Gün geçmiyor ki Erdoğan rejiminin faşist baskılarında yeni bir çığır açılmasın. Her yeni doğan güneş ile birlikte Kürtler açısından ‘acaba bugün nasıl bir soykırım uygulamasına maruz kalacağız’ sorusu beliriyor.
En ağır düşmanca pratiklerle başta mücadelenin emektar ve fedakar beyaz tülbentli Kürt kadınları olmak üzere çocuğundan yaşlısına Kürt yurtsever ve kurumlarına saldırılar geliştiriyorlar.
Yaşanan sıcak gündem akabinde de bazı tartışmalar ortaya çıkıyor. Son dönemin ana tartışmalarından birisi olan Kürtler ve bağımsızlık meselesini iki noktadan ele almak gerekiyor.
Birincisi iyi niyetli olarak konuyu masaya yatıran ve Kürtler için perspektif geliştiren yurtsever halkımızdır. Konumuz da zaten onlara dönük olacaktır.
Zira ikinci gruptakiler için ne harcayacak vaktimiz, ne de kelimelerimiz vardır. Çünkü ikinci gruptakiler yeminli PKK düşmanları olup, her meselede harekete nasıl zarar verilebileceği üzerine yoğun mesai harcayan tiplerdir. Kürt halkı gencinden yaşlısına meydanlarda, dağlarda direnirken onlar ise sadece konuşur yada birkaç sosyal medya sözüyle paikolojik savaş yürütürler.
Yani dolayısıyla ikinci gruptakilerin safsata gündemlerine girmeden, iyi niyetli yurtsever halkımızın düşüncelerini paylaşmak gerekir.
PKK bağımsızlık istemiyor mu peki?
Cevap çok basit; PKK her yönüyle Kürdün bağımsızlığı için 50 yılını verdi ve yeni bir Kürdü inşa etti.
Bağımsızlık nedir, sadece coğrafik olarak değerlendirilebilir mi?
Ortadoğuda ki hangi ulus devletin bağımsızlığından bahsedebiliriz. Onlarca Arap devletlerinin sınır komşusu oldukları yerlerdeki yaşananlar çok uzakta değildir.
Bir halkın bağımsızlığına giden yol, bireylerinin gelişmişliği üzerinden gelişmektedir.
Düşman yapılar, Kürde dair hiçbir güzeli bırakmadıkları gibi, bundan en büyük yarayı da Kürdün kişiliği görmüştür.
PKK bu yüzden ilk savaşını Kürt feodallarına ve Kürt kişiliğine karşı vermiştir. Diğer bir anlamıyla Kürdün bağımsızlığına uzanan zorlu yolun çetin adımları bu yolla atılmıştır.
PKK kişiliğinin her yönüyle ‘düşürüldüğü’ bağımlı odaklar haline getirildiği Kürt gerçekliğinde asıl devrimini gerçekleştirdi ve ‘heval kültürünü’ başta Kürtler olmak üzere evrene armağan etmiştir.
Dinler noktasında birçok farklılığı barındıran Kürt toplumunu ortak bir payda da buluşturmayı başaran PKK, sömürgecilerin yarattığı dinsel çatışma algılarını yerle bir etmiştir ve empati kültürünü geliştirmiştir.
Bir halkın bağımsızlığından bahsedilecekse eğer onu her yönüyle ele almak elzemdir. Temelleri oturmamış devletleşmeler de halka hiçbir fayda getirmeyecektir.
Güney Kürdistan’da gelişen devletleşme sürecini ele aldığımız zaman büyük bir örnek karşımızda durmaktadır. Sadece bağımsızlık üzerinden yorum yapıp diğer noktaları görmezden gelen bir Güney Kürdistan varlığı hangi alanda gelişmeyi sağlamıştır?
Tersine kendi halkının neferi gerillaların katliamlarına zemin hazırlamakta ve düşman devletlerle işbirliğine girerek zulümler geliştirmektedir.
Güney Kürdistan bir oranda da olsa bağımsız bir devlettir fakat kendi içindeki insanlarının bulunduğu Maxmur’da ise yüzlerce gündür insanlar abluka altında ve baskı altında yasaklara maruz kalmaktadır.
Böyle bir bağımsız Kürdistan amaç olmamalı sanırım.
Diğer yandan kısa bir süre olmasına rağmen Rojava’da gelişen süreç Kürtler açısından her yönüyle bağımsızlığa giden bir noktadadır. Elbetteki doğru bir bağımsızlık anlayışı temelinde..
Yani Kürde dair en güzel istekleri içerisinde barındıran yapı PKK’dir.
PKK, toplumun her kesiminin; erkeklerin, kadınların, çocukların ve yaşama dair herşeyin dinlerin ve olguların üzerinden en büyük çözümlemeleri geliştirmiş ve bağımsızlığın ilk adımlarını buradan yola çıkarak atmıştır.
PKK bir kültürü meydana getirmiştir ve koşullar uygun olduğu her aşamada da ihtiyaçlar oranında süreci belirleyecektir.
Kürde dair en güzelin, en bağımsız ve en iradelinin geliştiği nokta PKK’dir.
Bu temelde bağımsızlık meselesinde de doğru bir bakış açısına sahip olunması gerektiği gibi, bağımsızlığın her yönünü de dikkate almak mecburidir.