BİR HALKIN YÜREK ÇİZGİSİ
Qamişlo’nun tozlu sokaklarından çıktın,
Bir çocuk bakışıyla baktın dünyaya,
Ama o bakışta,
Çoktan kavrulmuştu isyanın ilk kıvılcımı.
Anaların tandır başında fısıldadığı
O eski, yaralı türküler,
Daha o günlerde bir harita çizdi sana,
Ne çizgi tanırdı o harita,
Ne tel örgü…
Sınır diye koydukları bütün yaraları
Birer birer aşacaktın.
Amed’in taşlarına bastığında,
Şehir seni tanıdı.
Gözlerini tanıdı önce,
Sonra sesini,
Sonra da kılıç gibi keskin iradeni.
Çünkü sen,
Dicle’nin suyunu avuçlayan
Ve onu yüreğinde taşıyan bir nehir gibi,
Akıp gittin vadilere.
Zagros’ta,
Yıldızların gözü önünde yürüdün,
Ayaz seni üşütmedi,
Yağmur seni yormadı,
Çünkü o dağlar,
Senin nefesini kendi rüzgârına katmıştı.
Her kayada bir sözün kaldı,
Her geçitte bir yemin…
Dersim’de,
Sislerin arasından doğdun sabaha.
Ormanın kuytusunda kurduğun her mevzi,
Sadece savaşın değil,
Bir halkın yarınlarının eşiğiydi.
Ve her seher vakti,
O toprak,
Ayak izlerinin ısısını sakladı.
Botan’da,
Geceler uzun,
Yollar sarp,
Ama senin adımların hep dikti.
Her dağın yamacında,
Her köyün avlusunda,
Bir selamın vardı.
Sen geçince,
Çocuklar taşlarını yere bırakırdı,
Kadınlar gözlerini ufka dikerdi.
Ve Rojava’da,
O büyük güne hazırlanırken,
Toprağın altındaki tohum gibi çalıştın.
Güneşin en kavurucu anında bile,
Gölge aramadın.
Siperin en önünde,
Yolun en taşlısında yürüdün.
Senin hayatın,
Bir halkın yürek çizgisiydi.
Qamişlo’dan başlayıp
Amed’in taşına,
Zagros’un doruğuna,
Dersim’in sisine,
Botan’ın yarasına,
Ve Rojava’nın doğum sancısına uzanan
Koca bir destandı.
Şimdi,
Adını her söyleyişimizde,
Bir nehir akıyor içimizden.
Ve biliyoruz,
Senin yürüdüğün yollar,
Bizim omuzlarımızda hâlâ sımsıcak.
Toprak seni sakladı,
Ama biz seni,
Kendi damarlarımızda taşıyoruz.
Rizgar Amed 14.05.2023
Büyük Komutan Heval Sofî anısına..BİR HALKIN YÜREK ÇİZGİSİ
Qamişlo’nun tozlu sokaklarından çıktın,
Bir çocuk bakışıyla baktın dünyaya,
Ama o bakışta,
Çoktan kavrulmuştu isyanın ilk kıvılcımı.
Anaların tandır başında fısıldadığı
O eski, yaralı türküler,
Daha o günlerde bir harita çizdi sana,
Ne çizgi tanırdı o harita,
Ne tel örgü…
Sınır diye koydukları bütün yaraları
Birer birer aşacaktın.
Amed’in taşlarına bastığında,
Şehir seni tanıdı.
Gözlerini tanıdı önce,
Sonra sesini,
Sonra da kılıç gibi keskin iradeni.
Çünkü sen,
Dicle’nin suyunu avuçlayan
Ve onu yüreğinde taşıyan bir nehir gibi,
Akıp gittin vadilere.
Zagros’ta,
Yıldızların gözü önünde yürüdün,
Ayaz seni üşütmedi,
Yağmur seni yormadı,
Çünkü o dağlar,
Senin nefesini kendi rüzgârına katmıştı.
Her kayada bir sözün kaldı,
Her geçitte bir yemin…
Dersim’de,
Sislerin arasından doğdun sabaha.
Ormanın kuytusunda kurduğun her mevzi,
Sadece savaşın değil,
Bir halkın yarınlarının eşiğiydi.
Ve her seher vakti,
O toprak,
Ayak izlerinin ısısını sakladı.
Botan’da,
Geceler uzun,
Yollar sarp,
Ama senin adımların hep dikti.
Her dağın yamacında,
Her köyün avlusunda,
Bir selamın vardı.
Sen geçince,
Çocuklar taşlarını yere bırakırdı,
Kadınlar gözlerini ufka dikerdi.
Ve Rojava’da,
O büyük güne hazırlanırken,
Toprağın altındaki tohum gibi çalıştın.
Güneşin en kavurucu anında bile,
Gölge aramadın.
Siperin en önünde,
Yolun en taşlısında yürüdün.
Senin hayatın,
Bir halkın yürek çizgisiydi.
Qamişlo’dan başlayıp
Amed’in taşına,
Zagros’un doruğuna,
Dersim’in sisine,
Botan’ın yarasına,
Ve Rojava’nın doğum sancısına uzanan
Koca bir destandı.
Şimdi,
Adını her söyleyişimizde,
Bir nehir akıyor içimizden.
Ve biliyoruz,
Senin yürüdüğün yollar,
Bizim omuzlarımızda hâlâ sımsıcak.
Toprak seni sakladı,
Ama biz seni,
Kendi damarlarımızda taşıyoruz.
Rizgar AMED