İnsanlık hala karanlık güçler tarafından katlediliyor

0
291

Kemal SÖBE

Temmuz 1993’de Sivas’ta 37 aydın insan, yobazlar tarafından yakılarak katledildi. Sivas katliamı, Kendilerine müslüman diyen bir grup sakallı sarıklı şalvarlı yobaz, Madımak oteline yaptıkları ateşli saldırıda, 37 aydın insanı yakarak katlettiler. Bu katliam bir dinci grubun saldırısı olarak söylense de, devletin güvenlik güçlerinin seyirci olması, katliamı önleyebileceklerken, önlememeleri, saldırının arkasında derin devletin, özel savaş güçlerinin olduğunu gösteriyor. Yani Sivas katliamı, bir grup fanatik dinciyle, bir grup ateistin arasında çıkan mezhepsel yada inanç farklılığından kaynaklanan bir çatışma ve kavga değildi ama öyle gösterildi. Mezhepler ve farklı inançlar arasındaki çelişkiler kullanıldı, provokasyonlar, kışkırtmalar yapıldı ama esasen bu saldırının amacı sınıfsal ve ideolojiktir. 

Sivas katliamı yeni değildi, ondan önce Maraş katliamı yaşanıldı, Çorum katliamı vardı, Dersim katliamı hala yüreğimizi kanatıyor. Bu katliamların hiçbirini unutmadık, unutmayacağız. Dün, saydığımız yerlerde yapılan katliamlar bugun her gün Kürdistan’da yapılıyor. İyi ile kötü arasındaki kavga bitmedi, devam ediyor. Türkiye’nin ideolojik mayası olan Türk-İslam sentezi, üç şeye düşmandır. Bu üç şey şunlardır: Kürt, Kızılbaş, komünist. Bu üç kavram, Türk-İslam sentezinin düşmanıdır. Özel savaş rejimi yüzyıldır bu üç değere saldırmaktadır. Kendi varlığını bu üç değerin yok edilmesine bağlamıştır. Türkiye’de, Osmanlı’nın 600 yıllık, kafatasçı cumhuriyetin de 100 yıllık karanlığından etkilenmiş epey bir nüfus var. Bu kafatastı zihniyetten çok derince etilenen bir kesim, Maraş, Çorum ve Sivas katliamlarında tetikçi ve maşa olarak kullanıldılar. Bu karanlık zihniyetten etkilenenleri  siyasal Türkçüler ve siyasal islamcılar olarak iki gruba ayırabiliriz. Siyasal Türkçüler, MHP-Ülkücüler, Alevilerin, Kürtlerin ve solcuların-komünistlerin düşmanlarıdır. Siyasal islam AKP ve türevleri, şu anda bütün Kürtlere, Alevilere, komünistlere düşmanlar. Bu düşmanlığın kökleri çok eskiye, insanlığın geçmişine dayanıyor. Devletli-sınıflı sistem. Hiyerarşi ve sınıflı devlet aygıtı sistemi, işte bu saldırı ve katliamların ideolojik kökenini oluşturmaktadır. Devletin asli sahibi olan sermaye sınıfı, kendisine rakip olarak gördüğü sınıf düşmanı kesimlere, çevrelere ve gruplara, fırsat buldukça saldırmış, katletmiştir. Osmanlı’nın katlettiği kırk (40) bin Alevi, sınıfsal nedenlerden dolayı katledildi. Alevileri sınıf düşmanı olarak gören, sınıflı devlet sistemi, tarih boyunca kendi sınıf düşmanları olarak gördüğü Alevilere saldırılar yapmışlardır.

Bu saldırıları bazen açıkça devlet güçlerince yapmış bazende üstü örtülü olarak, gericileştirmiş kesimlere yaptırmıştır ve bunu da iki farklı mezhep arasındaki mezhep kavgaları olarak göstermiştir. Son 30 yıldır, Kürtler, Türk-islam sentezinin hedefindedir ve her gün Kürdistan bombalanıyor, insanlar katlediliyor. Türkiye’de, özel savaşa muhalif olan herkes saldırı altındadır. Bu saldırı ve katliamda en çok etkilenenler Aleviler, Alevi Kürtler ve Kürtler, aydın demokrat kesimler oldular. Sivas katliamı öyle dar ele alınacak bir katliam değildir. Sivas katliamı, kafatasçı devletin, farklılıklara nasıl yaklaştığını ve ne yaptığını, ne yapabileceğini gösteriyor. Bu katliam, Türkiye’de büyük bir demokrasi sorunu olduğunu gösteriyor. Demokrasinin olmadığı bir ülkede bu tür katliamlar olur. Türkiye’de mezhepsel farklılıklara rağmen, farklı mezhepler arasında bir sorun pek yaşanılmamıştır.

