Sema ÇELİKBİLEK
Kapitalist moderniteye karşı demokratik moderniteyi yaratmanın en önemli esaslarından birisi, ulus devlete alternatif olarak demokratik ulusu geliştirmektir. Demokratik ulusun en önemli ayaklarından birini ise, özsavunma sistemi oluşturur. Doğadaki her varlığın bünyesinde bir savunma mekanizması olduğundan söz edilebilir. Canlılar dünyasında da her tür kendisine özgü bir savunma sistemine sahiptir. Savunmasız tek bir canlıdan söz edilemez. Canlılar sahip oldukları öz savunma sistemine dayanarak varlıklarını koruyabilir ve sürdürebilirler.
Özsavunma temelinde tarihin her döneminde, toplumlar kendi Öz savunmalarını yaratarak mücadele etmiştir. Kendi varlıklarını verdikleri direnişlerle korumuştur. Yaratılan kapitalist sistemle birlikte kadınlar iki kez soykırımdan geçirilmiş ve kırıma uğratılmıştır. Kadın her dönemde yok sayılmış özsüz ve kimliksiz bırakılmıştır. Buna karşı kadınlar sürekli direniş alanlarında mücadelelerini sürdürmüştür. 25 Kasım; 1960’da Dominik Cumhuriyeti’nde faşist Trujillo Hükümet’ine karşı ezilenlerin verdiği bu büyük mücadelede sembol haline gelen Mirabel Kardeşlerin verdikleri mücadele ile direnişin sembolü olmuşlardır. Mirabel kardeşler anısına Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü olarak belirlenmiş bir tarihtir. Kadına Karşı şiddetle mücadele günü bir güne sığdırılamaz tabi ki. Mücadele yılın 365 günü sürdürüldüğünde daha anlamlı ve başarılı olur. Çünkü kadın sadece yılın bir gününde mücadelesini sürdüğünde direniş kendi tarihiyle sınırlı kalır. Sembol tarihlerin içini doldurmak ise yılın 365 günü direniş içinde olmayı gerektirir.
Kapitalist sistemin kadına giydirdiği kılıf modern kölelik kılıfıdır. Bu kılıf altında bugün dünyada şiddete maruz kalmayan kadın neredeyse yok gibidir. Giderek daha da yaygınlaşan ve bir kültür haline dönüşen bu şiddet kültürü, kendisini kadın üzerinden meşrulaştırarak bugün yedisinden yetmişine herkesin uyguladığı bir araç konumundadır. Şiddet olgusu genelde uygarlığın özelde ise kapitalist modernitenin ideolojik ve sistematik olarak başta kadın olmak üzere toplum üzerinde hâkimiyet sağlamak amaçlı geliştirdiği temel bir araç olmaktadır. İktidar amaçlı geliştirilen bu şiddet aracı kadın üzerinden kendisini sürdürmekte ve kadına yaşam hakkı tanımamaktadır.
Kadına yönelik şiddetin içeriği kapsamlı ve köklüdür. Bugün kadınların maruz kaldığı şiddeti salt kaba dayak, fuhuş, tecavüz, taciz ve öldürme gibi olgularla sınırlandırmak veya istatistiklere bağlamak yanlış ve yanılgılı bir yaklaşımdır. Yani şiddet salt fiziki bir olgu değildir. Ekonomik, sosyal, fiziksel, duygusal, cinsel şiddet-tecavüz, kadın ticareti, recm, kadın sünneti, zoraki evlilik, çocuk evlilikler, toplu kaçırmalar birçok şiddet biçimlerini sıralayabiliriz.
Uygarlık tarihi, kadının kaybedişi ve kayboluşu tarihidir aynı zamanda. Bu tarih tanrı ve kullarıyla, hükümdar ve tebaasıyla, ekonomi, bilim ve sanatıyla erkek egemen kişiliğin pekiştiği tarihtir. Dolayısıyla kadının kaybedişi ve kayboluşu, toplum adına büyük düşüş ve kaybediştir. Cinsiyetçi toplum, bu düşüşün ve kaybedişin sonucudur.
Bu kaybediş sonucunda mevcut toplumsal gerçeklikte her gün onlarca kadın öldürülüyor, tecavüze uğruyor, savaş ganimeti olarak alınıp-satılıyor. Beş bin yıldır eril düzenin egemenliği altında sözde yaşamaya mecbur bırakılan düşürülmüş kadın gerçekliği; aynı zamanda bu düşürülmüş erkek ve düşürülmüş toplum gerçekliğidir, gün geçtikçe sistem tarafından yönlendirilen yeni terör tehditlerine ve şiddetlerine maruz kalmaktadır.
Belki dünyanın her yerinde kadın olarak yaşamak zordur. Ama Ortadoğu da bir kadın olarak yaşamak her şeyden daha zordur. Kadına karşı şiddet Ortadoğu’da daha derin ve sistematiktir. Genelde dünyada özel de ise Ortadoğu’da kadınlar sistemin yarattığı ucube iktidarların hedefinde olmuştur. Kadınlar tarihten günümüze kadar hem toplu hem de birer katliamlara maruz kalmıştır. Bugün dünya da her gün yüzlerce kadın erkekler tarafından tacize, tecavüze maruz kalarak, katledilmektedir. Modernite adı altında kadına giydirilen kölelik kılıfı ise Rojava devrimi ile birlikte parçalanmıştır. Kadın devrimiyle birlikte Kürt kadınları bütün dünya kadınlarına direnişleriyle örnek olmuş ve öncülük etmiştir. Kadınlar her alanda öz savunma bilinciyle kendi örgütlülüklerini sağlamıştır. Özsavunma ekseninde eril zihniyete, talana, barbarlığa faşizme ve kadın kırımına karşı Rojava’da Yekîneyên Parastina Jinê YPJ (Kadın Savunma Birlikleri), Kürdistan’da 5 Mart 2016 tarihinde, ilan edilen YPS-JIN birliği, Arin Mirkan özsavunma birliği ve Dersim’de kurulan Kızıl sopalılar birliği, özsavunma ekseninde örgütlenen kadın birlikleri bugün eril zihniyetin tabularını parçalayarak direnişlerini yükseltmiştir.
Kadının kendi öz savunmasını sağladığı ve sistem karşısında kendi varlığını mücadelesiyle var ettiği bir dönemden geçerken, Kürt kadınlarının eril sistem karşısında verdiği mücadele gün be gün büyüyerek devam ediyor. Kadınlar Özsavunma ekseninde örgütlenerek, eril zihniyete en anlamlı cevabı veriyor.
Özsavunmasını yaratarak devrimlerin öncüsü olan kadın, 25 Kasım’ın gelişiyle daha da anlamlı hele gelmiş durumda. 25 Kasım gibi Kadına yönelik şiddete hayır kampanyası bu son yıllarda evrensel bir boyut kazanmış durumda. Bir kez daha 25 Kasım’ı karşılarken, Kadınların yarattıkları direniş ruhuyla mücadelemizi yükseltelim, hep birlikte sokaklarda, alanlarda sloganlarımızı haykıralım.