HPG Komutanlarından Hakî Armanc, Türk devletinin saldırısı sonucu 6 Nisan 2021 yılında şehit düşen Özgürlük Hareketi’nin öncü Komutanı Nûreddîn Sofî’yi anlattı.
Şehit Sofî’nin her zaman zor ve çetin bölgelerde mücadele etmeyi tercih ettiğini hatırlatan Armanc, “Heval Nûreddîn asla kendisini bir bölge ile sınırlamıyordu. Yıllarca büyük bir kararlılıkla HPG’de, özgürlük hareketinde çalışma yürütmüştü ihtiyaç olduğunda Rojava’ya geçişi de aynı kararlılıkta oldu. Nerede ihtiyaç olursa oraya giderdi. Kürdistan halkının özgürlüğü için 32 yıl boyunca büyük bir emek verdi, mücadele yürüttü. Bu yüzden birkaç kelimeyle onu anlatmak mümkün değil” diye konuştu.
HPG Komutanlarından Hakî Armanc, Komutan Nûreddîn Sofî’ye ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
“Heval Nûreddîn Sofî’nin şehadeti, hareketimiz, halkımız ve tüm insanlık için çok büyük bir kayıptır. Bir kez daha ailesine ve tüm Kürt halkına başsağlığı diliyoruz.
Bilindiği gibi heval Sofî, yurtsever bir aileden gelmektedir. Ailesinin yarısı Mêrdîn’in Omeryan hattındadır, bir kısmı da Qamişlo’dadır. Her iki tarafta da katılım ve şehadetler vardır.
Nûreddîn yoldaşı 2000 yılında gördüm ve daha yakından tanıdım. Ondan önce, özellikle Zagros eyalet komutanı olarak tanınan ve sevilen biri olarak duyulmuştu. Arkadaşlar ona heval Sofî diyorlardı. Onun yaşça büyük bir arkadaş olduğunu düşünüyorduk. Ama onu gördüğümüzde çok genç, heyecanlı ve devrimci bir karaktere sahipti. Hemen bir sıcaklık kuruyordu zaten. İlk tanışmamız böyle oldu. PKK’nin 7. Kongre süreciydi. Uluslararası Komplo olmuştu. 7. Kongre, zorlu bir kongre olarak öne çıktı. Kongre sonrası heval Sofî bir süre aynı bölgede, Qendîl’de Dola Kokê’de kaldı. Sorumluydu; o bölgedeki yoldaşların eğitimleriyle ilgileniyordu. Ulusal bir konferans da orada düzenlendi. Daha çok Ortadoğu konferansı deniliyordu heval Nûreddîn de katıldı. Hazırlıklarda ve çalışmalarda yer aldı.
İkinci kez, 2003 yılında Amed alanına geçtiğinde, Gabar’dan bizim yanımıza geldi. Bir grup arkadaşla birlikte Amed’e geçiyordu. Bir süre bizimle kaldı, birkaç gün beraber kaldık. Gelişmeleri ve örgütsel çalışmaları bizimle paylaştı. Görüldü ki heval Sofî, kısa bir sürede örgütsel perspektifleri kavramış ve pratiğe geçirmek için de Amed alanına gidiyordu. Bu süreç, örgütümüzün içeriden bazı zorluklarla karşılaştığı bir dönemdi. Hareket içinde tasfiyeciler Rêber Apo’ya karşı çalışıyor ve özgürlük hareketini tasfiye etmeyi amaçlıyordu. Uluslararası güçlerle bağlantıdaydılar. Süreç bu şekilde gelişti. Özellikle 2000–2004 yılları arasında bu süreç yaşandı. 2003 yılında güçlü bir grupla Bakur’a geçip tasfiyecilere yanıt vermek istiyorlardı. Bu şekilde mücadeleye ve gerillaya destek sağlanması amaçlanıyordu.
Heval Nûreddîn’in tasfiyecilere karşı tavrı netti, bu yüzden yönünü hareketimiz için en önemli alanlardan biri olan ve daha önce boşaltılan Amed alanına verdi. Bu temelde, kararlı bir şekilde bir grup arkadaşla birlikte Amed alanına doğru hareket etti. Bu duruş, tasfiyeciliğe, inançsızlığa ve umutsuzluğa karşıydı.
Bu şekilde yola koyuldu. Heval Kemal Garzan da yanındaydı; o da Garzan eyalet komutanı olarak görev yapıyordu. Aynı gruptaydılar. Yanımızda kaldıkları süreçte son gelişmeleri değerlendirdiler ve nasıl ilerleyeceklerini belirlediler. Bu şekilde Amed alanına gitti. Amed Eyalet Komutanı olarak orada görev alırken, esas olarak heval Sofî orta eyaletin genel sorumlusu idi.
Orta eyalet Amed, Garzan ve Erzurum eyaletlerinden oluşuyordu. Yani bu üç eyalet merkezi alanı oluşturuyordu. İlk aşamada bu alanın sorumlusu oydu. 1999’da genel olarak Garzan eyaleti boşaltılmıştı, çünkü Rêber Apo’nun çağrısıyla gerilla Bakurê Kurdistan’dan Başûrê Kurdistan’a çekilmişti. Bu talimat doğrultusunda arkadaşlar Garzan eyaletini tamamen boşaltmıştı. Amed eyaletinde ise az sayıda arkadaş kalmıştı. Erzurum’da da çok az arkadaş bulunuyordu. Nûreddîn Sofî arkadaşın gelmesiyle bu eyaletlere yeniden gerilla geldi ve sistem kuruldu. Böylece ilerleme sağlandı.
1 HAZİRAN HAMLESİ ÖNCESİ TÜM HAZIRLIKLARI YAPMIŞTI
Heval Sofî, bir grup arkadaşıyla başlamış, sonrasında daha fazla heval katılmıştı. 2003 yılında Kemal Garzan heval Amed’den başlayarak, Başûr’a, Mûş’tan başlayarak Xîzan’a kadar tüm Garzan eyaletine yeniden gerillayı yerleştirdi.
Erzurum eyaletinde de aynı durum oldu. Amed’de boş kalan bölgeler dolduruldu, sistem kuruldu. Heval Sofî, örgütten aldığı perspektifleri pratiğe döktü. O dönemde savaş yoktu ama ateşkes sürecinin sonlanacağı görülüyordu. Çünkü Türk devleti dört beş yıl boyunca hem Rêber Apo’ya hem Kürt halkına ve özgürlük hareketine sürekli tasfiye ve susturma girişiminde bulunmuştu. Rêber Apo birçok kez Kürt sorununun diyalog ve barış yoluyla çözülmesini, sürecin ilerlemesini istemişti, fakat Türk devleti buna izin vermemişti. Durum savaşı tekrar başlatacak bir noktaya gelmişti. Bu temelde heval Nûreddîn Sofî, grubuyla ve o yıl takviye güç olarak yollanan arkadaşlarla birlikte sürece dahil oldu. Böylece heval Sofî, 1 Haziran 2004’ten önce savaş başlatmak için hazırlıklara başlamış, hamleden önce üç eyalette de sistemi kurmuştu. Arkadaşları yerleştirmişti.
Böylece Bakurê Kurdistan’da, Nûreddîn Sofî arkadaşın sorumlu olduğu alan, 1 Haziran’a katılım sağlamıştı. Bilindiği gibi orta eyalet bir kısmıyla Dersim eyaletine, bir kısmıyla Serhed eyaletine, Mêrdîn ve Botan eyaletine uzanıyordu. Genel olarak orta eyalet aktif bir pozisyonda rol oynadı. Büyük bir mücadele yürütüldü. Artık Türk ordusu aktif bir şekilde bu noktaları ele geçiremiyordu. En çok Amed eyaleti, sabotaj taktiğiyle Türk ordusunu çaresiz bırakmış, büyük kayıplar verdirmişti. Heval Sofî orada bulunduğu süreçte aktif bir rol oynadı. Üç eyalette, özellikle Amed eyaletinde, taktik ve teknik kullanımı ön plana çıktı. Sofî arkadaşın bunda etkisi çok büyüktü.
Heval Sofî birçok konu üzerine yoğunlaşıyordu. Zengin taktikler üzerine yoğunlaşıyordu. Küçük ya da büyük, ne olursa olsun her şeyi kendisi yapıyor, öğrenmek istiyor ve yoldaşların dikkatini çekiyordu. Taktik gelişiminde yoğun çalışıyordu. Etkisi oldukça büyüktü.
2006 yılının sonuna kadar heval Sofî orada, orta eyaletteydi. Üç eyalette de gidip geldi, yoldaşlarla toplantılar yaptı, tartışmalar yürüttü, çok güçlü bir sistem kurdu. Bu süreçte orta eyalette Nûreddîn Sofî arkadaşın etkisi oldukça ön plandaydı. Özellikle Amed’de, savaş örgütlenmesini güçlü bir şekilde hazırladı.
Burada bir örnek vermek istiyorum. Biz bir noktadaydık, Sofî heval geldi ve biz oradan çıktık. Apê Mûsa bölgesinde bir nokta vardı, arkadaşlar oraya heval Sofî noktası diyorlardı. Türk ordusunun helikopterleri geldi. Yerimiz tespit edilmişti. Birkaç saat yoğun saldırı yapıldı. Yaklaşık 10-15 arkadaşla o noktadaydık. İlk refleksimiz daha önce heval Sofî’nin hazırladığı çeperlere geçmek oldu, kendimizi o şekilde saldırılardan koruduk. Kobralar saatlerce bize ateş açtı, bir yoldaşımız şehit oldu. Sofî arkadaşın daha önce o noktada yaptığı hazırlık sayesinde korunmuştuk. Burada şunu söylemek istiyorum; öngörülü olmak, bir saldırı anında nerede durmak gerektiğini bilmek, bunun hazırlığının nasıl yapılacağı hepsi heval Sofî tarafından düşünülmüştü.
HALKIN HEVAL SOFÎ’YE KARŞI ÇOK GÜÇLÜ BİR SEVGİSİ VARDI
Heval Sofî özellikle Amed toplumunda, diğer eyaletlerde de halkı çok etkilemişti. Onu tanıyan yurtseverler, milisler ve çalışmalara katılanlar üzerinde etkisi olmuştu. Her zaman heval Sofî’yi soruyorlardı. Amed halkının heval Sofî’ye karşı çok güçlü bir sevgisi vardı. Biz bunu gördük, sürekli sorular soruyorlardı.
Heval Sofî daha sonra karargâha geldi, bir süre kaldıktan sonra Başûr’a geçerek Heftanîn’e geldi. Tüm eyaletlerde dolaştı ve arkadaşlarla toplantılar yaptı, Bakur’daki deneyimlerini paylaştı. Nûreddîn Sofî heval sohbetlerinde ve merkezi toplantılarda deneyimlerini aktardı. Heftanîn’de tüm yoldaşlarla toplantılar yaptı ve böylece karargâha geçti. Bir süre karargâh çalışmalarıyla ilgilendi. HPG’nin 4. konferansı gerçekleştirildiğinde, heval Sofî de oradaydı. Divanda da yer aldı. Orada hem raporlarıyla, hem değerlendirmeleriyle HPG ve YJA Star’a deneyimlerini aktarmaya çalıştı. Biz bu süreci birlikte yürüttük.
Bir süre sonra Merkez Karargâh Komutanı oldu ve 2010, 2011 ve 2012 yıllarında Devrimci Halk Savaşı çerçevesinde çok büyük bir emek verdi. 2010 yılının sonundan 2012 yılının başına kadar bu süreçte birlikte karargâhta bulunduk. Genel olarak sorumluydu; tüm Bakur ve Başûr’un sorumluluğunu almıştı. Savaş düzeyini yükseltmek istiyordu. Toplantılar ve tartışmalarla arkadaşları hazır hale getirmek, yüzlerce savaşçıyı ve komutanı eğitti. Akademilerde eğitimlere katıldı, toplantılar yaptı. Asla boş durmadı. Arkadaşları savaşa hazırlamak için tüm hayatını ortaya koyuyordu. Gerçekten çok güçlü bir enerjisi vardı. Arkadaşlarla bunu paylaşmak istiyordu. HPG’nin genel komutanı olarak, ama aynı zamanda bir savaşçı olarak arkadaşlara moral ve cesaret veriyordu. Çok kararlıydı. Eğitim ve tartışmalarla arkadaşları eğitiyor, onları belli bir seviyeye getiriyordu. Bu konuya çok önem veriyordu. Heval Sofî yüzlerce, belki binlerce arkadaşı eğitti. Böylece Medya Savunma Alanlarında büyük bir emek verdi.
2012 yılında bir kez daha Botan’a geldi. Biz oradaydık, yanımıza geldi. 2012 süreci, devrimci hamlelerin Türk devletini zorladığı bir sürecin başlangıcıydı; Şemzînan’dan Çelê’ye kadar Türk ordusu çok ağır kayıplar verdi, ilerleyemedi. Heval Sofî’nin burada da çok büyük emekleri vardı. Birçok eylemi hem planladı, hem koordine etti, komutanlara buna göre hazırladı. Birkaç ay Botan’da bizimle birlikte kaldı. Adil Bilikî ve Nûda Karker adına başlatılacak olan devrimci hamle için hazırlık yapılıyordu o da katıldı. 2-3 Eylül’de devrimci hamle başladı. Sofî heval, bu hamlenin komutanlarıyla da toplantılar yaptı, tartıştı, hazırlık ve koordinasyonda yer aldı. Böylece öncü bir rol oynadı. Hamle başarılı oldu, Türk ordusu ağır kayıplar aldı. Bir hafta veya iki hafta boyunca bölge arkadaşların kontrolünde kaldı.
HER ZAMAN ZOR VE ÇETİN BÖLGELERİ TERCİH ETTİ
O dönemde birçok arkadaş; “Heval Sofî HPG Merkez Karargâh Komutanı olarak Botan’a geldi ve bu savaşı yönetecek. Eğer Türk ordusu fark ederse, arkadaşın güvenliği tehlikeye girer” diyordu. Arkadaşlar bu anlamda tereddüt yaşadı. Ama heval Sofî nerede ihtiyaç varsa oradaydı, arkadaşlarla birlikteydi. Asla geri adım atmadı. İhtiyaç olan her yere kendisini öneriyordu, bu konuda ısrar ediyordu. Daha önce de Botan’da bulunmuş, özellikle Qileban, Elbak hattında önceki yıllarda pratik geliştirmişti. Ama sonrasında çoğunlukla Kato, Besta, Herekol’da kaldı. Elkê’deki aşamadan sonra diğer bazı girişimler de gelişti. Sonuç alınmasa da, sabote edilse de Botan hattında hedefi komutanlarla tartışmak, planlama yapmak ve savaşçılarla toplantılar gerçekleştirmekti. Tüm çabaları savaş hamlesini geliştirmek üzerineydi. Bazıları başarılı oldu, bazıları belki sabote edildi ama psikolojik ve ruhsal açıdan büyük bir moral yarattı Botan gerillaları arasında. Yani karargâh komutanın Botan’a gelmesi bile moral ve cesaret yarattı. Devrimci halk savaşının ne kadar önemli olduğuna ilişkin bir atmosfer yarattı. Daha sonra bir kez daha Medya Savunma Alanları’na geçti.
Heval Sofî her zaman zor ve çetin bölgeleri tercih etti. DAİŞ’in Rojava’ya yönelik saldırılarının ardından heval Nûreddîn ihtiyaçtan kaynaklı bölgeye gönderildi. Kendi isteğiyle oraya geçti. HPG’den ayrılmıştı. Asla kendisini bir bölge ile sınırlamıyordu. Yıllarca büyük bir kararlılıkla HPG’de, özgürlük hareketinde çalışma yürütmüştü ihtiyaç olduğunda Rojava’ya geçişi de aynı kararlılıkta gerçekleşti. Nerede ihtiyaç olursa oraya giderdi.
Heval Sofî’yi kelimelerle anlatmak gerçekten zor. Büyük bir kişilikti. Kürdistan halkının özgürlüğü için 32 yıl boyunca büyük bir emek verdi, mücadele yürüttü, büyük hizmetlerde bulundu. Bu yüzden birkaç kelimeyle onu anlatmak mümkün değil.
Peki, nasıl bir yoldaştı? Şunu söyleyebiliriz; Hem komutandı, hem öncülük yapardı, çok bilgili bir kişiydi. Düşünce ve felsefi açıdan derinlikliydi. Eğitimini Rêber Apo’dan almıştı ve bu anlamda kendini çok geliştirmişti. Teorik yönü ve ajitasyon yönü çok güçlüydü. Bu yeteneklerini tüm yoldaşlara aktarmakta başarılıydı.
Toplum üzerinde de çok etkiliydi. Amaçları çok netti. Ne yapılması gerekiyorsa planlamasını yapar ve hayata geçirirdi. İhtiyaç duyulduğunda bir savaşçı gibi ön saftaydı. Her şeyle ilgilenirdi. Heval Sofî ile birlikte olan arkadaşlar şunu bilir; bir an olsun boş durmazdı. Her noktayla, her alanla ilgilenirdi. Arkadaşların yemeğinden temizliğine kadar ilgilenirdi. Hep çalışırdı, hep meşguldü. Sahip olduğu bilgi ve yetenekleri yoldaşlarıyla paylaşırdı. Bir arkadaşın gelişmesi için gerekli olanı öğretir, eğitimle bilgisini aktarır, hep çaba gösterirdi. Bazen arkadaşlar derlerdi ki, her şeyi paylaşıyor, bazı sırlar saklanmalı. Oysa savaşçılardan komutanlara kadar her şeyin paylaşılmasında ve herkesin gelişmesinde sorumluluk alırdı. Örgütsel ve düşünsel refleksleri güçlüydü. Bir hata olduğunda anında refleks gösterirdi. Hiç tereddüt etmezdi, hep gerekli tavrı sergilerdi.
KÜRDİSTAN HALKININ ÖZGÜRLÜK DAVASINA ÇOK BÜYÜK BİR EMEK VERDİ
Son dönemlerinde Rojava’da da çok büyük emekler verdi. Bildiğimiz kadarıyla Rojava Devrimi üzerine yazdığı yazılar ve kitap hazırlıkları vardı. Oradaki tecrübeleri Kürt toplumu ve insanlık için bir kazanım olarak yazıya dökmek, gözlemlerini kayda geçirmek ve insanlığa sunmak istiyordu; bunun üzerinde çalışıyordu. Hem savaş alanında emek veriyordu, hem kurumlarla ilgileniyordu hem de kitap yazma çabası vardı. Gerçekten de çok zeki, bilgili ve çalışkandı. Çok kez şiir okur, yazar, şiirle uğraşırdı. Bir şair gibi hep çaba gösterirdi. Cigerxwîn’in şiirlerini okurdu. Derdi ki, herkes, her Kürdistan gerillası, Cigerxwîn’in bir şiirini okumalıdır. Bunu bize sıkça söylerdi.
Heval Sofî Kürdistan halkının özgürlük davasına çok büyük emek verdi. Büyük bir hizmet sundu. Bu insanlık için de çok değerli bir kazanımdır.
Hayatının tüm alanlarında ve katılımında çok derin izler bıraktı bize bunu asla unutamayız. Onun yoldaşlığı hep bu temeldeydi. Onun emeklerini, mücadelesini, hizmetlerini unutmak mümkün değil. Bizim için büyük bir öncüdür, bu nedenle ona borçluyuz. Kürdistan halkı için 32 yıl boyunca savaşçılıktan başlayarak komutanlığa ve Rojava’daki sorumluluklarına kadar birçok değer yarattı. Yoldaşları olarak, tüm Kürt gençlerinin onun izinden gitmesini sağlamalıyız. Onun şehadeti bizi derinden üzdü ancak yoldaşları olarak, onun amaçları için aynı kararlılıkla mücadeleye devam etmeliyiz. Bu temelde bize bıraktığı mirasa sahip çıkacak ve onun izinden gideceğiz. Bir kez daha heval Nûreddîn Sofî şahsında, tüm devrim şehitlerini minnetle anıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyorum.”