Kemal SOBE:
Türkiye’deki siyasi partiler toplumsal sorunlara ve memleket meselelerine çözüm bulabildimiki, yeni kurulan ve kurulacak partiler çözüm olabilsinler? Son birkaç yılda bazı partiler kuruldu ve son günlerde Muharrem İnce’nin, yeni bir parti kuracağı tartışılıyor.
Kapitalist düzen partileri, karakterleri gereği toplum karşıtıdırlar. Çünkü kapitalist sistem etiketli partiler sermaye sınıfının hizmetçi ve sözcüleri oldukları için, kapitalist düzen partileri olarak siyaset tarihinde yerlerini alıyorlar. Türkiye onlarca yıldır kapitalist düzen partilerinin beslendikleri bir bahçeye dönüştü. Her kurulan yeni kapitalist düzen partisi ve partileri, sanki bir umut olacaklarmış gibi kendilerini halka gösteriyorlar.
Kapitalist düzen partileri onlarca yıldır toplumsal ve memleket meseleleri konusunda kendilerini vazgeçilmez görürler ve bu konuda halktan kesimler üzerinde de çeşitli argumanlar kullanarak etkili oldular. Toplum karşıtı bir zihniyete sahip olan bu kapitalist düzen partilerinin onlarca yıllık pratiklerine baktığımızda, toplumsal sorunlarla ve memleket meseleleriyle zerre kadar bile ilgilenmediklerini, sadece rant ve para ile meşgul oldukları netçe görülür. Bu düzen partilerinin, toplumsal sorunlara çözüm olmak şurada kalsın, bu partilerin aslında sorunların ürediği bir sistemi ayakta tuttukları ortadadır.
Toplumsal sorun ve meselelerle gerçekten ilgilenen HDP ve benzeri partilere nasıl yaklaştıklarınıda biliyor ve görüyoruz. HDP’li vekillerin dokunulmazlıkları kalksın diye, bu partilerin hepsi oy ve elbirliği yapmışlardı. HDP, gerçek demokrasiyi ve özgürlüğü savunduğu ve bunun pratiğini ortaya koyduğu için, bu düzen partilerinin ve sistemin kirli yüzü açığa çıkıyor. İşte HDP’ye saldırmalarının sebebi budur. Bugüne kadar hangi düzen partisi hükümet olduğunda, toplumun en temel sorunlarına çözüm buldu? Bu düzen partileri onlarca yıl devlet yönetiminde kala kala, demokrasiyi ve adaleti dillerinde ciklet gibi çiğneyerek tanınmaz hale getirdiler.
Türk halkı bu partilerin etkisi altında kala kala bir nevi bunlara bağımlı ve muhtaç hale geldi. Bu partilerin nasıl hareket ettiklerini anladıkları halde bile, bunlardan hala sorunlara çözüm olmalarını bekliyorlar. Apolitik toplumlar alternatif oluşturamazlar, mevcut sistem partilerinden çözüm beklerler ve sistem partilerine bağnazca bağlanırlar. Türkiye’de toplum, politikayı yalancılık, sahtekarlık ve çıkarcılık olarak biliyor. Toplumda politik bilinç olmadığı için, hangi partinin siyasi çizgisinin ne olduğunu ve neyi hedeflediğini bilmiyor. Türkiye’nin onlarca yıllık siyasi geçmişinden günümüze kadar, toplumun sorunlarıyla gerçekten ilgilenen ve çözüm ortaya koyan sadece HDP’dir. Alternatif geliştiren siyasi güç sadece HDP’dir. Bu nedenle, HDP’ye her türlü etiketi yapıştırdılar, dış güçlerin uzantısı, bölge partisi Kürt partisi diye. Halbuki Türkiye tarihinde topluma dayalı ilk gerçek muhalif güç HDP’dir ve HDP, Türkiye partisidir. HDP, her zaman Türkiye partisi olmuştur. Hiçbir zaman ne Kürt partisi oldu, nede bölge partisi oldu. Türkiye’nin gerçek demokrasi ve muhalif gücü oldu. Türkiye’de yaşayan bütün farklı kimlik, millet ve dillere eşit ulusal haklar temelinde yaklaşmıştır. HDP, Türkiye partisi olamadı demeleri aslında HDP, bizim gibi düzen partisi olmadı, tekçiliği savunmuyor, rant partisi olmuyor anlamında değerlendiriyoruz.
Çünkü düzen partilerinin yiye yiye nasıl oburlaştıklarını herkes biliyor ve görüyor. HDP, düzen partileri gibi rant ve avanta peşinde koşmuyor. Demokrasiyi ve özgürlüğü inşa etmenin uğraşı içindedir ve bu uğurda binlece şehit verdi ve binlerce çalışanı, yöneticisi zindandadır ve sürekli abluka altındadır. HDP’nin başına gelenler hangi partinin başına gelmiş? HDP, sözüylede özüylede demokrasiyi ve eşitliği savunuyor.
Türkiye halkları yeni partilere ihtiyaç duymuyor. Türkiye halkları demokrasiye, özgürlüğe ve insanca yaşamaya ihtiyaç duyuyor. Halklar demokratik bir devlete, demokratik bir yönetime ve demokratik bir sisteme ihtiyaç duyuyorlar. Mevcut sistem demokratik hale gelmediği sürece, yüz tane yeni parti kurulsada, mevcut baskı rejimi devam eder ve düzen partileri rant elde etmeye ve parsayı toplamaya devam ederler. Açlık ve fakirlik de kader olarak topluma dayatılmaya ve yaşanılmaya devam eder. Gerçek demokrasinin, adaletin olmadığı yerde, kapitalist düzen partileri devletin gücünü kullanarak halkın tepesine çöreklenirler. Çünkü özyönetim halkın kendisidir, öz demokrasidir, yerinde yönetimdir.
Toplumsal yaşamda en büyük değer politik ve örgütlü halktır. Örgütlü halk ve özyönetim komün demektir. Demokrasinin temeli komündür. Komünlerin olmadığı yerde demokrasi olmaz. Halkın kendi kendini yönetmesi ve demokrasinin gelişmesi ancak komünal yaşamla ve üretim araçlarının ortak mülkiyetiyle olur. Türkiye’de sistemin çizdiği sınırların dışına çıkmayan bir parti, toplumsal sorunlara çözüm olamaz, tam tersi sorunların ürediği bir bataklık olur.
Türkiye kapitalist düzen partilerinin bataklığı haline gelmiştir. Hiçbir kapitalist parti, Türkiye’nin temel
sorunlarına çözüm olamaz. Türkiye’nin sorunlarını masaya yatırmayan, doğru ve gerçekçi bir çözüm geliştirmeyen bir parti ve partilerin gideceği yer rant bataklığıdır. Türkiye, Tarihin en kötü dönemini yaşıyor. Yoksulluk, işsizlik ve pahalılık toplumu kasıp kavuruyor. Dolayısıyla Türkiye’nin yeni partilere ihtiyacı yok. Türkiye’nin demokrasiye ve özgürlüğe, insanca yaşamaya ihtiyacı var. Kapitalizmde sermaye partilerinin kurulması, sistemin ihtiyaç duyduğu yedek lastikleri oluşturmak içindir, sorunları çözmek için değil. Bazı kesimlerde, yeni kurulan partileri yeni bir umutmuş gibi görüyorlar. Bu partileri kuranların geçmiş pratikleri neydiki şimdiki ve gelecekteki pratikleri ne olsun.
Yeni demokratik, özgürlükçü anlayışlara ve zihniyetlere ihtiyaç var. Eskiyi yeni tabelalarla devam ettirecek yeni partilere ihtiyaç yok. Halkların şimdi kendi elleriyle inşa edecekleri demokrasiye ihtiyaç var. Demekki Türkiye’de partilere ihtiyaç yok. Ama demokrasiye ve özgürlüğe olan ihtiyaç ertelenemez bir gerekliliktir…