Türkiye’de tarikatları ve cemaatleri kimler neden kurdular?

0
13
KEMAL SÖBE 
Global emperyalist sermaye güçleri kurdu. 1980 cuntası sonrası Türkiye global Yahudi bankerlerin kontrolü altına girdi ve toplumsal sorunlarla ilgilenen bir toplumu ve gençliği siyasal İslam’ın etkisine alarak sosyal–ist gelişmeleri engellediler hatta yok etmeyi hedeflediler. Işte bu görevide tarikat ve cemaatlere verdiler, bunun için yüzlerce milyon dolar para verdiler Gülen ve daha birçok tarikata ve cemaate. Şeriat ile yönetilen Arabistan’da tarikat ve cemaat yoktur. Çünkü Arabistan’da anti emperyalist bir mücadele yürütecek bir toplumsal yapı yok, ama Türkiye’de var. 1950’lerle birlikte, Sovyetlerin ezilen dünyayla ilişkiler kurmasını engellemek için, Türkiye’de siyasal milliyetçilik ve siyasal İslam’ı kontrollü olarak devreye koydular, 1970’lerde siyasal milliyetçiliği ÜLKÜ OCAKLARI maskesiyle tam olarak devreye koyup solcu/anti emperyalist devrimci gençliğin üstüne gidildiği ve ezildiği yıllar oldu.
 12 Eylül cuntasıyla solcu kesimleri tam olarak ezmek hedeflenip, mücadele edemez bir toplum yaratılıp, bu sefer siyasal İslam’ın devletin kontrolünde ve global sermayenin destek ve direktifiyle devreye konduğu ve bu koşullarda siyasal İslam’ı yavaş yavaş iktidara hazırlamanın zeminini hazırladılar. Refah partisi hükümeti iktidara gelmenin sarhoşluğuna kapılıp şeriattan söz edince korkuya neden olup kapatıldı
Çünkü global sermayenin amacı şeriatçı bir Türkiye değildi, siyasal İslam’ın etkisinde kalarak, sosyal mücadelenin ve sınıf mücadelesini gelişimini engellemekti. Türkiye’nin göreceli laik yapısı şeriatçı bir rejimi kaldıracak durumda olmadığı için, siyasal milliyetçilikle siyasal İslam karşımı ama devletin kontrolünde olan bir yapı global sermayenin isteklerine uygun hareket edebilirdi, nitekim öyle de oldu. Dikkat edilirse, laik yapısı zayıf olan bazı Müslüman ülkelerde sosyalist ideolojiyi İslama ve dine düşman gösterip devletleri şeriatçı güçlere teslim ederek sonuç aldılar.
Emperyalist ülkeler için Afganistan’da şeriat sistemi olmuş, kadınlar ezilmiş umurlarında değil, yeterli sosyalist gelişmeler olmasın. Emperyalist ülkeler 1950’lerde bütün Müslüman ülkelerde şeriata dayalı grupları paraya boğdu Sovyetlere karşı kullandılar. 1980’den önce, Türkiye tarikatların ve cemaatlerin ne olduğunu bilmezdi. Peki ne olduda bu ne üdüğü belli olmayan dinci gruplar türedi, nasıl türediler? Arkalarında global sermaye var ve devletin eliyle devreye kondular ve  sosyalist kesimlerin gelişip güçlenmemesi için, bir sopa olarak kullanılan çevrelerdir. Ve tabiki bu kullanılmanında mükâfatını fazlasıyla alıyorlar. Tarikat ve cemaat liderlerinin hepsi milyarderdir, villalarda yaşıyorlar. Görevleride dini kullanıp, yoksulluğu Allah’ın kaderi olarak gösterip sınıf mücadelesinin gelişimini engellemek.  Bu dinci şeriatçı yapı Kürdistan’da da, özel olarak devletin eliyle Hizbulla/Hizbulkontra adıyla kurulup sayısız Kürt insanını öldürdüler.
Kürt halkının inancını istismar edip, Kürt halkının ulusal mücadelesini baltalamak, PKK’nin güçlenmesini engellemek istediler. Bir süre sonra, devletin başına bela olma noktasına gelince devletin eliyle bir haftada ya yok edildiler ya da kontrol altına alınıp, yıllar sonra HÜDA-PAR adıyla tekrar sahneye çıkarıldılar. Bazı Müslüman ülkelerde hala bu kesimler iktidarda tutuluyorlar. En son, Suriye’de HTŞ iktidara getirildi. Bu dinci grubun bir kitlesi ve toplumsal bir gücü olmadığı halde nasıl olduda Suriye’de iktidara geldiler? Bellki global sermayenin kuklaları olarak kullanılıyorlar ama söz dinlemeyip kontrol dışına çıkıncada sahipleri tarafından üstlerine bombalar düşürüyorlar. Müslüman ülkelerdeki bu dinci şeriatçı yapılar, emperyalist güçler tarafından, sosyalist gelişmelerin gelişmemesi için kullanıldıklarının farkındalar mı acaba? Farkına vardıklarında sahiplerine namluları doğrulttuklarında anında ortadan kaldırılıyorlar, çünkü emperyalizmin kuklaları olarak rollerini oynadılar ve rolleri bitenleride ortadan kaldırıyorlar.
 Mısır gibi biraz laik bir yapıya sahip olan ülkeleri Türkiye gibi kendi kontrollerine alarak kullanıyorlar. Laik yapısı olmayan ancak toplumsal olarak olası gelişmelerin olabileceği ülkelerde dinci şeriatçı yapıları devrede tutup toplumsal mücadelelerin gelişip güçlenmesi engellendi tıpkı Afganistan’da olduğu gibi. Sosyalizmi düşman olarak gören eğitimsiz toplumlar emperyalizmin sosyalizm karşıtı kara propagandanın etkisinde kalarak emperyalizmin kuklaları olarak sosyal–ist gelişmelere karşı kullanılıyorlar. Türkiye’de de, bu kesimler 1980 sonrası toplumsal gelişmelerin olmaması için ve kapitalizme karşı olası bir gelişmeyi engellemek için sürekli devrede tutuldular. Türkiye öyle bir noktaya geldiki, dinciler ve laikçiler diye iki kampa bölündü. Bir kesim, laiklik elden gidiyor diyor, bir kesim de din elden gidiyor diyor.
Oysaki Türkiye’nin ne din sorunu var, ne de laiklik sorunu var. Türkiye’nin sorunu Kürt sorunu ve emek sorunudur yani demokrasi sorunudur, insan hakları sorunudur. Laiklik ve din sorunu varmış gibi göstermek Türkiye’nin gerçek sorunlarının üstünü örtmek içindir. Toplumun bir kesimi laikliği bir kesimide şeriatı savunuyor ama demokrasiyi, özgürlüğü, eşitliği dile getiren ve bu konuda mücadele edenler baskı altında ve zindanda tutuluyor. Siyasal İslam’ın ve siyasal milliyetçiliğin kapitalist sistem tarafından kullanılan birer sopa olduğunu biliyoruz. Kürt sorunu çözülürse Türkiye demokratik olursa, bu milliyetç ve dinci gruplar kendiliğinden tasfiye olurlar çünkü devletin eliyle oluşturulan bu kokuşmuş çevreler, devlet demokratik olursa kendiliğinden biterler.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz