Diline yasak konulan bir halkın çocuklarıyız. Oysa anne ve babalarımızın her daim evlatlarına vermiş olduğu örneklerden biri “Okuyun da bir işe yarayın, büyükleriniz gibi olmayın” sözleri çocukluğumuzun bir parçası haline geldi. Sömürgeciliğin ve köleleştirmenin en ana temel mekanı olan Türk okulları Kürt çocuklarının hayallerinin ve yıllarının bitirildiği yerlerdi. Çocukluğumuzun ilk günlerinde bizlere “Ne Mutlu Türküm” dedirterek hem çocukluğumuza yalancı kişilikler yaratmanın acımasızlığıyla benliklerimizle oynamaya başladılar. Bizi bizden, benliğimizden ve kendi var oluş kimliğimizden inkar etmemizi sağladılar. Kürt çocuklarının, Türk faşistli bir kişi yaratmaları için ana mekan okullar karakollardan daha öncelikli ve elzemli olmuştur.
Doğunun en ücra köşesinde diye adlandırdıkları ama aslında özünde yaşayan toplumun köylerine kutsal bir işle uğraşan, sevecen ve güleç ve iyi sıfatıyla gelen öğretmenlerin aslında tek bir görevi vardı. Kürt dilini, kültürünü yok ederek Türk faşizmine uysal köleler yaratmaktı! Daha da fazlası gerekiyordu soykırımın dahada güçlü olması için nice anlam taşımayan filmler, diziler çekildi: “Haydi kızlar okula’’ ve ‘’Kardelen’’ adı altında başlatılan kampanyalar da Kürt dilinin ve kültürünün öncüsü olan kadınları ve kız çocuklarını bu soykırımın merkezlerine tıktılar.
Şimdi halkımızda öyle bir algı yaratmaya çalışıyorlar ki sömürge okullarında ne kadar fazla kaldıysa, ne kadar eridiyse o kadar başarılı bir insan oluyorlar ssıfatını adeta kutsal kıldılar Bunun yanında cemaat, devlet, vakıf, hayırseverlerin yurtları diyerek özel bir politikayla celladına aşık bireyler yaratmaya çalıştılar.
AKP döneminin başlamasıyla ve 2000’ler kuşağı denilen zaman dilimi içerisinde toplumdan bireye kadar robot, duyarsız, sözde dindar, kendine ve özüne yabancı, herkesten ve her şeyden nefret eden, umutsuz, heyecansız, mekanik bir gençlik kuşağı ve kapitalist modernitenin yaratmak istediği hakikatinden uzak bir toplum ve birey yaratmak en büyük hedef ve proje oldu. Diğer bir temel politikada Kürt çocuklarının anaokulu ve zorunlu eğitim adıyla ailelerinden, toplumundan, kendi ana kültüründen, özgürlük mücadelesinden ve devrimden kaçırarak özünü yitirmiş beşer’ler yaratmak oldu.
Okul ve yurtlar taciz, tecavüz olaylarının, asker ve polislerin özel olarak ajanlaştırma ve düşürme merkezlerine dönüştürüldüler. Yani ne kadar özünden koparsan o kadar büyük bir birey olursun diye kişilikleri yalan dünyalara sürüklediler. Buna kısa bir örnek vererek var olan gerçekliği daha iyi anlayabiliriz. Hakkari denilince diline, kimliğine ve kültürüne sahip çıkan ve halende kendi özünde yaşamaya direnen bir toplum olarak anlatmak istesekte asla yeterli olmayacaktır. Faşist hükümet 2010’da Hakkari merkezde bulunan kız öğrenci yurdunda 70’e yakın genç kadına 4 aylık din eğitimi veriyordu ve bu zaman dilimi içerisinde bir gece vakti bu kızlar kandırılarak bilinmez bir adrese götürüldüler. Islamiyet demek bir yanıyla ahlah ve vicdan demektir de. Ama faşist AKP hükümeti dini kullanarak din eğitimi gören öğrencilerin götürüldüğü bilmez adrese yüze yakın asker gegetilmişti. Kimini içki ile kimini haplarla şuursuzlaştırıldılar.
Kızlara taciz ve tecavüzde bulunuldu. O zamanlar İçlerinden kaçıp gelen bir kızla kendim konuşmuştum. Olayı dinlediğim zamanlarda açığa çıktı ki Yurt müdürü ve çalışanları yaşanan olayların sadece Hakkari’de değil tüm Kürdistan yürütülen en çirkin politikalardan biri olduğunu bizzat itiraf ettimişti. Bu olay da bir kez daha bizzat şahit olduğumuz, Türk eğitim sisteminin Kürtlere karşı olan gerçek yüzü ve yaklaşımıydı. Lakin faşist AKP hükümeti Unutturmaya çalıştıkları tüm hatıralarımızın ve tarihimizin yeniden filizleniyor olmasını unutmuştu. Şimdi gerçeği daha fazla görüyor ve biliyoruz ki okul yollarında ki her adımımız Kürt ve Kürdistan gerçeğine bir adım uzaklaşma yolculuğuydu. Anadilimize ve ülkemize sırtımızı dönerek Türk faşist okullarına yürümek demek soykırım girdabına gidişin ve kendine ihanetin ilk adımlarını yürümekti anlamına geliyor. Filmlerde bolca yansıtılan izlenim “Kürt olarak doğup, Türk olarak yaşıyorlar” tekerlemesi artık sona erdi.
Bedenini panzerlerinize siper eden çocuklar ve gençler bu sefer farklı bir amaç için okul yollarındalar. Ateşin ve güneşin aydınlattığı bir tarihle büyüdük ve “anadilimiz, tarihimiz, kültürümüz nerede? Sorusu en fazla o lanet okullarınızın sırasında aklımıza geliyor. Siz çok kanlı ve şanlı tarihinizi anlatırken biz Kürt çocukları size karşı olan öfkemizin ateşten intikamıyla yaşanan onurlu mücadele içinde kavruluyoruz. Ve bu mücadele faşizmin çıkmazı olacak. Bunu da Türkleştirmeye çalıştığınız binlerce Kürt evlatları başaracak…