Futbol ve faşizm

0
31

SENAR XERZAN

Futbol sahaları, son yıllarda devletin sürü kitleleri Kürtlere karşı yönlendirdiği, vandalizmi ve faşizmi körüklediği mekanlar haline gelmiştir. Son ElazığSpor-Vanspor karşılaşmasında bu nefretin resmi makamlarca alttan körüklendiği ve alınması gereken tedbirleri almayarak Kürt düşmanlığını sürekli diri tutma gayesini açığa çıkarmıştır. Yıllarca bu saldırılara en çok Amedspor maruz kaldı. Amedspor bu saldırılar boyutuyla tüm faşistlerin hedefi durumundaydı ama Amedspor kadar olmasa da diğer Kürt kent takımları da bu saldırılardan payını almıştır. Son olaylı maç öncesinde taraftar gruplarının adeta savaşa hazırlanır gibi çağrı yapması, Elazığspor yönetiminin Vanspor ekibinin şehirde barınmasını engellemeye çalışması ve bunları davul zurnayla duyurur gibi sosyal medya üzerinden yansıtması, bu olayların hepsinin organize bir şekilde bir merkezden yönlendirildiği, maç esnasında sahaya atılan maddeler toplamda en az 10 maçı tatil etmeye yetecek durumdayken hakemin hala maçı oynatmaya çalışması, federasyonunda her zaman olduğu gibi sahalardaki bu faşizm bir parçası olduğunun açık göstergesidir.  Bir Kürt’ün en ufak bir itirazı ya da serzenişi karşısında hemen şafak operasyonlarıyla yaşadığı mahalleye polisler yığarak derdest eden devletin kolluk güçleri, bir hafta boyunca yöneticisi ve taraftar gruplarıyla açık bir şekilde Vanspor’a karşı şiddeti teşvik eden çağrılar yapması ve örgütleme yapmasına seyirci kalması devlet aklının her koşulda Kürt düşmanı tutumunda ısrarının resmidir.

Türkiye’de yıllardır süre gelen futbol camiası(Özellikle Federasyon)’nın derin devlet ve mafya ilişkileri AKP iktidarı zamanında daha da pervasızlaşarak bu kulvarda da azgınlaşmıştır. Devlet yıllarca bölge takımlarını kullanarak gençleri politik duruştan uzaklaştırıp kimliksizleştirmek için özel araç olarak kullanmıştır. Son yıllarda Amedspor ve Dersimspor yönetimleri ve taraftarlarının devletin özel savaş politikaları için bir araç durumuna dönüşmemesi için gösterdiği çaba bu kulüpleri Federasyonun ve faşist çete gruplarının hedefi haline getirmiş tırmanan bu şoven dalga tüm Kürt kent takımlarını da hedef haline getirerek her takıma bu şiddet dalgasına maruz kalmıştır. Devlet bu faşizmi bilinçli bir şekilde geliştirip karşısında da gelişen tepkinin politik bir duruştan ziyade maç günü deşarj olan sıradan holigan bir tepki haline getirerek Kürtleri ulusal kimlik bilincinden uzaklaştırarak adli bir reaksiyonun peşinden koşan kitleler haline getirmeyi hedeflemektedir.

Kürtler kent takımlarının yönetimleri kentin kültürel değerlerine ve ulusal kimlikleri ve değerlerine bağlı olduğu ve buna hizmet ettiği müddetçe elbette destekleyecektir. Ama bu kulüplerin çoğunun devletin özel savaş kurumları tarafından özellikle yönetildiği ve bir özel savaş aracı olarak kullanıldığı asla unutulmamalıdır. Vanspor yönetiminin final maçından sonra kupayı alarak Wan halkının iradesine en büyük hakaretin aracı olan kayyuma gitmesi, Elazığspor taraftarının Wan halkına yaptığı hakaretlerden çok daha büyük bir hakaret olmuştur. Vanspor yönetiminin bu davranışı bile başlı başına aslında bu kulüplerin kent halkından ne kadar uzakta durduğunun ve hangi amaca araç olduğunun delilidir. Wan halkı gibi yurtseverlik bilinci yüksek bir halkın Elazığ’da sergilenen Faşist tiyatrolara gelerek hırsız kayyumun eteğini öpen, zalimin sofrasına minnet bir kulübün peşine takılıp şuursuz holiganlar gibi hareket etmeyeceği şüphe götürmeyecek bir gerçektir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz