Sema ÇELİKBİLEK
Bütün diktatörlerin ortak özelliği toplumu tek tipleştirerek istedikleri gibi hüküm sürmektir. Toplumun aklına sahip olmak için korku duvarları inşa etmeye başlarlar. Herkesi karşılarında, şakşakçılarını ise işleri bitene kadar yanlarında tutarlar. Korkularına zırh arar ve zırhların arkasına sığınırlar. Narsist ve psikopattırlar. Kendileri dışında kimseyi görmez ve muhalif olanları ise farklı tanımlamalarla toplum dışına itmeye çalışırlar. İktidarlarının sarsılmaması için günde bin yalan atar ondan sonraki gün o yalanları inkâr ederler. Ama hiç utanmazlar. Ar damarları çoktan çatlamıştır. İktidarlarını korumak için toplumun canına kıyarlar. Toplumu kutuplaştırır ve kendi iktidarları için kendileri gibi düşünmeyenlere ise hemen terörist yaftasını yapıştırırlar. Oysa en büyük terörist kendileridir. Direnişler karşısında titrerler. Onları götürecek olanın halk direnişleri olduğunu çok iyi analiz ederler. Onun için diktatörler halkın düşmanıdır. Direnişçiler diktatörlerin azrailidir.
Şimdi gelelim Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri okullarına atanan kayyım Rektör Melih Bulu’ya karşı bir ayı aşkın süredir direnişteler. Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin başlattığı direniş bütün gözaltı, tutuklama, tehditlere rağmen büyüyerek devam ediyor. AKP ve saray şefi Erdoğan, bu direnişi bastırmak için polisini, askerini, bekçisini devreye koymuştur. Bir yandan öğrenciler yerlerde sürüklenerek gözaltına alınırken, bir yandan savaş politikasını yürütücüsü olan Soylu ve Bahçeli, öğrencilere tehditler yağdırıyor. Hemen öğrencilere terörist yaftası yapıştırılıyor.
Devlet Bahçeli hemen devreye girerek açıklama yapıyor; “Türkiye’nin böyle evlatları yoktur. Çocuk veya öğrenci dedikleri vandaldır, barbardır, gözlerini kan ve nefret bürümüştür. Bu tip bayağı senaryoları çok gördük. Şiddet sahnelerini geçmişte çok yaşadık. Hiç kimse heveslenmesin, Türkiye terör diline teslim olmayacaktır. “Sırtlarını ajanlara, zalimlere ve karanlık çevrelere dayamış olanlar evlat değil başı ezilmesi gereken zehirli yılanlardır”.
Şimdi de açıklama yapma sırası Süleyman Soylu’ya geliyor ve açıyor ağzını “Boğaziçi’nde gözaltına alınanlardan 79’u DHKP/C, TKP-ML dahil olmak üzere terör örgütü üyesidir. Boğaziçi Üniversitesi’nde Kabe-i Muazzama’ya yapılan saygısızlığı gerçekleştiren 4 LGBT sapkını gözaltına alındı. Bir siyasi partinin reklam ajansı, burada çocukları kullanıyor. Bir siyasi partinin reklam ajansı acaba bu meseleden o siyasi partinin, yani CHP’nin, şu anda içinde bulunduğu durumu ‘Acaba başka bir yere evirebilir miyim?’ diye Boğaziçi Üniversitesine dikkati çekip, kendi içinde karşı karşıya kaldığı olayı kamuoyunun gündeminden uzaklaştırmaya çalışıyor. Bu kadar basit. Mebusların orada olmasının sebebi bu. Bunun ötesinde başka bir şey söz konusu değil.”
Ve şimdi sıra diktatör Erdoğan’da ve diyor ki; “Siz öğrenci misiniz, talebe misiniz, yoksa siz rektörün odasını basmaya kalkışan, orayı işgale kalkışan terörist misiniz?”. Beklenen açıklamada buydu aslında. Ama bu açıklamanın ardından hemen başka bir açıklama daha geliyor. Erdoğan öğrencilere, “Yürekleri yetse Cumhurbaşkanı istifa etsin de diyecekler”.
