar. Refahın yüksek olduğu bir ülkede de sömürü devam ediyor. Sadece refahı düşük olan bir ülkeye nazaren daha iyi şartlarda yaşama imkanı ve kapitalizme biraz tahammül etme durumu var.
***
Özelde işçiler-emekçiler genelde de toplum birilerine üretim yaptıkları ve birilerini zenginleştirdikleri sürece, iyi şartlarda yaşasalar bile özgür olamazlar, sadece iyi şartlarda yaşayan modern köle olabilirler. Özgürlük, kendi ürettiği değerlere sahip olmakla olur, birilerine çalışmakla, emeklerini birilerine satmakla değil. Çünkü insanın insana ve insani değerlere yabancılaşması kendi emeğine yabancılaşmasıyla olmuştur. Toplumsal ve insani değerler için çalışanlar özgür olabilirler. Çünkü insan toplumsal üretim ve toplumsal emekle meydana gelir. Toplumsal emeğin, çalışmanın olduğu yerde özgür birey-insan oluşur. Toplumun elit kesime çalıştığı koşullarda olsa olsa kölelik olur. İşte son beş bin yıldır yaşanılan hakikat budur. Özgürlüğü toplumsallık dışında arayanlar, toplumun düşmanı olurlar. Özgürlük, kurtuluşu toplumsal üretim ve emek koşullarında aramakla oluşur. Toplumsal kurtuluş olmadığı sürece, birey her zaman köle olur. Toplum köle olduğu sürece, birey kral olsa bile, durum değişmez.
***
İnsanlar, iyi şartlarda yaşamanın ve bazı ekonomik hakların olduğu durumlarda sömürünün olmadığını düşünürler. Bu, kapitalizmin ve artı değerin ne olduğunu bilmemekten kaynaklanır. Kapitalizmi ve artı değeri bilen, emek bilincine sahip insanlar, iyi şartlarda yaşama imkanı ve bazı haklar olsa bile, kapitalizm ve artı değere el koyma olduğu sürece, sömürünün bitmeyeceğini ve var olan mevcut uzlaşmaz çelişkilerin eninde sonunda bir çatışmaya dönüşeceğini ve kapitalizmi zor yoluyla yıkacağını bilirler. Bütün çelişkilerin ve sorunların kaynağı kapitalizm ve özel mülkiyet ilişkileridir. Kapitalizmde işçiler ve dar gelirliler hiçbir zaman emeklerinin karşılığını alamazlar. İyi şartlarda yaşamın olduğu ülkelerde bile zaman zaman sorunların olduğu ve çatışmaların yaşanıldığı görülüyor. Çünkü kapitalizm sürekli kriz ve buhran üretir. İşsizlik, yoksulluk, savaşlar, eşitsizlikler, hatta kadın sorunu, kapitalizmin bataklığında ortaya çıkan sorunlardır, kanserlerdir. Kapitalizm insanın doğasına ters olduğu gibi, doğanın da yapısına terstir. İnsanı hiçleştiren bir sistem, doğaya hiç acımaz, acımıyor da. Ormanların kesilmesi, doğanın talan edilmesi, yağmalanması, iklim bozulması bunun bir ispatıdır. Çözüm ve çare, üretim araçlarının ve maddi değerlerin ortak kullanımına dayalı komünal bir sistemdedir. Kapitalizm ve sömürü olduğu sürece, asgari ücret koşullarında işçiler başta olmak üzere dar gelirliler ve toplum modern köleliği yaşamaya mahkum olur ve insanlık her yönden bir tükenişi yaşar. Kurtuluş toplumsal değerleri, toplumsallığı tekrar yaşamsal kılmakla olur. Özgür yeni insan, toplumsallık içinde kendini aramalı. Sosyal-izm, insanın toplumsal emek ve üretim koşullarında kendi toplumsal hakikatini tekrar keşfetmesi ve yaşamasıdır. Bundan dolayı, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, ” sosyalizmde ısrar insan olmakta ısrardır ” diyor…