KEMAL SÖBE
İsrail-Filistin savaşı yetmiş yıldır sürüyor. Bazen büyük savaş şeklinde bazen de uzum bir zamana yayılmış düşük yoğunluklu haliyle bir İsrail-Filistin çatışması sürüp gidiyor. Normalde Filistin’in özerkliği ve kendi yönetimi var ve Filistin, İsrail tarafından inkâr edilmiyor. Ancak Yahudi toplum gerçekliği, Arap ulus devlet ve iktidar gericiliği tarafından kabul edilmemektedir ve bu, onlarca yıldır süren bir kör döğüşe yol açmaktadır. Arapların ve Yahudilerin aydın ve ilerici kesimleri bu durundan aslında hoşnut olmayıp, kardeşçe yaşamayı tercih etmekteler ama bu anlayış bir türlü bir sisteme dönüşememektedir. Gereksiz bir devlet ve iktidar şiddeti iki topluma da zarar vermektedir. Halklar, ulus devletin iktidar ve egemenlik sorununda kurban edilmektedirler. Egemenlerin iktidar olma sorununun hiçbir halka faydası olmadığı olmayacağı bilinmelidir.
İsrail’de ve Filistin’de yaşayan Arapların bir kimlik ve ulusal varlık sorunları olmadığı halde, sürekli her iki devlet şiddetinin kurbanı oluyorlar ve bunda Yahudi halkıda zarar görüyor. Halkların, devletlerin iktidar hırsından uzak durmaları ve kendi kardeşçe yaşam sistemlerini kurmaları şart olmaktadır. Bunun formülü Rojava’da uygulanıyor. Demokratik ulus paradigması halkları devlet ve iktidar şiddetinden kurtaracak tek çözümdür. İsrail’in Siyonist siyaseti ve Arapların ulus devlet ve iktidar olma gericiliği ve Yahudi düşmanlığı da her iki halka zarar veriyor ve bu bir türlü Ortadoğu’ya barışın gelmesini engelliyor. Türkiye’deki Türk-İslam zihniyetli AKP-MHP faşizminin yöneticileri, İsrail-Filistin arasındaki çatışmada arabulucu olmak istediklerini söylemekle ne kadar komik bir duruma düştüklerinin farkında değiller. Yüz yıldır Kürtlerle sorun yaşayan ve dünyaya rezil olmuş bir devletin Dışişleri Bakanlığı, İsrail-Filistin arasında arabulucu olmak istiyor da kim kendilerine arabulucu olsun Kürtlerle kendileri arasındaki savaşta?
Sahte Müslümanlar, Filistin’e yardıma gitmek istiyorlar ama Kürtlere saldırıya da destek oluyorlar. Filistin’in mücadelesine özgürlük ve adalet mücadelesi diyen sahte Müslümanlar, Kürtlerin mücadelesine terör diyorlar. İşte bundan dolayı, Ortadoğu’nun köklü bir demokratikleşmeye ihtiyacı var. İsrail-Filistin sorununun tam çözülememesi ve şiddetin devem etmesi, aslında Kürt sorununun çözünmemesiyle dolaylı bağı vardır. Kürt sorunu Ortadoğu genelinde çözülse, bunun Ortadoğu’ya demokratik etkisi olacaktır ve buda devlet ve iktidar sorunundan kaynaklı şiddeti sona erdirecektir. Bu açıdan, halkların tercihi ulus devlette olmamalıdır. Çünkü ulus devletle halkların özgür olamayacakları kanıtlanmıştır. Ulus devlet, halkların ayaklarına takılmış prangadır. Ulus devlet halklar için zindan demektir. İsrail ve Filistin arasında bir çatışma çıksa dünya çalkalanıyor ama Türkiye, her gün Rojava’ya ve bütün Kurdistan’a saldırıyor ama dünyadan ses çıkmıyor.
Yoksa Kürtler, başka bir gezegende yaşıyorlar da dünyanın haberimi yok? Filistinli halkın çıkarı İsrail halkıyla kardeşliği geliştirmek ve devlet-iktidar olma anlayışından ve şiddetinden uzak durmaktır. Ulusal özgürlük ulus devlet kurmayla olmaz, halkın kendi öz yönetimini kurmayla olur ve kardeşlikte demokratik ulus zihniyetiyle olur. Halkın öz yönetiminin olduğu bir yerde, halklar arasında doğal olarak kardeşlik gelişecektir. İktidarın ve egemenliğin olmadığı bir yerde egemenlikten kaynaklı şiddet olmaz. Bütün şiddetler kaynağını egemenlik hırsından alır ve buda halkların hayatını cehenneme çevirir. Önce ulus devlete destek verip sonrada egemenlikten kaynaklı savaşlardan zarar görüp göz yaşı dökmek kader değildir devletin ve iktidarın halka zulmüdür. İşte İsrail ve Filistin halkları el ele verip, devlet ve iktidarın egemenlik zihniyetinden kaynaklı şiddete ve savaşa dur demeliler.