AKP-MHP iktidarının Vandalları, barbarları, katliamcıları, ağızlarından kan akan vampirlerin direnişler karşısındaki korkuları ortaya çıkıyor. Direniş her zaman faşistlerin sonu olduğunu çok iyi biliyorlar.
Boğaziçi direnişçi Öğrencilerin diktatör Erdoğan’a ve AKP-MHP iktidarının Vandallarına verdiği cevap hakikaten yerinde bir cevap. Öğrencilerin verdiği cevabının tamamını buraya taşıyacağım.
“Bizi size koşulsuz itaat edenlerle karıştırmayın. Siz padişah değilsiniz, biz de tebaanız değiliz. Ama madem ‘yürek’ demişsiniz kısaca ona da cevap verelim. Bizim hiçbir dokunulmazlığımız yok. Sizse 19 senedir bir dokunulmazlık zırhının altında esip gürlüyorsunuz. LGBTİ+ arkadaşlarımıza sapkın diyorsunuz. Biz LGBTİ+ hakları insan haklarıdır diyoruz. Parti üyeleriniz Soma’da madencileri tekmeliyor. Biz işçilerin yanında eylemli bir şekilde saf tuttuk. HDP Genel Başkanını, gazetecileri, sendikacıları hukuksuz bir şekilde hapishanede tutuyorsunuz. Bizse gerçekleri korkmadan haykıranlarla biriz, beraberiz, tüm kayyumların karşısındayız diyoruz. Siz Berkin Elvan’ın annesini mitinglerde yuhalatıyorsunuz. Biz Berkin Elvan’ın yanındayız diyoruz. Tüm haksızlıkların yanındayız” ifadelerine yer verildi.
‘Soma Madenci Katliamı’nda Roboski’de İstifa Etmediniz’
Mektup için “suçluyu övmekten”, “Cumhurbaşkanına hakaretten” düzinelerce dava açılacağı belirtilen açıklamada, tüm bunlara karşı doğruyu söylemekten asla vazgeçilmeyeceğinin altı çizildi. Açıklamada, “Kendi atadığınız rektörü okulda tutacak gücünüz olmadığı için, yeni kurulacak fakültelerle, şişirme kadrolarla ayakta tutmaya çalışmak da pek yüreklice bir tutum olmasa gerek. Bu nedenle yürek konusunda söylediklerinizi ciddiye almıyoruz. Biz farkındayız ki ne Boğaziçi Üniversitesi Türkiye’nin en önemli kurumu ne de Melih Bulu’nun kayyum olarak başımıza gelmesi Türkiye’nin en önemli sorunudur. İstifanız talebine gelince, biz sizi bu mesele nedeniyle istifaya çağırmayız. Niye mi, siz istifa edecek olsanız, Hrant Dink katledildiğinde istifa ederdiniz. Soma’da 301 madenci katledildiğinde istifa ederdiniz. Roboski’de 34 Kürt öldürüldüğünde istifa ederdiniz. Çorlu’daki tren kazasından sonra istifa ederdiniz. Başta KHK’lar olmak üzere, işsiz bıraktığınız ya da iş bulamayan binlerce yurttaşın geçim derdini görüp istifa ederdiniz. O zaman halkı yoksulluğa mahkum eden ekonomi politikalarınız içinden çıkılmaz hale gelince damadınızı kurban etmek yerine sorumluluğu üstlenirdiniz. Örnekler çoğaltılabilir fakat siz hiç istifa etmediniz” denildi.
Öğrencilerin faşist Erdoğan’a ve vandallarına verdiği cevap Boğaziçi öğrencilerinin direnişinin sadece rektör atamasıyla sınırlandırılmaması gerektiğini gösteriyor. Çünkü bu direniş diktatörlüğe ve faşizme karşı yapılan bir halk direnişidir. Onun için Türkiye’de yaşayan bütün halkların, emekçilerin, işçilerin, öğrencilerin, kadınların destek vererek büyütmesi gerekir. İktidarın en büyük azraili her zaman halk direnişleri olmuştur.
