Kapitalist modernite, milliyetçi, cinsiyetçi, dinci ve bilimcilikle yoğrulmuş ulus devlet siyaseti, kadını bizzat hedeflemektedir. Trump ve Putin başta olmak üzere, ulus devlet liderleri kadın düşmanlığını açıktan yapmaktadır.
Bunlardan faşist Erdoğan, milliyetçiliği tüm Türkiye toplumunun duruşu haline getirmek için MHP’yle ittifaka girmiştir. Bu da yetmediğinden ‘Türkiye ittifakı’ adıyla CHP’yi de dahil etme peşindedir. Dinciliği fanatik düzeyde geliştirerek, toplumun yaşam biçimi ve zihniyet yapısını doğrudan şiddet, baskı, yasa, eğitim yoluyla değiştirmeye çalışmaktadır. AKP tipi kadını, ‘iffetli’ rol modeli olarak topluma sunup ev içi hizmeti, erkeğin kulu-kölesi olan sessiz kadın rolünü özendirmeye çalışarak, cinsiyetçi toplumu güçlendirmektedir. Diğer ulus devlet iktidarları da aynı politika içindedir. Ataerkil sistem sahiplerinin kadın ve topluma karşı saldırıları son derece ideolojiktir. Kadınlar da bu saldırılara, ‘kadın cinayetleri politiktir’ tespitiyle ve ‘me too’ (ben de) gibi kampanyalarla karşı mücadele yürütmektedirler.
Doğayı, kadını, toplumu savunmak; sınıf ideolojisinin, ulusal, çevresel hareketlerin, sistem karşıtı hareketlerin, toplumsal mücadele sınırlarını aşarak, hepsinin birleşmesini gerektirmektedir. Özelde Kürt kadını genelde ise Ortadoğu’da bu birliği sağlayarak, dünya kadın hareketleri ve adı geçen hareketlerle bir araya gelerek, küresel özgürlük mücadelesinin yükseltilmesi önemlidir. Ancak o zaman doğa, yaşam, kadın savunulabilecek ve toplumun varlık ve özgürlük sorunu çözüme kavuşabilecektir
Demokratik uygarlık cephesi paradigmasal doğuşa güçlü sahip çıkıp, pratikleşmesi için hamleci olursa, elde edilmeyecek ve erişilemeyecek hedef yoktur. Demokratik uygarlık güçlerinin, daha fazla özgürlük, eşitlik, demokratlık kimliğine sahip çıkmalarını cesaretlendirerek, ortak örgütlenme ve eylem biçimlerini dünya, bölge ve yerel çapta inşa ederek, başarıya ulaşmak mümkündür. Ortadoğu’daki çatışma ve kaos döneminde kadına düşen rol; Demokratik Ortadoğu Konfederasyonu inşasına, kadının giderek öncülük etmesidir. Ulus-devlet savaşlarında imha edilen, soykırıma uğrayan, baskı ve istismara maruz kalan Kürt, Arap, Fars, Türk ve Ermeni; farklı etnisitelerle, tüm mezhep ve dinlerle ortak vatanda yaşam birliğini, demokratik ulus anlayışı temelinde tesis etmektir. İran, Sudan, Fransa, İspanya, Avrupa ve Hindistan’da böyle oldu.
Kadınlar, değişimin iradesi, ruhu ve eylem gücüdür. Geçmişe oranla önemli bir fark vardır. Kadınlar sadece hak talep etmemekte, sistemle hesaplaşma içinde olup değişim için ayağa kalkmalıdır. Kadınlar, siyasette, büyük halk gösterilerinde, protestolarında gidişatın öncüleri ve belirleyinidir.Değişimi ve devrimi ateşleyen roldedir. Unutmayalım; Mısır’da da sokakların sesini kadınlar belirlemişti. Kürdistan’da kadın mücadelesi belirleyicidir. Rojava’da kadının direnişi, Rojava Devrimi’nde kadın öncü konumuna getirmiştir. Bu da bütün dünya kadınlarının her alanda örgütlü ve sınıfsal mücadelerine örnek teşkil ederek, örgütlülük ve öncülük her alana yayılmıştır. Sınıfsal, ulusal, toplumsal mücadelelerde kadınlar salt misyon olarak değil, pratik olarak da öncüdür.
Kadının başkaldırışıyla tarih yeni bir başlangıca evrilecek
Kapitalist sistemin yarattığı kriz ve kaoslar, dünya genelinde kadınlarda başkaldırı gerçeğini pratikleştirmiştir. Yine, Kürdistan’da kadınların öncülüğünde özgür yaşam felsefesi temelinde Kürt toplumunun dönüşümünü sağlamada, birlikte yaşadığımız diğer halkları, özelde Arap kadınlarını, özgürlük devriminin gerçek öznesi yapmak, büyük ve kalıcı tarihsel gelişme olacak. Kadınların örgütlüğü ve öz bilinç gerçekliğiyle Ortadoğu karanlığı değişmeye başlamış ve değişmeye devam edecektır. Kadın eksenli değişim ve dönüşüm beraberinde toplumsal ikinci bir rönesansın yaşanmasına neden olacaktır. Geçmişte yaşanan dinde reform ve düşüncede Rönesans devrimi, nasıl ki, tarihin seyrini değiştirdiyse, kadınların başkaldırısıyla inşa edilecek yeni bir sistemle de tarih yeni bir başlangıca evrilecektir. Yine, demokratik, sol sosyalist çevreler ve feminist hareketler, sistem karşıtı ve anti kapitalist güçler, aydın ve sanatçılar da dahil toplumsal muhalefeti kapsayacak, geniş ittifak çalışmaların geliştirilmesi ve ortak örgütlenmelere gidilmesi, kadın eksenli direnişlerin ortaya çıkartılması toplumsal özgürlüğün mihenk taşlarındandır. Kadının özgürlüğü toplumun özgürlüğünü getireceği düşünçesiyle atılan her adım beraberinde kapitalist ve ulus devlet diktaların yıkımını hızlandıracaktır. Bu temelde doğru çözüm üretenler, değişim, gelişim yarattığı oranda öncülük pozisyonunu, kimliksel varlığını koruyabilir ve anlamını sürdürebilirler. Bu diyalektik bir durumdur. Paradigmayı kavramada alınan mesafeyi, zihniyet ve öncülük duruşuna yansıtmaktan geçer.
Bu paradigmayla Düşmanın askeri zor güçleri yenebilir, daraltabilir, tehdit durumdan çıkartılabilinir. Kapitalist ve ulus devlet diktalarının kadını yok etme politikaları, yasaları durdurabilir ve bu temelde kadın odaklı yeni öz savunma yöntemleri geliştirilerek cevap olmak gerekir. Kadınların geliştireceği öz savunma yöntemleriyle diktatörler ve iktidarlar düşürülebilir. Bu temelde atılacak her adım Kürt halkının özgürleşmesi ve kadının toplumu yeniden yaratma eylemi yeni bir aşamaya geçebilecektır. Öz savunma örgütlülüğü esasında başlatılacak bu direniş, toplumun genelini kapsayan örgütleyen yeni bir toplumsal insaşına düşünmesi elzem atfetmektedır. Devletçi düzen, egemen erkeği güç yapan, kadını köle yapan düzendir. Kadınların yaratacağı öz savunma ile dünya sistem krizinden bir kadın devrimini çıkartmak toplumun ahlaki-politik dönüşümünü sağlayacaktır.
Helqız SASON