Alevisi ve Sünnisi hepsi bir arada aynı şehirde, mahallede hatta aynı apartmanlarda yaşamışlar, evlilikler bile yapmışlar, hayatı paylaşmışlar. Yani halk arasında pek bir sorun olmamıştır. Ancak sınıfsal sorunlar ve toplumsal  mücadeleler söz konusu olunca, siyasal Türklük ve siyasal İslam, iktidar odaklarının, derin devletin eliyle devreye konmuş ve siyasal Türklüğe-İslama yakın çevreler içinde en gerici yobaz kesimler özenle seçilerek maşa olarak kullanıldılar, kullanılıyorlar. Maraş, Çorum ve Sivas katliamında, bu söylediğimiz kesimler, özel savaş tarafından mezhepsel çelişkiler üzerinden kullanıldılar. Geçenlerde HDP İzmir il binasına yapılan saldırıda, kullanılan tetikçi bozuntusu da, bu söylediğimiz çevrenin içinde yer alan bir maşadır. Türkiye, demokratik bir ülke olmadığı sürece, bu saldırı ve katliamlar bitmez, artarak devam eder. Sivas’ta katledilen aydınlar, inkarcı ve faşist rejim için tehlike olarak görülüyorlardı.

Dünyada, en çok aydının, siyasetçinin, solcunun zindanda olduğu ülke Türkiye’dir. Aleviler, Türkiye’de en aydın kesimi oluşturuyor. Aleviler her zaman ezilenden yana olup, ezene karşı çıktılar. Mazlumların yanında yer alan Aleviler, bu duruşlarından dolayı, sürekli zalimlerin saldırılarının hedefi oldular. Alevilerin saldırıya ve katliama uğramaları, sahip oldukları devrimci durumlarından dolayıdır. Ancak Aleviler, özel savaş rejimi tarafından dinsiz, imansız olarak gösterilip, gerici yobazların hedefi haline getirildirler. Bunu bizzat derin devlet ve özel savaş yaptı, yapıyor. Şimdi Kürdistan’da, Kürtleri katledenler hangi güçlerse, Alevileri katledenlerde aynı güçler ve aynı zihniyettir ve bu zihniyetin beslendiği yer derin devletinde en derin yerleridir. 

Ancak iyi bir demokrasi mücadelesiyle bu karanlık ortadan kaldırılır. Kürtler, demokrasi mücadelesini, her bedeli vererek ve her fedakarlığı yaparak veriyorlar. Kürtlerin yürüttüğü demokrasi mücadelesine bütün toplumsal kesimlerin katılması, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve aydınlığa kavuşması için önemlidir. Türkiye demokratikleşirse, aydınlığa kavuşursa, bu katliamlar sona eren ve yapanlar yargılanırlar. Bütün bu kötülükler, bu karanlık rejimin yarattığı karanlıkta ortaya çıkıyor. Bu karanlık biterse, bütün kötülükler biter. Bunun için demokrasi mücadelesi şarttır. Yani Maraş, Çorum, Sivas katliamı, bizzat ırkçı-kafatasçı devletin organize etmesi ve yönlendirmesiyle oldu. Yani Türkiye’deki sorun, rejimsel bir sorundur. Dolayısıyla Türkiye’de rejim sorunu var. Bu rejimin değişmesi gerekiyor. Türkiye’deki bütün sorunların kaynağı, mevcut karanlık rejimdir. Bu karanlık rejimin mutlaka yıkılması gerekiyor. Bu karanlık rejim devam ettiği sürece, herkes tehlike altında olur. Kendi başbakanını asan, kendi cumhurbaşkanını ve kendi generalini öldüren bir devlet-rejim, hiçkimseye acımaz, acımıyorda. Türkiye’deki rejim şu an, dünyadaki en gerici en acımasız, en faşist rejim haline gelmiştir…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz